> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Kurana Göre Tarihin İşleyiş Tarzı 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kurana Göre Tarihin İşleyiş Tarzı 2  (Okunma Sayısı 807 defa)
21 Mart 2011, 23:59:12
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 21 Mart 2011, 23:59:12 »



KURAN'A GÖRE TÂRİHİN (SÜNNETULLAH’IN) İŞLEYİŞ TARZI 2

 4- Sunnetullah Ve Hürriyet Sorunu

 a- Tarihin İşleyişinde İnsanın Özgürlüğü

 Ne zaman bir kanuniyetin varlığından söz edilse, akla gelen ilk soru, bu kanuniyet alanında insanın bir hürriyeti bulunup bulunmadığı olmuştur. Hürriyet sorununa şu veya bu münasebetle temas etmeyen düşünür yok gibidir. Aynı sorunun hâlâ tartışılıyor olması, asırlardır üzerinde düşü­nülen bu soruna insanlığın henüz kesin ve kalıcı bir çözüm getiremediğinin göstergesidir. Genel kanaat, bu gidişle hür­riyet probleminin, insanlığın düşünce gündeminde kalmaya devam edeceği yönündedir. [98]

Kuşkusuz hürriyet meselesi pek çok boyutu bulunan bir felsefe sorunudur. Biz burada bu çaplı konuyu başlı başına ele alacak değiliz. Böyle bir alt bölüm açmakla, şimdiye ka­dar kimsenin bulamadığı formülü bulduğumuzu iddia edi­yor da olamayız. Bununla birlikte, bir kanuniyetin ifadesi olan sunnetullah olgusunu ele alıp da hürriyet konusuna değinmemek, esasen var olan bir problemi görmezlikten gelmek olurdu. Biz bu bölümde sadece Kur’an’ın, tasvir etti­ği tarih alanında insana özgürlük verip vermediği üzerinde durmaya çalışacağız.

Konuya, problemin ortaya konmasıyla girmenin, en azından sistematik açıdan uygun olacağı kanaatindeyiz. Meseleyi Max Planck şöyle dile getiriyor:

“Bir yanda insanın kendi ahlâkî onuru, öte yanda iç ve dış dünyalarımızda keskin bir yasallığın egemen olduğu kanısı işte ciddiyetle düşünen her insanın bu ikisini bağ­daştırmak isteği ve tutkusu kadar eski bir konudur bu. Burada daha katısını düşünemeyeceğimiz bir kaışıtlaşma daha ilk anda belirmiyor mu dersiniz? Öyle ya, bir yanda doğada olsun, manevî yaşamda olsun, tüm olaylar par­çalanmaz kurallara göre yürüyor. O kurallar ki, bilimsel bilginin temeli olduğu kadar, pratikteki eylemlerimizin de ilkeleridir. Öte yanda en yakın bilgilenme kaynağımız olan bilinçliliğimizde yatan güven bilinci, kendi düşünce ve kararlarımıza egemen olmaklığımızın güveni; her an şöyle ya da böyle, akıllıca ya da çılgınca, iyi ya da kötü davranma olanaklarının elimizde olduğuna güvenebilmekliğimiz. Bu ikisi birbiriyle nasıl bağdaşıyor ? [99]

Kanuniyet ve hürriyet arasındaki temel problem özetle budur. Konuyu Kur'an'daki tarih yasalarına taşıdığımızda, en önemli ipucu olarak, bu yasaların Kur'an'daki ifade ediliş biçimleri karşımıza çıkmaktadır. Tarihi yasaları Kur'an’da her zaman önermeler halinde sıralanmış değildir. Bazen açık bir şartlı önerme olarak ifade edilen bu yasalar, zaman zaman pratik önermeler şeklinde sunulmuştur. Ancak bu yasaları yakalayabilmek çoğu kez, Kur'an'ın bütünü göz önünde bulundurulmak suretiyle mümkün olabilmektedir. Esasen bu son iki gruba giren ifade biçimlerinin de şartlı önermelere indirgenebilirliği haiz olduklarını biliyoruz.

