> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Kuranın ilk Vahyi Ve Nasih Mensuhu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kuranın ilk Vahyi Ve Nasih Mensuhu  (Okunma Sayısı 1143 defa)
16 Eylül 2011, 19:13:04
müzzemmil

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 374


« : 16 Eylül 2011, 19:13:04 »



1- KUR'AN'IN İLK VAHYİ VE NASİH MENSUHU

Kur’an’ın İnmeye Başlaması :
 
Fahri Alem Hz. Muhammed (s.a.) Efendimize peygam­berlik, 40 yaşındayken geldi. Onun Peygamberliği, doğru çı­kan rüyalarla başlar. O, altı aya kadar gördüğü rüyalarla amel etmiştir. Bu esnada bir köşeye çekilmesi ve yalnızlığı sever ve Hira dağına gidip oradaki mağarada kendi kendine ibadet ederdi. İşte o sıralarda Cebrail (a.s.) kendisine görünüp Kur'an-ı getirmeye başladı.
Bu vesile ile şunu da ifade edelim ki, vahyin gerçek ma­hiyetini peygamberlerden başkasının bilmesi mümkün değil­dir. Ancak vahyin geldiği anda Peygamber Efendimizin yan­larında bulunanların görgülerine veya bizzat Resüli Ekrem Efendimizin vahy hususundaki beyanlarına dayanarak bir şeyler öğrenilebilmiştir. Bu konuda Buhariyi Şerifin yazdığı rivayetler şunlardır :
1- Hz. Ayişe (r.d.) dedi ki,
“Hişamın oğlu Haris (r.d.) Resülüllâhdan (s.a.) “Ya Resülellâh sana vahy nasıl geliyor?» diye sordu. Resülüllâh (s.a.) şu cevabı verdi.”
“Bâzı zaman çıngırak sesi gibi gelir ki, bana en ağır geleni de budur. Benden o hal gider gitmez (meleğin)   bana söylediğini iyice bellemiş  olurum. Bâzı zamanlarda melek bana bir insan suretinde görünür, benimle konuşur, ben de söylediğini iyice bellerim.”
Hz. Ayişe (r.d.) devamla dedi ki,
“Allah'ın Resulünü, soğuğu pek şiddetli bir günde kendisine vahy nazil olurken gördüm. O hal kendisinden ge­çince şakaklarından şapır şapır  ter akıyordu.
2- Hz. Ayişe (r.d.) diğer bir rivayetinde dedi ki, 
“Allah'ın Resulü (s.a.) nün vahy başlangıcı, uykuda gerçekçi rüya görmekle olmuştur. Hiç bir rüya görmezdi ki, sabah aydınlığı gibi açık ve aşikâr olmasın. Ondan sonra kalbine, yalnızlık sevgisi geldi. Artık Hıradaki mağarasında yalnızlığa çekilip orada, ailesinin yanına gelniceye kadar, sayısı belli gecelerde ibadet eder ve yine azığını alıp giderdi. Sonra yine Hadice (r.d.) nin yanına dönüp bir o kadar zaman için yine azık hazırlardı. Nihayet bir gün, Hira mağarasında bulunduğu bir zamanda, ona Kur'an geldi. Ona melek gelip “oku» dedi. O da “ben okumak bilmem»  dedi.  Bu hususta Allâhen Resulü buyurdu ki,”
“O zaman melek beni alıp takatım kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra bırakıp yine “oku» dedi. Ben de ona “ben okumak bilmem» dedim. Yine ikinci defa beni tutup taka­tım kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra bırakıp yine    “oku» dedi. Ben de “okumak bilmem» dedim. Nihayet yine alıp beni üçüncü defa sıkıştırdı. Sonra bırakıp  “yaratan Rabbinın adiyle oku. O ki insanı pıhtılaşmış kandan yarattı. Oku ki, senin Ekrem olan Rabbin insana bilmediklerini  kalemle öğretmiş, insana bilmediklerin  tâlimetmiştir» dedi?
Bunun üzerine Allah'ın  Resulü,  yüreği  titreyerek evine döndü ve Hadiceye (r.d.)
“Beni örtün, beni örtün” dedi.
Korkusu gidinceye kadar onun mübarek bedenini sarıp örttüler. Daha sonra olup biteni Hadiceye (r.d.) şöyle anlattı:
“Kendimden korktum”, dedi. Hadice (r.d.) şu cevabı verdi :
“Öyle deme, Allah'a yemin ederim ki, Allah seni hiç bir vakit utandırmaz. Çünkü sen akrabana bakarsın, işini    gör­mekten aciz olanların ağırlığını yüklenirsin, müsafiri ağır­larsın, hak yolunda çıkan olaylarda halka yardım edersin.
Bundan sonra Hadice (r.d.) Allah'ın Resulünü alıp, amca­sı oğlu Varaka Bini Nevfele götürdü. Varaka, Cahiliyette Hıristiyanlığa girmiş bir kimseydi. İbranîce yazı bilir ve Allah'­ın nasibettiği kadar İncilden yazardı. O gözleri kör olmuş bir ihtiyardı. Bu esnada Hadice (r.d.) Varakaya,
“Amcam oğlu dinle de bak, kardeşin oğlu ne diyor? [1] dedi.”
Varaka Allah'ın Resulüne,
“Kardeşimin oğlu ne gördün?  diye sorunca, Allah'ın Resulü, gördüklerini bir bir anlattı. Bunun üzerine    Varaka Allah'ın Resulüne,
“O gördüğün Allâh'u Taâlânın Mûsâya indirdiği “Nâmûs»dur. [2] Ah keşke senin davet günlerinde genç olsay­dım, kavminin seni çıkaracağı zaman sağolsaydım, dedi.
Allah'ın Resulü,
“Onlar beni çıkaracaklar mı? diye sordu. O da,”
“Evet senin gibi kendisine vahy gelmiş bir kimse yok­tur ki, düşmanlığa uğramasın. Eğer senin davet günlerine yetişirsem, sana son derece yardımda bulunurum, dedi.
3- Ensardan Abdullah oğlu Cabir (r.d.) da dedi ki,
“Allah'ın Resulü vahyin gelişinden sözederken dediler ki,
“Ben bir gün yürürken, birden bire gökten bir ses duy­dum. Başımı kaldırdım, bir de baktım ki, Hirada bana ge­len melek, yerle gök arasındaki bir kürsü üzerinde oturmuş durumdaydı. Ondan korkup evime döndüm “beni örtün, be­ni örtün» dedim. Bunun üzerine Rabbim olan Allâhu Taâlâ “Ey bürünüp sarman, kalk (kâfirleri azabımla) korkut, Rabbini yüce bil, elbiseni temizle, azaba (düşürecek şeyleri) bı­rak» diye bana emir verdiği ayetler indi. Bundan sonra ar­tık vahy, (bana) ısındı, biri biri peşine geldi.
4- Meali Şerifi “Onu (Kur'an-ı) acele kavrayayım di­ye dilni onunla (Cebraille) oynatma» olan, Kıyame Sûresinin, 16, ayeti hakkında İbni Abbas (r.d.) demiştir ki :
“Resülüllâh, inen ayetlerden (ezberlemek için) güçlük çeker, mübarek dudaklarını kımıldatırdı.”
İbni Abbas bu sözü söylerken  (adeta Peygamberimizi taklid ederce) devamla,
“İşte bakın, Resülüllâh dudaklarını nasıl kımıldatıyor idiyse, ben de öyle yapıyorum diyerek sözlerini, şöyle    sür­dürdü ;
“Bunun üzerine Allah Taâlâ ona “Onu (Kur'an-ı) ace­le kavrayayım diye dilini onunla (Cebraille) acele edip    depretme. Onu (Kur'an-ı) toplamak, onu (Kur'an-ı sana) okut­mak şüphesiz bize aittir. Kur'an-ı sana okuttuğumuzda, onu dinle, ondan sonra da onu (senin ağzından) bildirmek bizim üzerimizedir» mealindeki  ayetler indi. Bundan  sonradır  ki, Resülüllâh, ne zaman Cebrail indiyse, susarak onu dinlerdi. Cebrail gidince de inen ayetleri Cebrail gibi aynen okurdu.
5- Yine İbni Abbas  (r.d.) şöyle bir rivayettede bulun­muştur.
“Allah'ın Resulü, halkın en cömerdiydi. En cömert ol­duğu zaman da, Ramazan ayıydı ki, Cebrailin kendisine   en çok geldiği ay da bu aydı. Cebrail (a.s.) Ramazanın her gece­sinde ona gelir, Kur'an-ı karşılıklı okur, müzakere ederlerdi.
İşte bundan ötürü Allah'ın Resulü, hayır yapmakta engellenemeyen rüzgârdan da daha cömertti.[3]
 
Kuranda Nesheden Ve Neshedilen Ayetler :
 
“Neshetme» lügat anlamda, bir şeyi değiştirme, yok et­me, silme veya bir yazıyı bir yere aktarma demektir. Bizim burada söz konusu ettiğimiz “nesh» kelimesini allâme İbni Hacip “şeriata ait bir hükmü, sonradan gelen meşru bir de­lil ile kaldırmaktır» diye târifeder. [4]
Bu tarife göre “nâsih» (nesneden) sözünün türkçesi “şe­riata ait başka bir hükmü kaldıran meşru bir delil» demek oluyor. “Mensûh» (neshedilen) denince bunun türkçesi de “meşru olan bir delil ile, kaldırılmış olan önceki bir şeriat hükmü» denmek istendiği anlaşılır. [5]
 
Kuranda Neshi Ispatlayan Ayetler :
 
1- “Biz neshettiğimiz veya unutturduğumuz bir aye­tin (yerine) ya ondan (sizin için) daha hayırlısını, yahut onun dengini getiririz. Allah'ın her şeye kadir olduğunu  bilmezmisin?”[6]
Bu ayetin iniş sebebi şudur :
Yahudiler “Şu Muhammedin işine hayret etmez misiniz? Yanındakilere bir şeyi emreder, sonra da o şeyi yasaklar, ak­sini emreder. Bu gün bir şey söyler, ertesi gün o sözünden döner. Kur'an Muhammedin kendinden başka kimsenin sö­zü değildir. Çünkü onun sözleri biri birini tutmuyor» diyor­lardı.[7]
2- “Biz bir ayeti, diğer bir ayetin yerine değiştirdiği­miz vakit, ki Allah neyi indireceğini çok iyi bilendir- dediler ki, sen ancak bir iftiracısın. Hayır (iftiracı değilsin ama) onla­rın pek çoğu bilmiyor.” [8]
Bu ayetin iniş sebebi de şudur :
Eskisinden biraz daha külfetli bir emir geldiğinde müş­rikler, “Muhammed arkadaşlarıyla alay ediyor, bir gün birşeyi emreder, ertesi gün ise onu yasaklar. O, Kur'an-ı kendi düzen bir iftiracıdır» diyorlardı. Bu ayetlerle Cenabı Rabbimız, Aleyhisselatu vesselam Efendimizin, Kur'an-ı uydurma­dığını, onun Allah kelamı olduğunu bildirmiştir.[9]
 
Eski Şeriatlarda Da Nâsih-Mensûh Hükümler Vardı :
 
Nitekim Hz, Adem zamanında, kardeşle kızkardaşın ev­lenmeleri mubahtı. Sonradan bu hüküm nesholup kaldırıldı. Nuh Peygambere de, Tufanda gemideyken, domuz eti mubah kılınmıştı. Bu da sonradan yasaklandı. Yine Tevrattan önce iki kızkardeşin bir nikâh altında bulunması meşrûdu. Ama Tevrat inince bu meşruiyet neshedilip kaldırıldı. Hz. İbra­him de, önce oğlu Hz. İsmaili kurban kesmekle emrolunmuşken, sonradan bu emir, bir koçun kurban kesilmesiyle nesh olmuştur.[10]
 
Kur'an'da Neshi Kabul Etmeyenler :
 
Cumhuri Ulema, yani müçtehit ve müfessirlerin pek bü­yük çoğunluğu, Kur'an'da neshin varlığını isbat ettikleri hal­de, Eba Müslimi İsfıhanî denen bir zat, aksini savunmuştur. Bu zat, meali yukarda yazılan ve neshin vukuunu haber ve­ren ayetlerin, geçmiş kitaplardaki hükümlerin neshedildiklerini haber verdiklerini, yoksa Kur'an ayetlerinde de neshin vaki olduğuna delil sayılmayacaklarını iddia etmiştir.
Neshin Kur'anda vukuunu kabullenmeyenler hakkında Allâme Kurtubî, tefsirinde şunları yazar :
Kur'andaki nasih-mensuhu ancak, gabi cahiller inkar ederler. Halbu ki, geçmiş sahabîler ve onlara tabi olanlar bu hususu kabul etmiş bulunuyorlar. İbni Kesir de yine neshi bildiren ayetlerin tefsirinde, “Kur'anda neshi inkâr etmek, reddedilmiş rezil bir fikirdir» der.
Esasen nesheden ve neshedilen ayetlerin incelenmesin­de görülecektir ki müçtehitlerimiz, neshedilmiş hükümleri dikkate almamışlardır. Nitekim bütün müçtehitler, kocası ölen kadının evlenebilmek için dört ay on gün beklemesini emreden ayete binaen[11] içtihatta bulunmuşlardır. Yâni kocası ölmüş olan bir kadın, dört ay on gün bekler, ha­mile değilse evlenebilir, hamile ise doğumdan önce evlenemez. Halbu ki diğer bir ayette ise [12] kocası ölen bir kadının tam bir yıl...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Lütfen Namazlarımızı Kılalım Namazlarınızı Sanal & Real Yaşam için Terketmeyiniz !!!

İlim Dünyası Ailesi
Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kuranın ilk Vahyi Ve Nasih Mensuhu
« Posted on: 19 Nisan 2024, 14:36:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kuranın ilk Vahyi Ve Nasih Mensuhu rüya tabiri,Kuranın ilk Vahyi Ve Nasih Mensuhu mekke canlı, Kuranın ilk Vahyi Ve Nasih Mensuhu kabe canlı yayın, Kuranın ilk Vahyi Ve Nasih Mensuhu Üç boyutlu kuran oku Kuranın ilk Vahyi Ve Nasih Mensuhu kuran ı kerim, Kuranın ilk Vahyi Ve Nasih Mensuhu peygamber kıssaları,Kuranın ilk Vahyi Ve Nasih Mensuhu ilitam ders soruları, Kuranın ilk Vahyi Ve Nasih Mensuhuönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes