๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 12 Şubat 2011, 16:47:10



Konu Başlığı: Savvara Fiili Ve El Musavvir İsmi Şerifi
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 12 Şubat 2011, 16:47:10
Savvara Fiili Ve El Musavvir İsmi Şerifi

 Savvara, "SVR" kökünden tasvir etmek, sûretlendirmek, şekil­lendirmek, şekil vermek demektir. Suretin iki mânâsı vardır. Biri mahsus ki, bunu avam, havas herkes hattâ hayvanlar bile anlar; diğer mâkul olan sureti yalnız havass idrak eder. İnsana mahsus akıl, görüş, ahlâk gibi her şahsın kendini temyiz eden vasıflarıdır. Her iki suret hakkında da Allah buyuruyor:

"Sizi yarattık, sonra size şekil verdik." [194]

"Sizi şekillendirdi, şekille­rinizi güzel yaptı." [195]

"Şüphesiz Allah Âdem'i kendi suretinde yaratmıştır" mealindeki hadis-i şerifte basar ve basiretle idrak edilen insana mahsus hey'et kastedilir. Bunlarla Allah insanı diğer yaratıklarına üstün kılmıştır. Allah'a izafesi milk yoluyladır, teşbih ve ba'ziyyet bakımından değildir. Teşrif yoluyladır [196].

Musavvir ise, tasvir'den ism-i faildir. Allah hakkında mah­lûklarını istediği gibi tasvir eden[197] demektir. El-Musavvir, Cenâb-ı Hakkın isimlerindendir. Mevcudatın hepsini şekillendi­ren, onları terkib ve tanzim eden, demektir. Onlardan her birine özel bir suret, münferit bir hey'et verir. Bu suret ve biçimler çok ve çeşitli olmakla birlikte, varlıklar bunlarla birbirlerinden ayrı­lırlar. Suret de yüz demektir [198].

"SVR" maddesi Kur'ân'da çok değildir. Mazî, muzârî fiil şeklinde dört defa geçer, her defasında faili Allah'tır [199] ilk defa 39. sırada yer alan el-A'râf sûresinde yukarıda mealini verdiğimiz âyet-i kerîmede geçiyor [200] süresindeki âyet-i kerîmede "Rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren O'dur. O'ndan başka tanrı yoktur. O azizdir, hikmet sahibidir" buyurulur. Burada ana karnında suret vermenin de Allah'a mahsus ol­duğu belirtiliyor. Diğer âyetlerin mealini de vermeyi faydalı gö­rüyorum. "Gökleri ve yeri hak ile (yüce hikmetle) yarattı, sizi şe­killendirdi, şekillerinizi güzel yaptı" [201] Allah bü­tün yaratıklarını görecekleri vazifelere uygun şekilde yaratmıştır. Yeryüzüne halîfe olacak şekilde yaratmıştır. "Sen kendini küçük bir varlık sanırsın, halbuki büyük âlem sende durulmuştur." "Allah O'dur kî Arzı size durulacak yer, göğü de bina yaptı; sîzi şe­killendirdi, şekillerinizi de güzel yaptı..." [202]

Bu kökten isim olarak "suret" ve cemi'si "suver" hepsi üç defa geçi­yor.

"Allah insanı dilediği surette yaratır" [203] ve "en güzel şekilde suret verir" [204]

Allah bugünkü dünya nüfusuyla beş milyar insan yaratmış, bunları hem insan olarak birbirine benzetmiş, hem de ayrı ayrı şahsiyet­ler, suretler vererek benzetmemiş; birbirinden ayırmıştır. Bu ka­dar çeşit, sadece insanlar için söz konusu değildir; diğer mah­lûklar da aynı şekildedir. Birbirine hem benzer, hem benzemez. Bunlar sadece maddî suretlerdir. Aynı şekilde bir de bunca yara­tıkların manevî kabiliyet ve hususiyetlerini, karakterlerini ayrı ayrı yarattığını düşünürsek, bunun ne büyük ilim, irade, kudret ve tekvin tecellîsi olduğunu anlar, fetebârekallahü ahsenu'1-hâlikîn demekten kendimizi alamayız.

Tasvir, yaratma kavramı içerisinde anlaşıldığına göre, halk ile yaratmadan sonra gelen bir mefhumu ifade ediyor. El-Mu­savvir kelimesinin geçtiği tek âyette [205] şu tertib ile Allah tavsif ediliyor; "O, Halik, Bari, Musavvir Allah'tır". Burada el-Musavvir kelimesi elif-lâmlıdır ve mutlak mânâda Allah'ı vasfeder. Sanki şöyle bir sıralamayı ifade ediyor; önce Allah mahlûkâtının maddesini yaratıyor, sonra onu canlandırıp ahenklileştiriyor, düzeltiyor ve sonra da dilediği son biçimi veriyor [206]. Bu durum insanın yaratılış safhalarını ifade eden âyet-i kerimeden de anlaşılmaktadır. "Ey insanlar, eğer öldükten sonra dirilmek­ten kuşkuda iseniz (bilin ki) biz sizi (önce) topraktan, sonra nutfe (sperma)dan, sonra 'alaka (embriyo)dan, sonra yaratılışı belli belirsiz bir çiğnem et parçasından yarattık ki, size (kudreti­mizi) açıkça gösterelim..." [207]

Bu âyet-i kerîmedeki "muhallaka ve ğayr-i muhallaka", "sureti belli belirsiz" yani he­nüz son şeklini almamış mânâsına alınmaktadır, ki el-Musavvir isminin tefsiri mahiyetindedir. Yani suret verme daha sonra olu­yor [208]. Şu âyet-i kerîmelerden bu husus daha da belirgin olarak anlaşılmaktadır:

"Ey insan, seni engin kerem sahibi Rabbine karşı ne aldatıp isyana sürükledi? O (Rab) ki seni yarattı, sana düzen verdi. Dilediği surette seni terkib etti".[209]



[194] A'râf: 7/11,

[195] Mü'min: 40/64;

[196] Başa'ir, III, 45I.

[197] Tab., XXVIII, 56.

[198] TA., III, 344.

[199] Mü'min: 40/64; A'râf, 7/11; Al-i İmrân, 3/6; Teğâbun, 64/3.

[200] A'râf: 7/11. Âl-i İmran, 3.

[201] Teğâbun: 64/3.

[202] Mü'min: 40/64.

[203] İnfitâr: 82/8

[204] Mü'min: 40/64; Teğâbun, 64/3.

[205] Haşr: 59/24

[206] Suat Yıldırım, s. 249.

[207] Hacc: 22/5.

[208] RM, III, 79.

[209] İnfitâr: 82/6,8. Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim’de Yaratma Kavramı, İnsan Yayınları: 43-46.