> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Şer Problemi İle Özellikle İlgilenen Başlıca Filazoflar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şer Problemi İle Özellikle İlgilenen Başlıca Filazoflar  (Okunma Sayısı 876 defa)
20 Şubat 2011, 19:09:05
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 20 Şubat 2011, 19:09:05 »



ŞER PROBLEMİ İLE ÖZELLİKLE İLGİLE­NEN BAŞLICA FİLOZOFLAR

 İnsanların zihnî problemlerinin olduğu yerde felsefe kendini gösterir. Zaten felsefenin mühim mevzuu metafizik problemlerdir.[176] Binaena­leyh, insan, kendisi, âlem ve kaderi üzerinde dü­şünmeye başlayalı beri felsefe vardır[177]. Hatta bu başlangıcı daha gerilere götürebiliriz ve “Fel­sefe, Allah Teala'nın karşısında, İblis'in, Âdem (as)'dan daha hayırlı olduğunu iddia ettiği[178] za­man bir fasit kıyasıyla başlamıştır[179].” diyebili­riz.

Bu kadar uzun geçmişi olan felsefe, hiç şüphe­siz, şer problemi üzerinde de epey mesai sarf etmiş­tir. Kur'an açısından meseleyi ele alırken, felsefe­nin meseledeki görüşlerini kısaca da olsa mevzu bahs etmeden geçer isek, bu, tezimizde büyük bir eksiklik sayılırdı. Onun için farklı zamanlardaki ve mesele ile özellikle ilgilenmiş belli başlı filozof­ların ağzından, felsefenin problemimiz hakkındaki görüşlerini, değerlendirmeden nakledeceğiz.

Felsefenin, aslında doğusu batısı, Avrupalısı Asyalısı olmaz ama; umumiyetle, felsefeyi sistemleştiren, ekoller kuran, düşünceleri geniş topluluk­lara müessir olan filozoflar Batı'dan çıktığı için görüşlerini aktaracağımız filozoflar da onlar ola­caktır. Âlûsî'nin de dediği gibi, onun temiz olanını alıp, bulanık olanını bırakmak için felsefeye mut­tali olmakta bir beis görmüyoruz .[180]

1- Eflatun (427-347) 'da :

 Avrupa felsefesinin kaynağı Yunan Felsefesi'dir.[181] Yunan Felsefesi derinlik itibarıyla Eflatun'da en yüksek derecesine varmıştır.[182] Bu fel­sefenin diğer iki büyük isminden Sokrat O'nun ho­cası, Aristo talebesidir. O aynı zamanda hakiki ila­hiyat felsefesini başlatan filozoftur.[183] Bunlar­dan dolayı biz de Eflatun'un görüşlerini naklede­rek başlayalım.

Eflatun'un felsefesi pek net değildir. O'nun felsefesinin temeli olan “ideler”, âlem ve Tanrı biribirinden tamamen ayırtedilmiş değildir. Bazan Allah, ideden, bazan ide, Allah'tan çıkmaktadır. Fakat mutlak ide kabul edilen Allah'ın idelerle ay­nı olduğu kabul edilebilir.[184]

Eflatun'a göre iki ayrı âlem vardır;

a- Tanrı'nın yani Mutlak ide'nin bulunduğu, “İdeler Âle­mi”

b- İçinde yaşadığımız “Madde Âlemi”.[185]

O'na göre, Tanrı âlemi yaratmamıştır. Âlem zaten vardı. Tanrı “Demiurgus” düzensiz âlemi bir düzene sokmuş, mevcud madde üzerinde ilâhî sa­natkârlığını göstermiştir. Herşeyin gerektiği gibi iyi, mükemmel olmasını, kusurlu olmamasını te­min etmeye çalışmıştır[186]. Buna göre, Eflatun, Tanrı'nın karşısına “Madde”yi koymuştur. Bu, bir nev'i dualizmdir. Tanrı hayırhâhdır ama mutlak kudret sahibi değildir. Bağımsız, nizamsız, serkeş maddenin karşısında, ona düzen vermeye çalış­maktadır fakat bunu kısmen başarabiliyor.[187]

Eflatun'un Tanrı telakkisini özetlememiz ge­rekmektedir: O'na göre, Tanrı, bir tekdir ve ha­yırdır. Değişmez. Çünkü bir varlık ne kadar mü­kemmel ise o kadar az değişikliğe uğrar. O ezelî ve ebedîdir. “Hayır” olduğu için âlemi hayır ile iş­lemiştir. İyi ve hayır sahibi olanda asla hased bu­lunmaz. Hasedden uzak olunca, bütün eşyanın mümkün olduğu kadar kendine benzemesini, yani iyi ve hayır olmasını murat etmiştir. Bunda bir eslahiyyet vardır. Tanrı mertebe ve kudret itibariyle varlığın üstündedir. O adaletli ve güzel olan her­şeyin sebebidir, kendisinde fenalığa dair hiçbirşey bulunmayan bir mahz akıldır. O, yaratıcıdan daha çok biçim verici, tanzim edici bir ilahtır.[188]

Eflatun, kendisinden önceki, “Tanrıların en güçlüsü Zeus hem hayrın hem şerrin kaynağıdır.” şeklindeki telakkiyi reddetmiş ve “Tanrı insan ile ilgili olarak vâki olan bazı şeylerden mesuldür. Fa­kat herşeyden mesul değildir. Çünkü bizim hoşlan­dığımız iyi şeyler kötülerden daha azdır. İyi şeyle­ri ancak Tanrı'ya atfederiz, fakat şer için Tanrı'yı değil, diğer bazı sebebleri mesul tutmalıyız.”[189] derken şerrin bir başka kaynağı olduğunu ileri sürmüştür. O sebebler de, insanları cisimlerde hap­seden, ruh üzerine ağırlığını koyup onun iyilik ve hakikati bulmasına mani olan maddedir.[190]

Buna göre Eflatun Tanrı'yı şerden tenzih için, Tanrı'nın karşısına, adeta bir yarı tanrı şeklinde, şekil verilmemiş madde (heyûlâ) yi koymuştur. O, düzene girmemek için Tanrı'ya karşı mukavemet etmektedir. Şekilsiz ve hudutsuz olduğu için, eze­lî ve ebedî, sanatkâr Tanrı'nın kendisine vermek istediği şekilden, huduttan, düzenden ve mükem­mellikten nefret etmektedir. Nefretinin doğurdu­ğu bu mukavemet, atalet, ağırlık, nisbetsizlik, çir­kinlik ve budalalık şeklinde kendisini göstermek­tedir.[191]

Bütün bunlardan dolayı, bu telakki, ideler ve bilhassa Mutlak İde Demiurgus ile Madde (heyula) nın bir dualizmi oluyor.[192]

Akkad'ın da dediği gibi, “Eğer Eflatun putpe­rest bir çevrede yetişmiş olmasaydı, Allah'ı tenzih babında en yüksek ilahiyatçılardan olurdu. Putpe­rest çevresi düşüncesine tesir ederek, inancına ya­rı tanrıların girmesine sebeb olmuştur.[193]

2- Spinoza (1632-1677)'da:

 Yahudi ilahiyatı tahsil etmesine rağmen, fel­sefi düşünce tarafı ağır bastığı için Havra tarafın­dan aforoz edilen[194] Spinoza dünyanın en meş­hur filozoflarındandır. Onun için Eflatun'dan yirmi asır sonrasına geçip O'nun felsefesine şöyle bir göz atalım.

Spinoza'nın felsefesi, cevher, sıfat ve tavır esasları üzerine kurulmuştur. Cevher, herşeyin özü ve kendisidir. Spinoza'nın felsefesinde tabiat ve Tanrı, cevher ismi altında aynileştirilmiştir. O'na göre, bütün mevcudatı Tanrı, belli ve değişmez bir düzene göre kendi özünden yaratmıştır. Spinoza tabiatı iki türlü kavramaktadır. Biri, “Natura Naturans” (Tabiatı doğuran) dediği, tesirli ve hayatî süreçtir. Diğeri, birincisinin semeresi olan “Natura Naturata” (Doğurulmuş tabiat) tır. Bu ikincisi, ta­biattaki maddeler ve nesnelerdir. Spinoza. natura naturansta, tabiatı, cevheri ve Tanrı'yı birleştirmiş­tir. Natura naturatada ise ayrı kabul etmiştir. Tan­rı ve dünya, Spinoza için, aynı anda olan eşanlamlı ikiye bölünmelerdir. Her biri kainatı “öz” ile “varolan”a ayırmaktadır. O bir mektubunda özet­le şöyle der: “Bana göre Tanrı, herşeydeki dahilî sebebtir, eşyanın dışındaki sebebler değildir. De­rim ki, herşey Tanrı'nın içindedir ve herşey Tanrı'nın içinde yaşar ve hareket eder, ...) Bununla bir­likte, gayemin Tanrı ile, belli bir bedensel madde yığını gibi düşündükleri tabiatı aynı ve tek bir şey gibi göstermek olduğunu söyleyenler yanılıyorlar. Böyle bir niyyetim yoktur.”[195] Spinoza böyle diyorsa da, umumî görünüşü içerisinde, O'nun sis­temi, tam bir panteizm olarak telakki edilmiştir.[196]

 Öyle veya böyle, Spinoza'nın “Cevher” diye ifade ettiği Tanrı'sı kendi kendisinin illetidir. Yaratılmamıştır, namütenahi ve tektir. Allah'ın sade­ce idrâk ve imtidâd sıfatları vardır. Allah'ın akıl ve iradesi olmadığını söyleyen filozofa göre, Allah'ın sıfatlarından olmamakla beraber, akıl ve irade, ilahî idrâkin arazlarındandır. Allah'a akıl isnad edilmemesi, aklın idrâk sonu olan bir araz olmasındandır. Allah'a irade isnad etmek, “Eşya bulunduğundan başka türlü olabi­lirdi.” demektir. Bu ise, “Allah'ın bulunduğu tabi­atından başka bir tabiatı olabilirdi.” demek olur ki bu durumda Allah son derece ekmel olamazdı. O gaî illetlere göre hareket etmez. Çünkü o zaman, Allah'ın dışında ve üstünde, O'ndan daha ilahî, kendisine tabi bulunduğu, ne olduğu bilinmeyen bir şey, taklit ettiği bir model, yöneldiği bir gaye, üstün başka bir varlık  olmuş olur.[197]

Spinoza'ya göre, Tanrı, imtidat sıfatıyla deği­şerek cisimleri teşkil eder, idrâk sıfatıyla ruhları teşkileder.[198]

Maddî Âlem, Cevher olan Tanrı'nın, içinde bulunduğu, adetâ tezahür ettiği birşey ise, âlem­deki şerlere nasıl bir izah getirebiliriz? Vakıa, mahlukat, sonsuz ve mükemmel bir bütünü orta­ya koyma olarak kabul ediliyorsa ve âlemdeki bü­tün şeyler, ilahî, ebedî Cevher'den neş'et eden mantıkî zarurete riayet ediyorsa, kâinatın mükem­mel bir sistem içinde olması gerek[199] mez mi? Halbuki kötülükler heryerde kol gezmektedir. Bu probleme O'nun cevabı şudur: Âlemde herhan­gi birşey bize, gülünç, saçma ya da kötü gelirse, bunun sebebi eşya hakkında yalnızca sınırlı bil­gi sahibi olmamızdır, âlemin bir bütün olarak dü­zenini ve tutarlılığını bilmediğimizdendir ve herşeyin kendi aklımıza göre düzenlenmesini istememizdendir. Aslında aklımzca kötü görünen şey­ler, bütün kâinatın nizam ve kanunları bakımından kötü değildir, yalnızca, müstakil olarak dü­şündüğümüz, kendi varlığımızın kanunlarına göre kötüdür.[200] Âdem'in dünyevi şeylere karşı meyli, bizim anlayışımıza göre kötüdür ama, Tanrı'nın anlayışına göre kötü değildir.[201] Ha­yır ve şer afakî hakikatlar olmayıp insan zihinle­rine göre olan şahsî ve izafî hükümlerdir.[202] İyi, insanın elde etmek istediği; kötü, kaçındığı şeydir. Kendimizi koruma hissine aykırı düşen herşeyden kaçarız: Bunu destekleyen herşeyi de elde etmek isteriz. Bir şeyin iyi veya kötü oldu­ğuna da buna göre hüküm veririz.[203] Tek ve aynı şey, aynı anda, hem iyi hem kötü, hem de hiçbiri olabilir. Sözgelişi, müzik, üzüntülü kişiye iyi gelir, yas tutana kötü, ölüler için ise anlamsızdır.[204] Eşyayı, tek tek ele aldığımızda, kuru­muş bir ağaç, sakat bir zebra, hasta bir aslan veya günahkâr bir insan, umumiyetle, nevîlerinin ku­surlu birer numuneleri kabul edilirler. Fakat, on­ların, kâinattaki nizama uygunlukları veya uygunsuzluklarına göre hüküm verirsek büyük bir yanlışlığa düşeriz. Çünkü bu normlar sadece bi­zim zihinlerimizde vardır. Bu münferit şeyler, uy­gun oldukları farzedilen bir umumî ideye bağla­narak takdim edilemezler. ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şer Problemi İle Özellikle İlgilenen Başlıca Filazoflar
« Posted on: 29 Mart 2024, 02:23:26 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şer Problemi İle Özellikle İlgilenen Başlıca Filazoflar rüya tabiri,Şer Problemi İle Özellikle İlgilenen Başlıca Filazoflar mekke canlı, Şer Problemi İle Özellikle İlgilenen Başlıca Filazoflar kabe canlı yayın, Şer Problemi İle Özellikle İlgilenen Başlıca Filazoflar Üç boyutlu kuran oku Şer Problemi İle Özellikle İlgilenen Başlıca Filazoflar kuran ı kerim, Şer Problemi İle Özellikle İlgilenen Başlıca Filazoflar peygamber kıssaları,Şer Problemi İle Özellikle İlgilenen Başlıca Filazoflar ilitam ders soruları, Şer Problemi İle Özellikle İlgilenen Başlıca Filazoflarönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes