๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 10 Mayıs 2011, 12:26:59



Konu Başlığı: Şirk ve Atacı Tavır
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 10 Mayıs 2011, 12:26:59
Şirk ve Atacı Tavır

Kureyş yalanlama konusunda öncekileri takip etti. Yalanlama­nın konusu ise Hz. Muhammed'in Allah'tan başkasına kulluğu ya­saklayıcı bir vahiy getirmesiydi. [255] Onların atalarının delil alarak orta­ya koydukları itirazı Kur'an-ı Kerim şöyle dile getirir:

“Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: 'Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız ortak koşar­dı. Hiçbir şeyi haram kılmazdık.' Onlardan önce yalanlayanlar da böyle söylemişlerdi de sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: 'Yanınızda bize çıka­rıp göstereceğiniz bir bilgi mi var? Siz, sadece zanna uyuyorsunuz ve sade­ce saçmalıyorsunuz.” [256] Şirklerini Allah'ın dilemesine bağlayan bu kim­seleri, Allah yermektedir. Onları bâtıl ile ilişkilendirmekte ve amacı hak olanı elde etmek olan içtihattan uzak durdukları için kınamakta­dır. Onların, bu şirk koşmalarını Allah'a bağlamaları, alay ve eğlence türünden ifadelerdir. O'nu yücelterek, O'na saygı göstererek, bilgisi olduğunu kastederek her şeyi nihai anlamda Allah'a bağlayarak söylemiş olsalardı bir kusur işlemiş olmazlardı. [257]

Allah'ın, “İlham ederek onlarla küfür arasına engel koymak suretiyle onların şirk içindeki durumlarını değiştirebilmesine rağ­men değiştirmemesi” şeklindeki şüphe yeni değildir. Onlardan önce sapıtanlar da bu şüphe ile sapılmışlardı. Bu geçersiz bir delil­dir. Bu delil sıhhatli olsaydı, Allah onları helak etmez, onlara şeref­li elçilerini göndermez ve şirk koşanlara acı intikamını tattırmazdı. [258]

Kur'an, bunların yalanlamalarına karşı Hz. Peygamber'i üzülmemeye davet eder. İnkârları nedeniyle öncekiler yok olma azabına uğramışlardır:

“O halde sakın şunların ibadet edişlerinden şüp­heye düşme. Daha önce ataları nasıl ibadet ediyor idiyseler bunlar da öyle ibadet ediyorlar. Biz de kendilerine nasiplerini elbette eksiksiz olarak öde­riz.” [259] Şüphe edenlere Allah putlara tapmayı emretmemiştir. Ger­çekten onlar atalarının yaptığı gibi onları taklit ederek putlara tapıyorlar. Onların içinde bulundukları durum hakkında ve bilgisiz­liklerinde babalarına tâbi olmaktan başka dayanakları yoktur. Al­lah bu yüzden onları, yaptıklarının tam karşılığı olarak cezalandı­racak, alemlerden hiçbir kimseye etmediği bir azap ile onları ceza­landıracaktır. [260]

Onların şirk içindeki durumları ile atalarınınki arasında bir fark yoktur. Atalarına azap olarak neyin indiği Hz. Muhammed'e bilgi olarak ulaşmıştır. Muhakkak onlara da benzeri inecektir. Ata­larına verildiği gibi bunlara da azaptan payları verilecektir. [261] Bu âyette Rasulullah (s)'a bir teselli ve onlara da azap sözü vardır. Şirk koşma konusunda onlar öncekilere denktir. Onları babalarının başına geldiği gibi azap beklemektedir. [262]

Onlar atalarının dininin hak olduğunu ve Rasul'ün getirdiği­nin bâtıl olduğunu söylüyor, Kur'an'ı uydurma ve sihir olarak ka­bul ediyorlardı. [263]

“Karşılarında açık deliller halinde âyetlerimiz okundu­ğu zaman o zalimler: 'Bu, başka değil, sırf sizi atalarınızın taptığı tanrı­lardan menetmek isteyen bir adam dediler. Ve 'Bu (Kur'an), sırf uydu­rulmuş bir iftira dediler. O kâfirler, hak kendilerine geldiği zaman: Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değil dediler.” [264] Âyet, inançlarının yanlışlığını ve inatlarının artışını gösteriyor. İbadet edilecek varlıklar olmayan melekler, [265] onların ibadet ettikleri en yüce varlıklardı. Halbuki onlar, diğer varlıklar gibi ahiret gününde fayda veya zarar vermekten uzaktırlar. [266]

Atacı tavır sahiplerine Kur'an-ı Kerim okunduğunda, Hz. Muhammed'in amacının, onları atalarının ibadet ettiği ilahlara tapmak­tan alıkoymak [267] ve dinlerini değiştirmek olduğunu söylüyorlardı. [268] Muhakkak onlar Allah katından feci bir azabı hak ediyorlardı. [269] Pey­gamber onlara tevhidden bahsedip, Allah'ın âyetlerini okurken onlar apaçık delile taklit ile karşı koyup [270] inkâra yöneldiler. [271]


[255] Taberî, V/2, 104.

[256] Enam: 6/148.

[257] Kurtubî, IV/1, 117. Allah'ı yüceltme amacıyla her şeyi O'na bağlamaya dair bkz.: Enam: 6/107-111.

[258] İbnu Kesir, III, 352.

[259] Hud: 11/109.

[260] İbnu Kesîr, IV, 282.

[261] Zemahşerî, II, 415; Âyette geçen (nasipleri) ifadesini Ebu'l-Aliye, rızık;  İbnu Abbas “Hayır ve şerde kendilerine vaat edilen şey” ve İbnu Zeyd de azap olarak anlamıştır bkz.: Kurtubî, V/l, 91.

[262] Kâsımî, a.g.e., IX, 3488. 

[263] İbnu Kesîr, VI, 512. 

[264] Sebe: 34/43.

[265] Sebe: 34/41.

[266] Sebe: 34/42.

[267] Kurtubî, VII/2, 278.

[268] Taberî, XII/l, 124.

[269] İbnu Kesîr, VI, 511.

[270] Râzî, IX, 213.

[271] Murat Kayacan, Kur’an’da Peygamberler ve Karşı Tavırlar, Ekin Yayınları: 53-55.