Bu durumda, meseleye yaklaşırken Kur'an'da açıkça şart­lı önerme biçiminde ifade edilen yasalar temel alınmalıdır. Bunun pratik yararı Kur'an'ın tarihe bakışındaki en temel noktayı ön plana çıkarmasıdır. Söz konusu nokta, bütün şartlı önermelerde şart kısmının insana bırakılmış olmasıdır. Görebildiğimiz kadarıyla bu noktayı en çarpıcı biçimde or­taya koyan, Irak'lı düşünür M. Bakır es-Sadr olmuştur:

“Tarihî yasaların bir kısmı şartlı önermeler şeklinde teza­hür ediyordu. Ve bu şartlı önerme, kendi konumunda çoğu zaman insan fiili ve ihtiyarının konusu oluyordu. Yâni burada insan iradesi, şartlı önermenin mihverini, şartını oluşturuyordu. [100]

Bir şartlı önermede verilmek istenen mesaj, şart tahak­kuk ettiği takdirde, sonucun kaçınılmazlığı; başka bir ifade ile, sonucun şart tarafından belirleneceğidir. [101] Böyle olunca, şartlı önerme şeklinde ifade edilen bir tarih yasasında sonu­cu belirleyen faktör, şartın tahakkukunda söz sahibi olan insan unsuru olmak durumundadır. Söylediklerimizi so­mutlaştırmak için, bu tür ifadelerin Kur'an'daki en tipik örneklerinden biri olarak aşağıdaki ayeti zikredebiliriz [102]

“Bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe, ALLAH onla­rın durumunu değiştirmez.” [103]

Ayette, toplumsal değişme -hangi yönde olursa olsun-açıkça insan fiillerinin sonucu olarak sunulmaktadır. Bu de­mektir ki, beşerî bir pay olmaksızın herhangi bir tarih yasa­sının işlemesi mümkün değildir. Şu kadarı var ki; insanlığın, sunnetullah'ın işlemediği bir alan bulması mümkün olma­yacağı için, tavrı ne olursa olsun insanlık şu ya da bu yasa­nın şart kısmını işlemekte ve kaçınılmaz sonucu çağırmak­tadır, îşte insanın bu konumu onun sürekli uyanık olmasını gerekli kılmakta ve ona görevinin boyutunu hatırlatmak­tadır:

“İnsanoğlu başıboş bırakılacağını mı sanır ?.. [104]

Hürriyetle çelişir görünen asıl yasalar, pratik önerme şeklinde ifade edilenlerdir. Bu tür yasalara, en çok tartışılan konulardan biri olan ecel ayetleri örnek gösterilebilir:

“Her ümmetin bir eceli vardır. Süreleri dolunca ne bir an geri alınırlar ne de bir an ileri ... [105]

Kur'an'ın bütünlüğü göz ardı edilecek olsa, bu gibi ifade­lerden tam anlamıyla determinist bir yasa çıkar; her toplu­mun önceden-belirlenmiş bir hayat süresi vardır, bu süre dolduğunda, o toplumu oluşturan insanlar ne yaparlarsa yapsınlar toplum yok olur. [106] Ama konuyla ilgili diğer Kur’an pasajları ile bir arada düşünüldüğünde bu tür ifadelerde, şartlı önermeler halinde sunulan pek çok yok oluş yasasının işleyişindeki kesinliğin teyit edilmekte olduğunu görmek zor olmayacaktır. Kur'an pek çok yok oluş yasasına yer ver­mektedir:

“Neredeyse seni, yurdundan çıkarmak üzere tedirgin ede­cekler. Böyle bir durumda kendileri de senden sonra pek az bir süre kalabilirler. Bu, senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimiz için de geçerli olmuş bir uygulamadır. Bizim davranışımızda bir değişiklik bulamazsın.” [107]

Ecel ayetlerinde verilmek istenen ise, yasalar gereği sonu gelmiş bir toplumu kimsenin kurtaramayacağı veya yok olu­şun şartları oluşmamış bir toplumun yıkılmayacağıdır. Ecel'e, önceden belirlenmişlik anlamını vermek[108] Kur'an'ın büyük bir bölümünü görmezlikten gelmek olur. Ecel ayetle­rinin içinde yer aldıkları bağlama dikkat edilecek olursa, bu tür ifadelerin, bir toplumun yeterli sebep yokken cezalan­dırılması veya yok oluşu çağırmış bir toplumun kurtarılması beklentilerine cevap niteliği taşıdıkları görülür:

“Doğru iseniz bu söyleyip durduğunuz azap ne zaman, di­yorlar. De ki, ben kendime dahi ne bir zarar, ne bir fayda verecek durumdayım. Her toplumun bir süresi (ecel) vardır, süreleri geldiğinde ne bir an geri alınırlar, ne de bir an ileri... [109]

Konuya bu açıdan yaklaşıldığında hürriyet meselesi ile ecel ayetleri arasında bir çelişkiden söz etmek oldukça güçtür. Ancak problem burada bitmemektedir. Çünkü tarih yasalarında şart kısmının insanlara bırakılmış olması tek ba­şına bir şey ifade etmemekte; buna ilâve olarak, insanlığın söz konusu şartı işleyip işlememe konusunda hür olması ge­rekmektedir. Bu soru, temelde insan fiilen problemine irca edilebilir niteliktedir. Yine de, burada konumuzun sınırlarını aşmamaya özen göstererek, sadece bu konudaki yanlış an­laşılmalara delil gösterilen bir ayeti ele alıp, sorunun ceva­bını bu çerçevede aramaya çalışacağız. Söz konusu ayet şöyledir:.

“Biz bir ülkeyi (qarye) yok etmek istediğimizde (eradnâ), oranın doyurulmuş {mutref) kesimine emrederiz, onlar da orada yoldan çıkarlar. Artık orası hakkındaki söz ger­çekleşmiş olur ve biz de o ülkeyi darmadağın ederiz.[110]

Toplumun ekonomik gücünün belli bir kesimin tekelin­de toplanmasının gebe olduğu sosyal dengesizliklerin, top­lumun bölünüp parçalanmasını doğuracak bir faktör oldu­ğuna Kur'an birden fazla yerde temas eder [111] Yukarıdaki ayet de temelde aynı olguya işaret etmektedir. Ne var ki, ayetteki "mutreflerine emrederiz" ifadesine yüklenen yanlış anlam nedeniyle, ayet "toplumu yok oluşa sürükleyen şartın bizzat ALLAH tarafından hazırlatıldığı" şeklinde anlaşılabilmiş ve Kur'an bütünlüğüne açıkça ters düşen bu anlayışın izâlesi için, metin üzerinde zorlamalarda bulunma yoluna gidil­miştir [112].

Herşeyden önce şunu hatırlamak gerekir ki, Kur'an'a göre, ALLAH'ın -tâbir yerindeyse- hiç bir toplumla alıp veremediği yoktur. Dolayısıyla ALLAH'ın herhangi bir toplumu durup dururken yok etmeyi istemesi, Kur'an açısından söz konusu edilemez [113].

Kur'an'da erâde fiili ALLAH için söz konusu edildiğinde, nesnel bir gerçekliğin ifadesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konu üzerinde bir sonraki alt başlıkta geniş bir şekilde durulacağından, burada şunları kaydetmekle yetineceğiz: ALLAH'ın tarih alanına ilişkin iradesi, tarih kanununu belirler. Kur'an'ın tarihle ilgili olarak kullandığı qavl ve kelime de söz konusu iradenin ALLAH tarafından sözlü ifadesini tasvir etmektedir [114]. Kur'an'da yer yer bu kelimelerle anlatılan tarih yasası, burada ilâhî irade olarak anlatılmıştır. Dolayısıyla ayette yer alan, "bir ülkeyi yok etmek istediğimizde..." ifade­sini "ülkelerin yok olmasıyla ilgili koyduğumuz yasa şudur ..." şeklinde anlamak gerekir. Emr kelimesine gelince, 'buyruk' anlamındaki bu kelime­nin Kur'an'da ne anlamda kullanıldığını kavrayabilmek için, öncelikle söz konusu buyruğun' teklîfî (normative) mi, yoksa tekvînî (descriptifve) mi olduğunu tespit etmek gere­kir. Çünkü ALLAH'ın hür irade sahibi insana bir şeyi yapma­sını veya yapmamasını buyurması gibi; güneşin, ayın, yıldız­ların vs. hareket tarzını evrene dikte etmesi de Kur'an'da bir buyruk {emr} olarak ifade edilir [115].

Üzerinde durduğumuz ayetteki emrin normatif bir buy­ruk olması mümkün değildir".[116] Buradaki emr, tıpkı gök ci­simlerinin hareket kanunlarını belirleyen emr gibidir ve mutreflerin hareket tarzlarını belirlemektedir ki bu da fı...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 22 Mart 2011, 00:02:52 Gönderen: Meryem »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kurana Göre Tarihin İşleyiş Tarzı 2
« Posted on: 25 Nisan 2024, 23:05:30 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kurana Göre Tarihin İşleyiş Tarzı 2 rüya tabiri,Kurana Göre Tarihin İşleyiş Tarzı 2 mekke canlı, Kurana Göre Tarihin İşleyiş Tarzı 2 kabe canlı yayın, Kurana Göre Tarihin İşleyiş Tarzı 2 Üç boyutlu kuran oku Kurana Göre Tarihin İşleyiş Tarzı 2 kuran ı kerim, Kurana Göre Tarihin İşleyiş Tarzı 2 peygamber kıssaları,Kurana Göre Tarihin İşleyiş Tarzı 2 ilitam ders soruları, Kurana Göre Tarihin İşleyiş Tarzı 2önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes