๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: müzzemmil üzerinde 16 Eylül 2011, 18:55:25



Konu Başlığı: Orucun Yüklediği Ağır Hükümleri Kaldıran Ayetin İniş Sebebi
Gönderen: müzzemmil üzerinde 16 Eylül 2011, 18:55:25
Orucun Yüklediği Ağır Hükümleri Kaldıran Ayetin İniş Sebebi

Nasranîler (Hiristiyanlar) iftar ettiklerinde, yerler içer­ler ve eğer uyku uyumamışlarsa, kadınlarıyle de birleşebilirlerdi. Müslümanlar da oruçlarını ayni şekilde tutuyorlardı. Medineli sahabilerden kırk kişi kadar bir grup yatsıdan sonra uyudukları halde, kadınlarıyle birleşmişler ve fakat nadim da olmuşlardı. Bunlar Resülüllâha gelip durumlarını olduğu gi­bi açıklıyorlardı.
Meğer orada bulunan Hz. Ömer de ayni hatayı işlemiş, o da, durumunu onlar gibi Peygambere açıklamıştı. Hz. Ömer (r.d.) zevcesine yanaşınca zevcesi ona “ben uyumuşum» demiş uyarıda bulunmuştu. Zira orucun şartlarına göre, eşlerden ge­rek kadın ve gerekse erkek olsun, uyudukları taktirde, onla­ra birleşmek günahtı. Ama ne fayda ki Hz. Ömer (r.d.) zevce­sinin uyarısına aldırış etmemiş, arzusunu yerine getirmişti.
Peygamberimiz bunları kendilerinden dinledikten sonra Hz. Ömere,
- Ya Ömer, bari sen bu duruma düşmemeliydin» dedi. Bu sözden ziyadesiyle duygulanan Hz. Ömer, ağlayarak mec­listen ayrıldıydı.
Yine o sıralardaydı ki Resülüllâh, Medine'de dolaşırken, yaşlı bir zat olan Sarme bini Kaysi, ayakta duramıyacak hal­de görünce ona,
-  Ya Sarme, seni çok zayıf görüyorum, sana noldu, bu­yurdu. Serme,
- Ya Resülüllâh, dün akşam zevceme dahil oldum (birleştim) bana “sana yemek hazırladım, getirip ısıtayım» deyip gitti. Ben de, o gün çalıştığım için uyumuştum. Zevcem geldi­ğinde beni uyurken görünce “yazıklar oldu, vallahi artık sa­na ekmekte su da haram oldu» diyerek gitti. Ben bu durum­da oruçlu sabahladım. Bu gün de bahçemde çalışırken daya­namamış bayılmışım, diye cevap verdi. Bunun üzerine Resü­lüllâh, gözlerinden yaşlar akarak oradan ayrıldılar ki, Rama­zan geceleri her oruçluya, eşiyle birleşme izni veren ayet nazil oldu [103]
Bu konu ile alakalı şu rivayetler de vardır :
Sahihi Buharîde, Berra bini Azipten şu rivayet nakledilir.
