> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Melein Peygamberlerle Mücadelesi 1
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Melein Peygamberlerle Mücadelesi 1  (Okunma Sayısı 768 defa)
07 Mayıs 2011, 23:12:24
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 07 Mayıs 2011, 23:12:24 »



 
MELE'İN PEYGAMBERLERLE MÜCADELESİ 1

c. Toplumların İleri Gelenler tarafından Dolaylı Olarak Saptırılması: ,
 
"Hamd (her türlü güzel övgüyü ifade eden söz ve davranışlar) alemlerin Rabbi ALLAH'a mahsustur."[122] Şu halde Hamd, teşbih, zikir, dua ve şükür ile rüku ve sücut gibi sadece Yüce ALLAH'a karşı söylenmesi ve yapılması gereken ibadetlerin, insanlardan herhangi birine yapmak, saygı kastıyla da olsa yapılması, zamanla şirke yol açar. Büyüklere karşı gösterilen aşırı hürmet, aşırı sevgi ve övgüler de böyledir: "İnsanlardan bazıları ALLAH 'tan başkasını ALLAH 'a denk tanrılar edinirler de onları ALLAH sever gibi severler. İman edenlerin ALLAH'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır."[123] Âyetinde belirtildiği gibi bu tür aşırı hareketlerin bilahare şirke dönüştüğü müşahede edilmiştir. Mesela bazı kimselerin putlara veya kendi hükümdarları karşısında rüku ve secde gibi hareketlerde bulunmaları, saygı gösterisinden çok şirk anlamını taşır. Yûsuf Suresinde anlatıldığı gibi, her ne kadar İsrailoğullarında, sevgi ve hürmet ifadesi için, secde caiz idiyse de, ileride şirke dönüşür endişesiyle Peygamberimiz bu tür davranışları şiddetle menetmiştir: Bir rivayette İran'dan, diğerinde ise Şam'dan geldiğini söyleyen bir Sahabi, oralardaki uygulamaya göre, saygısını ifade etmek için Peygambere secde etmek istediğinde sert bir şekilde reddedilir.[124]

"İnsanlar arasında ALLAH'ı bırakıp (ilahlıkta) O'na denk gördükleri (bey, reis ve büyükleri)ni, tanrı olarak benimseyenler ve onları ALLAH'ı severcesine sevenler vardır."[125] âyeti, aynı zamanda mele'in toplumları dolaylı bir şekilde saptırdığına işaret ediyor. Çünkü ALLAH'a eş koşulan bu reislerin, bütün iyiliklerin kaynağı olarak kendilerini zora baş vurmadan kabul ettirmiş olduklarını farz etsek bile, açık bir şirke zemin hazırlamış olurlar. Büyük Türk müfessiri Elmalılı (1361/1942) da bu durumun putperestliğin kaynağı olduğunu şöyle belirtiyor: "Reislerini ve büyüklerini ALLAH sever gibi sevenler ve onların emr-i hakka muhalif emirlerine itaat ederek ALLAH'a isyan edenler, bunları ALLAH'a nazır ve emsal ittihaz etmiş olurlar ki, bütün putperestlik esası bu tarz-ı muhabbettir.[126]

"endâd" kelimesi hakkında müfessirlerin farklı değerlendirmeleri:

