Konu Başlığı: Tedriç İlkesi Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 07 Şubat 2011, 00:15:00 12- Tedriç İlkesi İnsanın diğer yetenekleri gibi aklî yetenekleri de sınırlıdır. O, herşeyi algılama gücüne sahip değildir. Algılayabileceği bazı şeyleri de bir zaman içinde algılamak durumundadır. Ondan herşeyi birden algılayıp öğrenmesini istemek onu tanımamak demektir. Bir zaman içinde algılayabileceği şeylerde bile onun zorluk çekebileceğini, zaman zaman sıkılıp, bunalabileceğini düşünmek gerekir. Bu itibarla gerek öğrenme, gerek öğretme süresinde onun bu gerçeğini, yani gücünün sınırsız olmadığını düşünmek lazımdır. Bu da eğitimde tedriç ilkesini gündeme getirir. Tedrîc, bir insanı bir nesneye derece derece, teenni ile vardırmak, yakınlaştırmak anlamında kullanılmaktadır.[2008] Eğitimde ise kime, neyi, ne kadar zamanda vermeyi ifade eder. Modern eğitimde bu gerekçe ile çocukların zihinsel gelişmelerine göre sınıflar teşkil edilmiş, her sınıfın bünyesine uygun programlar oluşturulmuştur. Her eğitim kurumunda, aynı yaş grubunda bulunan, genellikle aynı zihinsel, duygusal ve fiziksel özellikler gösteren insanlar, belli sayıda, özellikle 30-40 kişilik gruplar halinde bir araya getirilerek eğitime tâbi tutulurlar. [2009] Bir programın başarılı olmasının en önemli şartı, onun psikolojik temellere dayanmasıdır. Bu psikolojik temellerden biri de eğitim programındaki konuların, eğitime tâbi tutulacak kimselerin gelişim özelliklerine uygun olmasıdır. Memleketimizde ilkokul programı 7-12, ortaokul programı 12-15, lise programları ise 15-18 yaş gruplarına göre hazırlanmıştır. Bu, onların fiziksel, psikomotor, duygusal, sosyal, cinsel ve zihinsel gelişimleri dikkate alınarak hazırlanmıştır. [2010] İnsan gerçeğinden hareket eden Kur'ân-ı Kerim tedrîc ilkesini esas almıştır. Bunu, onun 23 yıllık bir süreç içinde insanlara ulaşması olayında gördüğümüz gibi, kendi ifadelerinde ve uygulamalarında da görmekteyiz. [2011] Bilim adamları Kur’ân’ın tedricen inmesine delil olarak şu âyetleri göstermektedirler. [2012] "Kur'ân'ı, insanlara ağır ağır okumak için, bölüm bölüm indirdik ve onu gerektikçe indirdik." [2013] "İnkâr edenler, "Kur'an ona bir defada indirilmeliydi" derler. Oysa biz onu böylece senin kalbine yerleştirmek için azar azar indirir ve onu ağır ağır okuruz.” [2014] Kur’ân’ın indirilmesini ifade etmek için" yerine kelimesinin kullanılması da onun tedricen indiğine işaret etmektedir. Çünkü lügat âlimleri tenzil kelimesini tedricen inmeler için kullanmaktadırlar. [2015] İnzal ise daha genel bir mânâ ifade etmektedir. Elmalılı, bu kelimeleri izah ederken şunları zikrediyor: "Tenzil ve inzal indirmek demek ise de tenzil teksir ifade eder. Onun için birden indirmeğe inzal, ceste ceste birçok defalarda indirmeğe tenzil denilir. [2016] Kur'ân'ın tedricen inmesinin şüphesiz birçok hikmeti vardır. Bunların başta gelenlerini şöylece toparlamak mümkündür: 1- Rasûlullah'ın kalbinin tesbit ve takviyesi. Rasûlullah, peygamberlik görevini yerine getirmek için insanları hakka davet ediyor; onun daveti hüsn-i kabulle karşılandığı gibi büyük, şiddetli ve sarsıcı tepkilerle de karşılanıyordu. Peygamberin bu tepkiler karşısında kalbinin tesbit ve takviyesi gerekiyordu. İşte bundan dolayı belli zaman aralıklariyle vahiy geliyor, peygamberden sabretmesini istiyor, Allah'ın kendisine kefil olduğunu bildirerek teselli ediyor, bir gün zafere ulaşacağını müjdeliyordu. [2017] 2- Kur'ân'ın hıf zedilmesini ve anlaşılmasını kolaylaştırmak. Kur'ân, ümmî bir peygambere ve ümmî bir ümmete gelmiştir. Bu itibarla okumasını yazmasını bilmeyen bir ümmet için Kur'ân'ın bir defada ezberlenmesi, anlaşılması, âyetlerinin üzerinde düşünülmesi kolay bir iş değildir. Bu sebeple onun parça parça idrâk edilmesi eğitim-öğretim açısından önemlidir. Kur'ân da öyle indirilmirtir. [2018] 3- Kur'ân'ın tedricen indirilmesi onun kabulünü kolaylaştırmaya ve çabuklaştırmaya matufdur. Şayet toplu olarak indirilmiş olsaydı içinde taşıdığı birçok emir ve yasaklardan dolayı anormal bir tepkiyle karşılaşabilir, insanlardan birçoğunun onu reddetmesine sebep olabilirdi. Buhari, Hz. Aişe'den şöyle bir söz nakletmiştir: "Kur'ân'dan ilk inen, cennet ve cehennemden bahseden mufassal sûrelerden biridir. Nihayet insanlar, İslâm'a dönüp (ona ısınınca) helal ve haramla ilgili âyetler inmeye başladı. Şayet ilk olarak "içki içmeyin" emri indirilmiş olsaydı, "içkiyi asla terketmeyiz", şayet "zina etmeyin" emri indirilmiş olsaydı "zinayı asla terketmeyiz" diyeceklerdi. [2019] Suphi Salih, zina yasağının tedriçle ilgisi olmadığını belirterek şunları söylüyor: "İslâm’ın her ne kadar teşrîde tedrice ve Kur'ân âyetlerinin taksit taksit inmesine önem verdiği açık ise de ihtiyaç anında açıklamayı tehir etmekle teşriin tedricini birbirine karıştırmaya müsamaha etmez. Allah, helâl ve haram ile emir ve nehîy ile ilgili pek çok hükmü geciktirmiştir. Lâkin onu açıklamaya dilediği zaman hükmünü bir defada açıklamış ve onda tedrice yer vermemiştir." [2020] Suphi Salih'in ifadelerinden anlaşılan tedricin her konuda yürürlükte olmadığıdır. Namazın sabah akşam iki vakitle başlaması, bugünki şekliyle hicretten bir sene önce farz kılınması, müslümanların ilk zamanlarda sadaka ve orucun çeşitli şekilleriyle karşılaşmaları, günümüzdeki zekât ve orucun nihâî şekilleriyle ancak hicretten bir sene sonra farz kılınması ve nihayet içki ve kumarın üç defada yasaklanması Kur'ân'daki tedrice işaret olarak kabul edilebilir. Suphi Salih bunları daha değişik bir değerlendirmeyle "ihtiyaç zamanına kadar açıklamayı erteleme" şeklinde yorumluyor, tedricin içki, kumar gibi geleneklerle ruhî hastalıklarda ve esirleri köle edinme gibi içtimaî ve devletler hukuku alanlarında söz konusu olduğunu savunuyor. [2021] Kumar ve içkinin yasaklanması tedriç ilkesinin uygulandığı çarpıcı bir örnektir. Birinci âyette şöyle buyurulmuştur: "Sana içki ve kumarı sorarlar. De ki: "Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için faydalar vardır. Günahları ise faydalarından büyüktür." [2022] Bu âyetle konu gündeme getirilmiş, müslümanların dikkatinin kumar ve içki üzerinde yoğunlaşması sağlanmış, yasağa doğru ilk adım atılmıştır. İkinci adımda şöyle bir ifadeyle karşılaşıyoruz: "Ey iman edenler, siz sarhoşken, ne söyleyeceğinizi bitinceye kadar namaza yaklaşmayın." [2023] Bu âyetle çember daraltılmış, kısmî yasak başlamıştır. Beş vakit namazdaki zaman aralıklarını düşünürsek bu illete mübtela olanların alkol kullanma imkânları hayli daraltılmış demektir. Yavaş yavaş içkiyi terke bir hazırlık başlamıştır. Üçüncü safhada ise yüce Allah kesin bir ifadeyle içkiyi ve kumarı yasaklamıştır: "Ey iman edenler, içki, kumar (tapmaya mahsus), dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır. Onun için bun(lar)dan kaçının ki kurtuluşa eresiniz." [2024] Bu âyetle içki ve kumar kesin olarak yasaklanmış, bir sonraki âyette de gerekçe zikredilmiştir. Kur'ân'ın önemli bir özelliği verdiği her emrin, koyduğu her yasağın gerekçesini anlatmak, muhatabının konu ile ilgili itminan bulmasını sağlamaktır. 4- Kur’ân’ın tedricen indirilmesinin bir başka hikmeti, onun Allah katından geldiğini, Allah kelâmı olduğunu göstermektir. [2025] Kur'ân, yirmi seneden fazla bir zaman içinde, muhtelif zaman araliklarıyle âyet veya âyetler halinde Rasûlullah'a tedrici bir yolla ulaşmış, içinde hiçbir çelişki bulunmayan, gerek üslûp ve mânâ bakımından, gerek düzen ve tertip bakımından insanları âciz bırakan bir tenasübe sahip ilâhi bir kitaptır. Onun, bu özellikleriyle Hz. Muhammed'in veya bir başkasının kelâmı olması mümkün değildir. [2026] Bu kadar süre içinde parça parça gelen bir kitabın olağanüstü bir düzen ve tertibe sahip olması onun Allah katından geldiğini göstermektedir. Aksi halde içinde bir çelişkinin bulunması gerekirdi. Allah, buna işaretle şöyle buyurmaktadır: "Kur'ân'ı, durup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'dan başkasından gelseydi onda çok aykırılıklar (çelişkiler) bulurlardı." [2027] Çünkü harflerinde, kelimelerinde, cümlelerinde, sûrelerinde hülâsa onun bütün cüzlerinde i'câzına delâlet eden olağanüstü bir uyum sözkonusudur. [2028] Tedricin bu saydıklarımızdan başka, zaman içinde ortaya çıkan sorulara cevap verme, muannidlere meydan okuyarak icazını gösterme ve başka birçok hikmetleri vardır. Bizim için bu kadar yeterlidir. [2029] Eğitim-öğretim etkinliklerinin dayandığı iki esas vardır ki bunlardan birincisi talebenin zihnî seviyesine riâyet etmek, ikincisi de onların aklî, ruhî ve bedenî güçlerini doğruya yöneltmektir. [2030] Kur'ân tedrîc ilkesiyle bu iki esasa uyduğunu göstermiştir. O, irşad faaliyetinde kolaydan zora, tatlıdan serte, hoşgörü ve aftan tecziyeye doğru tedrîcî bir yol takip etmeyi ilke ittihaz etmiştir. [2031] O, çok yönlü bir tedrîc ilkesine sahiptir. [2008] Firûzâbâdî, Kamus Tercümesi, çev: Müt. Asım Efendi, İstanbul 1305 h., c. I s. 307, "Tedriç" md. [2009] İzzettin Alıcıgüzel, a.g.e., s. 188. [2010] N. Kemal Önder, a.g.e., s. 68. [2011] M. F. Bayraktar, a.g.e., s. 33; Mennau’l-Kattân, Mebâhis fi u'lûmi'l-Kur'ân, s. 101. [2012] Muhammed Abdülazîm ez-Zerkânî, Menâhilü'l-irfan fi ulûmi'l-Kur'ân Mısır 1943, s. 45. [2013] İsrâ: 17/106. [2014] Furkan: 25/32. [2015] Mennâu'l-Kattan, a.g.e., s. 101. [2016] Elmalılı, Hak Dini Kuran Dili, c. V, s. 3561. [2017] İlgili âyetler için bk. En'âm: 6/33, 34; Âl-i İmrân: 3/184; Ahkaf: 46/35; Müzzemmil: 73/10, 11; Hûd: 11/120, Yâsîn: 36/76; Yûnus: 10/65; Mâide: 5/67; Fetih: 48/3; Mücâdele: 58/21. [2018] Suphi Salih, Mebahis fi u'lûmi'l-Kur'ân, s. 46; Mennâu'l-Kattan, a.g.e., s. 105. [2019] Buharî, Fedâilü'l-Kur'ân, 6. [2020] Suphi Salih, a.g.e., s. 47-49. [2021] Suphi Salih, a.g.e., s. 49. [2022] Bakara: 2/219. [2023] Nisa: 4/43. [2024] Mâide: 5/90. [2025] Mennâu'l-Kattan, a.g.e.,s. 110; Zerkânî, a.g.e., s. 53; Suphi Salih, a.g.e., s. 51. [2026] Zerkânî, a.g.e., s. 53. [2027] Nisa: 4/82. [2028] Zerkânî, a.g.e., s. 53; Mennâu'l-Kattan, a.g.e., s. 110. [2029] Konu ile ilgili daha fazla bilgi için bk. Zerkânî, Menâhil, Mennâu'l-Kattan, Mebâhis, Suphi Salih, Mebâhis. [2030] Mennâu'l-Kattan, a.g.e., s. 111. [2031] İbrahim Canan, Peygamberimizin Sünnetinde Terbive, İstanbul 1989, s. 275. |