(Oruç ilk farz kılındığında) oruçlu bir şahabı, iftar za­manında, iftar etmeden uyursa, o zat, ne o gece ve ne de ertesi günün iftarına kadar bir şey yiyemezdi. Medine'li Sarme bini Kays, iftar vakti evine geldi ve zevcesine,
- Hazırda yemeğin var mı? diye sordu. Zevcesi,
- Hayır yoktur, fakat şimdi gider getiririm, dedi. Sar­me o gün toprakta çalışmış olduğu için yorgundu ve bu sebeple uyudu. Zevcesi onu uykuda görünce;
- Vay sana yazıklar oldu, diyerek gitti. Ertesi gün yarı olunca Sarmeye bahçesinde açlıktan baygınlık gedi.    Durum Resülüllâha bildirildi. Bunun üzerine, Ramazan geceleri ka­dınlarla birleşmeye ruhsat veren ayet nazil oldu. [104]
Bâzı rivayetlere göre, Orucun ilkin farz kılındığında ki­şi, yatsıdan yatsıya oruç tutardı. Eğer uyursa, zevcesiyle birleşemez, yiyemez ve içemezdi. [105]
Oruç hakkındaki bu ağır külfetleri nesheden ayetin mea­li şudur :
“Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak, size halal ol­du. Onlar sizin libasınız, siz de onların libasi (gibi) siniz. Al­lah, nefislerinize karşı zaaf göstermekte olduğunuzu bildi de, tevbenizi kabuletti, sizi affetti. Artık onlara (eşlerinize gece­leri) yaklaşın ve Allah'ın hakkınızda yazdığını isteyin. Fecri (sadık) olan ak iplik, kara iplikten size seçilinceye kadar, yi­yin, için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın...» [106]
11- “(Oruç) sayılı günler (de) dir. Artık sizden kim (o günlerde) hasta yahut seferde olur da (orucu yerse) tutmadığı günler sayısınca, başka günlerde (orucunu) tutar, (hasta ve seferde olmayıp da) oruca takati olanların üzerine ise (bir gün için) bir yoksulu doyuracak (kadar ona) fidye (vermek) vardır. Kim ki isteğiyle (fidreyi fazla vererek) hayır yaparsa bu onun için hayırlıdır, oruç tutmanız da hayırlıdır", eğer bi­lirseniz.» [107]
Yukardaki ayet mealinin altını çizdiğimiz satırlardaki hü­küm, şüphesiz bu günkü tatbikatımıza aykırıdır. Çünkü burada, oruca takati olanlara, verecekleri fidye karşılığında oruç yeme ruhsatı verilmektedir. Bu durumu normal bulmayan bir kısım tefsircî veya tercümeci, hükmün özünü teşkil eden ayet­teki “yutıkunehu» (oruca takati olan) kelimesini çeşitli yön­de manalandırmışlardır. “Yutıkunehu »yu kimisi (oruca taka­ti olmayan) kimisi ise (orucu zorlukla tutan) diye manalan­dırmışlardır. Nitekim Celaleyn tefsirinde bu kelime, (takati olmayan) diye tefsir edilmiştir.
Hemen ilave edelim ki Taberi, İbni Kesir ve Kazıyı Beyzavı tefsirlerinde ilmî gerçekler, ayan beyan belirtilmiş, bu hükmün bir sonra gelen ayeti Kerime ile neshedildiğine işaret edilmiştir. Ama ne fayda ki acizanem bu tefsirlerdeki şu hakikatlara henüz vakıf olmadığım bir zamanda, ayni konuya ait bir soru karşısında, genç bir vaiz olarak kürsüde nasıl terle­diğimi hiç unutamam.[108]
 
Fidye Mukabili Oruç Tutmamak
 
İbni Cerir, Muaz İbni Cebelin (r.d.) şöyle dediğini haber ve rir:
“Resülüllâh (a.s.) Medine'ye geldiğinde, Aşura gününü ve her ayın üç gününü de tutmaktaydı. Sonra Allah Taâlâ, Ramazan ayının oruç tutulmasını farz kıldı ve biri “Yaeyyühellezine amenu» ile, diğeri de “Eyyamen mâ'dudat» ile başlayan (Bakara 183, 184) ayetlerini, gönderdi. (Bu defa) isteyen oruç tutuyor, isteyen her gün için, bir yoksulu doyur­ma karşılığı orucu yiyordu. Daha sonra Allah Taâlâ, seferde olmayan sağlıklı herkese oruç tutmayı farz kıldı ve “Femen şehide minkümüşşehre felyesumhu» (sîzden Ramazana şahid olan, o ayı oruç tutsun) ayetini (Bakara 185) gönderdi. Fidye karşılığı oruç yeme müsaadesini yalnız, oruca takati kalma­yanlar için geçerli bıraktı.» [109]
Buhari ve Müslim, Seleme Bini Ekvâ' (r.d.) dan şunu haber verirler:
“Oruç tutmağa takati olan herkes, her gün için bir yok­sulu doyurma karşılığında orucu yiyebilirdi. Bu durum, mea­li “Ramazana sizden şahid olan o ayı oruç tutsun» olan ayet , gelinceye kadar sürdü, eski hükmü getiren ayeti (Bakara 184) sonra gelen (Bakara 185) ayet neshedip hükmünü değiştir­di. [110]
Bu açıklamalardan sonra şimdi de, 11. maddede meali yazılmış olan ayetin, oruca takati olduğu halde, fidye karşılı­ğında orucun yenebileceğine ait olan hükmü nesheden ayet mealini okuyalım :
“Ramazan ayıdır ki Kur'an, onun içinde (kadir gecesi) in­dirildi. (Kur'an) insanlara hidayettir, doğru yolun ve hak ile batılı ayıran hükümlerin açık açık delilidir. İçinizden her kim o aya şahid olursa, onu oruç tutsun. Kim ki hasta olur veya bir seferde bulunursa, başka günlerde, oruç tutmadığı gün­ler sayısınca (orucunu tutsun) Allah size kolaylık diler, size güçlük dilemez, iddeti (oruç gününe ve ayına ait müddeti) ik maletmeniz ve Allah'ı, size hediye ettiği nimetlerin üzerine tekbir etmeniz (çok büyük tanımanız) için, olaki (ona) şük­redersiniz» [111]
Görülüyor ki bu ayet, fidye vermek suretiyle oruç yeme­yi kaldırmış, hasta ve seferde olanları bile, oruç tutmadıkları günler sayısınca, başka günlerde tutmağa mecbur etmiştir. Ancak sahabîlerin tatbikatlarından anlaşılıyor ki fidye ver­mek karşılığında oruç bozma müsaadesi, yalnız orucu çok güçlükle tutan ihtiyarlara mahsus olarak kalmıştır. Nitekim: Sahabîlerden Hz. Enes (r.d.) ihtiyarlığı sebebiyle Ramazan orucunu tutamamış, yağlı ekmeklerden hazırladığı yemekleri, davet ettiği otuz yoksula yedirmiştir.
Şafiîye göre, oruca ve fidyeye takati olmayan ihtiyarlar, fidye vermeden de oruçlarını yiyebilrler. Bu içtihatta Şafiî, meali “Allah hiç kimseye takati olmayan külfeti yüklemez» olan (Bakara 286) ayete dayanır. [112]
İbni Abbas (r.d.) neshedilen (Bakara 184) ayetteki “Yutıkunehu» kelimesini “yutavvikunehu» olarak okurmuş. Bu taktirdirde mâna “Oruca güçlükle dayanabilenlere ise, fidye (yoksulu doyurma) vardır» şeklini almış olur ki bundan, ta­kati pek az kalmış ihtiyarlar faydalanırlar. Esasen İbni Abbas (r.d.) ayetteki bu hüküm, neshedilnıemiş, der. [113]
İbni Kesir, bu ayetlerin tefsirinde, nesih keyfiyetini kabul etmediği yolunda İbni Abbasa (r.d.) isnadedilen rivayeti, Said İbni Cübeyrden başkası haber vermemiştir, der. İbni Kesir, ayni zamanda şu rivayeti de kaydeder :
“İbni Ebi Leyla, Hal'd îbni Abdullaha demiş ki,
- Ramazan ayında Âtâyı ziyarete gittiğimde onu, oruç yerken gördüm. Bunun üzerine Âtâ (mâzûriyetini ifade   için olacak) şöyle dedi.         
- İbni Abbas (r.d.) dedi ki “Femen şehide minkümüşşehrc felyesumhu» (Ramazan ayına şahidolan, o ayı oruç tutun) ayeti  inince, oruca takati olan ve seferde olmayan herkese, oruç farz kılındı. Fidye karşılığında, hasta olmayanların oruç yeme ruhsatı neshedilmiş oldu. Bu kolaylık yalnız oruca taka­ti kalmayan çok yaşlı ihtiyarlara mahsus olarak kaldı.»
Bu rivayeti de dayanak olan İbni Kesir, hasta olmayanla­rın, fidye karşılığında oruç yemelerine ait olan ruhsatın, kal­dırıldığını yazar.
