Konu Başlığı: Nisa Suresinin Mensuh Ayetleri Gönderen: müzzemmil üzerinde 16 Eylül 2011, 18:48:27 Medine'de İnen Nisa Suresinin Mensûh Ayetleri 29- “Ana ve baba ile yakın hısımların bıraktıklarından erkeklere, ana ve baba ile yakın hısımların bıraktıklarından kadınlara, -azından da olsa çoğundan da- hisse olarak (bu) farz kılındı. » [188] “Miras taksim olunurken (mirasçı olmayan) hısımlar, yetimler, yoksullarda hazır bulunursa, kendilerini ondan rızıklandırın, onlara güzel sözler de söyleyin» [189]Tefsircilerin haber verdiklerine göre, Ensardan Sabitin oğlu Evs vefat edince Kehe adında bir karısı, üç kızı kaldı. Fakat ölenin amcaoğlu olan iki zat ki, adları Süveyd te Arefceydi. Bunlar, ölenin bütün mallarını almışlar, ne kadına ve ne de, çocuklara hiç bir şey vermemişlerdi. Çünkü cahiliyette kadına ve çocuklara mirastan bir şey verilmezdi, isterse çocuklar erkek olsun, yine verilmezdi. Ancak büyüklerden harp eden, ganimet alan, ata binenlere mirastan verilirdi. Kehe Resülüllâha gelip, şu şikâyette bulundu : - Ya Resülüllâh, kocam Evs vefat etti, bana üç kız çocuk bıraktı onlara yedirecek bir şeyim yok. Halbuki babaları Evs, iyi bir mal da bıraktı. Ama bu malları, Evsin amcası oğulları zabtettî, ne bana ve ne de çocuklara bir şey vermediler, kup kuru bir hücrede kaldım. Peygamber Efendimiz o iki kişiyi çağırıp sorunca onlar da, - Ya Resülüllâh, o kadının çocukları ata binemez, ganimet taşıyamaz, düşmanla savaşamazlar, diyerek cahiliyetten kalma usul gereğince ellerindeki malları iade etmek istememişlerdi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz onlara şöyle buyurmuştu ; - Bu hususta Allah'ın bir emri gelinciye kadar şimdilik gidin. Bu olaydan sonradır ki, mealleri üstte yazılan ayetler (Nisa : 7, 8) indi. Ancak şu var ki bu ayetlerde, varislerden kime ne mikdar hissenin verileceği beyan buyurulmamıştı. Daha sonra gelen ve meali altta yazılan Miras ayetleriyle bu ayetler nesholmuş, hangi varisin ne kadar hisse alacağı beyan buyurulmuştur. Bu hususta Hz. Cabir (r.d.) şöyle der : “- Resülüllâh ile Ebubekir, Beni Selemede geziyorlardı, hastayken beni ziyarete geldiler, aklım gitmiş olarak beni buldular. Resülüllâh su istedi ve abdest aldığı sudan üzerime serpti, ayıldım. Sonra Resülüllâha, malım hakkında ne gibi hareket edeyim, dedim. Ondan sonra (meali altta yazılı ve) -Yûsîkümullâh- diye başlayan (miras) Ayeti nazil oldu» Bu Hadîsi Buharı, İbrahim Bini Musâdan, o da, Hişamdan rivayet etmiştir. Müslim ise bunu, Muhammed Bini Hatem ile Sabahtan, onlar da, İbni Cüreycden rivayet etmişlerdir. [190] “Allâhu Taâlâ, size tavsiye (emr) eder(ki) evlatlarınız hakkında erkeğe, iki dişinin payı mikdarıdır. Fakat onlar, ikiden fazla dişiler ise, ölünün bıraktığının üçte ikisi onlarındır. (Dişi evlat) bir tek ise, o zaman, (terikenin) yarısı onundur. (ölenin) çocuğu varsa, ana ve babadan her birine terikenin altıda biri (verilir) ölenin çocuğu yoksa da, ona ana ve babası mirasçı olduysa, üçte biri anasınındır. (geri kalanı babanın) Ölenin kardeşleri varsa,o vakit altıda biri anasınındır. (kalan babanındır. Ama bu taksim) ölünün vasiyetinin yerine getirilmesinden, borcunun ödenmesinden sonra (kalan için) dır. Size babalarınızdan ve oğullarınızdan hangisinin size daha yakın olduğunu bilmezsiniz, (bu hükümler) Allah'tan birer farızedir. Şüphesiz ki Allah hakkiyle bilicidir, tek hüküm ve hikmet sahibidir.» [191] Görüldüğü üzere, bu Miras Ayetinin getirdiği hükümler, her varisin hissesini tesbit etmek suretiyle, yukarda mealleri yazılmış olan (Nisa 7, 8) ayet hükümlerin neshetmiş bulunmaktadırlar. Bir kısım tefsirciler, meali yazılan (Nisa 8) ayetin neshedilmediğine, Esasen bu hükümlerin mecburî olmadığına kanîdirler. [192] Bu konuda Abdullah İbni Abbas (r.d.) şöyle der : İnsanlar (Nisa 8. ayete işaretle) bu ayetin neshedilmiş olduğunu söylerler. Vallahi öyle değildir. Ancak insanlar, bu ayetin tavsiyelerine böylece ihanet etmişlerdir. Halbu ki gerekli olan, şu iki hareketten birisini yapmaktır. Kendisine mirastan mal kalan kimse, hazır buluna nakraba, yetim ve yoksullara bâzı şeyler verir. Kendine mal kalmayan kimse ise onlara, münasip bir dille “size verecek bir şeye sahip olamadım» der. [193] 30- “Arkalarında aciz ve küçük evlatlar bıraktıkları takdirde, onlara karşı (ne olacaklar? diye) endişe edenler (onların himayesi için tedbir almamaktan dolayı) Allâh'dan korksunlar, doğruyu söylesinler» [194] Meali yazılan bu ayet, aciz ve küçükler hakkında alınacak tedbirin takdirini, onların zarara uğramasından korkan kimselere bırakıyor, başka bir yol göstermiyordu. Mealini altta yazdığımız ayet ise, bir uzlaşma yolu göstererek, üstte meali yazılan ayeti kerimenin hükmünü nesih yoluyla genişletmiştir. [195] “Kim vasiyet edenin haksızlığa meylinden, yahut günaha gireceğinden korkarak (ilgililerin) aralarını sulhederse, ona günah yoktur. Şüphesiz Allah mağfiret edici, bihakkın esirgeyicidir.» [196] 31- “O kimseler ki yetim mallarını zulümle yerler, ancak karınlarının dolusu ateş yemiş olurlar. Onlar, alevli ateşe gireceklerdir.» [197] Bu ayeti Kerime inince Müslümanlar, yetimlerin mallarını kendi mallarından ayırmışlarsa da yetimler, yine de zarar görmüşlerdi. [198] Mukatil Bini Hayyan der ki, - Gatfandan Mırsat Bini Zeyd, kardeşinin veliliğini yaptığı yetim çocuğunun malını yemişti. Bunun üzerine meali yazılı Nisa Sûresinin 10. ayeti indi. [199] Gerek Nisa Sûresinin 10. Ayeti ve gerekse İsra Sûresinin meali Kerimi. “Yetimin, erginlik çağına gelinciye kadar, malına yaklaşmayın. Meğer ki bu (yaklaşma) en iyi bir suretle ola.» Olan Ayeti Kerimeleri karşısında müslümanlar, yetim mallarından ziyadesiyle kaçınır olmuşlardı. Mallarını yetimlerin mallarından ayırmışlar, hatta yetimler için ayrıca yemek pişirmeye başlamışlardı. Yetimler için hazırlanan yemeklerin artanlarını ise döküp heder ediyorlardı. [200] Bakara Sûresinin altta meali yazılı ayeti inince, yetimlere ait diğer hükümler, nesh yoluyla kaldırılarak hafifletilmiş ve bundan sonradır ki müslümanlar, yetimlerle kardeşleri gibi oturup yemeye başlamışlar, mallarını da kendi mallarıyla birleştirmişlerdir. “Bir de sana yetimlerden soruyorlar. De ki onları yararlı bir hale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız, onlar sizin (din) kardeşlerinizdir. Allah (onların) iyiliğine çalışanlarla, fesat yapanları bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi muhakkak zahmete sokardı. Şüphesiz Allah, mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.» [201] 32- “Kadınlarınızdan fuhşu irtikâbedenlere karşı, içinizden dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, ölüncüye yahut Allah onlara bir yol açıncıya kadar onları evlerde tutun.» [202] “Sizden fuhşu itikâbedenlerin her ikisine de (hakaret edici şekilde) eziyet edin. Eğer tevbe edip uslanırlarsa, artık onlardan vaz geçin. Çünkü Allah, tevbeleri en çok kabul eden, en çok esirgeyendir.» [203] Kur'anın 24 yerinde geçen “fuhuş» kelimesi lugatta, çirkin iş veya meşru olan sınırı geçmek anlamındadır. Bu iki ayet meallerindeki “fuhuş» zina demektir. Bu durumdan anlaşıldığına göre, İslâmiyetin ilk zamanlarında, yalnız zina ettiği dört şahitle sabit olan evli kadınlara ceza verilirdi. Çünkü bu ayette, zina eden erkek hakkında bir işaret yoktu. İkinci ayet (Nisa 16) mealinden de şunu anlıyoruz ki, zina eden her çifte eziyet edilmesi emredilnıektedir. Bu eziyetin hakaretli sözlerle veya kendilerine ayakkabılar atmakla yapıldığı Hz. Abbas (r.d.) tan rivayet edilmiştir. Çok çeşit cezaların çok ehven olduğu görülse bile, haddi zatında bunun çok ağır olduğu muhakkatır. Zira bir cemiyet içinde, onun fertlerinden birisi eğer, oturacak bir meclis bulamaz veya gördüğü herkesten hakaret işitirse, o kimse için bu çeşit ceza, ölümle bir demektri, meğer ki tevbe ederler. Bununla beraber, ikinci ayet mealinde emredilen bu cezanın, livatada bulunanlar için indiği rivayeti de vardır. [204] Bu vesile ile, livata hakkındaki ceza şekillerinden de bahsetmek isteriz. Livatada bulunanlara verilecek cezalar, müçte-hitlerin görüşlerine göre değişmektedir. İmam Malik, tmam Ahmed ve İmam Şafiîye göre, livatada bulunan her iki erkeği de katletmek lazımdır. Ancak bu öldürmenin şekli üzerinde ayrı ayrı görüşlere sahiptirler. İmam Ahmed, taş atmak suretiyle recmedilerek, Malikiler, yüksek bir yerden başaşağı yere atarak öldürme içtihadındadırlar. Hanefi imamları, livatanın çok şeni bir suç olduğunu kabul etmekte, ancak öldürülmeleri cihetine gitmemektedirler. Bununla beraber tâzir cezalarından en ağırının, değnekle tatbik edilmesine taraftardırlar. [205] Yine Hanefilere göre, livatayı adet haline getirenlerin, siyaseten öldürülmeleri de caizdir. [206] Mealleri yukarda yazılı ayetlerden (Nisa 15) ayetin, hükmü altta yazılı (Nur 2) ayetle neshedildiği görüşünde ihtilaf yoktur. Ancak (Nisa 16) ayetindeki cezanın livata için indiğine kail olanlar, bunun neshedilmediği inancındadırlar. Ama bunun dışında kalan diğerleri, Nisa sûresinin 15 ve 16. ayetlerinin her ikisinin de, Nur Sûresinin ikinci ayetiyle hükümden kalktığına kanidirler. “Zina eden kadınla, zina eden erkekler her birisine, yüzer değnek vurun. Eğer Allah'a ve Ahiret gününe inanıyorsanız, bunlara (karşı) acıma duygunuz sizi tutmasın. Mu'minlerden bir taife de, tatbik edilen (bu) azaba şahid olsun». [207] Ubade Bini Sarnit (r.d.) bu ayetin inişine dair şunu rivayet etmiştir : Allah'ın Resulüne Vahy gelince, mübarek yüzü değişir, sıkıntılı bir hal alırdı. Bir günü onun çehresi yine değişmiş ve ayni hale girmişti. Sonra bu ağırlık onun üzerinden kalktığında dedi ki : “- Benden alın, benden alın. Zina eden kadınlara Allah yolu açtı. Bekâr erkeklerle bakire kadınlara (zina edenlere) yüzer değnek, bir yıl da sürgün. Dul erkek ile dul kadınlara (zina edenlere) yüzer değnek ve recim.» Bu hadîsi Müslim, Ebudavud ve Tirmizi de kaydederler. [208] Gerçi Peygamber Efendimiz, zina eden dullara, hem yüzer değnek, hem de recm cezasının verileceğini beyan buyurmuşlarsa da, uygulamalarda, yalnız recmi tatbik etmişler, yüz değenek cezadan vaz geçmişlerdir. Bununla beraber Hz. Ali (r.d.) zina eden Şuraha adındaki bir kadına, Çarşanba günü yüz değenek vurmuş, Cuma günü ise, onu recmettirmiştir. Sonra bu katmerli cezayı uygulamasının sebebini şöyle açıklar : - Ben onu, Allah'ın kitabına uyarak yüz değnek vurmakla, Resülüllâh'ın sünnetine uyarak recmetmekle cezalandırdım. Ebu Hanife, İmam Mâlik ve İmam Şafiî, recmin uygulamasına, başka bir cezanın ilavesi aleyhindedirler. Yalnız İmam Ahmed, her iki cezanında uygulanmasının gerektiği içtihadındadır. [209] [188] Nisa: 4/7. [189] Nisa: 4/8. [190] Esbabı nüzul : S. 83 [191] Nisa: 4/II. [192] Ennasih vel mensûh : S. 31-32 [193] Buharinin «kitabul vasaya» bölümü [194] Nisa: 4/9. [195] Ennasih vel mensûh : S. 32 [196] Bakara: 2/182. [197] Nisa: 4/10. [198] Ennasih vel mensûh S. 32, 33 [199] Esbabun-nüzül S. 83 [200] Tibyan Tf. C. 1, S. 112 [201] Bakara: 2/220. [202] Nisa: 4/15. [203] Nisa: 4/16. [204] İbni Kesir Tef. C. 1, S. 462 [205] Tef. Ayatul Ahkâm C. 2, S. 41, 42 [206] İstılahat Fıkhıye Kamusu : C. 3, Madde 887 [207] Nur: 24/2. [208] Tf. İbni Kesir C. 1, S. 4.62 [209] Tf. İbni Kesir-C. 3, S. 261 Ahmet Gürkan, Kur’an’ın Nasih Ve Mensuh Ayetleri, Yeni İlahiyat Kitabevi, Ankara, 1980: 69-75. Konu Başlığı: Ynt: Nisa Suresinin Mensuh Ayetleri Gönderen: Ceren üzerinde 15 Aralık 2017, 16:20:52 Esselamu aleykum.rabbim bizleri bu ayetler ışığında kur anın rehberliğinde yaşayan kullardan eylesin inşallah. ..
Konu Başlığı: Ynt: Nisa Suresinin Mensuh Ayetleri Gönderen: Mehmed. üzerinde 16 Aralık 2017, 16:01:55 Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri Kur an a göre yaşayan kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Nisa Suresinin Mensuh Ayetleri Gönderen: Sevgi. üzerinde 16 Aralık 2017, 16:20:48 Ve aleykümüsselam kimseye haksızlık etmeyelim kimsenin malında gözümüz olmasın inşaAllah
|