Konu Başlığı: Mele Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2011, 22:16:15 MELE' Dolmak ve doldurmak anlamındaki m-l-e (mele'e) kökünden gelir. Mele' dolgunluk anlamında masdardır. [876] 1. Mele-i A’lâ (Yüce Topluluk): En yüksek melekler ve peygamberlerin ruhları anlamındadır.[877] Yüce meclis/topluluk olarak karşılanır. İki âyette geçer: "Şeytanlar mele-î a'Iâyı (en yüce âlemi/meclisi) dinleyemezler(..)"[878] "De ki: (..) Melekler (insanın yaratılışını) tartışırlarken, mele-i a'lâ'daki bu olanlar hakkında bir bilgim yoktu."[879] Mele-i A'lâ, Yüce Allah ile yüksek meleklerin meclisidir.[880] 2. Mele': Mele', bir görüşü paylaşan, göz dolduran grup anlamındadır.[881] Bir toplumun eşrafı, ileri gelenleri, önderleri, asilzadeleri, soyluları, aristokrat tabakası, fikir danışılan kimseleri, beyleri, yöneticileri, kodamanları demektir. Bunlar, toplumun siyasî, ekonomik ve sosyal güç merkezlerini elinde tutan katı gelenekçi bir gruptur.[882] Erkân, kurmaylar, ele başları, iktidar seçkinleri olarak da algılanabilirler.[883] A) Özellikleri: 1- İnkarcılık (Küfür): Peygamberlerin toplumları uyarma görevinin karşısına çıkan mele'nin en önemli özelliği inkarcılıktır. Hz. Hud'a, milletinin inkarcı ileri gelenleri (mele') şöyle dediler: "Biz senin beyinsiz (aklı kıt) olduğunu düşünüyor, yalancı olduğunu sanıyoruz."[884] Başka âyetlerde de mele'nin peygamberleri inkâr edişleri dile getirilir.[885] Hz. Nuh'a da kavminin ileri gelenleri, apaçık sapıklık içinde olduğunu söylemişti.[886] Tüm peygamber kıssalarının -ve özellikle de Hz. İsa ve ondan sonra Muhammed'inkinin- gösterdiği gibi, ilk mü'minlerin çoğu, ilâhî mesajın, kendilerine bu dünyada daha âdil ve eşitlikçi bir toplumsal düzen, âhirette de ebedi mutluluk vadettiği, toplumun aşağı sınıflarına mensup köleler, yoksullar ve ezilenler arasından çıkmıştır. Peygamberlerin üstlendiği görev, bütünüyle bu devrimci niteliği dolayısıyladır ki, kurulu düzeni elinde tutan, toplumun varlıklı ve imtiyazlı kişileri ve grupları katında daima hoşnutsuzluğa yol açmıştır.[887] 2- Büyüklenme (İstikbâr) Ve Alay: Mele'nin ikinci özelliği büyüklenmedir. Kendilerini toplumun zirvesinde gören bu grup, kendileri dışında kalanları küçümser, onlara kurum satar, büyüklük taslar. Hz. Nuh, kavmini Allah'tan başkasına kulluk etmemeleri ve can yakıcı günün azabı konusunda uyarınca, milletinin ileri gelenleri şöyle dediler: "Senin, kendimizden hiç farkı bulunmayan bir insan olduğunu görüyoruz. Daha başlangıçta, sana bizim ayak takımı dışında kimsenin uyduğunu görmüyoruz. Sizin bizden bir üstünlüğünüz de yoktur. Senin yalancı olduğunu düşünüyoruz. "[888] Gemiyi yaparken, milletinin inkarcı ileri gelenleri yanına uğradıkça onunla alay ederlerdi.[889] İnkarcı ve âhirete kavuşmayı yalanlayan, Allah'ın dünya hayatında ni'met verdiği milletinin ileri gelenleri de şunu söyledi: "Bu, yediğinizden yiyen, içtiğinizden içen, sizin gibi bir insan. Kendiniz gibi bir insan. İtaat ederseniz, hüsrana uğrayacağınıza hiç şüphe yoktur. Öldüğünüz, toprak ve kemik yığını olduğunuz zaman, tekrar dirilmenizle sizi tehdit mi ediyor? Oysa tehdit edildiğiniz bu durum, ne kadar, hem de ne kadar uzak! Hayat, ancak bu dünyadakidir. Ölürüz ve yaşarız, tekrar diriltilmeyiz. Bu, Allah'a karşı yalan uyduran birinden başkası değil. Biz ona inanmayız."[890] Hz. Salih'in gönderildiği Semud kavminin büyüklük taslayan ileri gelenleri, içlerinden iman eden ve bu yüzden hor gördükleri kimselere, şöyle dediler: "Salih'in rabbı tarafından gönderildiğini gerçekten biliyor musunuz?" Mü'minler, şu cevabı verdiler: "Doğrusu biz onunla gönderilene inanıyoruz." Büyüklük taslayanlar şöyle dediler: "Sizin inandığınızı, biz inkâr ediyoruz. (..)"