Konu Başlığı: Mesâ Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 08 Şubat 2011, 20:47:11 Mesâ Akşam vaktini ifade etmek için bir çok kelime kullanılmaktadır. Mesâ' kelimesinin yaygın kullanımı akşam vakti için olsa da, asıl ihata ettiği süre öğleden sonra akşam namazına kadar olan süredir. Bazılarına göre mesâ' kelimesinin kapsadığı süre, gece yarısına kadar sürmektedir [623]. Mesâ' kelimesiyle anlam ilişkisi içinde bulunan 'aşiyy, akşam vaktinin, güneşin zevalinden sabaha kadar olduğunu ifade eder [624]. Buradaki zeval, batı ufkunda yatsı vaktine kadar devam eden, adına şafak denilen kızıllık olabilir [625]. Sabah, nasıl ki geceyi değiştiriyor ve onun zıddını oluşturuyorsa akşam da gündüzü değiştirip onun zıddını oluşturmaktadır. Fiil olarak emsâ, akşam vaktini idrak etmek demektir [626]. El-mesyu rahimden meninin çıkması, el-meysu, gururlu bir şekilde yürüme manalarını ifade eder. Mesâ1 kelimesiyle anlam ilişkisi bulunan bir başka kelime ise 'aşiyyu kelimesinin tefsir ettiği, akşam manasını ifade eden ve çoğulu âsâl olan esîl kelimesidir. Bu kelime, bir şeyin kökü, temeli, asıl, nesil ve ikindi namazı vaktinden akşam namazı vaktine kadar olan süreyi ifade eder [627]. Araplar, güneşin batış zamanını parçalara ayırıp, her batışında güneşin bir parçasının gittiğini belirtmişlerdir. Gurûb da göz yaşının aktığı yerdir. Göz yaşı kesilmeyip aktığı zaman, göze de ğarb denilir. Garb kelimesinin türevlerinde yaygın olan manalardan birisi de vatanı terk etmek, gurbete gitmektir. Güneş de mağrib yahut ğurub ile gurbet yapmış olmaktadır. Güneş batmak için hedefine yöneldiğinde parçaları eksilerek, hedefine doğru yol alıp vatanını terk etmektedir. Dolayısıyla güneşin batışı tedricen bir plan dahilinde gerçekleşmektedir. Mesâ', hep güneşin batışıyla ilgili bir vakit olduğu için, bu vaktin ifadesinde güneşin batışı dışlanamaz. Bu sebeple, ğarb ve mağrib gibi güneşin hedefini ve kaybolma anını belirleyen kelimelerin burada zikredilmesi gerekir. Rahman sûresinin 17. ayetinde geçen mağribeyn kelimesini, dilciler, yaz ve kış mevsimlerinde, güneşin battığı iki nokta olarak açıklamıştır. Bu iki nokta güneşin battığı en yakın ve uzak noktadır ki aralarında güneşin yüz seksen batış noktası vardır [628]. Rahman, 17. ayette geçen meşrikayn kelimeside iki doğu manasını ifade etmektedir."Güneş ve ay bir hesaba göre (hareket etmekte)dir." (Rahman, 5) ayeti dikkate alınarak ay ve güneşin doğup batma vakitleri diye açıklanmışsa da farklı açıklamalarda vardır. Şemadan yararlanarak şu açıklamalar da yapılabilir [629]: Yaz ve kış günlerinin uzayıp kısalmasına göre olan meşrik ve mağrib, güneş ve dışındakilerin meşrik ve mağribi, yerin kürevi olması sebebiyle her yarısına göre bir meşrik ve bir mağribe işaret edilmiş olabilir. Buna göre, meşrik denilen nokta aynı zamanda mağrip, mağrip denilen noktada aynı zamanda meşrik olmaktadır. Kuzey yarım kürede doğan güneş, güney yarım kürede batmakta, güney yarım kürede doğan güneş, kuzey yarım kürede batmaktadır. Bir başka yaklaşım ise zahiren güneş ve ay, manen ise akıl ve şuurun doğuş ve batış noktalarına işaret edilmiş olabilir [630].Kur'ân'da akşam vaktini bildiren mesâ' kelimesinin türevlerine, bu vakti ifade eden müradifîerine bakmak, söz konusu vaktin anlaşılması açssından yararlı olacaktır. Bir yerde fiil olarak geçen tumsûne (Rûm, 17) kelimesi gecenin gelmesi, karanlığın çökmeye başlaması, akşam ve yatsı vakitleri olarak açıklanmıştır [631]. Güneşin gurubunu takip eden mağrib akşam vaktidir. Bu vaktin kuşattığı sürede şafak denilen kızıllık, veya beyazlık, batı ufkunda yatsı vaktine kadar devam eder, sonra kaybolması ile yatsı vakti girer ve (Rûm,17) ifadesinden anlaşıldığına göre fecr-i sâdık'a kadar devam eder [632]. Şu halde aynı ayette geçen tümsün kapsadığı süre, güneşin batışı ile fecr-i sadık arasındaki süredir. Bu nedenle söz konusu kelime için, "akşam" şeklinde yapılan tercümelerden, böyle bir geniş zaman dilimini ve iki namaz vaktinin bu zaman dilimi içerisinde yer aldığını anlamak gerekmektedir. Esil kelimesi, türevleri ile birlikte on yerde geçmektedir. Üç yerde kök, temel manasında usûl (Saffat, 64; İbrâhîm, 24; Haşr, 5), dört yerde esîl üç yerde de bunun çoğulu olan âsâl (A'raf, 205; R'âd, 15; Nûr, 36; Furkân, 5; Ahzâb, 42; Fetih, 9; İnşân, 25) şeklinde günün sonu, ikindiden geceye kadar olan süre [633] diye açıklanmıştır. Garb ve türevleri, Kur'ân'da on altı yerde zaman kavramının en bariz ölçeği olan güneşin hareketlerini ifade edecek şekilde kullanılmıştır. Garebe ve teğrubu (Kehf, 17 ve 86) şeklinde fiil olarak, ğurûb (Kâf, 39; Tâ-Hâ,130) şeklinde isim-mastar olarak, Meğrib (Bakara, 115, 142, 177, 258; Kehf, 86; Şu'arâ, 28; Müzzemmü, 9) şeklinde ismi zaman ve ismi mekân olarak, meğribâyn (Rahman, 17) şeklinde ikili, meğârib (Me'âric, 40) şeklinde çoğul, ğarbiyy (Kasas, 44 ve Nûr, 35) şeklinde ismi mensup olarak, hepsinin ifade ettiği ortak mana, güneşin batışını, battığı yeri bildirmektedir [634]. Bu ise zaman kavramının mekân, hareket, değişimden tecrit edilemeyeceğinin önemli kanıtıdır. Mezkûr kelimenin 'asr kelimesi ile bir anlam ilişkisi içinde olduğu kozmolojik hareketin ispatladığı bir vakıadır. Nitekim Beydâvî (791/1389), Kaf sûresinin 39. ayetinde geçen ğurûb'u 'asr kelimesiyle açıklamaktadır [635]. 'Asr semantik olarak, ikindi vakti gibi günün bir parçasını, devir gibi zamanın en uzun sürelerini kapsayıp ortaya koyduğu için zamana ve şartlara göre, değişken ve esnek bir yapıdadır. Bu nedenle, kozmoloji ve değişimle olan ilişkisi daha kapsamlıdır. Halbuki ğarb ve türevleri sadece güneşin batışında kozmolojik anlamda 'asr kelimesi ile anlam ilişkisine girerek, onunla zamandaş olur. Biyolojik anlamda, her bireyin, ömrünün son vakitleri yahut yaşlılık dönemi; sosyolojik anlamda, toplumların ve medeniyetlerin; iktisadî anlamda da ekonomilerin sona erişleri birer ğurûbdur. Bu nedenle 'asr kelimesiyle ğurûb arasında, anlam ilişkisinden öte, anlamdaşlık söz konusu olmaktadır. Çünkü, güneşin batış yerleri,yaz ve kış mevsimlerinde,günlerin uzayıp kısalmasına göre meydana gelen mağriptir. Günlük mağriplerin rölatif oluşundan hareket ederek, A'râf sûresinin 137 ve Me'âric sûresinin 40. ayetlerinde geçen meğârib kelimesi için bir açıklama getirilebilir. Denilebilir ki, mekân mağribin kendisidir. Mekân, zaman ve güneşin batış hareketi, mağrib lafzında iç içedir. Akşam ve yatsının geceye ait olduğunu ifade eden zulef de mesâ' ile anlam ilişkisi içinde olan kelimelerden biridir. Lügatte; yaklaşmak, yakınlık, derece derece, gecenin bölümleri [636] gibi manalar ifade eden zulef kelimesi; türevleri ile birlikte Kur'ân'da on yerde geçmektedir. Fiil olarak yaklaştırmak (Şu'ara, 64, 90; Kâf, 31; Tekvîr, 13), isim olarak yakınlık (Hûd, 114; Sebe', 38; Sâd, 25, 40; Zümer, 3; Mülk, 28) manalarını ifade etmektedir. Hûd sûresinin 114. ayetinde leyi kelimesi ile oluşturduğu terkibinin ifade ettiği "gecenin ilk saatleri", akşam ve yatsı namazlarının vakti olarak anlaşılmıştır. Mezkûr ayette zikredilen tarafeyn kelimesinin sabah ve ikindi namazlarının vakitlerine işaret etmekte olduğu şeklindeki açıklamalar bunu desteklemektedir. Ancak zülef kelimesinin etimolojik yönden iki vakti ifade edemeyeceği, bu kelime ile ifade edilen vaktin, vitir namazının vakti olabileceği düşüncesi [637], ayette söz konusu edilen zülef kelimesinin akşam ve yatsı vakitlerini ifade etmektedir, şeklindeki açıklamalara gölge düşürmektedir. Çünkü aynı terkibi, akşam, yatsı, sabah vakitleri diye anlayanlar, İsrâ sûresinin 78. ayetinde geçen ğasak kelimesini delil oiarak ileri sürmektedirler. Onlara göre ğasak, akşam ve yatsı vakitlerini ifade etmesine rağmen, ayetin bağlamından anlaşılan beş vakittir [638]. Gasak ve ğasık, gecenin zifiri karanlığı, ayın ışığının kaybolması, uğursuzluk vakti,şer güçlerin arttığı, atağa geçtikleri zaman olarak anlaşılmıştır. Ayrıca sihirbazların, sihir yapmak için bu vakti tercih ettikleri nakledilmektedir [639]. Ayın ışığının kaybolmasından sonra varlık gösteren ğasak olayı, ğurûb'dan sonra ortaya çıkan mesâ' gibi bir öncelik ve sonralığa sahiptir. Bu yaklaşımla her ikisinin de kendi bağlamlarında aydınlığın halefi olduğu söylenebilir. Ancak halefi oldukları aydınlık, kozmolojik olarak farklı zamanı kuşatmakla birlikte, psikolojik, sosyolojik ve mistik yönden de farklı yapılara sahiptirler. Getirdikleri köklü değişim açısından stratejik olarak benzerliği bulunan ğasak ve mesâ' kelimeleri, ileride gelecek olan leyi ile anlam ilişkisi içinde olan anahtar kelimelerden olmaları itibarı ile, kendi aralarında da bir anlam ilişkisi vardır. [640] [623] ez-Zebîdî, X, 343; el-Ferâhîdî, VII, 322. [624] er-Râgıb el-Isfahânî, s. 335, 336. [625] ez-Zâvî, II, 732; Yazır, VI, 3808. [626] el-Cevherî, IV, 2492; İbn Manzûr, XV, 280. [627] el-Cevherî, IV, 1623; er-Râgib el-Isfahânî, s. 19; ez-Zebîdî, V, 207, 208. [628] el-Ferâhîdî, IV, 410; el-Cevherî, I, 192. [629] Yeni Hayat Ansiklopedisi, V, 2337. [630] Yazır, VII. 4670-4671. [631] İbn Kesîr, III, 428. [632] er-Râzî, Tefsir, VI, 124; Yazır, VI, 3808. [633] İbn Kuteybe, s. 176,351. [634] Yazır.V, 3235; VI, 4522. [635] el-Beydâvî, II, 460. [636] er-Râgıb el-Isfahânî, s. 214-215; İbn Manzûr, IX, 138. [637] er-Râzî, Tefsir, VI, 125; Yazır, IV, 2831. [638] İbn Kuteybe, s. 260; Yazır, IV, 2832. [639] er-Râzî, Tefsir, XXXIi. 178. [640] Dr. Faiz Kalın, Kur’an’da Zaman Kavramı, Rağbet Yayınları: 155-160. |