Müfessirlerin bir kısmı, ayette geçen "endad" kelimesini sadece "putlar"[127], diğer bir kısmı da bu manadan sonra ikinci bir ihtimal olarak- çoğu da "kîl" kaydını koyarak- "ALLAH'a isyanda itaat ettikleri; beyler, reisler, büyükler" olarak açıklamışlardır.[128] Halbuki bu ayette "Endad" kelimesinden, öncelikle ikinci mananın kastedildiği, Râzî (606/ 1209) ve Elmalılı’nın belirttikleri gibi[129], akıl sahipleri için kullanılan "hüm" zamiri ve ayetin siyakından açıkça anlaşılmaktadır. Ayrıca Kur'an-ı Kerim'e muhatap olanların gününde ALLAH'a ortak koşulan şeylerin, yanlız ağaçlar, taşlar, yıldızlar, melek ve şeytanların şekillendirilmesinden meydana gelen putlar olduğunu söylemek, sadece ibadet nokta-i nazarından doğru olabilir. Helal ve haram etme yetkisini kullanarak, insan için kendi çıkarları, zevk ve düşüncelerine göre bir hayat tarzı kabul ettirme açısından ise taştan yontulmuş putların söz konusu olmayacağı açıktır. Çünkü anılan yetkiyi, bu putlar değil, onlar adına reisler ve "sedene" dedikleri puthane hizmetçileri kullanıyorlardı. Zaten onlar bir şeyi helal veya haram ederken; dinin temel hükümleri ve akıl gibi sağlam bir esasa dayanmadan sırf kendi heveslerine uyarak hareket ettiklerinden bu yetkiyi kullanmada Şâri Teala'ya şirk koşmuş oluyorlardı. Böylece onlar, kendilerine uyanlara göre "Şüreka ve Endad" olmuş olurlar.[130] İşte bu yüzdendir ki, Hz. Muhammed s.a.v. ve O'ndan önceki Peygamberler, ALLAH Teala'yı zat ve sıfatlarıyla câhili anlayıştan tenzih ederken, ibadeti sadece O'na ayırmaktan daha çok, helal ve haram etme yetkisinin sadece O'na ait olduğu hususunu kabul ettirmek için mesai harcamışlar ve daha çok bu çalışmalarından dolayı reisler ve ileri gelenler, onların karşıların dikilmişlerdir. Eğer bu mele' taifesinin anılan yetkileri elden kaçırmamak için baskı, dayatma ve şiddet gibi bütün imkanlarını kullanarak karşı koyması ve halkı saptırması olamasaydı; puthanelerin hizmetçileri, kahinleri ile atalarının vazettikleri; kız çocuklarını diri diri kumlara gömme, bahire, saibe, vasile vb. akla, mantığa ve vicdana ters düşen gelenekleri, cahil de olsa; akıl, vicdan ve evlat sevgisi taşıyan bir toplumdan kaldırmak zor olmayacaktı.

Mele'in toplumu dolaylı bir şekilde saptırmasına açık bir örnek de; Nuh (a.s.) kavminin ibadet etmiş oldukları putlarıdır. Müfessirlerin beyanına göre, sonradan Araplara intikal eden; Vedd, Süva, Yeğus, Ye'uk ve Nesr isimli putlar, Nuh a.s.'dan önce kavmine büyük faydalan dokunan eşrafı idiler.[131] Meclislerde devamlı olarak sadece iyilik ve hizmetleri dile getirilip beşeri zaaf ve kusurlarından hiç söz edilmediği için, onların insan üstü bir varlık olduğu kanaati toplum arasında yavaş yavaş yayılmıştır. "Bunun gibi senden önce hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek, onların liderleri ve şirkle önderleri şöyle demişlerdi:"- Biz atalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de onların izinden gidiyoruz."[132] ayeti bu kanaatin toplumda hakim görüş haline gelmesine, aynı kabiliyet ve başarıyı gösteremeyen sonraki mele'in büyük rolü olduğunu göstermektedir. Çünkü kendi yetersizliklerini ve kusurlarını örtüp kendilerini topluma kabul ettirmek için onların yolunda olduklarını daima tekrarlayıp durmuşlardır.

Şah Veliyyullah (1176/1763) da şirkin çeşitlerinden bahsederken konumuza uygun düşecek şu açıklamayı yapıyor: "Bir kimsenin; büyük bir eser meydana getiren ileri gelenlerden biri hakkında, bu işi insanda bulunmasına imkan olmayan, ancak sadece kendisinde mevcut olan üstün bir özellikle becerdiğine inanması şirktir."[133]

"Bazı kimseler de; ALLAH'ın bütün varlıklardan yüce ve her şeyi düzene koyup idare eden olduğuna inanıyor. Fakat bununla beraber, O'nun bazı kullarına, şeref ve tanrılık kisvesini giydirip bazı özel işlerde tasarruf yetkisi verdiğine ve kullar hakkında şefaatlerini kabul ettiğine de inanıyor. Bu, bir hükümdarın bazı önemli, işlerdeki yetkisini kendisinde saklı tutarak, her vilayete oranın işlerini yürütme yetkisini verdiği valiler göndermesine benzer." Bu sebeple ALLAH'tan buna benzer bir yetkiyi alanlara, -Onları sıradan insanların seviyesine düşüreceği endişesi ile-"İbadullah = ALLAH'ın kulları" demek uygun düşmeyeceğinden bu hitabı bırakıp onlara " Ebnaullah = ALLAH'ın çocukları, Mahbubullah = ALLAH'ın has kulları" unvanlarını veriyor. Kendilerini de, "Abdülmesih, Abdul'uzza" gibi, "İsa'nın, Uzza'nın kulu, kölesi" manasına gelen. isimlerle adlandırıyorlar."[134] Şah Veliyyullah, bu tür sapık düşünceleri, şirkin çeşitleri arasında sayarken, mele'in doğrudan doğruya ve dolaylı olarak toplumu dini ve siyasi yönden saptırmasına örnek vermiş oluyor.[135]

 3- Toplumların Sapmasında ve Saptırılmasında Zenginliğin Rolü:
 
"Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının/Güzel ve temiz giyinin. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. De ki: ALLAH 'm Kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, ve özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz. De ki: Rabbim açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, ALLAH'a ortak koşmanızı ve ALLAH hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır. "[136]

Bu ayetler İslam dininin bir lokma, bir hırka dini olmadığını, yani fakirliği teşvik eden bir din olmadığını ifade eder. Çünkü Yüce ALLAH, yeryüzündeki bütün nimetleri insanlar için yaratmış, insanlığa müsahhar kılmış, onların emrine ve hizmetine sunmuştur. Aşırıya kaçmadan, israf etmeden, nimet külfet dengesi içinde, meşru yollarla elde edilen bu nimetlerden, gerektiğinde yoksulları da istifa ettirerek şükredildiği taktirde elde edilen zenginlikler; sapkınlığın, isyankarlığın, kibir ve şımarıklığın sebebi değil; dünyayı imar etmenin bir vasıtası, mutluluk, huzur ve barışın ve sonunda da Cennete kavuşmanın sebebi olur. Çünkü Kur'an'da zekat ve sadakalar teşvik edilmekte, hacca gidilmesi emredilmektedir. Bunlar da ancak zenginlikle olur. Meseleye bu açıdan baktığımızda, elde edilen zenginliğin insanları saptırması söz konusu değildir. Ancak Kârûn kıssasında belirtildiği gibi[137] insanoğlu bu nimetleri vereni unutup O'na gerektiği gibi şükretmesini bilmez de, sahip olduğu bu zenginliği, sadece kendi kabiliyeti ve becerisi sayesinde elde ettiğini iddia ederek şımarırsa, doğru yoldan sapmış olur. Şu halde kıssalarda toplumları isyana, mele'in de şımarıp kendilerine gönderilen peygamberleri inkara sevk eden zenginliğin, öncelikle şükürsüz zenginlik olduğunu bilmek gerekir.

Burada önemle vurgulanması ve açıklanması gereken şey de şükrün nasıl yapılması gerektiği hususudur. Üç çeşit şükür vardır. Şükür; kalb ile, dil ile ve diğer organlarla yapılır.[138] Fakat kalp ve dil ile yapılanlar zikir manasındaki şükürdür, diğer bir ifadeyle zikir yerine geçer. Aslında Şükür: ALLAH'ın, insana vermiş olduğu nimetin cinsinden (ona sahip olmayan) başkasını faydalandırmaktır.[139] Şükür böyle yapıldığı takdirde zenginlik fert ve toplumların sapmasına yol açmaz. Ayrıca zekatı ve gerektiğinde sadakaları verilen zenginlikler artarak çoğalır ve kişiyi Cennete  götürür. "Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük edrseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir!.."[140] âyeti de bunu ifade eder.

Kıssalarda Peygamberlere karşı çıktığı ifade edilen ve "mutrafûn" diye isimlendirilen zenginlerin; çalarak, dolandırarak, zulmederek, haksız yollar...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Melein Peygamberlerle Mücadelesi 1
« Posted on: 29 Mart 2024, 07:36:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Melein Peygamberlerle Mücadelesi 1 rüya tabiri,Melein Peygamberlerle Mücadelesi 1 mekke canlı, Melein Peygamberlerle Mücadelesi 1 kabe canlı yayın, Melein Peygamberlerle Mücadelesi 1 Üç boyutlu kuran oku Melein Peygamberlerle Mücadelesi 1 kuran ı kerim, Melein Peygamberlerle Mücadelesi 1 peygamber kıssaları,Melein Peygamberlerle Mücadelesi 1 ilitam ders soruları, Melein Peygamberlerle Mücadelesi 1önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes