Konu Başlığı: Lüks ve İsraf Gönderen: müzzemmil üzerinde 19 Eylül 2011, 23:21:43 5. Lüks ve İsraf Kur'ân, haddi aşma (i'tida) kapsamı içerisinde çöküşü hak eden toplumların Özelliklerini izah ederken, kullandığı önemli kavramlardan biri de israftır, israf, doğru ölçüyü aşmak, sının ihlal etmek gibi anlamlara gelir, israf, başkalarının hakları söz konusu olmaksızın meşru sınırların ötesine geçmek, aşırı sarfiyatta bulunmak, itidale sahip olmamak, aşırılık yapmak şeklinde ortaya çıkmaktadır.[427] israf, kök itibariyle, her ne kadar infak (harcama) konusunda meşhur olsa bile, insanın yaptığı her işte haddi aşmasıdır.[428] Nitekim Aliah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "(O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler, ikisi arasında orta bir yol tutarlar." (Furkân, 25/67). "...Yetimler bü-* yüyecekler (de geri alacaklar) diye o mallan israf ile ve tez elden yemeyin..." (Nisa, 4/6). Görüldüğü gibi bu iki âyette anlatılan israf, infakla ilgilidir. Şu âyetlerde ise, haddi aşmak anlamındadır. "...Aşın gidenler de ateş ehlinin kendileridir." [429] "Şüphesiz Allah, haddi aşan yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez."[430] Kur'ân'da, gerek yeme-içmede, gerek harcamalarda, gerek şirk ve küfürde ve gerekse günahlarda ölçüsüz davranış, yani tüm aşırı ve ölçüsüz eylem için israf sözcüğünün kullanıldığını görmekteyiz.[431] Bu anlamda , Lût (a.s) m kavminin müsrif bir kavim oiarak tanımlandığına şahit olmaktayız. "Lut'u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: "Sizden önceki millet-ierden hiçbirinin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsununz? Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yanaşıyorsımunz. Doğrusu siz müsrif insanlarsınız."[432] Meşru yoldan ve helâl olan bir nimetten istifade varken, meşru olmayan çarpık bir tarzı tercih etmek nankörlüktür. Allah'ın insanlara gösterdiği ve tayin ettiği ölçüler içersinde değil de, gayrı meşru hırs, istek, ve şehevî arzulara göre davranmak, nimeti verene karşı isyan, haddi aşma ve nankörlük olduğu gibi nimete karşı da saygısızlıktır. Eşcinselliğin, Ölçüsüz bir davranış ve haddi aşan bir fiil olduğu âyetten anlaşılmaktadır ki, bu da en çirkin bir_ ahlaksızlık ve aynı zamanda da bir nankörlüktür. Allah'ın sünneti gereği, müsrif bir toplumun çökmesinin nedeni, j Kur'ân'da açık olarak belirtilmektedir. Müsriflerde Ölçüsüzlük ölçüdür. On- i lar, hem inatçı, hem de davranışlarında ve sosyal ilişkilerinde ölçüsüz hare- \ ket ederler. Allah'ın verdiği onca nimete ve bolluğa rağmen O'na ortak koşar, nankörlük eder, O'nun emirlerine uymaz, kendilerine çizilen sınırları çiğner, insanları Allah'ın yolundan çevirir, zulmeder ve yeryüzünde haksızlık yaparlar. Müsriflerin en önemli özelliği doğru bir iş yapmamak, kargaşa ve huzursuzluk çıkarmaktır.[433] Böyle Özellik taşıyan bir toplumun ise eninde sonunda çökmemesi mümkün değildir.[434] İsraf, yani ölçü tanımamak, Kur'ân'da müşrik ve kafirlerin doğal nitelikleri olarak zikredilir. Burada israfın küfre kadar varan bir eylem olduğu söylenebilir. İsrafın bazı anlatımlarda küfür ile hemen hemen aynılık arze-den bir davranış olduğunu hiçbir şey bundan daha belirgin bir biçimde gösteremez.[435] Müsriflerin, saçıp savuranların şeytanın yandaşları olduğunu Kur'ân özellikle beyan eder: "Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma. Zira böylesine saçıp savuranlar şeytanın dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür."[436] Tebzir kelimesi ile ifade edilen israf sözcüğünü, İbn Abbas ve İbn Me-sud "yersiz sarf edilen şey" olarak tefsir etmektedirler. Mücahid, bu konuda şöyle demektedir: "Bir kimse yerli yerine vermek şartıyla bütün servetini sarf etse, yine İsraf etmiş olmaz. Fakat yersiz olarak verdiği bir ölçek veya birkaç gram eşya dahî olsa israftır. Çünkü saçıp savuranlar mallarını batıl, şer ve İsyan yolunda harcamaktadırlar. Bu sebeple onlar şeytanların arkadaşları ve yoldaşları olmuşlardır. Şeytan İse, Rabbine karşı çok nankördür. Nimetin hakkını yerine getirmez. Aynı şekilde onun kardeşleri olan mübez-zirler (saçıp savuranlar) de nimetin hakkım eda etmezler. Nimetin hakkı ise, saçıp savurmadan ve haddi aşmadan Allah'a itaat yolunda ve hakların ifasında harcanm asıdır."[437] Râzî'nin beyanına göre, başka bir rivayette Mücâhid, "Allah'a itaat yolunda Kubeys dağı[438] kadar mal (ne kadar çok olursa olsun) harcayan kimse, müsriflerden değildir. Allah'a isyan konusunda ise bir dirhem bile har-casa o kimse müsriflerden sayılır" demiştir.[439] Râzî'ye göre Allah Teâlâ, "tebzîr"i şeytanların fiillerine isnat ederek ten-bihte bulunmuştur. Bu kardeşlikten murat, saçıp savuran kişinin bu kötü fiilde şeytanlara benzemesidir. Araplar, bir şeyi yapmayı âdet edinen ve buna devam eden kimseye, o şeyin kardeşi diye isim verirlerdi. Mesela: Kerem sahibi ve cömert olan bir kimseye "keremin ve cömertliğin kardeşi" derlerdi. Mütrefler de şeytanın yaptığı saçıp suvurmayı yaptıkları için bu İsimle anılmışlardır. Râzî, "şeytan Rabbine karşı çok nankördür" sözünün anlamını şu şekilde izah etmektedir: "O bedenini, insanları saptırmak, yeryüzünde fesat çıkarmak için masiyederde kullanmaktadır. Aynı şekilde Allah Te-âlâ'nm makam, mevki ve mal nasip ettiği ve bunları Allah'ın rızasının dışında kullanan herkes, Allah'ın nimetine karşı nankörlük etmiş ve bu hükmün içerisine girmiş olur. "Saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir" sözünden maksat, onların, sıfat ve fiilde şeytana muvafakat etmeleridir."[440] Bu âyet, Arapların âdetine uygun bir tarzda inmiştir. Çünkü onlar, yağma ve baskın yoluyîa mal topluyorlardı. Sonra da kibirlenmek, övünmek ve büyüklenmek maksadıyla onları harcıyorlardı. Kureyş ve Kureyş kabilesinin dışında olan müşrikler, İnsanları İslam'dan çevirmek, müslüman halkı güç-süzleştirmek ve düşmanlarına yardım etmek için mallarını sarfediyorîardı. Bu konuda onların amellerinin çirkinliğine tenbih etmek için bu âyet inmiştir.[441] İslam'ın gelişmesine mani olan her fiilin ve bu uğurda harcanan her türlü servetin şeytanla doğrudan bağlantısı vardır. Allah'ın verdiği servet, nimet ve imkanları, Allah Teâîâ'nın dininin gelişmesine mani olmak için sarf etmek kadar büyük bir nankörlük yoktur. Râzî'nin oeyanmdan hareketle şu değerlendirmeyi yapabiliriz. Allah Teâlâ'nm verdiği zenginlik ve serveti kibir ve üstünlük aracı yaparak insanları hor ve hakir görmek, apartmanı, fabrikası, atölyesi, viiîası, otomobili vs. ile kendini toplumun ve halkın üstünde görmek, nimetin asil sahibini unutmaktan ileri gelmekte ve nankörlüğün temel öğesini oluşturmaktadır. insanların çoğunluğu, çeşitli maddi ve manevî sıkıntılarla uğraşırken, kendi aile fertlerini besleyebilecek temel gıda maddelerini temin etmede zorlanırken, servet sahibi insanların lüks, israf ve gösteriş uğrunda servetlerini tüketmeleri, konforlu bir hayat sürmeleri kanaatimizce İsraf ve nankörlüktür. Bir dilim ekmeği nasıl daha ucuza alırım hesabıyla en önemli sermaye olan zamanlarını kuyruklarda tüketen, çoluk çocuğuna temel gıda maddelerinden olan etin, sütün, yumurtanın hasretini çektirmek zorunda kalan ve bu sebeple de ruhsal ve fiziksel açıdan sağlıksız nesillerin yetişmesine istemiyerek de olsa zemin hazırlayan kişilerin çoğunlukta olduğu bir toplumda, servetlerini lüks, konfor, zevk, eğlence ve sefahet içersinde harcayanlar şeytanların arkadaşları olmazlar da ne olur? Şeytanın en büyük emeli de bu farklılığı, bu dengesizliği ve bu uçurumu derinleştirmek değil midir? Mevdûdî, "Çünkü saçıp savuranlar, şeytanların dostlarıdırlar; şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür." (Isrâ, 17/27) âyeti ile, "Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma..." (İsrâ, 17/29) âyetinin birlikte okunması durumunda, Kur'ân'm İnsanlardan orta yolu takip etmelerini, yani ne servetin dönüşümünü ve dağılımını engelleyecek derecede cimri, ne de kendi ekonomik durumlarını çökertecek derecede savurgan olmamalarını istediği anlaşılır, demektedir. Ayrıca Mevdûdî, "Parayı, insanın gerçek ihtiyaçlarından olmayan, faydasız yeriere yani gösteriş, lüks, günah fiillere ve buna benzer yerlere harcamak, Allah'ın verdiği nimete karşı nankörlük etmektir. Bu sebeple bu tür yerlere para harcayanlar şeytanın kardeşleridir", diyerek Önemli bir yorum getirmektedir ki, bu tesbitin İsabetli bir yaklaşım olduğu kanaatindeyiz.[442] Bu iki cümlede belirtilen husus, sadece bireye yapılan ahlakî tavsiye ve emirden ibaret değildir. Bu emirler, İslam toplumunun ahlakî eğitim, sosyal baskı ve hukukî sırurlamalarla savurganlıktan korumaya yöneliktir. Buna uygun bir şekilde Medine İslam Devletinde, toplumu savurganlıktan korumak için bazı önlemler alınmıştır. Birincisi, savurganlık ve lüksün birçok çeşidi kanunen yasaktı, yani haramdı. İkincisi, bunlara karşı hukukî Önlemler alınmıştı. Üçüncüsü, israfı İçeren gelenekleri ortadan kaldırıcı sosyal düzenlemeler yapılmıştı. Devletin, bireylerin açıktan yaptıkları israfı engelleme hakkı vardı. İnsanların savurganlıkla cimriliği, cömertlikie hasisliği birbirinden ayırmasını sağlayan genel bir toplumsal sağ duyu meydana getirilmişti.[443] Bu tesbitler, İslam Devîeti'nin bir bakıma genel fotoğrafıdır. Bir devlet, aşırı savurganlığı, israfı ve her türlü lüks ve konforu önleyici tedbirler almazsa, o toplumun sosyai dengesini kurmak oldukça zor olur. Nimetlerin ve servetlerin toplumun istifadesinden ziyade, bireylerin İstifadesine ve insafına bırakılması ve onların yaptığı ölçüsüz harcamalara göz yumulması, sosyal adaletin zedelenmesine vesile olmaktadır. Seyyid Kutub, "Hayatın her kademesinde ve tüm insanî fiil ve davranışlarda israfın büyük bir üzüntüye sebep olacağı, îsrâ Sûresi, 29. Âyette gayet sarih bir ifade ile açıklanmaktadır. Üstelik böyle müsrif olanların, şeytanla bir tutulması, israfın insanları ne derece kötülüklere ve çıkmazlara sokacağının bir delilidir",[444] demektedir. Çünkü şeytan, insanoğluna, cimriliği ve israfı emreder. İnsanları, ahlakî yönden çöküntüye uğratmak için şeytanın en fazla istifade ettiği husus, israf ve buna bağlı olarak lüks bir hayat özen-tisidir. Serveti, israf ve isyan sayılan fiillerde ve hareketlerde sarfetmek şeytanın vazgeçilmez idealidir. Nankörlük psikolojisinden kaynaklanan olumsuz değerlerden biri de ölçüsüz davranmaktır. Kur'ân'da ekonomik hayat söz konusu olduğunda ölçüsüz davranışı iki kelime karşılamaktadır. "Tebzîr ve israf." Kur'ân'da kullanılışı itibariyle tebzîr, malı saçıp savurmak, zayi etmek, sefihçe harcamak, gerektiği yere sarf etmemek, az da olsa yararlı yerde değil de yok olup gideceği yerde harcamak anlamlarına gelmektedir. Dolayısıyla harcamanın mal yönünden haddi aşmasına tebzîr denir. Tebzîr, Allah'a karşı nankör olan şeytanın bir fiili olarak belirtilmekte ve bu şekilde davrananın da şeytanın kardeşi oldukları vurgulanmaktadır.[445] Her eylem ve harekette ölçü sınırını aşmak, gerek nicelik ve gerekse nilik olarak vasat olanı geçmek anlamlarına gelen israf ise, ekonomi sözko-usu olduğunda gerekli olmayan bir yere yapılan harcamayı, Allah'a ibadet örevini yerine getirmeyi temin edecek bedenî gıdayı almanın Ötesinde yi-ip içmeyi, yerine göre temiz hoş yemek gibi güzel olan harcamaların dışınla yapılan masrafları, ihtiyaç olmayan yararsız, boş yere ve meşru olmayan iarcamaları, ihtiyacın dışında ve hakkı olmayan alanlara akıtılan nimetleri ifade etmektedir.[446] İsraf, en geniş anlamıyla müstekbir ve mütreflerin işi olmaktadır. Müt-ref kavramının içeriğinde esasen israf anlamı da Önemli oranda bulunmaktadır. İsraf, aynı zamanda mütreflerin önemli özelliği olan nankörlük kavramının içerisinde yer almaktadır (bkz. Ejder Okumuş, a.g.e., s. 159). israfla ilgili olarak belirtilmesi gereken en önemli hususlardan biri, müsriflerin kendileri için bol bol ve gereksiz harcamalarda bulunmaları fakat toplumun diğer kesimlerine karşı da cimrilik etmeleridir (bkz. Nisa, 4/37; Hadîd, 57/24). Sıddıkî, Kur'ân'm kullandığı "itraf" kelimesinin halk arasında kötü alışkanlıkların doğmasına yol açan aşırılık ve lüksü ifade ettiğini söylemektedir. Çöküş sürecine girmiş olan bir toplumda, egemen olan baskının bu alışkanlıkların bir ürünü olduğunu ifade eden Sıddıkî, "lüks atmosferiyle çevrili bir toplumda, insanlar kolaylık ve konfora karşı bir sevgi geliştirirler, bu da git gide manevî denetim mekanizmalarının ve toplumsal disiplinin gevşemesi sonucunu doğurur. Bu mekanizmalar gevşedikçe de halkın zulüm yapması, zayıf ve güçsüzlerin haklarına karşı insanlık dışı alçakça bir tavır benimsemesi daha da kolaylaşır", demektedir.[447] Refahın getirdiği lüks ve israf bîr başka açıdan ahlakı da bozar; nefiste çeşitli kötülüklerin, süflî duyguların ve onlarla ilgili âdet ve alışkanlıkların oluşmasına sebep olur. Küfür, şirk, zulüm, haddi aşma, kısaca her türlü aşırılıklardan dolayı toplumun önderleri için kullanılan müsrif kavramının içerisine ekonomik hayattaki İsrafın da girdiği söylenebilir. Aynı şekilde her türlü ölçüsüz davranışlardan dolayı toplum için kullanılan müsrif kavramı içine de ekonomik israf girmektedir.[448] Kur'ân, ekonomik refahın, Allah korkusu ve dine dayalı bir manevî denetimle dengelenmcdikçe, toplumun ahlakını fesada uğratacağını tekrar tekrar vurgulamaktadır. Bu konuda Kur'ân'm ifadesine bir göz atalım. "Birefahından şımarmış nice memleketleri helak etmişizdir. îşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz varis olmuşuzdur." (Kasas, 28/58) Hayatın her çeşit nimetlerinden istifade ederek huzur, güven ve bolluk içinde yaşayan ve kendisini insanlardan üstün görerek her çeşit lüks ve konforlu bir hayat sürdüren bireyler, toplumlar ve milletler büyük bir nankör-lüğün içindedirler. Her türlü lüks ev, villa, köşk vs. de yaşayarak zevk ve sefa sürmek, ihtiyaçtan öte çeşit çeşit konforlu otomobillere binerek gururlanmak, lüks otellerde, saraylarda ziyafetten ziyafete, davetten davete koşarak tıka basa yemek-içmek, düğün, nişan, kokteyl ve kutlama günleri adı altında aşın harcamalar, takılar vs. ile zenginlik yarışma girişmek ve bütün bunların neticesinde de toplumun büyük bir kesimini teşkil eden yoksul, fakir, işçi, memur ve diğerlerini unutmak, onlara karşı dinî ve millî vazifeleri yapmamak büyük bir nankörlüktür. Nankörlüğün sonuçlarından biri olan israf, lüks ve konfor, toplumun dirliğini, birliğini ve sosyal dengesini bozan, parçalayan önemli etkenlerdir. "Malı, serveti ben kazandım. İstediğim gibi harcarım" felsefesiyle hareket etmek nankörlüğün bir neticesidir. Böyle bir düşünce, ailelerin, toplumların ve devletlerin bünyesini kemiren ve yiyip bitiren israf, lüks ve konforun hazırlanmasına vesile olan bir davranışın temelini oluşturur. Bu sebeple nankörlük, netice olarak cemiyeti sarsan fiillerin gelişmesini hazırlayan önemli bir faktördür, diyebiliriz. [449] [427] İzutsu, Kur'an'da Dini ve Ahlakî Kavramlar, s. 233-234 [428] İsfehanî, a.g.e, s. 230 [429] Kur'ân-ı Kerim, Mü'min, 40/43 [430] Kur'an-ı Kerim, Mü'min, 40/28 [431] Kur'ân-ı Kerim, Âl-i İmran, 3/147; Mü'min, 40/28,43 [432] Kur'ân-ı Kerim, A'raf, 7/80-81 [433] Bkz. Şuarâ, 26/151-152 [434] Okumuş, Ejder, a.g.e., 158 [435] Kur'ân-i Kerim, Yunus, 10/12; Tâ -Hâ, 20/126-127; Mü'min, 40/28, 42, 43; aynca.bkz. lzutsu, a.g.e., s. 235-236; Okumuş, Ejder, a.g.e., s. 158 [436] Kur'ân-ı Kerim, Isrâ, 17/26-27 [437] Ekz. Seyyid Kutup, a.g.e., IV, 2222 [438] Mekke'de Kabe'ye nazır buiunan bir dağın ismi [439] Râzi, a.g.e., XX, 155 [440] Bkz. Râzî, a.g.e., XX, 155 [441] Râzî, a.g.e., XX, 155 [442] Bkz. Mevdûdî, a.g.e., III, 104-105 [443] Bkz. Mevdûdî, a.g.e,, III, 105 [444] Bkz. Seyyid Kutub, a.g.e., IV, 2223 [445] Bkz. Okumuş, Ejder, a.g.e., s. 189 [446] Okumuş, Ejder, a.g.e., s. 189-190 [447] Bkz. Sıddıkî, Kur'an'da Tarih Kavramı, s. 36-37 [448] Bkz. Okumuş, Ejder, a.g.e., s. 191 [449] Kerim Buladı, Kur’an’da Nankörlük Kavramı, Pınar Yayınları: 421-427. Konu Başlığı: Ynt: Lüks ve İsraf Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 19 Eylül 2011, 23:25:45 Rabbim her türlü israftan korusun bizleri inşaallah. En büyük israflardan biri de zaman olsa gerek.
Konu Başlığı: Ynt: Lüks ve İsraf Gönderen: Ceren üzerinde 02 Ağustos 2013, 01:55:30 Bu dünyanın zenginliği bu dünyada kalır.Önemli olan ahir zaman zenginliğidir. Rabbimin bizlere vermiş olduğu bu nimetlere , bu zenginliklere şükür etmeliyiz. Çünkü nankörlük şeytantandandır ve Allah şeytana uyanları sevmez.
Konu Başlığı: Ynt: Lüks ve İsraf Gönderen: sultan aktay üzerinde 02 Nisan 2015, 15:23:43 bu dünyadaki zenginlik dünyada kalır ne cimri olcan ne israf edicen paranla mezara girmicen demi
gönderi için allah razı olsun Konu Başlığı: Ynt: Lüks ve İsraf Gönderen: Muratb8 üzerinde 12 Kasım 2015, 18:55:54 Selamün aleyküm Allah bizleri israftan korusun.
Konu Başlığı: Ynt: Lüks ve İsraf Gönderen: Rabia 7 üzerinde 31 Ocak 2016, 12:36:40 Ve aleykümselam ; hiç bir nimeti israf etmemeliyiz.İsraf edenlerin sonunda neler olacağını bilsin ve israf etmesin.Her nimeti yiyeceğimiz kadar alalım ve israf etmeyelim.
|