๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2011, 22:18:16



Konu Başlığı: Şia
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2011, 22:18:16
ŞİA

 Bir konuda fikir birliği etmiş, aynı inanç ve davranış il­kelerine sahip grup anlamına gelen şia kelimesinin çoğulu Şiya' ve Eşyâ'dır.[843]

 1. Grup/Fırka:

 Şia sözcüğü, öncelikle grup, fırka, topluluk, birbirine muhalif kişiler anlamına gelir:

"Sonra her toplumdan (şia: topluluk) rahmana en çok kimin başkaldırdığını ortaya koyacağız."[844]

Firavun, Mısır toplumunda ayrımcılık yapıyordu:

"Fi­ravun başa geçti ve halkı fırkalara (şiya') ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak onların oğullarını boğazlı­yor, kadınlarını sağ bırakıyordu. Çünkü o, bozguncunun biriydi."[845]

"Firavun, insanları Kiptiler ve Yahudiler (İsrailloğulları) diye ikiye böldü. Kiptiler yüksek, İsrailoğulları aşağı sınıftı. "De ki: Üstünüzden ve altınızdan size azap göndermeye ve sizi fırka fırka (şiya’: birbirine muhalif topluluklar) ya­pıp kiminize kiminizin hıncınızı artırmaya gücü yeten odur. Anılsınlar diye âyetleri nasıl yerli yerince açıkladığı­mıza bir bak."[846]

 2. Dinî Grup/Fırka:

 Şia kelimesi Kur'an'da dinî grup/fırka anlamında kul­lanılır. Birinci âyette, dinî bölünme müşriklerin bir özelliği olarak sunulur:

"Allah'a yönelerek.ona karşı gelmekten sakının. Namaz kılın. Dinlerinde ayrılığa düşüp (ferrakû dînehum) fırka fırka olan (kânû şiya'an), her fırkasının (hizb) da kendisinde bulunanla sevindiği (övündüğü) müş­riklerden olmayın."[847]

İkinci âyette, dinî bölünme içindekilerle peygamberin ilgisizliği belirtilir:

"Fırka fırka olup (ferrekû dînehum) din­lerini parçalayanlarla (kânû şiya'an) senin hiçbir ilişiğin (yapabilecek bir şeyin) olamaz. Onların işi Allah'a kalmış­tır. Yaptıklarını onlara, sonra bildirecektir."[848]

Dinlerini parçalayanların yahudiler, hristiyanlar, sâbiîler ve mecusiler olduğu belirtilir.[849]

 3. Yandaş:

 Şia sözcüğü, gerek dinî, gerekse siyasî anlamda, yan­daş, destekçi, yoldaş anlamında kullanılır:

"Musa, halkının haberi olmadan şehre girdi. Biri kendi adamlarından (min şî'atihi: İsrailoğullarından, halkından), öteki de düşmanı (Kıbtî) olan iki adamı döğüşürken bul­du. Kendi tarafından (min şî'atihi) olan kimse, düşmanına karşı ondan yardım istedi. (..)"[850]

Bu âyetteki şia kelimesine "ehil ve neseb (soy),"[851] "or­du"[852] anlamı da verilmiştir.

"İbrahim de şüphesiz Nuh'un yolunda (min şî'atihî) olanlardandı."[853]

 4. Selef/Geçmişteki Toplumlar:

 Özellikle peygamber gönderilişi ile toplumun bozulma ve çöküşü, dolayısıyla yokedilişi, Allah'ın yasaları çerçeve­sinde şia sözcüğü çoğul biçimde (şiyâ/eşyâ) kullanılarak anlatılır:

"And olsun ki, senden önce çeşitli ümmetlere (şiya'a'l-evvelîn: gelip geçmiş topluluklara) peygamber göndermiştik."[854]

Buradaki şiyâ' kelimesine, fırkalar anlamı da veril­miştir.[855]

"Kendileriyle, arzuladıkları şeyler arasına artık engel (set) konur. Nitekim, daha önce, kendilerine benzeyenlere (bi-eşyâ'ihim = seleflerine; daha önce yaşamış olanlara) de aynı şey yapılmıştı. Çünkü onlar şüphe ve endişe içindey­diler."[856]

"And olsun ki, benzerlerinizi (sizin gibi toplumları) yok ettik. Öğüt alan yok mu?"[857]

 FIRKA/TEFRİKA:

 Ferik, fırka, tefrika, furkan, teferruk gibi siyasî-dinî kavramların türediği f-r-k.(feraka) kökü; hüküm verme/ayırdetme,[858] ayırma,[859] bölme,[860] ayrılma[861] ve uzaklaş(tır)ma[862] anlamlarına gelir.

F-r-k kökenli kavramlardan bizi ilgilendirenler ferik, fırka, tefrika ve teferruk'tur. Furkan kavramı, daha çok dinî içeriklidir.

Ferik, Kur'an'da pekçok yerde kullanılır. Her çeşit grup, bölük, küme gibi anlamlara gelir.[863]

Fırka kelimesi, Kur'an'da yalnızca bir yerde geçer. Bu âyette, mü'minlerin savaşa toptan çıkmaması, her topluluktan (fırka) bir bölüğün dini iyi öğrenmesi ve geri dön­düklerinde milletlerini uyarması, böylece yanlış davranış­lardan çekinmeleri istenir.[864]

 1. Dinde Ayrılık (Tefrîku'd-Dîn/Teferruk):

 Birlik olunması, Allah'ın emridir:

"Toptan Allah'ın ipine sanlın, ayrılmayın (velâ teferrakû). Allah'ın size olan ni­metini anın: Düşmandınız, kalplerinizi birbirinize ısındırdı da onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Bir ateş çuku­runun kenarındaydınız, sizi oradan kurtardı. Allah, doğ­ruya erişesiniz diye size âyetlerini böylece açıklar."[865]

İyiliğe çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten alıkoyan bir topluluğun bulunması emredildikten sonra, şunlar belirtilir:

"Kendilerine belgeler geldikten sonra ayrılan ve gö­rüş ayrılığına (ihtilaf) düşenler gibi olmayın. Onlara büyük bir azap vardır."[866]

"Allah, Nuh'a buyurduğu şeyleri size de din olarak bu­yurmuştur. Sana vahyettik; İbrahim'e Musa'ya ve İsa'ya da buyurduk ki: 'Dine bağlı kalın, onda ayrılığa düşmeyin. 'Putperestleri (müşrikleri) çağırdığın şey onların gözünde büyümektedir. Allah, dilediğini kendine seçer, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir."[867]

Burada din sözcüğü, daha çok temel inanç konularını içerir (din=itikad). Dola­yısıyla, inanç bütünlüğünün bozulması, dinde ayrılık de­mektir.

Dinde ayrılığa düşmek, müşriklerin de bir özelliğidir, müslümanlar bunlara benzemekten kaçınmalıdır:

"Allah'a yönelerek ona karşı gelmekten sakının, namaz kılın, din­lerinde ayrılığa düşüp fırka fırka (paramparça) olan, her fırkasının da kendisinde bulunanla sevindiği müşrikler­den olmayın."[868]

Birlik, doğruluk, heveslerden vazgeçiş, Allah'a ve kita­bına inanma, adaletli oluş, hem mü'min toplumu dirliğe kavuşturur, hem de başka inanç mensuplarıyla ilişki kur­ma kapılarını açar:

"Bundan ötürü, sen (birliğe) çağır ve emrolunduğun gi­bi dosdoğru ol. Onların hveslerine uyma ve şunu söyle: Allah'ın indirdiği kitaba inandım. Aranızda adaletlice hü­küm vermekle emrolundum. Allah bizim de rabbimiz, sizin de rabbiniz. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleri­niz kendinizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah hepimizi biraraya toplar. Dönüş onadır."[869]

Bu âyete göre, Allah inancını yayma ortak noktasında dinler arası diyalog kapıları açık tutulur.

Hz. Peygamber'in, dinde ayrılığa düşenlerle bir ilişiği­nin olmadığı açıkça belirtilir:

"Fırka fırka olup dinlerini parçalayanlarla senin hiçbir ilişiğin olamaz. Onların işi, artık Allah'a kalmıştır, yaptıklarını onlara sonra bildirecektir."[870]

Bu âyet, aynı zamanda bölünme hareketlerin­den kaçınmayı da belirtir.

Dinde ayrılığa düşmenin sebebi olarak, birbirini çekememe, aralarındaki ihtiras (bağyen beynehum) gösterilir: "Kendilerine ilim geldikten sonra ayrılığa düşmeleri (ihti­laf), ancak birbirlerini çekememezlikten dolayıdır. Eğer belirli bir süre için rabbinin verilmiş bir sözü olmasaydı, aralarında hemen hükmedilirdi. Arkalarından kitaba varis kılınanlar da ondan şüphe ve endişe içindedirler."[871]

"(..) Ancak kendilerine kitap verilenler, kendilerine bel­geler geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler."[872]

Gerek dinî bölünme sonucunda, gerekse siyasi, mede­ni, iktisadi veya askeri alanlarda kurulan birliktelikler, çekişme sonucunda çözülürse, yılgınlık ve güç kaybı kaçı­nılmaz olur:

"Allah'a ve peygamberlerine itaat edin, çekiş­meyin (velâ tenâze'û). Yoksa çözülüp yılgınlaşırsınız ve gü­cünüzü kaybedersiniz. Sabredin, doğrusu Allah sabreden­lerle beraberdir."[873]

 2. Tefrika Çıkarmak:

 Medine'de münafıklar bir mescid kurmuştu. Bu mescid'e Mescid-i Dirâr dendi. Amaçları, rakip mescid yapa­rak mü'minler arasında siyasi-dinî parçalanmaya yöl aç­maktı:

"Zarar vermek, inkâr etmek, mü'minlerin arasını aç­mak, Allah'a ve Peygamberine karşı savaşanlara daha önceden gözcülük yapmak üzere bir mescid kurup 'Biz yal­nızca iyilik yapmak istedik' diye yemin edenlerin yalancı olduklarına şüphesiz ki Allah şahittir. O mescide hiç girme. İlk günden beri Allah'a karşı gelmekten sakınmak için kurulan mescidde bulunman daha uygundur. Orada arın­mak isteyen insanlar vardır. Allah, arınmak isteyenleri se­ver. Yapısını, Allah'tan sakınmak ve onun hoşnutluğuna ermek için yapan kimse mi daha hayırlıdır; yoksa, yapısı­nı kayacak bir yar kıyısına yapıp da onunla birlikte ce­hennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmedenle­re doğru yolu göstermez. Yaptıkları bina, kalplerinde bir şüphe ve izdırap kaynağı olmakta -kalpleri paralanana kadar- devam edecektir. Allah bilendir, bilgedir."[874]

Münafıkların yaptığı bu mescid-i dırâr, Hz Peygamber tarafından yıktırıldı, yeri çöplük yapıldı.[875]


[843] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 184.

[844] Meryem, 19/69.

[845] Kasas, 28/4.

[846] En'am, 6/65. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 184-185.

[847] Rum, 30/31-32. Ehli kitabın bölünmesi için bkz. Âli İmran, 3/105; Enbiya, 21/92-93; Mü'minun, 23/53.

[848] En'am, 6/159. Dinlerini parçalayanlar, ehli kitaptır.

[849] Mukâtil bin Süleyman, age, 58. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 185.

[850] Kasas, 28/15.

[851] İbnu’l-Cevzî, age, 377.

[852] Mukâtil bin Süleyman, age, 58.

[853] Saffât, 37/83. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 185-186.

[854] Hicr, 15/10.

[855] İbnu'l-Cevzî, age, 377.

[856] Sebe, 34-54.

[857] Kamer, 54/54. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 186.

[858] Maide, 5/25.

[859] Bakara, 2/50, 102, 136. 285; Nisa, 4/152; Duhan, 44/4.

[860] Nisa, 4/150.

[861] Talak, 65/2.

[862] En'am, 6/153.

[863] Bu konuda bkz. Muhammed Fuat Abdulbâki, el-Mu'cemu'l-Mufehres, 517.

[864] Tevbe, 9/122. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 186-187.

[865] Âli İmran, 3/103.

[866] Âli İmran, 3/105.

[867] Şura, 42/13.

[868] Rum, 30/32.

[869] Şura, 42/15.

[870] En'am, 6/159.

[871] Şura, 42/14.

[872] Bakara, 2/213; Beyyine, 98/4. Aynı anlamda, ama "ilim" geldikten sonra ihtilafa düşmeleri için bkz. Ali İmran, 3/19; Câsiye, 45/17.

[873] Enfal, 8/46. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 187-189.

[874] Tevbe, 9/107-110.

[875] Vahidi,  Esbâbu Nuzûli'l-Kur'an, 265,  no: 527  (sonu). Mescd-i Dirâr'ın yapılış amacı ve yıkılışı konusunda ay­rıntı için bkz. Vahidi, age, 264-265, no; 527-528; Muhammed Esed, age, 1/381 (142). Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 189-190.