Konu Başlığı: Nefsi Kâmile Gönderen: müzzemmil üzerinde 18 Eylül 2011, 13:45:32 VII- Nefs-i Kâmile Seyr-u sülûkün son evresini oluşturan ve Kur'an'da; "Nefs'ini temizleyen kurtuluşa ermiştir" [513] âyetiyle kendisine işaret edilen Nefs-i Kâmile, tam olgunluğa eren Nefs'tir. [514] Makamı Seyrulîah olan [515] Nefs-i Kâmile'ye, "Nefs-i Zekiyye" [516] veya "Nefs-i Sâfiyye" [517] de denir ki; her ikisi de temizlenmiş, saf ve duru Nefs anlamına gelir. Nefs-i Kâmile'nin seyri, seyr billâhtır. Âlemi, çoklukta birlik; birlikte çokluk âlemidir. Mahalli en gizli bir yerdir (sırrın sırrı) ki; onun gizliliğe (sır) nisbeti, ruhun cisme nisbeti gibidir. Hâli, Bekâ'dır. Takip ettiği yol, bütün önceki Nefs aşamalarında açıklanan yolların tümüdür. Sıfatları da önceki bütün nefslerin iyi ve güzel vasıflarıdır. Bu makamda riyazete gerek yoktur. Orta bir yol izlemek yeterlidir. [518] Çünkü artık sâlik, sülükünün doruk noktasına ulaşmıştır. Nefs-i Sâfiyye sahibi zât, Allah'ın bütün isimlerine, sıfatlarına ve zâtının tecellîlerine mazhar olur. Nefs-i Sâfiyye sahibi zât her yüzyılda bir, iki ya da üç tane bulunur. Bunlardan birisi irşâd edici Kutub, [519] ikincisi Gavs-ı A'zam, [520] üçüncüsü de Kuttu'l-Aktâb [521]'dır ki; bunlara "Üçler" denir. Bazı asırlarda Kutub, Gavs-ı A'zam ve Kutbu'l-Aktâb'lığın her biri ayrı ayrı zâtlara, bazen de üçü bir tek zâta ihsan olunabilir. Nefs-i Sâfiyye sahibi olmak, yani Nefs-i şerifleri aslî sıfatını bulup nefsinden geçmek, bu "Üçler" denilen zâtlara özgüdür. "Kendini tanıyıp bilen Rabb'ini bilir" sözü bu makamdan sözeder. [522] Seyr-u sülükte Nefs'in her bir mertebesinin kendine göre halleri vardır. Örneğin ilk iki makamda sâlikte Havf ve Raca (Korku ve Ümit) halleri görülür. Salık üçüncü makama geçince onun korkusu Kabz'a, ümidi de Bast'a dönüşür. Dördüncü makamda Kabz hali Heybet'e ve Bast hali de Üns'e dönüşür. Beşinci ve altıncı makamda da böylece gider. Nihayet yedinci makama vardığında Heybet'i Celâl'e ve Üns'ü de Cemâl'e dönüşür. [523] Araştırmamızın Nefs'in Mertebeleri bölümünde; ilk Tasavvuf kaynaklarında Nefs'in "Emmâre, Levvâme ve Mutmainne" aşamalarının dışındakilere değinilmediği, diğer mertebelerin Felsefi Tasavvuf anlayışıyla birlikte (IV. H./VTI M. asır sonraları) işlenmeye başlandığı, özellikle de tarikatların sistemleşmesinden sonra Nefs'in yedi mertebesine yer verilerek genişçe ele alınmış olduğunu gördük. Tek bir tane olan Nefs'in, ilk basamaktan yedinci mertebeye doğru yol aldıkça; cismiyet, karanlık ve yoğunluk özelliklerinin azalarak derece derece ruhânîlik, nurânîlik ve latîflik kazandığını tesbit ettik. Her Nefs'in, kendine göre seyri, hâli, ismi ve müşahedeleri ile vasıf ve özellikleri vardır. Her aşamanın bir zikri ve eğitim metodu bulunmakta ve sâlik, Kelime-i Tevhîd'e her evrede değişik anlamlar vermektedir. Bunun yanısıra, insanların çoğunda Emmâre türü Nefs görülmekte, Levvâme ondan biraz az, Mülhime, Mutmainne daha azdır. Bu azalma, aşağıdan yukarı doğru gidildikçe artarak devam eder. Nihayet Kâmile Nefs sahibi kul sayısı çok azdır. Aynca Tasavvuf ilminin en temel konularından biri olan Nefs'in her bir mertebesine ilişkin Kur'an-ı Kerim'de ayetler bulunması da dikkat Çekici bir noktadır. Bu durum, Tasavvufun îslamî bir temeli olduğunu, kaynağını doğrudan doğruya Kur'an'dan aldığını, Kur'an'a dayanan bir ilmî disiplin olduğunu savunanları haklı çıkaran bir görünüm arzetmektedir. [524] [513] Şems: 91/9. [514] Kelâbâzi, Tere: Süleyman Uludağ, Doğuş Devrinde Tasavvuf, s. 101, "52" numaralı dipnot. [515] Afvâr-ı Seb'a, Anonim, İst. Sûleymaniye Küt., İbrahim Ef., Nr.: 461/1, Vr.: 23a. [516] Bkz.: Sühreverdî, Avdrifü'l-Merirfs. 563. [517] Muhammed Nuri Şemseddin Ef., A.g.e., s. 9. [518] Erzurumlu İbrahim Hakkı, A.g.e., 5. 631. [519] Kutub: Medar, değirmenin alt taşına yerleştirilen ve üst taşın dönmesini sağlayan demir. Tasavvufta; a) En büyük velî. b) Her zaman âlemde Allah'ın nazar kıldığı yer olan tek kişi. c) Kutub, âlemin ruhu, âlem de onun bedeni gibidir. Hersey kutbun çevresinde ve onun sayesinde hareket eder. (Süleyman Uludağ, A.g.e., s. 229). [520] Gavs: Sığınma, iltica etme. Tasavvufta; kendisine sığınıldığı zaman kutba "Gavs" denir. Sûfîler darda ve sıkışık durumda kaldıklarında "Yetiş yâ Gavs! Medet yâ Gavs! imdat yâ Pır!" diye feryat eder ve Kutb'un manevî himayesine girer. Gavs-i Azam: En ulu Gavs. Buna "Kutb-u Ekber" de denir. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bâtınından ibarettir. Veliliğin en yüce mertebesi budur. (Süleyman Uludağ, A.g.e., s. 188). [521] Kutbui-Aktâb: Kutubların kutbu. Halkı aydınlatmak ve kurtuluşa erdirmek işiyle görevli velî. (Süleyman Uludağ, A.g.e., s. 299). [522] Muhammed Nuri Şemseddin Ef., A.g.e., s. 9-10. [523] Erzurumlu İbrahim Hakkı, A.g.e., s. 566. [524] Ahmet Ögke, Kur'an'da Nefs Kavramı, İnsan Yayınları: |