Konu Başlığı: Öncelik ve Sonralık Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 09 Şubat 2011, 14:21:11 Öncelik-Sonralık Öncelik ve sonralık, olayları birbirinden ayırır. Hangi olayın hangisinden önce ve hangisinin de diğerinden sonra olduğunu ifade eder. Olayın kapsadığı süre, tamamen süre ile; öncelik-sonralık, olayın başı ve sonu ile alakalı bir husustur. Bir olaya göre önce olan, diğer bir olaya göre mutlaka sonradır. Öncelik daha çok geçmiş ile, sonralık ise daha çok gelecekle ilişkilendirilebilir. Fakat her öncelik, geçmiş; her sonralık da gelecektir hükmüne varılamaz Çünkü geçmişte de bir çok öncelik ve sonralıklar vardır. Tarihî vakaları tasnif ve tafsil ederken, ifadeye ulaşan öncelik ve sonralıklar, hep geçmişe mal olmuş terimlerdir. Öncelik ve sonralığın her biri, tek başına yarı kapalı yarı açık, ikisinin ayırdığı bir olayda ise tam olarak açık bir sürelendirmedir. Zamanın, varlığa önceliği, beraberliği tartışma konusudur. Fiziğin geldiği noktada zamanla varlık, beraberlik arz etmektedir. Newton'da zaman, ezelî ve ebedî maddeden bağımsız bir akıştır; madde daha sonra yaratılmıştır. Olaylar ve madde olmasa da zaman, akıp gitmektedir [223]. Böylece Newtoncu bir yaklaşımla zamanın varlığa önceliği görülmektedir. Belki de zaman, çok uzun bir süre varlıktan mücerret olarak akıp gitmiştir. Bu anlayışa göre, akıp giden zamanın belli bir noktasında varlığın zuhur etmiş olması gerekmektedir. Kant ise zamanın sonsuzdan beri sürüp gittiği kanaatindedir [224]. Bilimsel yaklaşımda tabiat kanunları, eşyanın yaratılışının sebebi değil, sonucudur. Bilim dalları da tabiat kanunlarının sonucudur [225]. Eski filozofların bir kısmı zamanın, maddeden soyut bir özünün var olduğunu kabul ederken, onun öncelik ve sonralıkla yok olamayacağını [226], her zaman var olacağını, olmayacak olanın, varlık veya olayın kendisi olacağını söylemeye çalışmışlardır. Halbuki zamanın özü yoktur. Onun mahiyeti, hareketin ölçüsü ve niceliği olmasıdır. Öncelik ve sonralık, hareketin özüyle alâkalıdır. Öncelik-sonralık bir arada bulunmaz; öncelik yok olur; arkasından sonralık gelir ve böylece zaman oluşmuş olur. İşte bu şekilde zaman da yenilenen bir yapıya ulaşır. Öncelik ve sonralığın olmadığı yerde zaman kavramı yoktur. Binaenaleyh öncelik ve sonralık, olma ve olmamaya göre, hareket de olma ve oluşmaya göredir. Bunlar olmadan zaman olmaz. Zaman, her an yeniden olan şeyle beraber vardır. Yenilenme yoksa, zaman da yoktur [227]. Esasen adına takdim tehir denilen şey de öncelik ve sonralıktır [228]Nitekim Planck döneminde büyük miktarlarda madde ve enerji, toptan ortaya çıkmak veya kaybolmakla aynı şekilde davranmış olabilir. Bu durumda zaman kavramının kendisinin hiçbir anlamı olmayabilir. Tam pratik amaçlar açısından Planck dönemi, evrenin kökeni sayılabilir [229]. Bu açıdan öncelik ve sonralığı değerlendirme şansı oldukça karmaşıktır. Zira söz konusu süreden öncesine gitmek ve o konuda söz söylemek, veriler ışığı altında kuramdan öteye gitmemektedir. Öncelik ve sonralık, zaman kavramının varlığa ve olaylara göre izlenebilen somut ifadeleridir. Pratik amaçlar açısından durum böyledir. Bilimsel açıdan 1970'lerde Penrosa ile Haw-king genel görelilik kuramına dayanarak evrenin zaman içinde bir başlangıcını kanıtlamışlardır. Zira genel görelilik kuramına göre, tüm fiziksel kuramlar evrenin yaratılışının başlangıcında işlememektedir [230]. Öncelik ve sonralık da, zaman kavramının fiziğe dayalı ifadelerindendir. Bu nedenle varlık ötesinde, evrenin oluşumundan önce bir öncelik ve sonralık aramak mümkün değildir. 1970'lerden sonra, atom altı fiziğinin bulgularıyla donanmış kozmoloji uzmanları, önceden kabul ettikleri faraziyeleri sorgulamaya koyulmuşlardır. Madde, neden var olmak zorundadır, ilk kuvarklar ve elektronlar nereden geliyor, şeklindeki sorular, atom altı fiziği, kozmolojinin sınırlarını ilk 0.00001 saniyeden daha erken zamanlara götürmüştür [231]. Buna göre evrenin başlangıcından "önce" diye bir ifade olamaz. Çünkü olayı meydana getirecek olan varlık yoktur ki olay meydana gelebilsin. Olay ve varlığın olmadığı yerde zaman kavramına ait öncelik ifadesi elbette yanlış olur. Nitekim Hawking de Augustine'in zaman kavramı konusunda, "Tanrının yarattığı evrenin bir özelliğidir, ondan önce zaman yoktur", ifadesini yerinde ve haklı bulmaktadır. Statik bir evren inanışında, böyle bir zamanın varlığını kabul etmek ancak metafiziğin kapsamına girer [232]. Bize göre, fiziğin böyle bir tespitte bulunması, gayb aleminin önceliğini, varlığın gayb alemine çıkıştan önce plan ve projesinin mevcut olduğunu[233]desteklemektedir. Filozoflardan bir kısmı tarafından zamanın yaşanan bir gerçeklik oluşunun kabul edildiği [234] değerlendirmeye, kozmik, sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve biyolojik zaman bağlamında katılmamak mümkün değildir. Ancak, zamanın kökeni hususunda, aynı şeyi söylemek bilimsel olarak teoriyi, teolojik olarak da itikadı ilgilendiren bir husustur. Zira zamanı, varlığın önüne koyarak, varlığın olmadığı yerde böyle bir realiteden bahsedilemez. İbn Sînâ, en-Necât'ında zamanın varlığı meselesi üzerinde dururken, hareketsiz, zamanın kavranılamayacağını belirttikten sonra, Ashâb-ı Kehfi buna örnek gösterir. Fakat eş-Şifâ'da onun, bu fikri benimsemediği söylenmektedir [235]. Bize göre bu yaklaşım zayıftır. Çünkü bir müellifin kesin kanaatini, sonra yazılan eser ortaya koymaktadır. en-Necât, eş-Şifâ'dan sonra yazılmıştır. Dolayısıyla İbn Sînâ'nın en-Necât'taki fikri esastır. Ayrıca Ashâb-ı Kehf'in fark edemediği öncelik ve sonralık değil, sürenin ölçümüdür. Yani onlar, zamanı fark etmişlerdir, ancak süreyi hesap edişleri muarızlarınınkinden farklıdır (Kehf, 12). Bu da zamanın, varlığın yapısına bağlı olarak, rölatif oluşunu vurgulayan en önemli delildir. Kelâmcıların bir kısmına göre, öncelik-sonralık zihin dışında varlığı olmayan şeylerdir. Dolayısıyla zihnin vehminden öte bir şey değildir. Aksi halde varlıktan önceki yokluğunda var olması gerekir ki bu, çelişkidir [236]. Bilimsel gelişmelerin bu konuda tam bir ittifakla tek ve değişmez bir olgu ortaya koyduğunu söylemek oldukça zor görünmektedir. Big-bang/büyük patlamadan önce olaylar olsa bile, daha sonraki olayları belirlemek için kullanılamazlar. Büyük patlamadan bu yana olup biten her şeyin bilindiği kabul edilse dahi, ondan önce olanların bilinmesine imkân yoktur. Hawking bu konudaki düşüncesini şöyle ifade etmektedir: "Büyük patlamadan önceki olayların, bizi ilgilendirdiği kadarıyla hiçbir sonucu yoktur. Bu nedenle evrenin bilimsel modelinde yer alamaz. Onları bilimsel modelin dışında tutarak, zaman, büyük patlama ile başlamıştır, demeliyiz" [237]. Böylece öncelik ve sonralığın büyük patlamadan sonra, yani zamanın başlangıcıyla söz konusu olduğu söylenmek istenmektedir. Çünkü olayların tasnif ve tanıtımını yapan öncelik ve sonralık, söz konusu patlama ile başlayan olaylar silsilesinin evrendeki somut ve gerçek bir sonucudur. Ancak büyük patlamayı destekleyen kozmik arka planda ısı ışınımı, enerji bulduklarında gerçek parçacığa dönüşebilen sanal parçacıklar, bunun daha ötesinde evrensel arka plandan bahsedilmesi [238], öncelik ve sonralığın büyük patlamadan önce başlayabileceğini ön görmektedir. Esasen Hawking'in bu noktadan uzak olduğu kesin olarak söylenemez. Çünkü o da büyük patlamadan önce, çok kısa bir zamanın geçtiğini, fakat bilimsel verilerin bunları açıklayacak netlikte ve yeterlilikte olmadığını kabul ettiği, buradaki fikirlerinin satır aralarından sezilmektedir. Fakat burada olanların pek netlik kazanmaması, ilmî disiplin anlayışı gibi bazı sebeplerle zamanı big-bang'tan başlatmayı uygun görmüş olabileceği düşünülebilir. Aristo'nun, madde olmadığı yerde zamanın olmadığı [239] şeklindeki kanaati, bilimin zamanı, dolayısıyla öncelik ve sonralığı temellendirdiği, varlığın ilk anları olarak yorumlanabilir. Çünkü madde, hülasa ve esas demektir. Esasın bulunduğu yerde, zamanın varlığının kabul edilmesi, zamanın ilk yaratılışla başladığının mantıkî temelini oluşturmaktadır. Zamanda öncelik ve sonralık, zamansal varlık açısındandır. Bir şeyin zamanda oluşu, böylece nispeti kabul eden bir ilintidir [240]. Heidegger, zamanın açılımında öncelik ve sonralığın dışında sözü edilen şimdiyi, keyfilik olarak değerlendirir. Ona göre şimdi, esasen kendinden sonrakine göre önce, kendinden öncekine göre sonradır [241]. Olaylar, sebebiyet ilintisiyle değerlendirilirse, bir olay, sebep olduğu olaydan kesinlikle öncedir. Olayın vukuu, sebep sonuç yaklaşımıyla değerlendirilirse, Heidegger'in dediği gibi, şimdiki zaman diye bir şey kalmaz. "Zaman, olayların sıralanmasından doğar" [242]; şeklindeki yaklaşımda ise sözü edilen sıralama, öncelik ve sonralığı taşımaktadır. An-zaman münasebeti konusunda Aristo, geçmiş ile geleceği birbirinden ayıran şimdiki an'dan bahsetmektedir. Ancak ona göre de şimdiki "an", zamanın bir bağıdır, yoksa zaman değildir [243]. Aristo'nun bu yaklaşımında, geçmiş, önceliği, gelecek ise sonralığı karşılamaktadır. Hareketsiz, zamanın fark edilemeyeceğini söyleyen İbn Sînâ, zamanı tarif ederken, "öncesi ve sonrası olan hareketin miktarı' ifadesiyle, hareketle, önceyi ve sonrayı birbirinden ayırmanın mümkün olmadığını vurgulamaktadır [244]. Şu halde öncesi ve sonrası olmayan hareketlerin, zamanın miktarını ölçemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu açıdan evrenin, bilimsel anlamdaki oluşum döneminde büyük patlamanın başlangıç kabul edilmesi önemlidir. Geçmişi, seçilmiş anı; geleceği de kavramsal beklenti olarak "şimdi"ye getiren "şimdi", içinde bir girişim olarak algılayanlara göre, olup bitenin açıklanmasının odağı olarak geçmişten sentezlenmiş bir şimdiye doğru kaymadır. Bu kayma, doğru yönde atılmış bir adım olarak görülmektedir. Bu görüşün sahipleri, pratik amaçlar açısından Kant'ı eleştirmektedir. Görüldüğü üzere, pratik olmasa da ciddi bir sentezleme olayıyla Kant’ın şimdiyi esas kabul etme yönü, yaşanılan an'ın, şimdi olduğu görüşüdür. Numaralanabilir bir önce ve sonra, ardışıklığı sergileyen bir olaylar zincirinin algılanışı, birbirinden ayrı, geçmiş ve gelecek yönlerini içeren kurulmuş bir şimdinin eylemidir [245]. Şu halde olaylar veya hareket yönünden öncelik ve sonralık esas iken, aynı şeyin algılanabilir bir sentezlemeden geçerek zihinde; şimdi-geçmiş-gelecek şeklinde deneyimlendiği görülmektedir. Heidegger için zaman, "yaratıcı hemendeliğe" sahiptir. O, geleceğe öncelik vererek geleceği, beklentilerimiz ve tasarılarımız, geçmişi de anılarımız diye nitelemektedir. Bütün bunlar, geçmiş, gelecek ve bugünün yerini alır [246]. Görüldüğü gibi Heideggere göre dasein/insan açısından, gelecek önemlidir. Çünkü daseinin projeleri ve planları, ancak geleceğe öncelik vermekle gerçekçilik kazanmaktadır. Zamanı gerçek değil de, mücerret bir hayal olarak değerlendiren İbn Teymiyye, varlıkta ona denk ve benzer bir varlığın olmadığını, İlliyet ve zat bakımından ondan önce bir varlığın bulunmadığını, öncelik ve sonralığın zamana ait olduğunu ifade etmektedir. O, açıklamasını şu örneklemelerle sürdürmekte ve şöyle demektedir: Birin, ikiye önceliğiyle mutlak birlik kastediliyorsa bu zihindeki bir olaydır, hariçte böyle bir şey yoktur. Zihin, mutlak biri, mutlak ikiden önce düşünür. Bu ise zihinde tasavvur edilen bir zaman önceliğidir. İbn Teymiyye'ye göre mekânın önceliği de zamana ait önceliktir. Mescide gelme hususunda, imamın cemaate önceliği, erdemli kişilerin, konum itibariyle kendilerine göre daha aşağı olanlardan önce gelmeleri, bunlardan bir kaçıdır [247]. Feleğin hareketinden önce zaman ölçüsünün ve ölçümünün olmadığını düşünenlere göre [248] zamanın varlığı ile ölçüsü ve ölçümü bir birine öncelikli olan hususlar olduğu sezilmektedir. Ahlâkın pratik yönünde, önce fert, sonra aile ve cemiyetin gelmesi de [249] planlama cihetinden önceliğin ve pozitif sonuca ulaşmada önceye almanın, ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. İbn Sînâ da önce ve sonraya sahip olan şeyin, zamanda olduğu kanaatindedir. Ona göre, "Öz veya cevher, zamanda olmayabilir" [250]. Öncelik ve sonralığın, zaman olduğu hususunda İbn Sînâ ile İbn Teymiyye ittifak halindedir. Ancak İbn Teymiyye (1263/1328) öncelik ve sonraliğı zihne, İbn Sînâ ise harekete yahut olaya nispet etmektedir. İbn Sînâ'nın "öz veya cevher zamanda olmayabilir" [251]; şeklindeki düşüncesi, öze ve cevhere yüklenecek anlama bağlıdır. Eğer cevher ve öz, metafizik boyutta mümkün bir varlık ise, söz konusu kozmolojik zamanın bir özelliği olan öncelik ve sonralıkta değildir, anlamında bir mana çıkarılabilir. Dolayısıyla "zamanda değildir" ifadesi, kozmolojik sisteme ait bir değerlendirme olmuş olur. Eğer cevher ve öz, başlı başına kendiliğinden varolan, varolması için başka bir şeye ihtiyaç duymayan "asıl varlık" [252] şeklinde anlaşılırsa, o zaman "zamanda değildir" ifadesi cevherin ve özün zamanla hiçbir ilgisinin bulunmadığını ifade eder. Çünkü mümkün olanın, etkileyene olan ihtiyacı, mümkün olmak içindir; sonradan oluş için değildir. Zira sonradan oluş, varoluşla ilgili bir nitelik olup, hiyerarşik olarak varoluştan sonra gelir. Varoluş ise yaratma sonrasıdır. Yaratmada eserin yaratıcıya ihtiyacı sonrasıdır. Eserin ihtiyacı ise sebebinden, sebebin parçasından ve şartından sonra gelir. Alemin illeti, malul olan âlemden; hadisin, hadis olan hükmü, hadisten önce gelir [253]. Bu sorgulama, varlığın varlık dünyasına çıkış aşamasını, bize göre öncelik-sonralık açısından ifade etmektedir. Ancak, böyle bir öncelik ve sonralığı, somut manada müşahede ettiğimiz olaylardaki öncelik ve sonralığa benzeterek anlamamız da oldukça zor görünmektedir. Sebepler ve sonuçlar da öncelik ve sonralığı taşıyan kavramlardır. Çünkü bütün sonuçlar, sebepler üzerine gerçekleşir. Hep aynı sebepler ve aynı sonuçlarla devam eden süresiz bir düzen [254] bunu anlatmaktadır. Heidegger'in dediği gibi varlığın anlamını sorgulayan dasein/insan, bunun farkındadır. Her olay, bir önce-sonra sırası içinde gözlemleniyorsa, hiçbir olay kendi açıklamasını kendi içinde taşımıyor, her biri zaman bakımından kendinden önce gelen ve kendi şimdisinin dışında bulunan bir başka olaydan kaynaklanıyor, demektir. Sonra gelen, önce gelenle açıklanmaktadır. Geçmişin ününü alan şimdi, bir geçmiş tarafından hazırlanmıştır. Öyleyse her şey bir başlangıç, bir ilk nedenle açıklanmalıdır. Leibniz'in dediği gibi "gelecek, geçmişte okunmalıdır". Ötesine geçilemeyecek nihai bir geçmiş varsa, bu geçmiş bütün geleceği içeriyor olmalıdır. Kant'a göre, etkili olan neden, doğrusal zamana bağlıdır. Fenomenler (İbn Sînâ'daki öz, cevher) dünyasındaki ardışık, determinizmin bir geçerlemesidir. İşte bunun için nedensel ardışıklık ile zamansal ardışıklık özdeş olarak açıklanmıştır [255]. Diğer taraftan zaman, saniyelerin ardışık dizilmesi şeklinde de açıklanmıştır. Öncelik ve sonralık, nedensellik sıralamasını oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu bağlamda nedensellik, zamandır, denilebilir. Ancak bu, bir fizik yasası değil bir ilkedir. İlkeler, fizik yasalarının bir sonucudur. Pozitif felsefe de, böyle bir bilim yasasının sonucudur. Nedensellik, zaman söz konusu olduğunda işlerlik kazanır. Böylece insan, önce doğar, sonra ölür ve zamanın ileri aktığına inanır. Bu inanç doğrultusunda zaman, hep yarına doğru akmaktadır [256]. Bu gösteriyor ki insan, nedenselliğe şartlanmıştır. Çünkü zaman ve yer çekimi, ikisi de tek yanlı kuvvetler olduğundan, olaylar hakkındaki beklenti önce taşın atılıp sonra camın kırılması şeklindedir. Taşın atılması neden, camın kırılması sonuçtur. Zig-zag Group bunun bir fizik yasası değil, bir ilke olduğunu iddia etmekte ve şöyle demektedir: Nedensellik, ters yüz edilip, zaman tersine çalışabilir. Önce cam kırılır, sonra taş atılır. Buna şaşırmamak gerekir. Çünkü bilim için geçmiş ile gelecek özdeştir [257]. Olayların böyle cereyan etmesi ile varlık ve hareketler tersine çalışma sürecini yaşayacağı için, mevcut kozmik, biyolojik, sosyolojik ve psikolojik olayların sonu, başlangıca; sonralığı, önceliğe dönüşmüş olurdu. Zaman sözü edilen olayların tamamında bu şekilde işlemesi durumunda, varlığın ve zamanı algılayıp fark edecek olan insanın, bu tabiatıyla sorunlarına çözüm üretmesi beklenemezdi. Hayat sahnesinde, varlığın yaratılış stratejisine ters bir ortam görülürdü. Dolayısıyla yaratılış stratejisini dikkate alan İlâhî mesajın emir ve yasaklarının stratejisi bozulurdu. [258] [223] Sürüş, s. 64-65 [224] Hawking, s. 20. [225] Merdin, s. 67-68. [226] el-Cürcânî, Şerhu'l-Mevâkıf, II, 64-65. [227] İbn Sina, eş-Şifâ' el-İlâhiyyât, I, 74, 174. [228] er-Râzî, el-Metâlibu'l-'Aliyye mine'l-'İlmi'l-İlâhiyye, IV, 198-201. [229] Planck dönemi: Max Planck'a atfen evrenin bir çok özelliğinin ilk 10'48 saniyelik sürede oluştuğu kabul edilir. Max Planck kuantum teorisinin kurucularındandır. Kuantuma göre atom altı düzeyde doğanın yapısal bir bulanıklığı bu sürede oluşmuştur; bkz. Lightman, s. 135. [230] Hawking, s. 63. [231] Lightman, s. 129. [232] Hawking, s. 20; [233] Erzurumlu İbrahim Hakkı, Ma'rifet Nâme, nşr. Yusuf Ziya Kırîmî, Matba'a-i Ahmed Kâmil, İstanbul, 1330, s. 542. [234] Sarıkavak, s. 55. [235] Atay.s. 75. [236] el-Cürcânî, Şerhu'l-Mevâkıf, II, 62-63. [237] Hawking,s. 21,59. [238] Davies, s. 38-46. [239] Hançerlioğlu, VII, 356. [240] er-Râzî, İslâm İnancının Ana Konuları, S. 33. [241] Heidegger, Martin, "Zaman Kavramı", trc. Doğan Şahiner, Cogito, sayı: 11, Yapı KrediYay.,1997,s. 31. [242] Ülken, Varlık ve Oluş, s. 404. [243] Aristoteles, s. 183-185. [244] İbn Sînâ, en-Necât, S. 116. [245] Sherover, C. M, "Zaman ve Etik Ahlâk Nasıl Mümkündür", trc. Doğan Şahiner,Cogito, sayı: 11, Yapı Kredi Yay., 1997, s. 171-173. [246] Mays, s. 70. [247] İbn Teymiyye, s. 171-172. [248] en-Nîsâbûrî, XXVI, 92-94. [249] Erdem, s. 34. [250] İbn Sînâ, en-Necât, s. 118. [251] İbn Sînâ, a.g.e.,s. 118. [252] Dağ, "İslâm Felsefesinde Aristocu Zaman Görüşü", s. 107, 111. [253] er-Razî, el-Metâlibu'l-'Aliyye mine'l-'İlmi'l-İlâhiyye, IV, 29-31, 190; İslâm inancının Ana Konuları, s. 32. [254] İbn Rüşd, Felsefe-Din İlişkileri, s. 291-292, 330-333. [255] Sherover, s. 168-170. [256] Zig-Zağ Group, Zamanın Gezmenleri, haz. Kerem Yücel, İstanbul, ts. s 377-379. [257] Zig-Zağ Group, s. 385-389. [258] Dr. Faiz Kalın, Kur’an’da Zaman Kavramı, Rağbet Yayınları: 62-71. Konu Başlığı: Ynt: Öncelik ve Sonralık Gönderen: Mehmed. üzerinde 26 Ocak 2019, 19:01:56 Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Öncelik ve Sonralık Gönderen: Ceren üzerinde 26 Ocak 2019, 20:57:41 Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ..
Konu Başlığı: Ynt: Öncelik ve Sonralık Gönderen: Sevgi. üzerinde 27 Ocak 2019, 02:33:45 Aleyküm Selam. Bilgiler için Allah razı olsun
|