๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2011, 21:56:50



Konu Başlığı: Şiddet ve Başkaldırmayla ilgili kavramlar
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2011, 21:56:50
ŞİDDET VE BAŞKALDIRIYLA İLGİLİ KAVRAMLAR

ZULÜM/ZALİM:

 Zulüm, Kur'an'da en çok kullanılan kavramlardan biri­dir.

Z-l-m (zaleme) kökünden türeyen zulüm, bir şeyi ken­dine ait olmayan yere koymak, azaltarak veya fazlasıyla, vaktini veya yerini gözetmeden yerine getirmek, vakitli va­kitsiz, yerli yersiz yapmak demektir. (Krş. Kehf, 18/33). Zulümün zıddı, adalettir, (zulüm x adalet -adl, kist-). Hakka tecavüze de zulüm denir; tecavüzün az ya da çok olması önemli değildir. Bu yüzden zulüm sözcüğü, hem büyük günah, hem de küçük günah için kullanılır. İşte bu sebeple, Hz Adem'in davranışı, zulüm olarak adlandı­rılmıştır. (Bakara,2/35; A'raf, 7/23). Aynı şekilde, İblis de zalimdir. Bu iki zulüm arasında büyük bir fark bulundu­ğu gözardı edilmemelidir.[1067] Karanlık anlamındaki zulmet de, zulümle aynı köktendir, nurun, aydınlığın zıtanlamlısıdır (zulmet x nur).

Kuran'da "kendine yazık (zulüm) etti" ifadesi, pekçok âyette yer alır. Bu ifade, aşağıda sayılacak zülüm çeşitle­rini belirten âyetlerde bulunduğu gibi, daha başka âyetlerde de bulunur. Özellikle bu ikinci gruptaki âyetler­de "kendine yazık etti" ifadesi daha çok, büyük veya kü­çük günah işledi anlamındadır. Kur'an bu çeşit zulümler­den Allah'a sığınıp bağışlanma dualarına örnekler de ve­rir. Bu çeşit dualar kabule layık dualardır.[1068]

 1. Zulmün Kökeni Ve Temeli:

 a. Allah Ve Zulüm:

 Allah zâlim değildir, zulüm istemez, zâlimlerden haberdardır, zâlimleri sevmez ve doğru yola eriştirmez, onları lanetler, ahdi zâlimlere erişmez; kısacası Allah, za­limler konusunda çok hassastır.[1069]

 A) Allah Zalim Değildir.

 Allah kullara yaptıklarının karşılığını verir, onlara hem dünyada hem, de âhirette asla zulmetmez.[1070] Allah, hiç bir kasaba halkını, kendilerine öğüt veren gelmeden yok et­memiştir, zâlim değildir.[1071] Kim yararlı iş işlerse lehinedir. Allah kullara kar­şı zalim değildir.[1072] Allah zerre kadar haksızlık etmez, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat arttırır ve yapana büyük ecir verir.[1073] Allah insanlara hiç zulmetmez fakat insanlar ken­dilerine zulmeder.[1074]

 B) Allah, Zulüm İstemez:

 Bir takım yüzlerin ağaracağı, bir takımının da karara­cağı gün, birincilerin Allah'ın rahmetine, ikincilerin ise azabına hak kazanacağı belirtildikten sonra, şu anlatılır:

"İşte bunlar, sana doğru olarak okuduğumuz Allah'ın âyetleridir. Allah hiç kimseye zulmetmek istemez."[1075] Firavun'un ailesindeki inanmış adam da, milletinin başına, peygamberleri yalanlayan Nûh, Âd, Semud gibi kavimlerin başına gelen gibi bir azaptan korktuğunu belirttikten son­ra, şunu söyler:

"Allah kullara zulüm dilemez."[1076]

 C) Allah Zâlimlerden Haberdardır:

 Allah zâlimleri bilir,[1077] hem de onları en iyi bilendir.[1078] Allah'ın, zâlimlerin yaptıklarından habersiz olduğu asla sanılmasın, gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne kadar onları ertelemektedir.[1079]

 D) Allah Zâlimleri Sevmez:

 Allah'ın sevmediklerinin başında zâlimler yer alır. İna­nıp yararlı iş yapanların ecirleri tastamam verilecektir. Allah, zâlimleri sevmez.[1080] Allah, günleri (bazan lehte, bazan aleyhte) döndürülür durur, zulmedenleri sevmez.[1081] Bir kötülüğün karşılığı, aynı şekilde bir kötülüktür. Ama kim affeder ve barışırsa, onun ecri Allah'a aittir. Doğrusu o, zulmedenleri sevmez.[1082]

 E) Allah'ın Laneti Zâlimleredir.

 Allah'ın laneti, Allah yolundan alıkoyan, o yolun eğrili­ğini isteyen ve âhireti inkâr eden zâlimleredir.[1083] Allah'ın laneti, yalan söyleyerek Allah'a iftira eden zâlimden de zâlimleredir.[1084] Peygamberleri yalanlayan zâlimlerin âhi­rette özür beyan etmeleri faydasızdır, lanet onlaradır, yur­dun kötüsü de onlarındır.[1085]

 F) Allah Zâlimleri Doğruya Eriştirmez:

 "Allah zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez."[1086]

Bu ifade, kâfirler, münafıklar, Allah'a iftira edenler, ilâhî me­saja uymayanlar, ehli kitabı dost edinenler ve heveslerine uyanlar için kullanılmıştır.[1087]

 G) Allah'ın Ahdi Zâlimlere Erişmez:

 Allah, Hz. İbrahim'i bir takım emirlerle denemiş, o da bu emirleri yerine getirmişti. Bunun üzerine Allah ona,

"Seni insanlara önder/örnek yapacağım" demişti. Hz. İb­rahim, "Soyumdan da mı?" deyince, Allah "Zâlimler benim ahdime erişemez" buyurmuştu.[1088]

Bu âyet, İsrailoğullarına Allah'ın nimetini belirten önceki iki âyetle birlikte ele alın­dığında, Allah tarafından insanların önderi kılınan Hz. İb­rahim'in soyundan gelmeleri sebebiyle "Allah'ın seçilmiş halkı" olduklarına inanan İsrailoğullarının bu iddiasını reddettiği görülür. Kur'an, Hz. İbrahim'in yüce konumu­nun fiziksel olarak onun soyundan gelenlere ve hele onla­rın içindeki günahkarlara kendiliğinden benzer bir konum kazandırmayacağını açıklığa kavuşturur.[1089]

b. İnsan Ve Zulüm:

 Kur'an'da insanın olumsuz özellikleri arasında, boz­gunculuk ve kan dökücülük (saldırganlık)[1090], hüsranda oluş[1091] bilgisizlik (cehûl)[1092], acelecilik, huysuzluk ve sabır­sızlık (cezû) engelci (menû)[1093] kendine çokça zulüm etmesi (zalûm) ve nankörlük (keffâr) olarak belirtilir. Bu son ikisi şöylece anlatılır:

"Allah, kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size vermiştir. Allah'ın nimetini sayacak olsanız, biti­remezsiniz. Doğrusu insan pek zâlim ve çok nankördür."[1094]

İnsanlar arasındaki zulmün kökeni, yine insanların kendisidir; heveslerine, istek ve tutkularına, doymazlığı­na, açgözlülüğüne tutsak olan insandır.[1095]

2. Zulüm Tutum Ve Davranışlar

 Zulüm niteliği taşıyan tutum ve davranışları, ilâhi hak ihlâlleri, insan haklan ihlâlleri ve ahlâki ihlâller biçiminde sınıflandırabiliriz.[1096]

a. İlâhi Hak İhlâlleri:

 Kur'an'da zulüm sözcüğü, günahın her türü için kul­lanılmakla birlikte, çoğunlukla Allah'a yöneltilmiş veya din ve vicdan hürriyeti ile ilgili günahlar için kullanılır.[1097]

 A) İnançta Zulüm:

 1- Şirk:

 İnanç zulümlerinin en başında, Yaratıcı ve yüce kud­reti yetersiz görüp, yapay ve güçsüz tanrılar edinmektir.

