> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Toplumların Yapılarıyla İlgili Sünnetullah 1
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Toplumların Yapılarıyla İlgili Sünnetullah 1  (Okunma Sayısı 1728 defa)
21 Mart 2011, 23:55:01
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 21 Mart 2011, 23:55:01 »



TOPLUMLARIN YAPILARIYLA İLGİLİ SÜNNETULLAHLAR 1

 1- İnsan Toplumsal Bir Varlıktır

 Toplum, ortak özellikleri ve hedefleri olan insanların oluşturdukları bir yapıdır. İnsanlar topluluk halinde yaşamak ve bu halin kendine yüklediği görevleri yerine getirmek tabiatında yaratıl­mıştır. [1]

Farabi (ö. 339/950) bunu şöyle izah eder:

"Her insan kendini de­vam ettirmek ve en üstün mükemmelliğini elde etmek için birçok şeye muhtaç olan bir yaratılışta varlığa gelmiştir. Onun bu şeylerin hepsini tek başına sağlaması mümkün değildir. Aksine bunun için o, her biri kendisinin özel ihtiyacını karşılayacak, birçok insana muhtaçtır. Bun­dan dolayı insan, sahip olduğu tabiî yaratılışının kendisine verilmesi­nin gayesi olan mükemmelliğe ancak birbiriyle yardımlaşan birçok insanın bir araya gelmesiyle ulaşabilir. [2] Bu gerçeklik, "İnsan tab'an medenîdir" şeklinde kurallaştırılmıştır. [3] Şayet bireylerin nefsinde başkaları ile bir araya gelmek için rağbet ve sevinç olmasaydı, insanlar vahşi durumuna inerek, ormanda hayvanların yaşadığı gibi yaşarlardı. [4]

İstisnaları çok az olmakla beraber, insanoğlu ilk yaratılışından itibaren, toplumsal bir hayat yaşamıştır ve halen yaşamaktadır. Toplum içinde yaşama ihtiyacının olup olmadığını tartışmaya ve bunu uzunca açıklamaya gerek yoktur. Nitekim insanın konuşma yeteneği ile bir­likte yaratılmış olması, onun ancak toplum halinde yaşayabilen bir varlık olduğunu göstermek için yeterli bir delil teşkil eder. [5]

Kur'an insanın toplumsallığına işaret eder:

 "Ve O, sudan bir in­san yarattı da onu nesep ve sıhr kıldı (yani insanı ikiye ayırdı. Çocuk­larının kendisine nispet edileceği erkek ile evlenmek suretiyle hısım­lık kurulacak kadın yaptı.) Rabb'in her şeye gücü yetendir .” [6] İnsanın usul ve furu'u ile kan akrabası nesebidir. Evlenmek suretiyle kurulan akrabalık da hısımlıktır. İşte insanlar bu nesep ve hısımlık bağlarıyla birbirlerine bağlıdırlar. [7] Demek ki, insanların birbirlerini tanıyıp beraber yaşamalarını temin eden nesebiyyet ve sıhrıyyet (hısımlık), insanın yaratılışının özünde bir hüküm olarak bulunmaktadır.

Bu gerçek şu ayette daha net bir şekilde ifade edilir:

"Ey insan­lar, biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi halklara ve kabilelere ayırdık.” [8]

Yani insanlar, değişik top­lumlar meydana getirecekler, bunlar da birbirleriyle tanışıp kaynaşa­caklar. Her biri diğerinin ihtiyacını karşılayarak, hayatlarını devam ettireceklerdir.

Eğer tüm bireyler aynı renklere, aynı özelliklere, aynı fiziksel yapılara sahip olsalardı ve farklı kurumlar ve ilişki biçimleri tarafın­dan yönlendirilmeseydi, sonuçta bireyler bir fabrikanın seri halde ürettiği tek tip robotlara benzerdi ve onları bir diğerinden ayırt etmek imkansız hale gelirdi. O halde halklara veya kabilelere bağlanmanın doğal bir hedefi ve felsefesi vardır. O da, insanların farklılığı dolayı­sıyla birbirlerini tanımalarıdır. Bireysel farklılıklar ve tanışma eylemi, toplumsal hayatın vazgeçilmez şartıdır. Bunun aksi yani bu tür farklı­lıkları gurur ve ayrıcalık nedeni olarak kabul etmek mümkün değildir. Çünkü İslam'da üstünlük takva (ALLAH'a karşı sorumluluk bilinci) [9] iledir. [10]

Fazlur Rahman (ö. 1988) konuya değişik bir açıdan bakar:

"Toplumsuz kişi diye bir şey olmaz. İnsan davranışı elbette yalnız toplumsal bir ortamda anlam kazanır." [11] Nitekim Kur'an'ın, insan davranışlarına yönelik emirlerinde, devamlı bir toplum anlayışının bulunduğunu görmekteyiz. [12] Zira Kur'an'da istenilen insan davranış­larını bireysel olarak gerçekleştirmek imkansızdır. Düzenli olarak birlikte kılınan namaz, yalan söylememek, zekat ve sadaka vermek, açları doyurmak insanın bireysel olarak yapacağı davranışlar değildir. Bunların gerçekleşebilmesi için bireyin toplumla ilişki içinde olması gerekir. [13]

 2- Toplumlar Canlı (Hayatî) Bir Yapıya Sahiptirler

 İnsanın toplumsal bir varlık olduğu gerçeği, yine buna bağımlı olarak başka bir gerçeği ortaya koyar. Bu, toplumun da bir varlığa sahip ol­duğudur. Toplum kelimesi soyut bir mana ifade etse de, A toplumu veya B toplumu dediğimizde bununla adeta canlı, yaşayan bir orga­nizmayı kastederiz. Ellerimizle tutup, gözlerimizle göremezsek de varlığını daima bize yaptığı etkilerle hissettirir. Öyle ki, bazen kendi­sini oluşturan fertlerin bütününü kendine nispet ettirir. Günlük dilde de bunu, "toplumsal ruh", "toplumsal hareket", "toplum psikolojisi" şeklinde kullanırız.

Toplum bireyle birlikte var olmaktadır. Bireysiz toplum düşünü­lebilir mi? Murtaza Mutahhari'ye (ö. 1979) göre, bu mümkün değil­dir. [14] Öyleyse toplum mu bireyi oluşturur, birey mi toplumu oluşturur? şeklinde bir soru tutarlı görünmemektedir. Zira birey ve toplum, bir­birlerini gerektiren tamamlayıcı unsurlardır. [15] Biri diğerinin olmazsa olmaz şartıdır.

Buradan toplumun doğal bir bileşim kadar gerçek bir bileşim ol­duğu söylenebilir. Fakat bu bileşim fiziksel ya da yapısal olmayıp, kültüreldir. Söz konusu olan, duyguların, düşüncelerin, arzu ve istek­lerin bileşimidir. Maddî elementlerin bir tepkime sırasında eriyerek ya da kimliklerini kaybederek yeni bir oluşuma zemin hazırlaması gibi, bireyler de kendi doğuştan yetenekleriyle ve artı olarak da kendi kül­türel kazanımları sonucunda edindikleri bilgilerle topluma girerler ve toplumsal ruh olarak adlandırılan iç bütünsel kimliğe kavuşmak için düşünsel bir kaynaşma durumuna gelirler. Burada elementler (yani bireyler) karşılıklı etkileşimlerle değişime uğrayarak yeni bir öz ortaya koyarlar. [16] Toplum kelimesi, işte bu yeni özü ifade etmektedir. Ancak bireyler, kimyasal bileşimlerdeki gibi kendi özlerini kaybetmezler. Bütün bireyler birbirlerinde eriyerek, hepsinin özelliklerini kendisinde toplayan yeni bir birey ortaya çıkmaz. Önce de söylenildiği gibi fizik­sel olarak algılanan toplum, gerçekte farazi bir soyutlamadır. [17]

Kur'an, toplumların kendi bütünlüğü içinde bağımsız bir varlığa sahip olduğunu ifade eder. Zaten Kur'an'ın temel gayelerinden biri de yeryüzünde adil ve ahlâkî temellere dayanan, yaşanabilir bir toplum kurmaktır. [18] Bu nedenle, toplumlar için ortak tarihten, ortak kaderden, ortak bilinçten, anlayıştan, duyarlılıktan ve ortak tavırdan bahsedil­mektedir. İsyanları, itaatları, davranışları gereği de ortak bir sevap günah defterine sahiptirler. Toplumsal hayat, Kur'an'da mecaz ya da allegorie (istiare) şeklinde ele alınmamıştır. Dirimi kadar, ölümü de bir gerçekliktir: [19]

"Her ümmetin bir eceli vardır. Eceli gelince (onlar), ne bir an ge­ri kalırlar, ne de öne geçerler (tam vaktinde batıp giderler).” [20] Bu aye­tin anlamına göre, her toplum tıpkı bir fert gibi biyolojik bir hayata sahiptir. [21] Ecel ona bu yüzden gelir. [22]

"(O gün) her ümmeti (ALLAH'ın huzurunda) diz çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına (yaptığı işlerin tutanağı olan amel defterine) çağırılır: Bugün yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız!" [23]

Görüldüğü gibi burada belirtilen şey; günah ve sevap defterine sahip olanların sadece bireyler olmadığı, yaşayan bir organizma olan ve özgür bir iradeye sahip olan, ona göre davranan ümmetlerin de bulunduğudur. [24]

"Biz her ümmete yaptıkları işi böyle süslü gösterdik; sonunda dönüşleri Rabb'lerinedir.” [25]

Ayetten anlaşıldığı gibi her ümmet; kendi özgün bilincini, kriterini ve düşünme biçimim oluşturarak diğer ümmetlerden ayrılır. [26]

"Her ümmet, elçilerini yakalamaya yeltendi; hakkı gidermek için boş şeyler ileri sürerek tartıştılar.” [27]

Ayet bir ümmetin kararından ve ürettiği haksız çözümden bahsetmektedir. Bundan sonra da gerçeğin toplu olarak inkârı ve bu itaatsizliğe karşılık verilen ceza söz konusu edilmiştir. [28]

Baştan itibaren ifade edilen gerçeği, konuşma ve yazı dilinde de kullanırız. Ad, Semud, Asur, Babil, Eski Yunan, Roma, Asr-i Saadet, Emeviler, Osmanlılar dediğimizde tarihin belirli bir döneminde var olup; kuruluş, yükseliş ve sonunda yok oluş devrelerini geçirmiş top­lumları kastederiz. [29]

 3- Toplumlar Yasalara (Sünen) Sahiptirler

 Toplum gerçek bir varlığa sahipse, doğal olarak kendine özgü kanun­ları da vardır. Varlığını devam ettirmesi veya yok olması, bu kanunlar karşısındaki tavrına bağılıdır. Bu, canlı bir organizmanın, sağlıklı ve mutlu bir hayat sürdürülebilmesi için bir takım kurallara uymasına benzer. Canlı organizma, örneğin insan, bu kuralları kendisi icat et­mez. Kurallar, o varlık sahasına çıkmadan da vardı. ALLAH'ın koyduğu toplumsal yasalar da böyledir:

"Sizden öncede yasalar uygulanmıştır.” [30]

"Sizden önce geçenler arasında da ALLAH'ın yasası böyle idi. [31]

"Bu ALLAH'ın öteden beri süregelen yasasıdır." [32]

"Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizin de yasası (budur).” [33]

Yasaları yaratmak insanoğlunun harcı değildir. Onlar buna güç yetiremezler. İnsanoğluna düşen, bu yasaları keşfetmek, onları ısrarla ortaya çıkarmaya uğraşmak, onlardan faydalanmak ve nimetleri ba­ğışlayan Yüce Yaratıcıya şükretmektir." [34] Kendisinden önce yaşamış ve yok olmuş insanların niçin yok edildiklerine bakıp yasaları lehine çevirebilir:

"Bugün yurtlarında dolaştıkları nice kuşakları daha önce helak etmiş olmamız onları yola getirmedi mi?" [35] "Onlar öncekilerin yasasından başkasını mı bekliyorlar?" [36]

"And olsun biz sizin benzerle­rinizi hep helak ettik. Öğüt alan yok mudur?" [37]

"(Sizlerden önce Ad ve Semud gibi) kendilerine yazık eden toplumların yerlerine otur­muştunuz. Onlara nasıl yaptığımız size belli olmuştu ve size benzet­meler de yapıp anlatmıştık (değil mi?)." [38]

Böyl...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Toplumların Yapılarıyla İlgili Sünnetullah 1
« Posted on: 24 Nisan 2024, 05:31:14 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Toplumların Yapılarıyla İlgili Sünnetullah 1 rüya tabiri,Toplumların Yapılarıyla İlgili Sünnetullah 1 mekke canlı, Toplumların Yapılarıyla İlgili Sünnetullah 1 kabe canlı yayın, Toplumların Yapılarıyla İlgili Sünnetullah 1 Üç boyutlu kuran oku Toplumların Yapılarıyla İlgili Sünnetullah 1 kuran ı kerim, Toplumların Yapılarıyla İlgili Sünnetullah 1 peygamber kıssaları,Toplumların Yapılarıyla İlgili Sünnetullah 1 ilitam ders soruları, Toplumların Yapılarıyla İlgili Sünnetullah 1önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes