Konu Başlığı: Sonuç Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 07 Mayıs 2011, 23:27:17 Sonuç Kur'an, insanoğlunun yeryüzünde gerçekleştirmekle sorumlu olduğu yüce ideallerden söz eder. Ne var ki, insan ile bu idealler arasına giren sonsuz sayıda faktörler vardır. Her yozlaşmada Allah, insana yardım elini uzatmış ve doğru olanı vahiy yoluyla hatırlatmıştır. İnsanın olumsuz davranışlarının doğurduğu olumsuzluklar, sadece zorunlu birer sonuç değildir artık. Aynı zamanda Allah'ın bu olumsuz davranışlara verdiği cevap, bir karşı tavırdır. Müminlerin yeryüzünü ıslah görevini yerine getirmeleri için değiştirmeleri gereken vehimleri tespit etmeleri ve peygamberlere karşı gelenlerin psikolojik durumlarını bilmeleri gerekir. Toplumların rasullere karşı aldıkları tavrı bilmek, insanın görüşünü, teorik ve pratik bilgisini geliştirir. Böylece insanlar daha öncekilerin düştüğü hatalara düşmez. Onlara karşı mücadele ederken ihtiyaç duyduğu kendine güven duygusunu güçlendirir. Çünkü ilahî yasaları bilen kimsenin durumu, olayların nereden kaynaklandığını bilmeyen kimsenin durumu gibi değildir. Bilmeyen kimse tatmin olunmayacak yerde tatmin olur, kuşku duyulmayacak yerde kuşku duyar. Başına gelen musibetler karşısında şaşkınlık içinde kalakalır. Onların geldiği yeri bilmez. Yalnızca zanlarına uyar. Ama bilen kimse her şeyi bir anda değiştirmeye gücü yetmese de hiç değilse nerede kuşku duyması gerektiğini bilir, donup kalmaz. Yararlı gördüğü şeyi asla küçük görmeksizin yapar. Zaten gerekli olan şey Müslüman insanın zihin karışıklığına düşmeden gerçekle iç içe olma gücünü ve yasaya intibak etme yeteneğini kazanmasıdır. Kur'an'da geçmiş toplumlarla ilgili olaylar anlatılmaktadır. Bundan amaç daha sonra gelenlerin, öncekilerin başından geçenlerden ders ve ibret alarak onların yaptıkları hatalara düşmemeleridir. “Allah'ın Yasası” da denilen bu öğütleri Kur'an'dan tespit çalışmalarını sürdürmeli ve diğer Kur'an, ilimler gibi bir ilim dalı haline getirmeliyiz. Bu amaçla ortaya koyduğumuz risalet karşıtı çabalarla ilgili sünnetleri olduğu gibi risalet yanlısı tavırlarla ilgili sünnetler üzerinde de kafa yormalıyız. Allah her topluma elçi göndermiştir. Elçiler ilahî yasaları toplumlara anlatarak, onları sünnetullahla uyarmışlardır. Ancak toplumlar elçiye olumsuz karşılık verdiklerinde, Allah'ın yasası gereği helak edilmişlerdir. Toplumların helak edilmelerinde o toplumun önderlerinin büyük rolü vardır. Manevî yöne hiç önem vermeyip, maddi yönü ön plana alan toplumlar ise Allah'ın yasası gereği çözülme, dağılma ve yıkılmaya maruz kalacaklardır. İnkarcı toplumlar, varlıklarını sonsuza kadar sürdüremeyeceklerdir. Ancak Allah onları hemen helak etmez. Belki inanıp Allah yoluna dönerler diye önce sıkıntılarla, sonra da bol nimetlerle onları dener. Vazgeçerlerse, Allah da onları affeder ve belirli bir süreye kadar yaşatır. Yok eğer vazgeçmezlerse onlara yok edici bir azap gelir ve kökleri kesilir. Azap geldikten sonra inanmaları da onlara bir fayda sağlamaz. Yalanlayanlarla ilgili bu yasalar inkarcılara ikaz ve tehdittir. İnsanlar onlara bakıp düşünerek, yanlışlarından vazgeçmelidirler. Diretirlerse, öncekilere uygulanan yasalar bunlara da uygulanacaktır. Müminlere düşen, bu toplumların kıssalarını Kur'an'dan okuyarak, onları helake götüren nedenleri tespit etmektir. İnananlar, toplumlar hakkında geçerli olan ilahî yasalar sayesinde, işlerin tesadüfi değil, belirli yasalar çerçevesinde olduğunu kavrarlar. Yasaların bütün toplumlar için geçerli olduğunu öğrenmeleri, ayaklarını yere sağlam basmalarını sağlar. Yasaları uygun hareket ederek kendilerini garanti altına alıp, geleceğe ümitle bakabilirler. Bunların gerçekleşmesi ise, yasaları, insanlar için rehber, öğüt ve ışık olan Kitap'tan çıkarabilme gücüne sahip kişilerin varlığına bağlıdır. Peygamberler, gönderildikleri toplumları bu yasalarla uyarmışlardır. Son elçi Hz. Muhammed'de Kur'an aracılığıyla bu yasaları toplumuna duyurmuştur. Onun vefatından sonra bu görevi, onun mirasını sahiplenen ümmetin alimleri sürdürecektir. Bu nedenle bu yasalar üzerinde düşünüp, onları keşfetmek sadece mübah değil zorunlu bir iştir. Kur'an, geçmişin araştırılması ve elde edilecek sonuçlardan yararlanılması konusuna, oldukça önem vermektedir. Bu araştırmalardan elde edeceği verilere göre, toplum kendisini test etmeli, içinde bulunduğu durumun tespitini' yapmalıdır. Bunun sonucu olarak toplumlar, medeniyetlerinin ilerleme veya gerileme nedenlerini öğrenmiş olacaklar ve buna göre de, kendilerine çeki düzen verecek ve medeniyetlerini sağlamlaştıracak fesadın kaldırılması konusunda sağlam hareket tarzları içine gireceklerdir. Çünkü geçmişin anlaşılması, bugünün ve geleceğin de daha iyi anlaşılmasını sağlar. Kur’an’ın toplumsal mesajını, çoğunlukla tarihe atıfta bulunarak sunduğunu görmekteyiz. Kur'an'da bu metotla, toplumların tarihi çizgisinin yönünü belirleyen etkenler ortaya konulmakta ve yeryüzünde insanın mutluluğu konusunda, bütüncül bir görüş oluşturulması amaçlanmaktadır. Ancak Kur'an'da bu konuya özel bir bölüm ayrılmamakta ve bu yöndeki açıklamalar, onun bütünü içine serpiştirilmiş bir vaziyette bulunmaktadır. Kur'an'da, geçmiş toplumların yapıp ettikleriyle ilgili olarak bir dizi yorumlar getirilmektedir. Bu yorumlar bir araya getirilip de, bir bütün olarak incelendiğinde, onlara şekil veren etkenler ortaya çıkmaktadır. Kur'an bu ilkeleri, tarihin değişik dönemlerinde yaşayan pek çok toplumdan sunduğu örneklerle, bütün toplumlar için yükselme ve çökme konusunda, genel geçer ilkeler olarak ortaya koymaktadır. [1583] [1583] Murat Kayacan, Kur’an’da Peygamberler ve Karşı Tavırlar, Ekin Yayınları: 247-249. |