[891] Hz. Musa ve Hz. Harun, Firavun ve erkânına gönderilince büyüklük tasladılar. Suçlu bir kavim oldular. Onlar mağrur bir topluluktu. Bu yüzden, "Milletleri bize kul iken bizim gibi iki insana mı inanacağız?" deyip onlan yalancı saydılar. Firavun ve erkânının kendilerine fenalık yapmasından korktuklan için, milletinin bir kısım gençleri dışında, kimse Hz. Musa'ya inanmamıştı. Çünkü Firavun, o yerde hâkimdi. O, gerçekten aşırı gidenlerdendi. Bu yüzden, yok edildiler.[892] Mele'nin küçümsemeleri, köylü partisi, köylü oyları, gecekondu/varoş kesimi oyları biçiminde siyasi nitelikte de olabilir.[893] 3- Aşırı Tutuculuk/Katı Gelenekçilik: Mele'nin üçüncü özelliği, gerek dinî, gerek sosyal, siyasi yönden aşın tutucu oluşlarıdır. Bu yüzden, kendilerini her yönden temiz toplum olma konusunda uyaranları, sapıklıkla suçlar ve tehdit ederler. Hz. Nuh, kavmini uyarmasına rağmen, milletinin ileri gelenleri ona şöyle dediler: "Biz senin apaçık sapıklıkta olduğunu görüyoruz."[894] "(..) İlk atalarımızdan beri böyle bir şey işitmedik. Bu adamda, nedense biraz delilik var. Bir süreye kadar onu gözetleyin."[895] Bu son âyette geçen, "atalarımızdan beri böyle bir şey işitmedik" ifadesi, insanlann, ilk defa karşılaştıkları ahlaki bir önermeyi reddetmek için, çoğu zaman. bunu atalarından devralıp alışageldikleri düşünce ve yaşama tarzına uymadığını ileri sürmekten başka bir sebep bulamadıklarını dile getiren Kur'ani bir atıftır. Bu atıf, dolaylı olarak, kör taklidi, yani vahiyle, bir peygamberin açık öğretisiyle ya da sağ duyuyla açıkça desteklenmeyen dini doktrin ya da görüşleri körükörüne benimsemeyi mahkûm eden bir ima da taşımaktadır.[896] Hz. Şuayb'a, milletinin büyüklük taslayan ileri gelenleri, şöyle dedi: "Ey Şuayıb! Ya dinimize dönersiniz, ya da seni ve inananları seninle beraber şehrimizden çıkarırız." Şuayb'ın cevabı şu oldu: "İstemesek de mi? Allah bizi dininizden kurtardıktan sonra ona dönecek olursak, doğrusu Allah'a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimizin dilemesi bir yana, dininize dönmek bize yakışmaz. Rabbimizin ilmi herşeyi kuşatmıştır. Biz yalnız Allah'a güvendik. Rabbimiz! Bizimle milletimiz arasında hakça hükmet. Sen hüküm verenlerin en iyisisin." Milletinin ileri gelenleri tehdit savurmayı sürdürdü: "Şuayb'a, uyarsanız, kaybeden siz olursunuz."[897] Hz. Peygamberin kavmini uyarması konusunda şu anlatılır: "Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaşmışlardı. İnkarcılar, şöyle demişlerdi: Bu, pek yalancı bir sihirbazdır. Tanrıları tek bir tanrı mı yaptı? Doğrusu bu, çok tuhaf. İleri gelenler de şöyle dediler: Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin. Sizden istenen şüphesiz budur. Son dinde de bunu işitmedik. Bu, ancak bir uyarmadır. Kur'an, aranızda Muhammed'e mi indirilmeliydi?"[898] B) Görevleri/İşlevleri: Mele'nin (siyasi-ekonomik seçkinlerin) en önemli işlevleri, danışma, görüş ve karar alma, karşıt saydıkları görüşleri iletişim araçlarıyla tehdit ve gözdağıyla yıldırmadır.[899] 1- Danışma: Sebe melikesi Belkis, Hz. Süleyman'dan gelen mektuba verilecek cevap konusunda, ileri gelenlere danıştı ve şöyle dedi: "Ey ileri gelenler! Vereceğim emir (karşılaştığım bu durum) hakkında bana fikrinizi söyleyin. Siz benim yanımda bulunmadıkça, bir iş hakkında kesin hüküm vermem." Bunun üzerine, mele' şu cevabı verdi: "Biz güçlü kimseleriz, zorlu savaş adamlarıyız. Emir senindir. Dilediğini emret."[900] Hz. Musa, âsâsıyla mucize gösterince Firavun milletinin ileri gelenleri şöyle dediler: "Doğrusu bu bilgin bir sihirbazdır. Sizi memleketinizden çıkarmak istiyor." Bunun üzerine Firavun onlara "Öyleyse ne yapayım?" diye akıl sordu.[901] Hz. Süleyman da, Belkıs'ın tahtını kimin getireceğini mele'sine danışmıştı.[902] Bu âyette mele' sözcüğü, olumlu biçimde, daha doğrusu olumsuz niteleme yapılmadan geçer. Hz. Yusuf döneminin hükümdarı, ileri gelenlerine gördüğü rüyanın yorumunu sormuştu.[903] 2- Görüşme Ve Karar Alma: Mele', bulunduğu toplumun önemli kararlarının alınmasında, iktidar sahiplerinin yanında yer alır. Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak Hz. Musa'ya geldi ve mele'nin görüşmesini anlattı: "Ey Musa! İleri gelenler, seni öldürmek için aralannda görüşüyorlar. Hemen uzaklaş. Doğrusu ben sana öğüt veriyorum."[904] Firavun, mele'sine şu konuşmayı yaptı: "Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir tanrınız olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân! Benim için, toprak üzerine bir ateş yak, (tuğla hazırlayıp) bana bir kule yap; çıkar belki Musa'nın tanrısını görürüm. Bence o, bir yalancıdır."[905] Firavun milletinin ileri gelenleri, kışkırtıcılık yaparak Hz. Musa konusunda ona şöyle dedi: "Musa'yı ve milletini yeryüzünde bozgunculuk yapsınlar, seni tanrılarınla başbaşa bıraksınlar diye mi serbest koyveriyorsun?" Firavun, onlara şu cevabı verdi: "Onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Elbette biz onlan ezecek üstünlükteyiz"[906] 3- Tehdit Ve Şiddet: Mele', karşıt görüşte olanları tehdit etmekten geri kalmaz. Kavminin ileri gelenleri, Hz. Şuayıb ve çevresine, dinlerine dönmedikleri takdirde sürgün ve mücadeleyi kaybetme tehdidinde bulundu.[907] Mele', peygamberlerin ilâhî mesajları iletmekle görevli olduğu kavimler yanında, Hz. Süleyman'ın[908] ve Sebe melikesi Belkıs'ın[909] da, çevresinde yer alıyordu. Kur'an'da genellikle peygamberlerin uyarma görevine karşı çıkan azgın, şımarık ve zalim ileri gelenleriyle mücadelelerinden kesitler sunulmaktadır. Toplumların yokoluş sürecinde bu tür davranışlar içinde bulunan mele' grubunun etkin bir rolü bulunmaktadır.[910] [876] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 190. [877] Ebu’l-Bekâ, Külliyât, 874. [878] Saffât, 37/8. [879] Sâd, 38/69. [880] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 190. [881] Râgıb el-Isfahâni, age, 719. Mele' konusunda aymtı için bkz. İbrahim Çelik, "Kur’an'da Mele' Terimi, Peygamberler ve Onlara Uymak İstemeyenler," Uludağ Üniv. İlahiyat Fak. Der. I, (Bursa 1986), 75-83 [882] Erdoğan Pazarbaşı, Kur’an ve Medeniyet 280. [883] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 191. [884] A'raf, 7/66. [885] Mü'minun, 23/24, 33; Hûd, 11/25-27. (Hz. Nuh ve başka peygamberlerin durumuyla ilgilidir); A'raf, 7/88-92 (Hz. Şuayıb'la ilgilidir.) [886] A'raf, 7/60. [887] Muhammed Esed, Kur'an Mesajı, 1/428 (47) Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 191-192. [888] Hûd, 11/25-27. Ayrıca bkz. Mü'minun, 23/24-25. [889] Mü'minun. 23/33-38. [890] Hûd, 11/38. [891] A'raf, 7/75-77. [892] Yunus, 10/75, 83, Hûd, 11/96-97; Mü'minun, 23/45-48. [893] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 192-193. [894] A'raf, 7/60. [895] Mü'minun, 23/24-25. [896] Muhammed Esed, Kur'an Mesajı, 2/691 (11). [897] A'raf, 7/88-90. [898] Sâd, 38/4-8. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 193-194. [899] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 194. [900] Neml, 27/29-3. [901] A'raf, 7/108-110; Şuara, 26/34-35. [902] Neml, 27/38. [903] Yusuf, 12/43. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 194-195. [904] Kasas, 28/20. [905] Kasas, 28/38. [906] A'raf, 7/127. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 195-196. [907] A'raf, 7/88, 90. [908] Neml, 27/38. [909] Neml, 27/29, 32. [910] Erdoğan Pazarbaşı, age, 281. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 196. |