Konu Başlığı: Nefsi Levvâme Gönderen: müzzemmil üzerinde 18 Eylül 2011, 13:54:07 II- Nefs-i Levvâme Nefs'in ikinci mertebesi olan Nefs-i Levvâme Kur'an-ı Kerîm'de; "Hayırı. Daima kendini kınayan Nefs'e yemin ederim" [437] şeklinde geçer. Makâm-ı Kalp olan Nefs-i Levvâme, hevâ ve heves, hile, kendini beğenme, kahır, v.b. gibi kötü huyları kınayan Nefs'tir. [438] "Nefs-i Levvâme, insanı gaflet uykusundan uyandırdığı kadar, kalp nuruyla da aydınlanan Nefs'tir. Her ne zaman bu Nefs'ten herhangi bir kötülük ortaya çıksa, onun karanlık yapısı, kendisini kınamaya başlar ve o kötülükten tevbe eder." [439] Sâlik, Nefs'in sükûnete ermesi tamam olmamakla birlikte, şehvetlere uyan Nefs'e bazen uyar, bazen karşı koyarsa buna "Nefs-i Levvâme" denir. Çünkü bu tür Nefs sahibi kişi, Rabb'ine kulluk etmedeki kusurlarından dolayı kendini kınamaktadır. [440] Nefs-i Levvame'ye bu ad, kötülüklerden dönüşe ve onlarla ilgiyi kesmeye başlaması dolayısıyla verilmiştir. Sanki bu tür Nefs, bu helâlce götürücü şeylere daldığından dolayı kendisini kınar, kötüleyip yerer. Bu nedenle "Levvâme (Kmaytcı)" adı verilmiştir. [441] Aslına bakılırsa, Nefs-i Levvâme'nin ne olduğu konusu tartışmalıdır. İbn Kayyim'in (V 751 H71350 M.) bildirdiğine göre bu konuda birkaç görüş ileri sürülmüştür: Birinci görüşe göre; "Nefs-i Levvâme sabit bir halde durmaz." Bu görüşte olanlar "Levvâme" teriminin, tereddüt etmek, değişimi ve renklileşmesi çok olan şey anlamlarına gelen "televvüm"den alındığını savunurlar. Levvâme Nefs, ömürde, ayda ve günde değişmesi bir yana, bir anda bile değişivererek renklileşir. Bunun sonucu olarak da bir anda Allah'ı zikreder, ondan gafil olur; O'na yönelir, vazgeçer; Iatîf olur, yoğun olur; Allah'a sığınır, bundan vazgeçer; sever, kızar; sevinir, üzülür; razı olur, karşı koyar; itaat eder, korkar, günah işler. Kısacası her an renkten renge girerek çeşitli hallerde bulunur. İkinci görüş: "Levvâme" terimi "levm"den alınmıştır. Bu görüşü ileri sürenler, "levm"in mânâsının ne olduğu konusunda anlaşamamışlardır. Kimine göre levm; mü'min kişinin nefsidir ve onun soyut sifatlarındandır. Hasan-ı Basrî (V 110 H./728 M.) ise; "Mü'min kişinin sürekli nefsini kınadığını görürsün: "Şunu yapmam istemiyordum; bunu niçin yaptım? Başka türlü yapmak veya şöyle söylemek daha iyi olurdu" diyerek kendini kınayıp durur" der. Üçüncü görüş: "Nefs-i Levvâme; günaha düşen, sonra da işlediği günahtan ötürü kendini kınayan mü'min kişinin nefsidir." Nefs'in bu şekildeki kınaması, şakı (kötü, günahkâr, cehennemlik) kimsenin kınamasından farklı olarak imandan gelir. Çünkü şakı kimse, nefsini günahtan dolayı kınamaz; günah işleyemediği için kınar. Dördüncü görüş: Buradaki kınamanın iki şekli vardır, iyi olsun, kötü olsun her insanda nefsini kınamak vardır. Saîd (iyi, mutlu, cennetlik) kişi, Allah'a itaati bırakıp günah işlediği için nefsini kınar. Şakî kimse ise zevk ve hevâsına uyamadığı için nefsini kınar. Beşinci görüş: Bu tür kınama kıyamet günü olacaktır. Orada her insan nefsini kınayacaktır. Günahkâr kişi suçlarından dolayı, salih kişi ise ufak-tefek kusurlarından dolayı nefsini kınar. Aslında bu görüşlerin hepsinin gerçeklik payı vardır ve aralarında herhangi bir çelişki yoktur. Zaten Nefs'te anlatılan tüm bu özellikler bulunduğu için ona "Levvâme" adı verilmiştir. [442] Öyle anlaşılıyor ki; Nefs-i Levvâme, nisanı denetleyen ve onu sorguya çeken Nefs türüdür. Sühreverdî'ye (V 632 H./1234 M.) göre "Nefs, yaratılışındaki köklerden gelen vasıflardan sıyrıldığı ve tabiî karakterinden kurtulduğu zaman, itmi'nân makamına doğru yönelmeye başlar. Bu Nefs'in adı Levvâme'dir. îtmi'nân mahallini bilmesi ve oraya bakması dolayısıyla Nefs, kendini yine kendisi kınayarak kendinde var olan kötülüğü emredici normal durumuna çekilir." [443] Hakîm Tirmizî'nin deyimiyle "Nefs-i Levvâme kuşları bazen yükseklik, izzet, Allah'ın ikramlarına bakma ve Allah'ın nimetlerine sevinme vadilerinde, bazen de Allah'a ihtiyaç duyma, alçakgönüllülük, kendini küçümseme, kendini alçak ve miskin görme vadilerinde dolaşır." [444] Nefs-i Levvâme, Hakk'a Emmâre'den daha yakındır. Ancak yine de o aldatıcıdır ve söylenenin tersini yapar. [445] Yukarıda tanıtmaya çalıştığımız Nefs-i Levvâme'nin kendini kınama ve yerme özelliğini kendilerine prensip edinerek Tasavvuf Tarihi'ne "Melâmet" veya "Melâmîlik" hareketi [446] olarak geçen bir grup da vardır. Hucvirî, bu gruba işaretle şöyle diyor: "Bir grup vardır ki; bunlar halkın kendilerini hor ve hakir görme yoluyla nefsîerini edeplendirmek için Nefs riyazeti amacıyla Melâmet denemeleri yaparlar. Böylece nefslerinden öc alırlar. Çünkü bu topluluğun geçirdiği en hoş zaman, nefsîerini belâ ve zillet içinde bulduğu vakittir. [447] Melâmîlik hareketinin kurucusu sayılan Hamdun Kassâr (V. 271 H./894 M.) Nefs'i yerme ve küçük görme hususunda şöyle der: "Bir kimse, nefsinin, Firavun'un nefsinden daha hayırlı olduğunu zannederse kibirlilik göstermiş olur." [448] Melâmîlikle ilişkisine kısaca işaret ettiğimiz Nefs-i Levvâme'nin sıfat ve özelliklerine devam edelim: Nefs-i Levvâme'nin seyri Allah'adır. Âlemi, berzah âlemi; mahalli gönüldür. Hâli, mahabbet; gidişi, tarikattır ki; bu Allah sevgilisinin fiillerinden ibarettir. Sıfatları; yerme, kınama, heves, fikir, kendini beğenme, başkalarıyla çekişme, kalıır, gizli riya, makam sevgisi ve şehvet tutkusudur. Bu makamın ana gayesi, kendinden sonraya kıyasla karanlık perdelerinden sayılan nefsanî şehvetlerden sıyrılmaktır. [449] Ayrıca bu tür Nefs'te; mezhep, takva, ar, kulluk, namaz, oruç, hacc, çokça zikir, umre ve gaza gibi güzel vasıflar da bulunur. [450] Nefs-i Levvâme sahibi sâlike îsm-i Celâl telkin edilir. Sâlik, işlemekte olduğu günahlara sürekli pişmanlık duyar ve tevbe edip Allah'tan af diler. Bu mertebedeki sâlik, Kelime-i Tevhîd'e "La maksûde illallah (Allah'tan başka kendisine yönetip arzu edilecek bir varlık yoktur)" mânâsını verir. Bu aşamadaki müridin kalbini İsm-i Azam yakar, kalbine etki eder. [451] Nefs-i Levvâme sahibi kul sadık rüya görür, gönül gözü ve kulağı açılır, kalp zenginliğine ulaşır ve her tarafı nurla dolmaya başlar. [452] Nefs-i Levvâme evresinde sâlikin kalbine ilahî ve insanî olmak üzere iki türlü perde ilişir ve bu perdeler çoğunlukla ilmî perdelerdir. Zira bu makamda sâlik, salih amellere, zühd ve takvaya sımsıkı sarılır, işte bu iltifat, onu ruhanî amellerden perdelenmiş yapar. [453] Nefs-i Levvâme aşamasında sâlikte Kabz ve Bast halleri görülür. Konuyla ilgili olarak Sühreverdî: "Nefs, Levvâme sıfatında olduğu sürece bazen üstün gelip dediklerini yaptırır, bazen de mağlup olup sahibine söz, geçiremez. Buna göre Kabz ve Bast halleri, Nefs-i Levvâme'den kaynaklanmaktadır" [454] der.[455] [437] Kıyâmet: 75/2. [438] Atvâr-ı Seb'a, Anonim, İst. Süleymaniye Küt., İbrahim EF., Nr.: 461/1, Vr.: 9a. [439] Cürcânî, Ta'rîfât, s. 217. [440] A.e.,s. 218. [441] Tehânevi, Keşşaf, c. II, s. 1402, [442] İbn Kayyim, er-Rûh, s. 225-226; Ayrıca bkz.: İbn Kayyim, Medâricü's-Salikîn, c. II, s. 7-8. [443] Sühreverdî, Avârifû'l-Meârif, s. 567. [444] Hakîm Tirmizî, Beyânü'l-Fark, s. 81. [445] A.e.,s. 83. [446] Melâmet: Sözlükte; kınama, ayıplama, kötüleme ve karalama gibi mânâlara gelir. (Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s. 324). III. H./X. M. yüzyılda Horasan erenlerinden Hamdun Kassâr'ın (V. 271 H./894 M.) fikri liderliğiyle başlamış bir zûhd hareketidir. Melamilik'e göre Allah'a birtakım kıyafet, tören, âdet, gelenek ve zikir toplantıları ile kavuşmak mümkün değildir. Vuslat; Hakk'a bağlanmak, halka hizmet, toplum içinde yaşamak tevazuu ve aşkı ile gerçekleşir. Bu anlayışın temel esasları şunlardır: a) Kınayanın kınamasından korkmamak, b) Hayrı gizlemek, şerri açığa vurmak, c) Nefs'i kötülemek. Bir tarikat olmaktan çok, her tarikatta belli ölçülerde iz bırakmış bir anlayış olan Melâmîlik, zamanla bozulmuş, laubali ve kayıtsız sûfîlerin yolu haline gelmiştir. (Mustafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, s. 255-260, Il. baskı. Dergâh Yay, İst., 1990). [447] Hucvirî, Keşfü'l-Mahcûb, s. 151. [448] Kuşeyri, Risale, s. 426. Melâmîlik ve Melâmiler konusunda ayrıntılı bilgi elde etmek için şu eserlere bakılabilir: Abdülbaki Gölpınarlı, Melâmîlik ve Melâmiler, İstanbul Devlet Matb., 1931'den Tıpkıbasım, Gri Yayın, İst., 1992; Ahmed Abdûrrahim es-Sâyih, es-Sülûk Inde'l-Hakîm et-Tirmizî, s. 168 v.d. [449] Erzurumlu İbrahim Hakkı, Ma'rifetnâme, s. 568, 579. [450] Atvâr-ı Seb'a Risalesi, Anonim, İst. Süleymaniye Küt., H. Hayri-Abdullah Ef., Nr.: 62, Vr.: 13b. [451] Muhammed Nuri Şemseddin Ef., Risale-i Murakabe, s. 4. [452] Nefs'in Yedi Mertebesine Dâir Risale, Anonim, İst. Süleymaniye Küt., Kasideci Zade, Nr.: 703/6, Vr.: 77b-78a. [453] Bâlî Süfiyyevî, A.g.e., Vr.: lllb-112b. [454] Sühreverdî, Avârifü'l-Meârif, s. 644. [455] Ahmet Ögke, Kur'an'da Nefs Kavramı, İnsan Yayınları: 86-89. Konu Başlığı: Ynt: Nefsi Levvâme Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 19 Eylül 2011, 23:17:00 "Nefs-i Levvâme; günaha düşen, sonra da işlediği günahtan ötürü kendini kınayan mü'min kişinin nefsidir." Nefs'in bu şekildeki kınaması, şakı (kötü, günahkâr, cehennemlik) kimsenin kınamasından farklı olarak imandan gelir. Çünkü şakı kimse, nefsini günahtan dolayı kınamaz; günah işleyemediği için kınar.
|