12- “Size savaş açanlarla Allah yolunda siz savaşın, aşırı gitmeyin (onlar vazgeçerse siz de geçin) Şüphesiz ki Al­lah (c.c.) aşırı gidenleri sevmez» [114]
13- “(Bu taktirde) onları yakaladığınız yerde öldürün, sizi çıkardıkları yerden (Mekke'den) onları çıkarın. Fitne adam öldürmekten beterdir. Onlar, Mescidi Haramda, sizinle vuruşuncaya kadar (vuruşmadıkça) siz de orada, kendileri ile vu­ruşmayın Eğer onlar sizi öldürürler se, siz de onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir»[115]                   
14- “(Bununla beraber) eğer onlar vuruşmaya son ve­rirlerse, (siz de bırakın çünkü) Allah (c.c.) Gafuru-rahimdir»[116][117]
 
Bu Ayetlerin Nüzul Sebebi
 
Bu ayetlerin iniş sebebini İbni Abbas (r.d.) şöyle açıklar: “Bu ayetler, Hudeybiyede yapılan muahede hakkında in­miştir. Vakta ki Resülüllâh (a.s.) eshabi ile birlikte yapacağı (umre) ziyaretinden alıkondu ve Mekke'ye sokulmadı, kurba­nını Hudeybiyede kesti ve Mekke'lilerle yaptığı muahede ge­reğince Umre ziyaretini bir yıl sonraya bıraktı. Bu bir yılın sonunda Resülüllâh (a.s.) tekrar Umre yapmak için Mekke'ye gitmek üzere gerekli hazırlıklara başlamıştı ki sahabîler, Mekke'lilerin muahedeyi bozup karşı gelme ihtimalini düşünerek, Haremi Şerifte kan dökülmesinden hiç hoşlanmıyorlardı. O zaman “Ve katilü fi sebilülahi» (ile başlayan) bu ayetler indi.» Katade (r.d.) de şöyle der :
“Hudeybiye muahedesinden bir yıl sonraki Zilkade ayın­da Resülüllâh (a.s.) Mekke'de üç gün kaldılar, eshabi ile birlik­te Umrelerini yaptılar [118]
Gerek nüzul sebebi ve gerekse mealleri yazılı bulunan bu üç ayette, savaşın ancak, müdafaa halinde yapılabileceği emrolunmaktaydı. Mekkei Mükerremenin fethine sıra gelince bu ayetlerin getirmiş oldukları müdafaa savaşma ait hükümler, meali altta yazılı ayetle neshedilmiştir. Bu hususta    Katade (rd) den gelen rivayette, Savaşın ancak müdafaa halinde ya pılabileceğini emreden ayetlerin, Tevbe Sûresinin 5. ayetiyle neshedildiği bildirilir.[119] îbni Kesir tefsirinde de, ayni rivayetler vardır.
“(Savaşın) Haram olduğu aylar (Recep, Zilkade, Zilhicce, Muharrem) çıktığı vakit, artık o müşrikleri, onları nerede bu­lursanız öldürün, onları yakalayın, onları hapsedin, onların bütün geçitlerini tutun. Eğer tevbe ederlerse, namaz kılar ze­kât da verirlerse, yollarını açın. Çünkü Allah (c.c.) çok mağfi­ret edicidir çok esirgeyicidir.» [120]
“Kılıç Ayeti» diye adlandırılan bu ayet, kitapsız putpe­rest müşrikleri hedef almakta, tevbe edinciye, hatta namaz kı­lıp zekâtta verinciye kadar savaşın devamı emredilmektedir. Nitekim Mekkei Mükerreme, bu ayetin inmesinden sonra fet­hedilmiştir.
Bununla beraber şunu da belirtelim kî bu ayet, kitap ehli olan Yahudi ve Hiristiyanları hedef almış değildir. Onlara karşı savaş açılmasını emreden ayet ise, meali En'am Sûresine ait mensuhlar bölümünde okunacak olan Tevbe Sûresinin 29. sunu teşkil eder. Bu ayette kitap ehline karşı açıla­cak taarruz savaşının, namaz kılıncıya ve zekât verilinciye ka­dar değil, cizye verecekleri zamana kadar devam ettirilmesi emredilmiştir.
Savaşın haram olduğu aylara gelince, bu hususta Peygam­ber Efendimizin Veda hutbesindeki şu beyanlarını da almakta fayda gördük.
Bu hutbenin bir yerinde Peygamber Efendimiz şöyle bu­yurur :
“... Sene on iki aydır. Bunun dört ayı(nda savaşmak) ha­ramdır. Bunlardan üçü peş peşe, Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receptir...» [121]
Yukarda da işaret edildiği üzre,e Tevbe sûresi indikten sonradır ki, içinde savaşın haram olduğu Mekkenin fethi ci­hetine gidilmiş ve orada kan dökülebilmiştir. Nitekim bu ko­nuda, Buhari ve Müslimin bildirdiklerine göre, Mekkeyi fet­hedince Peygamber Efendimiz, şu hitabede bulunmuşlardır :
“Ey insanlar, Allah gökleri ve yeri yarattığı günden beri Mekkeyi (savaş için) haram kıldı. Benden önce hiç kimseye (muzır olmayan) canlıyı burada öldürmek helal olmadı, ben­den sonra da helal olmayacaktır. Ancak (fetihte) günün bir saati bana helal oldu, sonra yine kıyamete kadar harama döndü.» [122]
Şeyhzade de şu haberi okuruz :
Hac Emiri olarak Ebubekir (r.d.) Mekkeye gönderilmişti. Bundan sonra Hz. Ali (r.d.) Müşriklere karşı girişilmesi emrolunan taarruza ait ayetleri, yâni Tevbe Sûresinin 40 ayetini okumak üzere Mekkeye gönderildi. Kurban Bayramının ilk günü (10 Zilhicce) Akabe cemresi yanında ayağa kalkan Hz. Ali (r.d.) müşriklere, o günden itibaren Rabiulaharın onuna kadar mühlet vermiş ve şunları bildirmişti :
1- Bu yıldan sonra hiç bir müşrik, Haremi Şerife yanaşamıyacaktır.
2- Beytullahı bundan sonra kimse çıplak tavaf edemiyecektir.
3- Mümin olmayanlardan başkasının Cennete giremiyeceği bilinmelidir.
4- Bozulmamış muahedeler, müddetlerini dolduracaktır.
Şunu da ilave edelim ki, Kılıç Ayeti denen bu ayetin, daha bir çok ayetleri de neshettiği ileride görülecektir. Bazı rivayetlere göre bu ayet, 124 ayetin hükmünü değiştirmiştir.
15- “Onlar, hangi şeyi nafaka olarak vereceklerini sa­na sorarlar. De ki, -maldan vereceğiniz şey, (önce) ananın, ba­banın, akrabanın, yetimlerin, yoksulların, yol oğlunun (misafirin hakkı) dır. Her ne hayır işlerseniz şüphesiz Allah onu çok iyi bilen (karşılığını veren)dir» [123]
Bu Ayeti Kerime, Sahabîlerden “Amr İbni Cemuh'un “Yâ Resülüllâh hangi şeyi sadaka olarak verelim» sorusuna karşı cevap olarak inmiştir.
Ebu Ca'fer Bini Zeyd Bini El Ka'ka'a göre, Zekâti farz kılan Ayet gelince, bu ve bu gibi sadakaya ait Ayeti kerimeler nesholmuştur. [124]
16- “Sana Haram olan o ayı, ondaki savaşı, sorarlar. De ki: - onda (o ayda) savaşmak büyük (günah)tür. Allah yolundan (insanları) men'etmek, onu inkâr etmek, (ziyaretçi­lerin) Mescidi Harama gitmelerine engel olmak, onun halkını oradan çıkarmak ise, Allah katında daha büyük (günah)tür. Fitne adam öldürmekten de beterdir. Kâfirler, güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar, sizinle savaşmalarında devam edeceklerdir. İçinizden kim dininden döner de o, kâ­fir olarak ölürse, onların yaptığı (iyi) işler, Dünyada da, Ahi-rette de boşa gitmiştir. Onlar o ateşin (Cehennem) arkadaşlarıdır. Onlar orada, ebedî kalacaklardır.» [125]
Bu Ayeti Kerimenin, Mekkei Bükerreme de savaşı yasak­layan hükümleri, Tevbe sûresinin “Kılıç Ayeti» denen 5. Ayetindeki “Müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün» hükmü ile nesholmuştur. Ve bundan sonradır ki Bekke'de savaş yapı­labilmiştir. [126]
17- “Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: - onlarda hem büyük günah, hem insanlar için faydalar vardır. Günahları ise faydalarından daha büyüktür. - Yine hangi şeyi na­faka olarak vereceklerini sana sorarlar. De ki : ihtiyacınızdan artanı (verin) Allah size böylece Ayetlerini açıklar. Olurki Dün­ya ve Ahiret işlerini düşünürsünüz.» [127]
İmamı Ahmed ve Ebu Davut ile Tirmizi, Hz. Ömerden (r.d.) naklen rivayet ederler ki :
Hz. Ömer (r.d.) “Ey Allah'ım, şarap hakkında çare olan bir beyani bize bildir. Çünkü o, aklı da, malı da alıp götürü­yor» diye duada bulunrdu. Sonra meali üstte yazılı Ayeti Ke­rime indi. Bunun üzerine Hz. Ömeri çağırdılar ve ona bu Aye­ti Kermieyi okudular. (Beklediği çarei bu Ayette bulamayan) Hz. Ömer, ayni duayı tekrarlamakta devam etti. Bundan sonra Nisa Sûresinin, meali “sarhoşluk halinizle namaza yak­laşmayın» olan 43. Ayeti indi. Bunun üzerine Peygamber Efen­dimizin dellali, namaza durulacağı vakıtlarda “sakın sarhoş­ken namaza yaklaşmayın» tarzında seslenir olmuştu. Hz. Ömer tekrar çağrılarak bu sefer ona, şarap hakkında gelen bu (ikinci) Ayet okundu. Hz. Ömer (beklediği çareyi bu ayette de bulama­mış ki) duasını yine tekrarladı.
Bu defa meali altta yazılı Ayetler indi :
“Ey iman edenler! içki, kumar (tapmak için konan) dikili taşlar, fal okları Şeytanın murdar işlerindendirler. Onun için bun(lar)dan sakının ki felah bulaşınız[128] Şeytan içki­de ve kumarda ancak, aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi Allah'ı (c.c.) anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Ar­tık siz vazgeçtiniz değil mi?»
Bunun üzerine Hz. Ömer tekrar çağrıldı (ve meali üstte yazılı ayni zamanda şarap hakkındaki müsaadekâr hükümleri nesneden bu iki) Ayet ona okundu. İkinci Ayetin sonu olan “artık vazgeçtiniz değil mi?» sözünü de işiten Hz. Ömer, bu defa (beklediği beyana kavuştuğu için) “vaz geçtik, vaz geç­tik» dedi. [129]


[103] Ennasihu vel mensûh S. 17
[104] Tecridi sarih Hadîs No.  910
[105] Esbabun-Nüzül S. 27
[106] Bakara: 2/187.
[107] Bakara : 2/184.
[108] Not : 1922 yılında, Samsun Müdafaai Hukuk Cemiyeti adına, şeh­rin büyük camiinde bir gün vaaz verirken, eski Rize Mütasarrifi Sudi Bey isminde bir zat olduğunu sonradan öğrendiğim bu dinleyicim bana «Resimli Mecmua» adiyle o sırada çıkan bir dergiyi uzatıyor ve
— Hocam bu dergide oruç hakkında bir yazı vardır, lütfen onu ce­vaplandırır  mısınız?   diyor,   dergideki   soruları  bana yöneltiyordu.
Dergideki yazıda merhum Süleyman Nazif, oruca ait olan yukardaki ayet mealini ele alıp herkesi, verecekleri fidye karşılığında, oruç tut­mamağa davet ediyordu. Yazıda ayrıca, tercümesi «Allah, emirlerine uyulmasını sevdiği gibi, bahşettiği ruhsatlardan istifade edilmesini de sever» olan bir hadisin metni de, dayanak olarak dercedilmiş bulunuyordu. O anda bu ayetin, alttaki ayetle neshedüdiği hususu hakkında henüz bir bilgim yoktu. Bu sebeple bu yazıya, şu mantıki cevapla mu­kabele etmeyi daha uygun bulmuştum:
Demiştim ki; Resüllüllâh Efendimizin, oruca takati olduğu halde bi günü dahi, fidye mukabilinde yediğine dair kitaplarda hiç bir malûmat yoktur. Aksine onun, bütün Ramazan aylarını oruçla geçirdiği tevatür halindedir. Bu duruma göre muhterem yazarın bu düşüncesi batıldır.