Hz. Musa'nın mucizeler getirmesine rağmen İsrailoğulları zinet takımlarından, canlıymış gibi böğüren buzağı heykeline taparak şirke düşmüşler ve kendilerine yazık (zulüm) etmişlerdi.[1098] Puta tapmak, Allah'tan başkasına yalvarmak zulümdür.[1099] Hz Lokman, oğluna şu öğüdü vermişti:

"Ey oğulcuğum! Allah'a eş (şirk) koşma. Doğru­su şirk koşman, büyük zulümdür."[1100]

Kur'an'da âhirete inanmayan müşriklere de zâlim denmiştir. Gizli toplantı­larında

"Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" derler.[1101]

Şirk koşan zâlimler birbirlerine aldatıcı söz söylerler.[1102]

Şirk koşarak zulmedenlerin yeri cehennemdir.[1103]

"Tersinden şirk" de söz konusudur: Allah'tan aldığı emir gereğince[1104], Hz. İbrahim, Kabe'deki put­ların hepsini paramparça edip, kendisine başvursunlar ve dolayısıyla puta tapmanın yanlışlığını anlasınlar diye en büyüğünü sağlam bırakınca, kavmi "Tanrılarımıza bu­nu kim yaptı? Doğrusu o zâlim biridir." suçlamasında bulundu.[1105] Kendi kendilerine de "doğrusu siz haksızsınız (yanlış düşünüyorsunuz)" dediler.[1106] Görüldüğü gibi, mü'minlerin putlara karşı göstermiş oldukları şiddet, put­perestlerin bakış açısından, büyük bir zulüm olarak anlatılmaktadır.[1107]

 2- Küfür:                             

 Âyetu'l-Kürsi’nin öncesindeki âyet şöyledir:

"Ey mü'minler! Alışverişin, dostluğun ve şefaatin olma­yacağı günün gelmesinden önce, size verdiğimiz rızıklardan hayra sarfedin. Kâfirler, kendilerine yazık (zulüm) edenlerdir."[1108]

İman eden ve imanlarına zulüm (haksızlık) karıştırma­yanlar, güvende ve doğru yoldadır.[1109] Bu yargıyı belirten âyetin öncesindeki âyetler, Hz İbrahim'in putlara tapan kavmiyle tartışmalarını anlatır.

Ehli kitapla mücadele, en güzel biçimde olmalıdır:

"Ki­tap ehliyle, zulmedenler bir yana, en güzel şekilde müca­dele edin (ilişki kurun), şöyle deyin:"Bize indirilene de, si­ze indirilene de inandık. Bizim tanrımız da, sizin tanrınız da birdir. Biz ona teslim olmuşuzdur."[1110]

Yanlış yola saptırmak (ilhâd) acıklı azaba yol açar:

"Doğrusu inkâr (küfr) edenleri, Allah yolundan, yerli ve yolcu bütün insanlar için eşit kılman Mescid-i Haram'dan alıkoyanları ve orada zulüm ederek yanlış yola saptırmak (ilhâd) isteyenleri, can yakıcı bir azaba uğratırız."[1111]

Yanlış yola saptırmak, dinî ilkelerden yana ortaya konan her türlü sapmayı anlatır.[1112]

 3- İtikadi Nifak:

 Münafıklar, aralarında hüküm vermek üzere, Allah'a ve peygamberine çağırıldıkları zaman, birtakımı hemen vüzçevirir, Hak kendilerinden yana ise, itaatle koşarak ge­lirler:

"Kalplerinde hastalık mı var, yoksa şüpheye mi düşmüşlerdir? Yahut Allah'ın ve peygamberinin onlara haksızlık yapacağından mı korkmaktadırlar? Hayır, onlar sadece zâlimdirler."[1113]

Kur'an, zulmedenleri uyarmak ve iyi davrananlara müjde olmak üzere Arapça indirilmiş, kendinden önceki­leri doğrulayan bir kitaptır.[1114]

 B) İlâhi Mesaja Sırtçevirme, Mesajı Değiştirme, Çiğneme Ve Allah'a İftira:

 1- Âyetlerden Yüzçevirme:

 Allah'ın âyetlerini yalanlamak ve onlardan yüz çevir­mek zulümdür:

"Rabbinin âyetleri kendisine hatırlatılmış­ken onlardan yüzçeviren ve önceden yaptıklarını unutan kimseden daha zâlimi var mıdır? Kur'an'ı anlamaları için kalplerine örtüler, kulaklarına ağırlık koyduk. Sen onları doğru yola çağırsan da asla gelmezler."[1115]

"Rabbimizden size bir belge, yol gösterici, rahmet (ki­tap) gelmiştir. Allah'ın âyetlerini yalanlayandan ve onlardan yüzçevirenden daha zâlim var mıdır? Âyetlerimizden yüzçevirenleri, bu davranışlarından dolayı, kötü bir azap­la cezalandıracağız."[1116]

 2- Âyetleri Tekzib Ve İnkâr:

 İnançta zulümle ilgili âyetlerin çoğunluğu, Allah'ın âyetlerini yalanlamadan sözeder.

Hz. Musa, Firavun ve erkânına peygamber olarak gön­derildi. Ancak onlar, gönülleri kesin olarak bildiği halde, zulüm ve büyüklenmelerinden ötürü Allah'ın âyetlerine karşı haksızlık (zulüm) ve onları inkâr (cahd) ettiler. Allah, günahları yüzünden bu bozguncuları helak etti, suda boğdu. Hepsi zâlimdiler.[1117]

Yüce Allah, Semud milletine, gözle görülen bir mucize (âyet) olarak, bir dişi deve vermişti de ona zulmetmişlerdi. Halbuki Allah, mucizeleri yalnızca korkutmak için gönde­rir.[1118]

Yahudilerin, Allah'ın dostları (seçilmiş millet) oldukla­rını öne sürerek Allah'ın âyetlerini yalanlaması, şöylece anlatılır:

"Kendilerine Tevrat öğretildiği halde, onun gere­ğini yapmayanların durumu, sırtına kitap yüklenmiş eşe­ğin durumuna benzer. Allah'ın âyetlerini yalanlayanların durumu ise ne kötüdür! Allah, zâlimleri doğru yola eriştirmez."[1119]

"Ayete zulüm" tabiri, üç âyette yer alır. Bu da "âyetleri yalanlama" anlamındadır.

"Tartıları hafif gelenler, âyetle­rimize yaptıkları haksızlık (zulüm) dolayısıyla kendilerini mahvetmiş olanlardır."[1120]

"Kur'an, kendilerine ilim verilen­lerin gönüllerinde yerleşen apaçık âyetlerdir. Âyetlerimizi, zâlimlerden başka kimse bile bile inkâr etmez."[1121]

"Firavun ve erkânı, Allah'ın âyetlerine karşı haksızlık edenlerden­di."[1122]

"Onların (âhireti yalanlayanlar) söylediklerinin seni üzeceğini, elbette biliyoruz. Doğrusu onlar seni yalancı saymıyorlar, bilakis zâlimler Allah'ın âyetlerini bile bile inkâr ediyorlar."[1123]

Gökleri ve yeri yaratan Allah'ın kudretini kabul etme­yen, âyet inkarcılarına bir süre tayin edilmiştir. Buna rağmen, zâlimler, inkarcılıkta sürekli direnirler.[1124]

"De ki: Eğer bu kitap Allah katından ise ve siz de onu inkâr etmişseniz, İsrailoğullarından bir şahid de bunun böyle olduğuna şahitlik edip de inanmışken, siz yine de büyüklük taslarsanız, bana söyleyin kendinize yazık (zulüm) etmiş olmaz mısınız? Allah, zâlim milleti elbette doğ­ru yola eriştirmez."[1125]

"İnkâr edenler, 'Bu Kur'an, Muhammed'in uydurması­dır, ona başka bir topluluk yardım etmiştir.' diyerek hak­sız (zulüm) ve asılsız bir söz uydurmuşlardır. (..) Bu zâlimler, inananlara 'Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz' dediler.' (..) Onlar sapmışlardır, bir yol bu­lamazlar."[1126]

Bu çerçevede düşünülecek başka bir zulüm türü, pey­gamberleri yalanlamadır.[1127]

 3- Âyetleri Değiştirme

 Hz. Musa'nın "şu şehre girin" emrini dinlemeyen zâlim İsrailoğulları, kendilerine söylenmiş olan sözü başka sözle değiştirdiler. Zâlimlere, bu yoldan çıkışları dolayısıyla, gökten azap indi.[1128]

 4-Allah'ın Bildirdiği Gerçeği Gizleme:

 Allah'ın bildirdiği gerçeği gizleyen, çok zâlimdir:

"Yoksa İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının (müslüman değil de) Yahudi ve Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsu­nuz? De ki: Pekiyi, siz mi, yoksa Allah mı daha îyf.bilir? Allah tarafından kendisine bildirilen bir gerçeği gizleyen­den daha zâlim kim vardır? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir."[1129]

 5- Hesaptan Şüphe:

 Hesap görme zamanının yaklaşmasına rağmen, hâlâ gaflette yüzüp haktan yüzçevirenlerin tutum ve sonu şöy­le belirtilir: "Rablerinden kendilerine gelen bir yeni uyar­mayı, mutlaka gönülleri gaflet içinde eğlenerek dinlerler. Zulmedenler gizli toplantılarında, 'Bu zat, sizin gibi bir in­sandan başka bir şey mi ki?! Siz, göz göre göre sihre mi uyarsınız? ' diye konuşurlar."[1130]

 6- Hz. İsa'nın Mucizeleri Konusunda Çekişme

 Hz. İsa'nın Allah'a kulluk ve birlik çağrılarına rağmen, İsrailoğulları aralarında gruplaştılar, ayrılığa düştüler. Bunlar kıyamet günü can yakıcı azaba uğrayacak zâlimlerdir.[1131]

 7- Allah'ın İndirdiğiyle Hükmetmeme:

 Tevrat'taki hükmü gördükten sonra, Allah'a karşı ya­lan isnad eden, zâlimin ta kendisidir.[1132] Tevrat'ın özellik­leri ve ondaki kısas hükmü belirtildikten sonra şu yargı sunulur:

"Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler, işte onlar zâlimlerdir."[1133]

 8- Allah'a İftira:

 İnanç zulmüyle ilgili âyetlerin, önemli bir bölümü, Al­lah'a karşı yalan uydurmayı anlatır.

Allah'a karşı yalan uyduranlar "azlemu" "daha zâlim, en zâlim" biçiminde nitelenmiştir. Küfür ve şirkin yanısıra, bunların da böyle bir sözcükle anlatılışı, işlenen güna­hın büyüklüğünü göstermek içindir. Zaten kullanılan so­ru üslubu da istifhâm-ı inkârı (sorulu red) tarzındadır.

Allah'ın âyetlerinin ve peygamberlerin yalanlanmasınnın cehenneme giden yolu açtığı belirtildikten sonra, şu ifade gelir:

"Allah'a karşı yalan uydurandan veya âyetle­rini yalanlayandan daha zâlim kimdir? Kitaptaki payları kendilerine erişecekler (mutsuzlar) işte onlardır."[1134]

Ehli kitabın Hz Peygamber'i çocukları gibi tanıdığı, kendilerine yazık edip inanmadıkları belirtildikten sonra, şu anlatılır:

"Allah'a karşı yalan uyduran veya âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kim vardır? Zâlimler, saadete (kurtuluşa) ulaşamazlar."[1135]

Aynı soru, kâfirlerin tutumu için, şöylece tekrarlanır:

"Allah'a karşı yalan uydurandan ya da kendisine bir şey vahyedilmemişken, 'bana vahyolundu'; "Allah'ın indirdiği gibi ben de indireceğim" diyenden daha zâlim kim olabilir?(..)"[1136]

Allah'a karşı yalan uydurma, insanları bilgisizce sap­tırmak için de yapılabilir.[1137]

Allah'tan bir gerçek olan Kur'an'ı inkâr etmenin cehen­neme yol açtığı belirtildikten sonra, şu yargı yer alır:

"Ya­lan söyleyerek Allah'a iftira edenden daha zâlim kim var­dır? (..)"[1138]

Gökleri ve yeri yaratan Allah'a inanan yedi uyurların (ashâbu'l-kehf), milletleriyle ilgili anlatımı şöyledir:

"Şu bi­zim milletimiz, Allah'ı bırakıp (onun yanısıra) başka tanrı­lar edindiler. Onların gerçek olduğuna apaçık delil getir­meleri gerekmez mi? Allah'a karşı yalan uydurandan da­ha zâlim mi var?"[1139]

Bâtıla inanıp Allah'ın nimetini inkâr edenler için şu belirtilir:

"Allah'a karşı yalan uydurandan veya gerçek kendisine gelmişken onu yalanlayandan daha zâlim kim­dir?(..)"[1140]

"Müslüman olmaya çağırmışken gelmeyip, Allah'a ya­lan uydurandan daha zalim kimdir? Allah, zalim milleti doğru yola eriştirmez."[1141]

 9- Kâfirleri Dost Edinme:

 Mü'minler, birbirlerinin dostu olan yahudi ve hıristiyanları dost edinemez, onları dost edinen onlardandır. Al­lah zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez.[1142]

Mü'minlerle din uğrunda savaşanları, onları yurtların­dan çıkaranları ve çıkarılmasına yardım edenleri dost edinmek yasaktır. Onları dost edinen zâlimdir.[1143] Böyle ol­mayanlara iyi ve âdil davranılır, çünkü Allah iyi ve âdil olanları sever.

Yine mü'minler, küfrü imana tercih eden babalarını ve kardeşlerini dost edinemez. Onları dost edinenler kendilerine yazık (zulüm) etmiş olur.[1144]

Küfrü imana tercih eden ana-baba bile olsa, dost edi­nilmez. Onları dost edinenler, kendilerine yazık etmiş olur.[1145]

 10- İblis'i Dost Edinme:

 Allah'ı bırakıp İblis'i ve avenesini dost edinmek zulüm­dür:

"(..) Ey İsrailoğulları! Siz beni bırakıp İblis'i ve soyunu dost mu ediniyorsunuz? Halbuki onlar size düşmandır. Kendilerine yazık (zulüm) edenler için bu ne kötü bir de­ğişmedir!"[1146]

 11- Şeytan'a İtaat:

 Şeytan, âhirette, insanları kendisinin değil, bizzat insanların kendi gönüllerinin yanılttığını, kendi nüfuzunun sınırlı olduğunu belirttikten sonra :

"Beni Allah'a ortak koşmanızı daha önce kabul etmemiştim. Doğrusu zâlimlere, can yakan bir azap vardır."[1147] diyerek sorumlu­luğundan sıyrılmaya uğraşacaktır. [1148]

 12- Hududullah'ı Aşma:

 Allah'ın, insan davranışlarıyla ilgili olarak belirlediği sınırlara Hududullah denir, bunları aşmak zulümdür.

Hz. Âdem, yasak ağaca yaklaşarak zâlimlerden olmuş­tu.[1149]

Boşanma kuralları açıklandıktan sonra, şu belirtilir:

"(..) Bunlar, Allah'ın yasalarıdır (=hududullah), onları çiğ­nemeyin. Allah'ın yasalarını çiğneyenler, ancak zâlim­lerdir."[1150]

Bahçe sahipleri temsilinde, düşkünlere yardımdan ka­çındıkları, bahçenin başına gelen durumu gördüklerinde, ortancaları şöyle dediği belirtilir;

"Rabbimizi tenzih ederiz. Doğrusu biz, yazık (zulüm) etmiştik."

Bu yüzden birbirle­rini yerdiler.[1151]

 13- Tevbeden Kaçınma:

 Günahtan tevbe etmeyenler, zâlimlerin ta kendileri­dir.[1152]

 14- Allah'ı Anmaktan Gaflet:

 Şeytana uyup Allah'ı anmaktan gaflet, bir çeşit zulüm­dür.[1153]

 b. İnsan Hakları İhlalleri:

 Kur'an'da zulüm olarak nitelenen tutum ve davranışların önemli bir bölümü, insan haklarının ihlâl edilmesiyle ilgilidir.[1154]

 A) Din Ve Vicdan Özgürlüğü İle İbadet Özgürlüğü Ve Yü­kümlülüğü İhlalleri

 Allah'a ibadeti engelleme, halkı saptırma ve sadakadan kaçınma Kur'an'da zulüm olarak nitelendirilmiştir.[1155]

 1- Allah'a İbadeti Engelleme:

 Allah'ın laneti, Allah yolundan alıkoyan, o yolun eğrili­ğini isteyen ve âhireti inkâr eden zâlimleredir.[1156]

Allah adının anıldığı yerler, ilgililere kapatılamaz:

"Al­lah'ın mescidlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve oraların yıkılmasına çalışan kimseden daha zâlim kim vardır? Onların oralara korkmadan girememeleri gerekir. Dünyada rezillik onlaradır, âhirette büyük azap da onla­radır."[1157]

Bazı özel düzenlemeleri ile her ne kadar çok uyuşmaz­lık içinde olunsa da Allah inancını temel eksen alan her dine tam saygı gösterilmesi zorunluluğu İslamın temel prensiplerinden biridir. O halde müslümanlar, ister cami, ister kilise ya da havra olsun, Allah'a adanmış bütün iba­det mahallerini korumak ve onlara saygı göstermekle yükümlüdür.[1158] Başka bir inancın mensuplarını kendi inançlarına göre Allah'a ibadet etmekten alıkoyma teşebbüsleri, Kur'an tarafından kutsallığa tecavüz fiili olarak nitelenmiş ve lanetlenmiştir. Bu prensibin çarpıcı bir tas­viri, Hz. Peygamber'in h. 10. yılda Necranlı bir hıristiyan heyetine karşı davranışında örneklenmiştir. Her ne kadar Hz. İsa'yı "Allah'ın oğlu", Hz. Meryem'i "Allah'ın annesi" olarak kabul etmeleri, İslâmi inançlarla temelden çatışı­yor idiyse de onlara Hz. Peygamber'in mescidine serbestçe girme izni verilmişti. Onun kesin rızası ile orada kendi âyinlerini yapmışlardı.[1159]

Allah'a yalvaranlara, engel olmak zulümdür:

"Sabah-akşam, rablerinin rızasını isteyerek ona yalvaranları ya­nından kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yok­tur. Onları kovma, yoksa zulmedenlerden olursun."[1160]

Rivayetlere göre, bu ve bundan sonraki âyet, müslümanların Medine'ye hicretlerinden yıllar önce, Mekke'deki bazı müşrik liderlerin, Hz. Peygamber'in eski kölelerden ve takipçileri arasında bulunan diğer "alt tabaka"ya mensup kimselerden uzak durması şartıyla İslamı kabul etmeyi düşünebileceklerini bildirmeleri vesilesiyle inmiştir. Hz. Peygamber, bu talebi ânında reddetmiştir.[1161]

Muhammed Esed'e göre, bu rivayet, âyetlerin tam bir açıklamasını yapamaz. Kur'ani metoda göre, tarihi olayla­ra atıflar, -ister çağdaş vakalara, ister eski zamanlara ait olsun- her zaman değişmez tabiattaki ahlâki öğretileri göstermek amacıyla kullanılır. Bu âyet de böyledir. Tertip tarzının da gösterdiği gibi, bu âyet İslam'ın "alt tabaka" mensuplarıyla değil, ama kelimenin o günkü anlamıyla müslüman olmadıkları halde, Allah'a iman eden ve daima ("sabah-akşam") "onun rızasını (yani onun rahmetini ve kabulünü) arayan" insanlar ile bağlantılıdır. Öncelikle Hz. Peygamber'e hitap etmesine rağmen, bu âyette seslendiri­len öğüt, Kur'an'ın bütün takipçilerine yöneliktir. Onlar, inançları Kur'an'ın taleplerine tam olarak cevap veremese bile, Allah'a inanan hiç bir kimseyi kovmamak, ama tersi­ne, Kur'an öğretilerini sabırla açıklayarak onlara yardım etmeye çalışmakla emrolunmuşlardır.[1162]

 2- Halkı Saptırma

 Din konusunda bilgisizce konuşup insanları saptırmak zulümdür:

" (..) İnsanları bilgisizce saptırmak için, Allah'a karşı yalan uydurandan daha zâlim kimdir? Allah, zâlim milleti doğru yola eriştirmez."[1163]

"Doğrusu, inkâr edenleri, Allah yolundan, yerli ve yol­cu bütün insanlar için eşit kılınan Mescid-i Haram'dan alıkoyanları ve orada zulümle yanlış yola saptırmak iste­yeni, can yakıcı bir azaba uğratırız."[1164]

 3- Sadakadan Kaçınma:

 Bahçe sahipleri temsili, onların, düşkünlerin bahçele­rine yaklaşmalarından hoşlanmadığını, zulüm niteleme­siyle anlatır.[1165]

 B) Yaşama Hakkı İhlâlleri

 Cinayet ve kardeş katli gibi yaşama hakkına saldırılar, Kur'an'da zulüm olarak değerlendirilir.[1166]

 1- Cinayet

 Yaşama hakkı dokunulmazdır, adaletsizce ortadan kaldırılamaz:

"Allah'ın haram kıldığı cana adaletsizce kıymayın. Haksız yere (mazlûmen) öldürülenin velisine, bir yetki tanımışızdır.(..)"[1167]

Hz. Musa, düşmanına bir yumruk vurup, onu öldür­müştü. Yaptığının şeytan işi kötü bir eylem olduğunu hatırlayınca, hemen tövbe etti:

"Rabbim! Doğrusu kendime yazık (zulüm) ettim. Beni bağışla."

Allah da onu bağışla­dı.[1168]

 2- Kardeş Katli:

 Hâbil, kendisini öldürmek isteyen Kabil'e Allah'tan korktuğu için elini uzatmayacağını söyledi,

"Ben, hem be­nim, hem de kendi günahını yüklenip cehennemliklerden olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur." dedi.

Nefsi­ne uyan Kâbil, kardeşini öldürerek kaybedenlerden ol­du.[1169]

 C) Mülkiyet Hakkı İhlâlleri:

 Hırsızlık, yetim malını yeme ve haram kazanç gibi mül­kiyet ihlâlleri, Kur'an'da zulüm olarak belirtilir.[1170]

 1- Hırsızlık:

 Hırsızlık, Kur'an'da zulüm olarak nitelendirilen bir suçtur. Böyle bir zulümden sonra, çaldıklarını yakalan­madan önce sahibine geri vererek tevbe eden ve düzelen kimsenin tevbesini bağışlayıcı ve merhametli olan Allah kabul eder.[1171]

 2- Yetim Malını Yeme:

 Yetimlerin mallarını haksız yere (zulmen) yiyenler ka­rınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar, ayrıca onlar çılgın aleve atılacaklardır.[1172]

 3- Haram Kazanç:

 Mallar, meşru yollarla yol değiştirmelidir. Aşırı giderek ve haksızlıkla (zulmen) mal yiyenler, ateşe girecektir.[1173]

Doksandokuz koyunu olan adamın, tek koyunu olan adamınkini istemesi, Hz. Davud tarafından, zulüm (gasb) olarak nitelenmiştir.[1174]

Borç ilişkilerinde faiz almayanlar, başkalarına haksızlık etmemiş ve haksızlığa da uğramamış olurlar.[1175]

 D) Adalet Hakkı İhlalleri:

 Zulüm, aslında genel anlamda bir adaletsizliktir, ama adalet hakkıyla ilgili ihlâllerde adaletin yolunu da kapatır.

 1- Haksız Tutuklama:

 Haksız yere tutuklama, bir zulümdür.[1176]

 2- Hükümde Haksızlık:

 Allah, yeryüzünde haksızlık edenlerin, cezalarını, hak­sızlığa uğratılmadan adaletli olarak verecektir.[1177]

Sûr üflendikten sonra, yeryüzü Allah'ın nuruyla aydın­lanır, kitap açılır, peygamberler ve şahitler getirilir ve onlara haksızlık yapılmadan adaletlice hüküm verilir. Her kişiye, işlediği ödenir. Esasen Allah, onların yaptıklarını bilendir.[1178]

Her ümmetin bir peygamberi vardır, onlara peygam­berleri geldiğinde aralarında adaletli hüküm verilmiş olur, hakları yenmez.[1179]

 3- Şahitliği Gizleme/Yalancı Şahitlik:

 Allah tarafından bildirilen bir gerçeği gizleyen çok zâlimdir.[1180]

Vasiyete yeniden şahitlik edenler, yerlerini aldıkları yanlış beyanda bulunduklarından, Allah'a şöyle yemin ederler:

"Bizim şahitliğimiz, ikisininkinden daha da doğ­rudur, biz aşırı gitmedik. Yoksa şüphesiz zulmedenlerden oluruz."[1181]

 E) Kamu Düzeni İhlalleri:

 1- Casusluk Ve Fitnebazlık:

 Mü'minlerin birliğini bozmaya çalışmak ve düşman le­hine casusluk zulümdür:

"Aranızda savaşa çıkmış olsa­lardı, ancak sizi bozmaya çalışırlar ve fitneye düşürmek için aranıza sokulurlardı. İçinizde onlara kulak verenler var. Allah, kendilerine yazık (zulüm) edenleri bilir."[1182]

 2- Düşmanla Dostluk:

 Din uğrunda müslümanlarla savaşanları, onları yurt­larından çıkaranları ve çıkarılmalarına yardım edenleri dost edinmek, Allah tarafından yasaklanmıştır. Onları dost edinenler zâlimdir.[1183]

 c. Ahlâki İhlaller:

 Vefasızlık, heveslere uyma, yalancılık, kötü söz ve alay gibi ahlâki/manevi ilkeleri çiğneme anlamına gelen tutum ve davranışlar, Kur'an'ın zulüm çerçevesine aldığı eylem­lerdir.[1184]

 A) Vefasızlık Ve Hıyanet

 Hz. Yusuf, Züleyha'nın zina teklifine şu cevabı verdi:

"Günah işlemekten Allah'a sığınırım. Doğrusu senin ko­can benim efendimdir. Bana iyi baktı. Haksızlık yapanlar (zalimler), şüphesiz başarıya ulaşamazlar."[1185]

 B) Heveslere Uyma:

 Heveslere, istek ve tutkulara uyma, Kur'an'da zulüm olarak nitelenir:

"Sen kitap verilenlere her türlü delili getirsen, yine de kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar, birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Andolsun ki, eğer sana gelen ilimden sonra, onların heveslerine uyarsan, şüphesiz zulmedenlerden olursun."[1186]

"Sana cevap vermezlerse, onların sadece heveslerine uyduklarını bil. Allah'tan bir yol gösterici olmadan hevesine uyandan daha sapık kim vardır? Allah, zâlim milleti şüphesiz ki doğru yola eriştirmez."[1187]

"Zulmedenler, körü körüne (bigayri ilim) kendi hevesle­rine uymuşlardır. Allah'ın saptırdığı kimseleri kim doğru yola eriştirebilir? Onların yardımcıları da yoktur."[1188]

 C) Yalancılık:

 Hz. Nuh, kavmine şöyle dedi:

"Size, Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı bilmem. Melek olduğumu da söylemiyorum. Küçük gördüklerinize Allah iyilik ver­meyecektir diyemem. Yoksa haksızlık (zulüm) edenlerden olurum."[1189]

 D) Kötü Söz Ve Alay:

 Allah, zulme uğrayan dışında, kimsenin kötülüğü sözle bile açıklamasını sevmez.[1190]

Birbirini alaya almak doğru olmadığı gibi, böyle bir kö­tülükten tevbe etmeyenler zâlimdir.[1191]

 3. Zâlimlerin Birbiriyle İlşkileri:

 Zâlimin dostu, yine bir zâlimdir.[1192]

Allah, zâlimlerin bir kısmını, kazandıklarından ötürü, diğer bir kısmına musallat eder.[1193] Dinsizin hakkından, imansız gelir.[1194]

 4. Kur’an Ve Zâlimler:

 a. Kur'an Zulmedenleri Uyarır:
 
Kur'an'ın bir özelliği de, zâlimleri uyarıcı oluşudur:

"Kur'an'dan önce Musa'nın kitabı Tevrat, bir rahmet ve rehberdir. Bu Kur'an, zulmedenleri uyarmak ve iyi davra­nanlara müjde olmak üzere Arapça indirilmiş, kendinden öncekileri doğrulayan bir kitaptır."[1195]

 b. Kur'an Zâlimlerin Hüsranını Artırır:

 Kur'an, özellikle şirk zulmüne batanları, iyice hüsrana uğratır:

"Kur'an'dan mü'minlere rahmet ve şifa olan şeyler in­diriyoruz. O, zâlimlerin ise sadece hüsranını arttırır."[1196]

Hz. Nuh, pekçok insanı saptırtan döneminin müşrikle­ri için şu bedduayı yaptı:

"Rabbim! Sen bu zâlimlerin sa­dece şaşkınlığını arttır. (..) Rabbim! Beni, ana-babamı, evime inanmış olarak geleni, inanan erkek ve kadınları bağışla, zâlimlerin de yalnız helakini arttır."[1197]

5. Zulmün Sonu:

 Kur'an'ın geniş bir çerçevede ele aldığı ve ağır suçla­malarda bulunduğu zulüm tutum ve davranışlara batan­ların sonuçlarıyla ilgili önemli durumları da açıklamıştır.[1198]

a. Helallerden Yoksunluk:

 Yahudilerin haksızlıklarından (zulmünden), pekçoklarını Allah yolundan alıkoymalarından, yasak edilmişken faiz almaları ve insanların mallarını haksızlıkla yemelerinden ötürü, kendilerine helal kılman temiz şeyler, onlara haram kılındı.[1199]

b. Mutluluktan Yoksunluk:

 Hem Allah tarafından, hem de ondan aldıkları emirlerle peygamberler tarafından zâlimlerin mutluluğa/kurtulu­şa erişemeyeceği belirtilir.[1200]

İmanlarına zulüm karıştırmayanlar, güven içindedir, doğru yoldadır. Ama Allah'a şirk koşmak suretiyle imanlarını zulümle kirletenler için kurtuluş kapısı kapalıdır.[1201]

 c. Bağışlanmazlık:

 Allah, kâfirleri ve zâlimleri bağışlamaz ve onları içinde temelli ve ebediyen kalacakları cehennem yolundan başka bir yola eriştirmez. Bu, Allah'a kolaydır.[1202]

 d. Sapkınlık:

 Allah, mü'minleri, dünya hayatında ve âhirette sağlam bir söz üzerinde tutar, zâlimleri ise saptırır. Allah dilediğini yapar.[1203]

 e. Sonu İbretlik:

 Allah, mesajlarını yalanlayan zâlimlerin ibretlik sonu­na bakılmasını ister:

"Onlar, ilmini kavrayamadıklarını ve henüz yorumu da kendilerine bildirilmemiş olan şeyi ya­lanladılar. Onlardan öncekiler de böylece yalanlamışlardı. Zâlimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak."[1204]

Nitekim, Firavun ve askerleri de böyle bir ibretlik sona uğramış­tı.[1205]

 f. Helak:

 Kur'an, pek çok ülkenin ve onların üstündeki uygarlı­ğın, zulüm yüzünden çöktüğünü ve izinin silindiğini belir­tir.

Cezası en çabuk, en şiddetli ve daha dünyadayken ve­rilen suçların en önemlilerinden biri, başkalarına yapılan zulümdür:

"Zulmedenler nasıl bir sona uğrayacaklarını yakında göreceklerdir."[1206]

Peygamber gelmeden toplum­lar helak edilmemiştir.[1207] Peygamberlerin getirdiği mesaj­lara inanmayarak zulmedenler, onlara tehditte ve hatta kötülükte bulunanlar helak edilmiştir.[1208] Firavun ve as­kerleri bunun en tipik örneğidir.[1209] Şu veya bu şekilde zulme dalmış toplumlar yok edilmiştir.[1210] Zâlimlerden başkası helak edilmez, onlar cezalarını ergeç bulur.[1211]

Ancak, toplumlar ıslah olmuşken, Allah onlan haksız yere yok etmez.[1212] Yokedilen şehirler için, önceden bir süre tayin edilir, süreleri dolunca, gecikme veya erkene al­ma söz konusu olmaz.[1213]

Zulüm, toplumların medeniyet eserlerinin de yokedilmesine ve çökertilmesine yol açar.[1214] Bundan sonra da geriye yıkık-dökük, harabe yerleşim birimleri kalır.[1215]

 g. Azap-Cehennem:

 Zâlimler, âhiret hayatında kendilerini kurtaracak bir yardımcı bulamayacaktır.[1216] Yaptıklarına pişmanlık duyacaklar, ama artık Cehennem azabı onları beklemekte­dir.[1217]

 6. Zulmün Önlenmesi:

 Yüce Allah'ın zulüm olarak nitlendirdiği tutum ve dav­ranışların önlenmesi, bu konuda işbirliği yapılması, zul­me batmış bir yurdun terkedilmesi ve zulme uğratılarak yurttan çıkarılma durumunda zâlimlerle silahlı mücadele­ye girişilmesi gerekir:[1218]

 a.  Zâlimlere Uyulmaz, İşbirliği Yapılmaz, Karşı Durulur:

 İnsanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taş­kınlık edenlere karşı durulmalıdır.[1219] Bozgunculuğa da engel olunmalıdır. Kendilerine verilen nimete karsı hak­sızlık edenlere uyanlar suçludur.[1220] Cehennem görevlileri­ne "zulmedenleri, onlarla işbirliği edenleri ve Allah'ı bıra­kıp la taptıklarım derleyin, onları cehennem yoluna ko­yun denir.[1221] Hz. Peygamber'e zâlimlerden uzak duruş emri verilmiştir:

"Âyetlerimizi çekişmeye dalanları görünce, başka bir konuya geçmelerine kadar, onlardan yüz çe­vir. Şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık zulmedenlerle beraber oturma."[1222]

Zulmedenlerden değil, Allah'tan korkmak gerekir.[1223] Zâlimlere yönelinmez, mü'minlerin Allah'tan başka dostu yoktur, aksi halde yar­dım da görmezler.[1224] Zâlimler için Allah'a başvuruda bu­lunulmaz.[1225]

 b. Zulümden Kurtuluş:

 A) Zalimlerden Kurtuluş Duası:

 Hz. Musa'nın inanmış yandaşları, şu duayı yaptı:

"Al­lah'a güvendik. Rabbimiz! Zâlim bir milletle bizi sınama. Rahmetinle bizi kâfirlerden kurtar."[1226]

Hz. Musa da, bir cana kıydığı şehirden korku içinde çı­karken şöyle dua etti:

"Rabbim! Beni, zâlim milletten kur­tar."[1227]

Firavun'un karısı, Allah'a şöyle dua etti:

"Rabbim! Ka­tından bana cennette bir ev yap. Beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar. Beni zâlim milletten kur­tar."[1228]

Şirk koşanlar konusunda Hz. Peygamber'in şu duayı yapması istenir:

"Rabbim! Onların tehdit olundukları şeyi bana mutlaka göstereceksen, o zaman beni zâlim millet içinde bulundurma."[1229]

 B) Zâlimin Zulümden Vazgeçmesi:

 Günah işleyenler, tıpkı Hz. Yunus gibi pişmanlık belirtip, şöyle dua edebilir:

"Senden başka tanrı yoktur. Sen münezzehsin. Doğrusu ben haksızlık (zulüm) edenlerde­nim."[1230]

Kendilerine yazık (zulüm) edenler, Allah'tan bağışlan­ma diler, peygamber de onlar için aynı dilekte bulunursa, Allah onların tevbesini kabul eder ve onlara merhamet eder,[1231] Kim kötülük eder veya kendine yazık eder de son­ra Allah'tan bağışlanma dilerse, Allah'ı bağış ve merhamet sahibi bulur.[1232]

 C) Bağışlanma Dileği:

 Günah işleyen, Hz Âdem ile eşi, ayrıca Hz. Musa bağışlanma dilemiştir.[1233]

Zâlimlerin tevbesini kabul, Allah'a kalmıştır.[1234] Allah, insanların zulümlerine rağmen onları bağışlar. Cezalandırması da çetindir.[1235]

Zulmedenler âhirette, yeryüzündeki herşeyi, azabın fidyesi olarak vermeye razıdır. Ama artık onların hiçbir fidyesi kabul edilmez.[1236]

 D) Zulüm Yurdundan Hicret

 Haksızlığa uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret edenleri, Yüce Allah dünyada güzel bir yerde yerleştirir, âhiret ecri ise daha büyüktür.[1237] Zulüm beldesinden göçetmeyip, orada mustaz'af (zavallı/ezilen) olarak yaşamayı da, kendine zulüm olarak adlandırır, bunların sorumlu tutulacağını belirtir.[1238] Buna göre, zulme rıza gösterip, karşı çıkmamak da bir çeşit zulümdür, zâlimle işbirliğidir.

Kitap ehlinden zulmedenler dışında kalanlarla en güzel şekilde mücadele edilir.[1239]

 E) Zulümden Kurtuluş İçin Savaş İzni

 Kur'an'ın savaşa izin veren âyetinin (âyetu's-seyf) ge­rekçesi, zulme uğramaktır:

"Haksızlığa (zulme) uğratılarak, kendilerine savaş açı­lan kimselere karşı koyup savaşmasına izin verilmiştir. Allah onlara yardım etmeye, elbette muktedirdir."[1240]

Savaş sırasında, zulmedenlerden başkasına düşmanlık yoktur.[1241]

Zulme karşı savaşmak, yalnızca zulme kendisi uğradı­ğında gerekli değildir. Yardım talebinde bulunan mustaz'afların yardımına, bir insanlık borcu olarak koşulur:

"Size ne oluyor da 'Rabbimiz! Bizi halkı zâlim olan bu şe­hirden çıkar, katından bize bir sahip çıkan gönder, katın­dan bize bir yardımcı lütfet.' diyen zavallı çocuklar, erkek­ler ve kadınlar uğrunda ve Allah yolunda savaşmıyorsu­nuz? İnananlar, Allah yolunda savaşırlar, kâfirler ise şey­tan yolunda harbederler. Şeytanın dostlarıyla savaşın. Esasen şeytanın hilesi zayıftır."[1242]

 F) Zâlimlerden Kurtuluşa Hamd:

 Allah, Hz. Nuh'a, beraberindekilerle gemiye yerleşince şöyle dua etmesini emreder:

"Bizi zâlim milletten kurtaran Allah'a hamdolsun."[1243]


[1067] Râgıb el-Isfahânî, Müfredat 470-47.

[1068] Bakara, 2/37; A'raf, 7/23; Enbiya, 21/87; Kasas, 28/16; Neml, 23/44. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 233-235.

[1069] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 235.

[1070] Bakara, 2/281; Âli İmran, 3/182; Enfal, 8/51; Mü'min, 40/17; Hac, 22/10; Kaf, 50/29; Kehf, 18/49; Ahkâf, 50/29.

[1071] Şuara, 26/208-209.

[1072] Fussilet, 41/46.

[1073] Nisa, 4/40.

[1074] Yunus, 10/44. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 236.

[1075] Âli İmran, 3/108.

[1076] Mü'min, 40/30-31. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 236.

[1077] Bakara,2/95, 246; Tevbe, 9/47 (nifak); Cuma, 62/7 (yahudi seçilmişliği).

[1078] En'am, 6/58.

[1079] İbrahim, 14/42. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 236-237.

[1080] Âli İmran, 3/57.

[1081] Âli İmran, 3/140.

[1082] Şûra, 42/40. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 237.

[1083] Araf, 7/44. Krş. Hüd. 11/19.

[1084] Hûd, 11/18. (Bunlar Araf, 7/44'te sözü edilenlerdir).

[1085] Mü'min, 40/52. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 237.

[1086] Bakara, 2/258; .Âli İmran, 3/86; Maide, 5/51 (dostluk); En'am, 6/144; Tevbe, 9/19, 109 (nifak); Kasas, 28/50; Ahkâf, 46/10; Saf, 61/7 (yalan); Cuma, 62/5.

[1087] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 237.

[1088] Bakara, 2/124.

[1089] Bkz. Muhammed Esed, Kufan Mesajı, 1/35 (101).

Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 237-238.

[1090] Bakara, 2/30.

[1091] Asr, 103/1.

[1092] Ahzâb, 33/72 (emaneti, pek zâlim ve çok câhil insanın üst­lenişi) .

[1093] Meâric, 70/19-20.

[1094] İbrahim, 14/34.

[1095] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 238.

[1096] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 238.

[1097] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 239.

[1098] Bakara, 2/51,54,92; A'raf, 7/148,150.

[1099] Yunus, 10/106.

[1100] Lokman, 31/13.

[1101] İsra, 17/47.

[1102] Fâtır, 35/40.

[1103] Saffat, 37/22-23.

[1104] Hac, 22/26.

[1105] Enbiya, 21/58-59.

[1106] Enbiya, 21/64.

[1107] Toshihiko İzutsu, Kur’an'da Dini ve Ahlâki Kavramlar, 226. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 239-240.

[1108] Bakara, 2/254.

[1109] En'am, 6/82.

[1110] Ankebut, 29/46.

[1111] Hacc, 22/25.

[1112] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 240.

[1113] Nûr, 24/48-50.

[1114] Ahkâf, 46/12. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 240-241.

[1115] Kehf, 18/57.

[1116] En'am, 6/157. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 241.

[1117] Araf, 7/103; Enfal, 8/54; Neml, 27/14.

[1118] İsra, 17/59.

[1119] Cuma, 62/5.

[1120] A'raf, 7/9.

[1121] Ankebut, 29/49.

[1122] A’raf, 7/103.

[1123] En'am, 6/33.

[1124] İsra, 17/99.

[1125] Ahkâf, 46/10.

[1126] Furkan, 25/4, 8,9.

[1127] Nahl, 16/113. Krş. Furkan, 25/8-9. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 241-243.

[1128] Bakara. 2/58-59; A'raf, 7/161-162. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 243.

[1129] Bakara, 2/140. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 243.

[1130] Enbiya, 21/1-3. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 243-244.

[1131] Zuhruf, 43/65. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 244.

[1132] Ali İmran, 3/93-94.

[1133] Maide, 5/43-45. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 244.

[1134] A'raf, 7/37; Yunus, 10/17.

[1135] En'am, 6/20-21.

[1136] En'am, 6/93.

[1137] En'am, 6/144.

[1138] Hûd, 11/17-18.

[1139] Kehf, 18/14-15.

[1140] Ankebût, 29/67-68. Ayrıca krş. Zümer, 39/32.

[1141] Saf, 61/7. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 244-246.

[1142] Maide, 5/51.

[1143] Mümtehine, 60/9.

[1144] Tevbe, 9/23.

[1145] Tevbe, 9/23. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 246.

[1146] Kehf, 18/50. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 246.

[1147] İbrahim, 14/22.

[1148] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 246-247.

[1149] Bakara, 2/35. Araf, 7/19.

[1150] Bakara, 2/229. Ayrıca krş. Talâk, 65/1.

[1151] Kalem, 68/29. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 247.

[1152] Hucurât, 49/11. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 247.

[1153] Kehf, 18/16-17; Zuhruf, 43/38-39. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 247.

[1154] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 247-248.

[1155] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 248.

[1156] A'raf, 7/44-45.

[1157] Bakara, 2/114.

[1158] bkz. Hacc, 22/40.

[1159] Muhammed Esed, age,  1/32-33 (95). Olayı İbn Sa'd'den (Tabakat, l/l, s. 844) nakleder. Ayrıca bkz. Mustafa Fayda, İslamiyetin Güney Arabistan'a Yayılışı, Ankara 1982, 27-28; Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, İstanbul 1991, 1/619-620.

[1160] En'am, 6/52.

[1161] Vahidi, Esbâbu Nuzûlü’l-Kur'an, 219-221, (no: 431-434).

[1162] Muhammed Esed, age, 1/234 (41). Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 248-249.

[1163] En’am, 6/144.

[1164] Hac, 22/25. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 250.

[1165] Kalem, 68/27-29. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 250.

[1166] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 250.

[1167] İsra, 17/33.

[1168] Kasas, 28/15-16. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 250.

[1169] Maide, 5/28-30. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 251.

[1170] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 251.

[1171] Maide, 5/38-39.

[1172] Nisa, 4/10.

[1173] Nisa, 4/30.

[1174] Sâd, 38/24.

[1175] Bakara, 2/297.

[1176] Yusuf, 12/79. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 251.

[1177] Yunus, 10/54.

[1178] Zümer, 39/69-70.

[1179] Yunus, 10/47. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 251.

[1180] Bakara, 2/140.

[1181] Maide, 5/107. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 252.

[1182] Tevbe, 9/47. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 253.

[1183] Mümtehine, 60/9. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 253.

[1184] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 253.

[1185] Yusuf, 12/23. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 253.

[1186] Bakara, 2/145.

[1187] Kasas, 28/50.

[1188] Rûm, 30/29. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 253-254.

[1189] Hûd, 11/31. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 254.

[1190] Nisa, 4/148.

[1191] Hucurat, 49/11. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 254.

[1192] Câsiye, 45/19.

[1193] En'am, 6/129.

[1194] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 254.

[1195] Ahkâf, 46/12. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 255.

[1196] İsra, 17/82.

[1197] Nuh, 71/24, 28. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 255.

[1198] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 255.

[1199] Nisa, 4/160-161. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 255.

[1200] En'am, 6/21,135 Yusuf, 12/23; Kasas, 28/37.

[1201] En'am, 6/81-82. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 255-256.

[1202] Nisa, 4/168-169. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 256.

[1203] İbrahim, 14/27.

Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 256.

[1204] Yunus, 10/39.

[1205] Kasas, 28/40. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 256.

[1206] Şuara, 26/227.

[1207] Kasas, 28/39.

[1208] Yunus, 10/13; İbrahim, 14/13-14.

[1209] En'fal, 8/54; Şuara, 26/10.

[1210] En'am, 6/131; Ankebut, 29/31; Kasas, 28/59; Fatır, 35/37; Şuara, 26/208-209, Hûd, 11/102.

[1211] En'am, 6/47.

[1212] Hûd, 11/117.

[1213] Kehf, 18/59; Nahl, 16/61; Zâriyât, 51/59.

[1214] Kehf, 18/59.

[1215] Hac, 22/45,48; Neml, 27/52. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 256-257.

[1216] Bakara, 2/270; Âli İmran, 3/192; Maide, 5/72; Hac, 22/71; Fâtır, 35/37; Mü'min, 40/18; Şura, 42/8.

[1217] Örnek olarak bkz. Kehf, 18/87; Şura, 42/21; Maide. 5/29; Zümer, 39/24. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 257.

[1218] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 258.

[1219] Şûra, 42/42.

[1220] Hûd, 11/116.

[1221] Sâffât, 37/22-23.

[1222] En'am, 6/68.

[1223] Bakara, 2/150.

[1224] Hûd, 11/113.

[1225] Hûd, 11/37 ; Mü'minun, 23/27 (Hz Nuh'a emir). Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 258.

[1226] Yunus, 10/85.

[1227] Kasas, 28/21,25.

[1228] Tahrîm, 66/11.

[1229] Mü'minun, 23/93-94. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 258-259.

[1230] Enbiya, 21/87.

[1231] Nisa, 4/64.

[1232] Nisa, 4/110; Maide. 5/39. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 259.

[1233] A'raf, 7/23; Kasas, 28/16.

[1234] Âli İmran, 3/128.

[1235] Ra'd, 13/6.

[1236] Yunus. 10/54 ; Zümer, 39/47. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 259-260.

[1237] Nahİ. 16/41.

[1238] Nisa, 4/97.

[1239] Ankebut, 29/46. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 260.

[1240] Hac, 22/39-40.

[1241] Bakara, 2/193.

[1242] Nisa, 4/75-76.

Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 260-261.

[1243] Mü'minun, 23/28.

Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 261.