Konu Başlığı: Müminlerin Müminleri Velî Edinmesi Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 12 Şubat 2011, 18:10:38 Mü'minlerin Mü'minleri Velî Edinmesi İslam, bir tevhîd dîni olması münasebetiyle mü'minlerin, her türlü beşerî münasebetlerinin bu daire içerisinde cereyan etmesi gerekir. Diğer bir ifadeyle tevhid dînine inanan mü'minler, her türlü hayat telakkilerini Kur'an'dan alacakları gibi, sevgi ve muhabbet, buğz ve nefret ölçülerini de Kur'an'dan almalıdırlar. Zira Allah Teala, mü'minlerin insanlarla alâkalarını, beşeri ilişkilerini Kur'an'ın çizdiği esaslar dahilinde tanzim etmelerini, dost ve arkadaş seçimini Kur'an'ın belirlediği esaslar dahilinde tanzim etmelerini istemiştir. Bu sebeple Allah Teala, yukarıdaki bölümlerde açıkça görüldüğü üzere mü'minlere, gayr-i müslim kategorisine giren kimseleri velî edinmelerini yasaklayarak, “Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Resûlü'dür, iman eden, Allah'ın emirlerine boyun eğerek namaz kılan ve zekâtı veren mü'minlerdir.”[251] buyurmuştur. Diğer bir ayette ise, Yüce Allah, “Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerini velileridir. Bunlar iyiliği emreder, kötülükten vaz geçirmeye çalışırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah'a ve Resûl'üne itaat ederler. İşte bunları Allah rahmeti ile mağfiret edecektir. Çünkü Allah azizdir, hikmet sahibidir”[252] buyurarak mü'minlerin veli ve dostlarının ancak kendileri gibi mü'minler olduğunu ifade etmiştir. Hiç bir te'vil ve değiştirme imkânı olmayan bu ifadelerle kimleri dost/velî edinmek gerektiğinin hakikati açıkça ortaya konmuş ve böylece İslam cemiyetinin yolunu değiştirip onlara zarar verecek tehlikeler ortadan kaldırılmış oluyor. Mü'minlerin beşeri münasebetlerindeki hareket tarzının böyle olması, inanç ve inanca uygun hareket etme açısından zaruridir. Zira dostluğu sadece Allah'a tahsis etmek, ona mutlak olarak güvenmek ve din olarak İslamı benimsemek, din olarak İslami kabul etmeyen, nizam olarak onu uygulamayan insanları kesin olarak birbirlerinden ayırmayı ve inanca uygun hareket etmeyi gerektirir. Dolayısıyla da İslam toplumunda yardımlaşma, dayanışma, birbirlerinin iş ve sorumluluklarını üstlenme, birbirlerini koruyup gözetme, sevgi ve muhabbetle birbirlerine bağlılık gösterme ancak aynı akide ve davaya gönül veren insanlar arasında mümkün olabilir. Zira mü'minlerin inançlarına düşman olan insanlar, aynı zamanda onlara düşman olacaklarından, onların maslahat ve menfaatini gözetmez, onların kuvvetlenmesini istemez, aksine bütün bir İslam tarihinin de açıkça ortaya koyduğu gibi sürekli zelil ve kendilerine tâbi durumda olmalarını ve rahatça istismar edebilecekleri bir sömürgeleri olmasını isterler. Allah Teala hiçbir tev'ile mahal bırakmayacak şekilde bu gerçeğin altını şu şekilde çizmektedir: “Ey iman edenler! Kendi dışmızdakilerden sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Kin ve düşmanlıkları ağızlarından taşmaktadır. Kalblerinde gizledikleri ise, daha büyüktür. Düşünürseniz, biz size âyetleri açıkladık.”[253] “Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri velî/dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkâr etmişken onlara sevgi gösteriyorsunuz. Oysa onlar Rabbiniz olan Allah'a inandığınızdan ötürü sizi ve Peygamber'i (yurdunuzdan) çıkarıyorlar. Eğer sizler Benim yolumda savaşmak ve benim rızamı kazanmak için (yola) çıkmışsanız, onlara nasıl sevgi gösterirsiniz? Ben sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. İçinizden onlara sevgi gösteren kimse, şüphesiz doğru yoldan sapmıştır.”[254] [251] Maide: 5/55. [252] Tevbe: 9/71. [253] Al-i İmran: 3/118. [254] Mümtehine: 60/1 Mikdat Öccü, Kur’an’da Veli Ve Velayet, Suffe Yayınları, İstanbul, Ocak 1997:113-115. |