O sıra, Osmanlı devrinde açılan Meclisi Mebusanda Tekirdağ" Mebu­su olarak bulunmuş olan Harun. Efendi ismindeki, Samsun Müftüsü de dinleyicilerim arasındaydı. Onun teşvik ve tasvibi ile bu cevabım, neş­redilmek üzere o zaman aynı dergiye de gönderilmiştir.
Netice olarak şunu ifade etmek istiyorum ki, Nasih-Mensûh ayetler hakkında yazdığımız bu mütevazı esere ait araştırmalarımız, ta o günde doğan bir tecessüs saikesiyle başlamıştır. Ahmet Gürkan, Kur’an’ın Nasih Ve Mensuh Ayetleri, Yeni İlahiyat Kitabevi, Ankara, 1980: 39-42.
[109] Tf. Ayattul Ahkam C. 1, S. 195
[110] Camiulbeyan  (Taberî)  C. 2, S. 132
[111] Bakara: 2/185.
[112] Tf. İbni Kesir C.  1,  S.  215
[113] Buharı  (Babuttefsir). de
[114] Bakara: 2/190.
[115] Bakara: 2/191.
[116] Bakara: 2/192.
[117] Ahmet Gürkan, Kur’an’ın Nasih Ve Mensuh Ayetleri, Yeni İlahiyat Kitabevi, Ankara, 1980: 43-45.
[118] Esbabı   nüzul S.   29,   30, Kurtubi T.   C.   2, 8.   326     Mecmeulbeyan C.   2,   S.   284
[119] Kurtubi C. 2, S. 330, Taberi C. 2, S. 193
[120] Tevbe: 9/5.
[121] İbni Kesir C. 2, S. 353
[122] Kurtubi C. 2, S. 330 Taberi C. 2, S. 193
[123] Bakara: 2/215.
[124] Ennasih vle Mensub S. 20
[125] Bakara: 2/217.
[126] Ennasih vel Mensuh S. 20
[127] Bakara: 2/219.
[128] Maide: 5/90.
[129] Süyutînin «Eddürrül Mensür»ü  C.  1  S.  252  «Tçfsiri İbni Kesir,» .C. 1, S. 255 Ahmet Gürkan, Kur’an’ın Nasih Ve Mensuh Ayetleri, Yeni İlahiyat Kitabevi, Ankara, 1980: 45-50.


Konu Başlığı: Ynt: Orucun Yüklediği Ağır Hükümleri Kaldıran Ayetin İniş Sebebi
Gönderen: Ceren üzerinde 28 Ocak 2017, 23:03:17
Esselamu aleyküm.Rabbim bizleri ayetler ışığında yaşayan ve orucu hakkıyla ve vaktinde tutup onun rahmetine kavuşan kullardan olalım inşallah.Rabbim razı olsun paylaşımdan...


Konu Başlığı: Ynt: Orucun Yüklediği Ağır Hükümleri Kaldıran Ayetin İniş Sebebi
Gönderen: Sevgi. üzerinde 29 Ocak 2017, 01:51:43
Aleyna Ve Aleykümüsselăm. Mevlam bizleri hakkıyla oruç tutanlardan eylesin inşaAllah. Amin ecmain


Konu Başlığı: Ynt: Orucun Yüklediği Ağır Hükümleri Kaldıran Ayetin İniş Sebebi
Gönderen: Ruhane üzerinde 29 Ocak 2017, 12:36:46
Aleykum selam rabbim orucunu hakkiyla kilan kulardan eyleain bizleri


Konu Başlığı: Ynt: Orucun Yüklediği Ağır Hükümleri Kaldıran Ayetin İniş Sebebi
Gönderen: Ruhane üzerinde 29 Ocak 2017, 14:12:10
Alehkum selam Allahim razi olsun yar ve yardimcimiz olaun insaalah


Konu Başlığı: Ynt: Orucun Yüklediği Ağır Hükümleri Kaldıran Ayetin İniş Sebebi
Gönderen: Mehmed. üzerinde 29 Ocak 2017, 15:01:13
Ve aleykümüsselam Allah Teala ya hamd olsun ki bizlere zorluk yüklenmemiştir Rabbim paylaşım için razı olsun