> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Tefrika Anarşi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tefrika Anarşi  (Okunma Sayısı 1111 defa)
19 Eylül 2011, 23:19:28
müzzemmil

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 374


« : 19 Eylül 2011, 23:19:28 »



6. Tefrika-Anarşi

insan, huzur ve rahatı, bireyleri birbirlerine sevgiyle bağlı, birlik ve beraber­lik şuuru içinde yaşayan toplumda tadabilir. Ferdin kulluk görevini eksik­siz yapabilmesi, ailesine, milletine ve hatta tüm İnsanlara karşı vazifelerini yerine getirebilmesi, içinde yaşadığı toplumun huzur ve güvenine bağlıdır. Birlik ve beraberlik yerine bölücülüğün, tefrikanın, anarşinin, fitne ve fesa­dın hakim olduğu cemiyette insanın İslam'ı yaşaması ve aslî görevlerini ic­ra edebilmesi oldukça zordur.
Birlik ve beraberlik, toplumun her sahada ilerleyebilmesinin temel taşı­dır. Bu taş yerinden oynamaya dursun, artık o toplumda başta güven ve iti­mat sarsılır, neticede korku, endişe ve güvensizlik topluma egemen olur.
Böyle bir ortamda herhangi bir toplumun, milletin veya devletin gelişmesi, bilimsel alanda dünya ülkeleri ile yarışması, sınırların kalkıp büyük bir çar­şı haline gelen dünyamızda mümkün görünmemektedir.
islam Dini, birlik ve beraberliğin sağlanmasını toplumun temel şartı olarak kabul eder ve bunun temini için de azami hassasiyeti gösterir. Allah Teâlâ, birliğin ve toplum düzeninin sağlanması amacıyla, müslümanları, periyodik aralıklarla bir araya toplayacak ibadetleri emretmiştir. Günde beş vakit, haftada bir, senede iki defa olmak üzere meşru kılman vakit, Cuma ve bayram namazlarını buna misal verebiliriz.
Bİz, birlik ve beraberliğin Önem ve gereğini uzun uzadıya anlatmak ni­yetinde değiliz. Ancak bir fikir verme açısından, islam'ın bu konuya verdi­ği önem ve hassasiyeti dile getirmeye çalıştık. Kanaatimizce, tefrika, anarşi ve bölücülük gibi toplumsal barışı ve güveni tehdit eden hususlardan biri de nankörlüktür. Bölücülük, kargaşa, fitne ve fesadın oluşmasında en önemli bir faktör olan israf, lüks ve konfor hastalığının da bu ahlakî kusur­dan kaynaklandığını yukarıda ifade etmeye çalışmıştık. Toplumsal ayaklan­malar, grevler ve boykotların arka planını araştırdığımız takdirde, iktisadi adaletsizliğin başka bir ifade ile gelir dağılımındaki korkunç uçurumun, bunların oluşmasında ana unsur olduğunu görürüz. Kâinattaki nimetler­den istifade etmeyi yalnızca kendi haklan gibi telakki edip zevk ve arzuları uğruna lüks ve konforla Ömür tüketenlerin, toplumların içine düştüğü sı­kıntı, fitne, kargaşa va tefrikanın oluşmasındaki katkı paylan azımsanmay-acak ölçüdedir. Nereden bakarsak bakalım, hangi yönden incelersek incele­yelim, bu oluşumun en önemli âmili nankörlük yani, nimetin kıymetini bilmeyerek Allah Teâlâ'nın razı olmadığı bir biçimde, ölçüde ve yerlerde harcan maşıdır. Bu güce sahip olmayan insanların, aşırı harcama ve tüketim yapan bireylere, kurum ve kuruluşlara, mal ve varlık sahiplerine sevgi, ülfet ve muhabbet duymaları kanaatimizce mümkün değildir, iste tefrika ve anarşi bu noktada başlamaktadır. Çünkü sevginin öldüğü yerde, kin ve nef­ret çiçeklerinden başka ne açabilir? Kin ve nefretin en önemli ürünü ise tef­rika ve anarşidir.
Kur'ân ifadelerinin ışığı altında konumuzu açıklamaya çalışalım. "Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma. Zi­ra böylesine saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan İse Kabbine karşı çok nankördür." (Isrâ, 17/26-27)
Şayet kişinin, akraba ve yoksullara yardım edebilecek imkanı yoksa, bu takdirde onların gönlünü alacak yumuşak, tatlı söz söylemelidir. Kur'ân bunu şöyle dile getirir; "Eğer Rabbinden umduğun (bekleme durumunda olduğun) bir rahmet için onların yüzlerine bakamıyorsan, hiç olmazsa ken­dilerine gönül alıcı bir söz söyle. Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun."(Isrâ, 17/28-29)
Yukarıda zikredilen âyetler, kişinin kazanç ve servetini sadece kendisi için harcamaması gerektiğini vurgulamaktadır. Kendi ihtiyaçlarını normal bir şekilde karşılamak ve akrabalarının, komşularının ve diğer muhtaç in­sanların haklarını gözetmek için elinden geleni yapmalıdır. Bu tür davra­nışlar, islam'ın toplumsal hayatında birlik, sevgi ve adalet ruhunun doğma­sına yardımcı olacaktır. Böylece her akraba diğeri ile birlik olacak, her zen­gin yakınındaki fakirlere yardım edecek ve her yolcu kendisini cömert ev ' sahibleri arasında şerefli bir misafir olarak bulabilecektir. Hak kavramı o denli geniş kapsamlıdır ki, her fert, diğer insanların kendisi ve serveti üze­rinde hakları olduğunu kabul etmeli ve onlara iyilik yapmadığını, aksine onlara haklarını verdiği bilinci İçinde olmalıdır (bkz. iVTevdûdİ, Tefhimü'l-Kur an, III, 104)
Mevdûdî'nin bu yorumuna katılmamak mümkün değildir. Çünkü ser­vet sahibi her insan bu şekilde hareket etse, yapacağı yardımları bir iyilik değil de onların hakkını vermek, dağıtmak olduğunu düşünse, toplumun sosyal dengesini sağlamada en önemli katkıyı yapmış olur. Birlik ve bera­berliğin, sevgi ve saygının sağlanması bu gibi davranışlara bağlıdır.
Varlık ve zenginliği, ayrıcalıklı bir durum kabul ederek kendisini toplu­mun fevkinde görmek, çevresinde toplanan insan kitleleriyle övünerek güçlü kuvvetli olduğunu dile getirmek, hatta daha da ileri giderek Allah ka­tında kendisinin daha kıymetli, değerli ve hayırlı olduğunu sanmak (bkz. Kehf, 18/32-36), nankörce bir davranıştır.
Nankör insanın en belirgin Özelliği cimri olmasıdır. Böyle bir kimse, servetinden Allah'ın emrettiği yerlere sarfetmekten İmtina ederek hak, hu­kuk gözetmez ve toplumdaki yoksullara yardım etmez (bkz. Kalem, 68/23-25). Bırakın yardım etmeyi, bir başkalarını, yoksullara ve muhtaçlara yedir­meye bile teşvikte bulunmazlar. Hatta ellerinden geldiği takdirde engel olurlar. Mala karşı çok tutkundurlar. Haram-helâl tanımazlar (bkz. Hakka, 69/34; Fecr, 89/17-20; Mâûn, 107/3).
"Biz malca evlatça daha çoğuz, biz azaba uğratılacak değiliz" (Sebe', 34/35) diyerek kendilerini toplumun elitleri olduklarını sananlar, bu nime­ti ihsan eden Allah Teâlâ'nm kerem ve lütfunu görmemezlikten gelerek ce­halet ve gafletlerini ortaya koymaktadırlar. Halbuki, rızkı, serveti, malı, mülkü dilediği kimselere istediği ölçüde veren Allah'tır ( bkz. Sebe', 34/ 17-20 ). Demek ki, her türlü nimeti veren ve İhsan eden Allah'tır. Bu sebeple Allah, verdiği rızıktan infak etmeyi emretmektedir (bkz. Bakara, 2/254).
Nankör insanlar, Allah'ın kendilerine ihsan ettiği nimetleri hayır yolun­da sarfetmekten hoşlanmazlar. "Allah'ın dilediği takdirde doyuracağı kim­seleri biz mi doyuracağız?" (Yasin, 36/47) diyerek , Allah'ın kendilerine rı-zık olarak verdiklerinden hayra sarfetmezler. Hatta ellerinden geldiği Ölçü­de bütün hayırlı işlere, faaliyetlere ve topluma yararlı olan hizmetlere karşı çıkarlar.
Belki de tarih boyunca insanlar arasında ezen ve ezilen diye iki sınıfın oluşmasmda rol oynayan en önemli faktörlerden birisi de ekonomidir. Ço­ğu zaman gerek uluslar arasında, gerekse toplumların kendi İçlerinde eko­nomik gücü elinde bulunduran kimselerin, yani zenginlerin fakirleri ezdik­leri ve sömürdükleri bilinmektedir. Bugün de ekonomi, birçok konuda be­lirleyici olmakta, ekonomik yönden ileri ve güçlü olan devletler ve toplum­lar, diğerine karşı önemli imtiyazlar elde etmekte ve dünya siyasetinde söz sahibi olmaktadırlar. Hatta denilebilir ki, bugün dünyaya yön veren ekono­midir (bkz. Ejder Okumuş, a.g.e., s. 44-45).
Bu hususta şu tesbiti oldukça haklı bulmaktayız. "Varlık ve servetleri se­bebiyle toplum içerisinde üst düzeylere gelerek seçkinler topluluğunda yer alan kimseler, toplumu düşünmez, kendi dışındakiler! ezer, onları kendi hizmetlerinde çalıştırır, fakat onlara insanca yaşayabilecekleri ücretleri ver­mezlerse, o toplum büyük patlamalara sahne olur. Ve neticede ya toplum içinde dönüşümler yaşanır, inkılap yoluyla başka elitler toplumun idaresini ellerine alırlar, ya da dışarıdan gelen bir saldırıyla toplum çöker veya başka­larının hakimiyeti altına girer. Her halükarda sosyal yapının oluşmasında ve sosyal değişmelerde ekonominin önemli bir yeri bulunmaktadır." [450]
Belirli sınıfların elinde toplanan servet ve zenginliğin meşru ve doğal sı­nırlarını aşan yollarda kullanılması, toplumda olumsuz yönde değişmeler yaşanmasına sebep olmaktadır. Zengin kimselerin, lüks, gösteriş ve israfa yönelik harcamaları, toplumun tüm kesimlerini etkilemektedir. Bazılarının iddia ettiği gibi, bütün olumsuzlukların, terörün, tefrikanın, anarşinin, ah­lakî dejenerasyonun temelinde ekonomi yatıyor iddiasına katılmıyoruz. Ancak belirli bir oran söylemek güç olmakla birlikte, bütün bunların oluş­masında, toplumun birlik ve dirliğinin bozulmasında ekonomik istikrarsız­lığın büyük bir etkisinin olduğunu söylememiz de bir abartı değildir.
Birlik ve bütünlüğün toplum hayatı içinde ne kadar önemli olduğunu yukarıda belirtmiştik. Birlik ve bütünlüğü kaybederek parça, grup ve fırka­lara ayrılan toplumun, er veya geç çözülmesi, çöküp yıkılması kaçınılmaz­dır. Toplum içinde sosyal dengenin bozulması, ayrılık ve ihtilafların artma­sı ve bunların neticesinde huzursuzluğun, güvensizliğin ve kargaşanın ha­kim olması, ülke zenginliğinin hakkaniyet ölçüsü içersinde âdilâne paylaşı­lamamasından İleri geldiği kanaatindeyiz. Toplumda huzur ve asayişi etki­leyen tek sebep bu değildir elbette. Ama bencillik duygusunun hakim oldu­ğu, varlık ve servet sahiplerinin hep kendi menfaatlerini önde tuttuğu bir cemiyette birlik nasıl sağlanabilir?
Her türlü imkana ve buna bağlı olarak konfor ve lükse sahip ve serveti­ni akil almaz biçimde artırmaya devam eden varlıklı kişiler, şayet boğaz tokluğuna insan çalıştınyorsa bu toplumda sevgi, saygı, istikrar, birlik ve beraberlik temin edilebilir mi? Hak sahibine hak ettiğinin verilmediği, zen­ginlerin savurgan bir tutumla harcamaları devam ettiği müddetçe, fakir ve yoksullara ve çalıştırdığı kimselere âdilâne ücret ve yardım yapılmadıkça o toplumda tefrika, anarşi ve kargaşanın önüne geçilemez. Toplumsal buna­lımların, ger...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Lütfen Namazlarımızı Kılalım Namazlarınızı Sanal & Real Yaşam için Terketmeyiniz !!!

İlim Dünyası Ailesi
Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tefrika Anarşi
« Posted on: 20 Nisan 2024, 08:28:58 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tefrika Anarşi rüya tabiri,Tefrika Anarşi mekke canlı, Tefrika Anarşi kabe canlı yayın, Tefrika Anarşi Üç boyutlu kuran oku Tefrika Anarşi kuran ı kerim, Tefrika Anarşi peygamber kıssaları,Tefrika Anarşi ilitam ders soruları, Tefrika Anarşiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes