> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Nimetlerin Elden Çıkması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Nimetlerin Elden Çıkması  (Okunma Sayısı 1209 defa)
19 Eylül 2011, 23:15:32
müzzemmil

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 374


« : 19 Eylül 2011, 23:15:32 »



8. Nimetlerin Elden Çıkması

Nankör bireylerin, toplumların veya ülkelerin sahip oldukları nimetlerin ellerinden alındığına dair Kur'ân'da birçok malumat vardır. Gerek maddî ve gerekse manevî nimetlerin kıymetini, değerini idrak edip şükretmeye ya­naşmayanların, bu nimetlerden mahrum edilmesi, nankörce davranışları­nın bir neticesidir.
Anahtarlarını dahi güçlü kuvvetli bir topluluğun zor taşıyacağı hazine­leri oîan Karun'un, bireysel anlamda ceza görmesi ve servetinin elinden alı­narak yerin dibine geçirilmesini buna misal verebiliriz (bkz. Kasas, 28/81).
Yine kendisine iki üzüm bağı verilen ve her iki tarafı hurmalıklarla do­natılan, aralarında ekinler bitirilen ve ırmaklar fışkırtılan, ürünleri bol bol olan, belki de tasviri bile insanı cezbeden nimetlerin ihsan edildiği kişiyi de bu konuda zikredebiliriz. Kur'ân'm tasvir ettiği böyle bir bahçeye sahip olan bu zat, servet ve çevresindeki İnsan topluluğunun çokluğuna güvene­rek nankörce bir tavır sergilemiş ve mağrur bir eda ile, bu nimetlerin yok olacağına ihtimal vermemişti. Hatta daha da ileri giderek kıyametin kopacağını bile İmkan dahilinde görmemişti (bkz. Kehf, 18/32-36). Mal ve evlat yönünden kendisini üstün gören bu şahıs bahçesine girdiğinde "Maşallah! Kuvvet yalnız Allah'ındır" (Kehf, 18/39) demeye bile tenezzül etmemişti. Neticede Allah'ın emriyle bağı kuşatılıp yok edildi. Bağına yaptığı masrafla­rını karşılayacak ürün bile alamadı. Bağın çardakları yere çöktü, pişmanlık, artık kâr etmedi (bkz. Kehf, 18/42).
Vaktiyle babaları tarafından fakirlere ayrılmakta olan payı vermek iste­meyen bahçe sahipleri: "Aman, bugün orada hiçbir yoksul yanımıza sokul­masın!" şeklinde fısıldanarak sabahın erken saatlerinde bahçelerindeki ürünleri toplamaya gitmişlerdi. Yaptıkları plânlarını hiçbir kimsenin duy­masını istemiyorlardı. Fakat AHah tarafından gönderilen kuşatıcı bir âfet, bahçeyi sarıverdi de bahçe kapkara kesildi. Böylece plânlan boşa çıkarıldı. Bahçelerinin ürünlerinden az bir kısmını yoksullara vermemek için kur­dukları tuzak başlarına geri çevriliverdi. Nankörlüklerinin cezasını ve Allah için infaktan kaçınmanın vebalini, bahçelerindeki mahsullerin yanıp kül olmasıyla ödediler. Böylece nimet ellerinden çıkmış oldu (geniş biigi için bkz. Kalem, 68/17-28).
Yukarıda zikrettiğimiz misalleri, bugün ve gelecekte vuku bulacak olay­larla ilişkilendirebiliriz. Kur'ân, bu kıssaları ibret ve ders alınsın diye anla­tıp durmaktadır. Zİra ürünlerinin öşürünü (toprak ürünlerinden alman ondabir oranındaki vergi), sahip olduğu her türlü servetinin zekatım, sada­kasını vermeyen, kısacası fakir ve yoksullara yardım etmeyi bir görev say­mayıp yük kabul edenlere, bu anlatılan örneklerde büyük ibretler vardır.
Zaman zaman hububat tarlalarının, bağ-bahçelerin tam ürün verme ve hasat dönemlerinde dolu, don, sel, aşın sıcak gibi tabiî âfetlerle yok olup gittiğini görmekteyiz. Bu anlamda sızlanmalara, şikayetlere ve karamsarlık­lara şahit okıruz. Ama işin arka planını pek düşünmeyiz. Fakirlerin hakkı olan zekatı, sadakayı, hububat vs. nin öşürünü verip vermediğimiz husu­sunda kendi kendimizi sorgulamayız. Göksel ve yersel âfetlerle tarım ürün­lerinin zarar görmesini veya yok olmasının perde arkasını Kur'ân'm sundu­ğu mesajlar altında görmeye çalışmayız. Halbuki Allah, hiçbir topluluğa ve bireye durup dururken zulmetmez ve elindeki nimeti çekip almaz. Nitekim Kur'ân, nimetlere şükredilmesi halinde Allah'ın azap etmeyeceğini haber vermektedir: "Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap et­sin! Allah şükre karşılık veren ve herşeyi bilendir."[468]
Allah'ın verdiği mala karşı şükretmek ancak, her türlü servetin zekâtını, sadakasını vermek ve Allah yolunda infak etmekle olur. Allah Teâlâ, insan­lara bahşettiği nimet, saadet ve refahı, iyi, kötü herhangi bir durum ve has­leti, onlar, kendi beniikierini değeştirmedikçe, değiştirmez. Nitekim şu âyette bu açıkça belirtilmeketedir: " ...Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştİrinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez..."[469] Elmah'lının belirttiğine göre, kavimler bir süre için iradelerinde serbestirler ve sorum­lulukları iradelerine göredir. Şimdiye kadar hep böyle olmuş, bundan son­ra da böyle olacaktır.[470]
Allah, bir millete başkalarına nazaran üstünlükler ve bazı nimetler ver­diğinde o millet, şımanr ve ahlakını bozar da o nimete liyakatini kaybeder­se, nimeti onların elinden alır. Millet kendi üstün meziyetlerini bozmadığı müddetçe, Allah verdiği nimeti onların elinden almaz.[471]
Merhum Hasan Basri Çantay, bu âyeti şöyle tercüme etmiştir: "Bir kavim, özlerindeki güze! hal ve ahlâkı değiştirip bozuncaya kadar, Aliah şüphesiz ki onun halini değiştirip bozmaz."[472]
Demek ki, ahlakî dejenerasyon, nimetin elden çıkmasına vesiîe olmak­tadır. Bir toplumda kötülük yaygınlaşır, ahlak bozulur ve şer hakim olursa, o toplumun elinde buiunan nimetler şu veya bu şekilde elden çıkabilir.
Her toplum ve milletin uğradığı sıkıntı ve cezaya yine kendilerinin se­bep oldğunu Kur'ân-ı Kerim Özellikle belirtmektedir. Bedir savaşında mağ­lup olan müşriklerin durumu ve uğradığı cezaları Kur'ân şöyle haber ver­mektedir:
"işte bu, ellerinizle yaptığınız yüzündendir, yoksa Allah kullara zulme-dici değildir. (Bunların gidişatı) tıpkı Firavunun ailesi ve onlardan önceki­lerin gidişatı gibidir. (Onlar da) Allah'ın âyetlerini inkar etmişlerdi de Allah onları, günahları sebebiyle yakalamıştı. Aüah güçlüdür. O'nun cezası şid­detlidir. Bu da, bir millet kendilerinde bulunanı (güzel ahlak ve meziyetle­ri) değiştİrinceye kadar Allah'ın onlara verdiği nimeti değiştirmeyeceğin­den dolayıdır. Gerçekten Allah işitendir, biIendir"(Enfal, 8/51-53).
Elmahlı, bu adetin böyle olmasını, bütün bunların başlarına gelen ceza­ların ve ikabın böylece kendi amellerine dayanmasını iki sebebe bağlamak­tadır. Allah bir kavme, bir topluma ihsan ettiği nimeti onlar kendilerini de-iştirmediği sürece durup dururken değiştirecek değiİdir. Yani onlar, o nime­te erdikleri zaman, kendierinde o nimete sebep ve vesile olan fıtrî rnîsakı, ahlak ve güzel amelleri, huylarını bozup değiştirinceye kadar, Allah'ın o ni­meti değiştirmesi, Allah'ın adetlerinden değildir. İlâhî adalet, kişisel sebep­lere dayalı olarak verdiği nimetin değişmesini de yine kişisel huy ve davra­nışların değişmesi sebebine bağlamıştır ki, insanın sorumluluğu da buna dayanır. Sebeplerin birincisi budur. Akıl ve irade, küfür ve iman, ahlak ve amel gibi kişisel sebeplere bağlı olan nimetlerin dışındaki doğrudan doğru­ya alınıp verilen nimetler, bu konunun dışındadır. Elmahlı, "Bİr kimsenin kendi fıtratını ve fıtratla ilgili ahdini bozması ve kendisine varid olan sezgi ve delillerin yardımıyla hakkı duymaması ve duymak istememesi elindeki nimetin değişmesine sebep olur. Yine bir kavmin kendi içinde veya dışında bulunan ve kendilerine ilâhî ahkâmı tebliğ eden hak rehberlerinin davetini duymak ve tanımak istememesi, toplumsal şuur ve zihniyetlerinde öyle bir bozukluktur ki, bu da onların ellerindeki nimetlerin değişmesine ve elden çıkmasına sebep olur.[473]
Allah Israiloğullarına gökten kudret helvası ile bıldırcın gönderdi. Tih'te onları güneşin kavurucu sıcaklığından koruyacak bulutlarla gölgelendirdi. Susuzluktan helake gidecekleri sırada, onlara kabile adedince taşların ara­sından su kaynağı fışkırttı. Bütün bu nimetler birbirini takip ederken ve onlara medenî bir hayat kapısını açarken, Allah'a baş eğip esaretten hürri­yete kavuşmalarının şükrünü eda etmeleri gerekirdi. Ama onlar aksine şi-mardılar, mevcut nimeti beğenmediler. "Ey Musa! Bir tek yemekle yetine-meyiz" diyerek sarımsak, soğan, mercimek, hıyar, sebze istediler. Bu hadise­den sonra üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası vuruldu (bkz. Bakara, 2/61). Allah'ın taksimine razı olmadılar. Nankörlük sebebiyle zillete ve mes­kenete tabi tutuldular. Böyle bir davranış, onların ellerinden bu önemli ni­metlerin çıkmasına vesile oldu.
Sebe' toplumu, hoş bir belde, son derece şirin ve bahçelerle donatılmış bir memlekete sahip olmalarına rağmen, bu nimetin şükrünü eda etmedi­ler ve kendilerine bu yüzden zulmettiler. Elmalı'lınm beyan ettiği gibi bela­larını aradılar.[474] Allah onları paramparça etti (bkz. Sebe', 34/16). Ellerin­den nimetler alındı ve buruk yemişli, acı ılgmlı bitkilerle iktifa etmeye mec­bur bırakıldılar.
Allah TeâlâYıın lütfettiği en büyük manevî nimetlerden birisi de İslam nimeti olduğunu .söylemiştik. Allah, bu nimetin değerini bilen ve hatırını sayan toplumları, milletleri ve fertleri, şerefli, güçlü ve itibarlı kılmıştır. Bu nimetin kadrini bilenler, üstün medeniyetler oluşturmuş ve insanlık tari­hinde söz sahibi olmuşlardır. Fakat İslam nimetine erişip de, buna karşı nankörlük eden toplumları ve fertleri Allah zelil etmiş, dünya milletleri ara­sında itibarsız, hatırsız ve seviyesiz bir duruma getirmiştir. Hatta onları kül­türel, ticari, İktisadî ve siyasî yönden gelişmiş ülkelerin sömürgesi yapmış­tır. Bugünkü dünya üzerinde bulunan irili ufaklı İslam milletlerinin ve dev­letlerinin durumlarına bir göz attığımızda bu fikirlerin ve teorilerin hiçbir şekilde yabana atılamayacağı kanaatine varabiliriz. Bunun hikmet ve sebe­bini şu âyette bulabiliriz.
"Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz. O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz."[475]
Allah, yardıma muhtaç olmaktan münezzehtir. Burada Allah'a yardım ifadesi, emrini tutmak, dinine ve Resulüne yardım etmekten mecazdır. Ya­ni, imandan sonra siz, Allah'ın emirlerini yerine getirmek, rızasına ermek için size şart kılmış olduğu niyet ve gayretinizi sarf etmek suretiyle dine hiz­met ederseniz, Allah size yardım eder, sizi düşmanlarınıza üstün ve muzaf­fer kılar ve ayaklarınızı sıkı bastırır. Savaş alanlarında, cihad mevkilerinde ayaklarınızı kaydırmaz v...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Lütfen Namazlarımızı Kılalım Namazlarınızı Sanal & Real Yaşam için Terketmeyiniz !!!

İlim Dünyası Ailesi
Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Nimetlerin Elden Çıkması
« Posted on: 24 Nisan 2024, 17:09:55 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Nimetlerin Elden Çıkması rüya tabiri,Nimetlerin Elden Çıkması mekke canlı, Nimetlerin Elden Çıkması kabe canlı yayın, Nimetlerin Elden Çıkması Üç boyutlu kuran oku Nimetlerin Elden Çıkması kuran ı kerim, Nimetlerin Elden Çıkması peygamber kıssaları,Nimetlerin Elden Çıkması ilitam ders soruları, Nimetlerin Elden Çıkmasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes