> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Küfür
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Küfür  (Okunma Sayısı 1063 defa)
16 Şubat 2011, 16:20:42
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 16 Şubat 2011, 16:20:42 »



Küfür

 Gerek Kur'an'ın ve İslâm'ın özünün, gerekse insan­ların iman edip etmeme noktasında gösterdikleri fark­lılığın anlaşılması açısından en önde gelen kavramlar­dan biri 'küfr'dür. 'İman'ın iyi anlaşılması için onun zıddı olan ve ondan önce gelen küfr kavramının iyi bi­linmesi ve iyi tahlil edilmesi zorunludur.

'Küfr’ 'Ke-Fe-Ra' fiil kökünden masdar olup, lûgatta 'bir şeyi örtmek' demektir. Bu anlamıyla 'tohumu toprağa eken ve böylece onu örtüp gizleyen' çiftçiye 'küffar' denildiği gibi, kılıcı örttüğü için kınına, ka­ranlığı örttüğü için geceye 'kâfir’, meyve tomurcuğuna 'kâfur', kalça etine 'kâfire', bazı ibadetler ve tevbe de bir takım günahları örttüğünden bunlara da 'keffare' denilmiştir. [281]

Cenab-ı Allah (C.C.) insanların yaratıcısı, onları rızklandıran, onlara sayısız nimet veren, yaşatan., bir ilâh ve rabb'dır ki, en küçük bir iyilikte bulunana 'te­şekkür' edildiği gibi, nimetleri karşısında Allah'a da 'şükretmek, gerekir:

“Beni anın ki, ben de sizi anayım; bana şükr edin, küfr etmeyin” (Bakara: 152).

Allah'a şükretmek, sahip olunan nimetlerin yal­nızca O'ndan olduğunu kalpten kabul etmek olduğu gibi, bu kabulü de gerek sözlü, gerek fiilî amellerle gös­termektir. Fakat insan unutkan ve haksızlığa eğilimli, aynı zamanda iyilikleri kendinden, kötülükleri başka­sından bilen bir niteliğe sahip olduğundan iki durum­da sahip olduğu nimetlerin Allah'tan olduğu gerçeğini gizlemeğe kalkışır. Bu iki durumdan biri ve en çok görüleni 'aşırı nimetler, zenginlik, mal, evlât ve refah içinde yüzme', diğeri ise 'darlık ve sıkıntı içinde bulunma'dır. Bunlardan birincisi şükretmemenin en önemli nedenidir ve bu yüzdendir ki, zenginler daha çok kâfir­lerdir, bir başka deyişle kâfirler daha çok zenginler için­den çıkar; çünkü onlar zenginliklerinin ve içinde bu­lundukları refah durumunun sona ermeyeceği, bunun kendi kazançları olup akıl ve becerilerinden kaynak­landığını zannederler:

“İnsanlar (küfr üzerinde) tek bir ümmet olmaya­cak olsalardı Rahman'ı küfr edenler'in evlerine gü­müşten tavanlar ve üzerine binip çıkacakları mer­divenler yapardık. Ve, evlerine kapılar ve üzerleri­ne yaslanacakları koltuklar, kanapeler. Ve nice süs­ler. Bütün bunlar sadece dünya hayatının geçimli­ğidir. Ahiret ise Rabbi'nin katında müttakiler içindir” (Zuhruf: 33-35).

“Onlara şu iki adamı misal olarak anlat: Birine iki üzüm bağı vermiş, etrafını hurmalarla çevirmiş, or­talarında da ekin bitirmiştik. Her iki bağ da yemi­şini vermiş, ondan hiç bir şeyi eksik etmemişti. Ara­larından bir de ırmak akıtmıştık. Geliri de vardı. Arkadaşıyla konuşurken ona “ben malca senden zenginim, adamca da senden güçlüyüm” dedi. Ken­disine zulm içinde bağına girdi; “bunun hiç bir zaman yok olacağını sanmam” dedi. “Kıyamet'in kopacağını da sanmıyorum..” Kendisiyle konuşan arkadaşı ona dedi ki: “Seni topraktan, sonra nutfeden yaratan, sonra da seni bir adam biçimine ko­yan Allah'ı mı küfr ediyorsun” (Kehf: 32-37)?

“Karun Musa'nın kavmindendi. Onlara karşı bağy etti. Biz kendisine öyle hazineler vermiştik ki, onun anahtarlarını taşımak güçlü bir topluluğa ağır ge­liyordu. Kavmi ona demişti ki: “Şımarma, Allah şımaranları sevmez...” “Bu bende bulunan bir bil­gi sayesinde bana verildi” dedi”(Kasas: 76, 78, 81).

 “Allah'tır gökleri ve yeri yaratan ve gökten su in­dirip onunla sizin için meyvelerden rızk olarak çı­karan. Ve denizde emriyle akıp gitsin diye gemile­ri emrinize veren ve sizin için ırmakları teshir eden. sürekli olarak görevlerini yapan Güneş'i ve Ay'ı emrinize veren; geceyi ve gündüzü de sizin için teshir eden... Doğrusu insan çok zalim, çok küfre­dendir” (İbrahim: 32-34). “Rabbinizdir fazlından arayasınız diye gemiyi denizde yürüten. Doğrusu O size karşı çok merhametlidir. Denizde size bir sı­kıntı dokunduğu zaman O'ndan başka bütün çağırdıklarınız kaybolur. Fakat sizi kurtarıp karaya çıkarınca da yüz çevirirsiniz. Gerçekten insan çok küfredendir (İsra: 66-67).

İnsan bazan darlık ve sıkıntı anında da küfrde bu­lunur:

“İnsana Kendimiz'den bir rahmet tattırsak onun­la sevinir. Ellerinin öne sürdüğünden dolayı ken­dilerine bir kötülük dokunsa, muhakkak insan çok küfredici (olur)” (Şuara: 48).

İşte, gerek sıkıntı ve darlık, gerekse bolluk ve fe­rah anında tiksindirici bir istiğna ve şımarıklıkla veya umutsuzlukla insan Allah'a karşı kâfir kesilir. Demek ki, küfr'ün temelinde aynı Şirk'te olduğu gibi bir ba­kıma nefse tapınma, bencillik ve istiğna vardır ve küfr 'Allah'ı hakkıyla tanımak', O'nun verdiği nimetlerin O'ndan olduğu gerçeğini sözle, davranışla ve kalben örtmek, gizlemektir. Sözgelimi, insan fizikî yapısını be­ğenir ve 'şükredeyim diye Allah beni güzel yarattı' de­mez, “ne kadar güzelim” der ve insanlar karşısında gü­zelliğiyle övünür. Sahip olduğu yetenek ve becerilerin bütünüyle Allah'tan olduğunu unutur, insanların içi­ne çıkıp “şunu şöyle yaptım, şu kadar kabiliyetliyim” der, fakat “Allah bana bu beceri ve yetenekleri vermiş, o halde bunları Veren'e teşekküren O'nun yolunda kul­lanayım” diye düşünmez. Çok mala sahiptir, güzel bir evde oturmaktadır, güzel giysiler içindedir, Hz. Süley­man gibi “Bu Rabbimin fazlındandır, şükür mü edece­ğim, yoksa küfr mü diye beni denemek için. Kim şük­rederse kendisi için şükreder; kim de küfrederse mu­hakkak Rabbim müstağnidir, çok kerem sahibidir” (Nemi: 40) demesi ve bunun bilinciyle hareket etmesi gerekirken, Karun gibi “bu bana bilgimden dolayı ve­rildi” der, hele bir de güç ve kuvveti varsa insanlar üzerinde bağy eder ve tam bir tağut kesilir. İnsan, bu şekildeki küfr'üne 'haset, hırs, kibir, gibi olumsuz nite­likler de eklenince artık Allah düşüncesini zihninden atmaya, O'nu adeta kâinattan da silmeğe ve yok say­maya kadar gider. Bazılarıysa kendilerine daha önce­den apaçık delillerle bildirilen Allah'ın 'afakta ve enfüste'ki ayetlerinden bazılarını örtmeğe girişir. Kitaplarını veya gönderdiği kitaplardan birini, peygamber­lerin tamamını veya bir kısmını. Ahiret'i, melekleri veya kaderi, Peygamberler'in Allah'tan getirdiği esaslar­dan birini veya bir kaçını kabul etmemeğe yönelir. Bazıları, “Peygamber Allah'tan ne getirdiyse inandım” der, fakat hareketleriyle bunu yalanlar. Temel emir ve yasaklardan bazılarını yerine getirmez, getirmeğe ge­tirmeğe bu emir veya yasağın üzerine bir örtü çeker ve artık yanında 'yok' hükmüne geçer.

Allah'ı, ayetlerini veya hükümlerini örten, daha çok da Allah'ı kâinattan silmeğe çalışan, nedenleri gö­rüp ötesini göremeyen, duyularının ulaşamadığı şey­leri 'yok' sayan, kâinatın yaratılışını, meydana gelen olayları raslantı, zorunluluk gibi bir takım hayalî et­kenlere bağlayan, bilmeden her bir zerreyi ilâhlaştıran veya Allah'ın ayetlerinin birini, bir kaçını veya tama­mını bu şekilde tanımamaya yönelenlerin artık kalple­ri de örtülür; basiretleri yok olur, akılları işlemez, dil­leri hakkı söylemez hale gelir. Böylelerinin kalpleri üze­rine mühür konmuştur ve bunlar için uyarı, korkutma hiç bir etki yapacak değildir:

“Andolsun, elçilerimiz onlara açık deliller getirmiş­lerdi.   Fakat,   önceden   yalanladıklarından   ötürü inanmaya, yanaşmadılar. Allah kâfirlerin kalpleri­ni işte böyle mühürler” (A'raf: 101).

“Kalpleri vardır, onlarla anlayıp kühnüne ermez­ler; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları var­dır, onlarla işitmezler. Hayvanlar gibidir onlar, hat­tâ daha da yoldan çıkmış..” (A'raf:179).

“Allah katında bütün hayvanların en şerrlisi akletmeyen sağırlar ve dilsizlerdir” (Enfal;  22).

Buraya kadar yaptığımız açıklamalardan Küfr'ün ana niteliğinin aydınlığa kavuştuğunu sanıyoruz. Ger­çi, İslâm alimleri bizim anlattıklarımıza 'nimetlere küfr' diyerek, bunu 'küfr'ün çeşitlerinden biri saymışlardır. Bu doğrudur; şu kadar ki 'nimetlere küfr (nankörlük)' 'Küfr'ün temelini oluşturduğu gibi, Nimet kelimesinin kapsamı içine mal, mülk, göz, kulak gibi maddî ve ye­tenek, beceri, düşünce, akıl gibi manevî varlıklardan daha çok, risalet, din, hidayet vb. girer. Şu halde, Al­lah'a ve O'ndan gelen herhangi bir şeye yönelen 'örtme, gizleme, tanımama' işi küfr kavramının kapsamı içindedir.

Küfr önce ikiye ayrılır: Fıkhen küfr, hakikî küfr. Bir hadis-i şerifte

“Ben insanlarla 'Lâ ilahe illallah' di­yene kadar savaşmakla emrölundum; bunun söyledik­lerinde canlarını ve malarını benden kurtarırlar, içleriyse Allah'a kalmıştır”[282] buyurulmaktadır. İşte, bu ha­dis-i şerif 'Fıkhen küfr' ve aşağıda geleceği gibi, 'fıkhen iman'ın sahasını çizmektedir. Bir kişi diliyle 'Lâ ilahe illallah' deyip İslâm toplumunun içine girse ve bu toplumun içinde yaşasa 'mü'min ve müslüman’ sa­yılır. Bu bakımdan, İslâm toplumunda, bu toplumun içinde kaldıkları, fiilî bir isyan hareketinde bulunma­dıkları ve üzerlerine düşen hukukî görevleri yerine ge­tirdikleri sürece münafıklar da müslüman muamelesi görürler. Fıkhen küfr'ün bir diğer yanı da vardır ki, 'Lâ ilahe illallah' deyip İslâm toplumunun içinde ka­lan ve herhangi bir isyan ve karşı koyma hareketinde bulunmayan kişilere, özelikle namaz da kılıyorlarsa 'kâfir' denmez ve böyleleri 'tekfir' edilmez. Allah mü­nafıkların niteliklerini Kur'an'da tanıtmıştır. Bu nite­liklere sahip birisine de İslâm toplumu içinde kaldığı sürece 'münafık' denmez; çünkü bu durumda herkes bir diğerini münafık olmakla suçlayabilir. Asr-ı Saadet'te bu tür olaylar cereyan etmiştir. Bir defasında Hz. Ali'nin Yemen'den getirdiği ganimetleri Rasûlüllah'ın bölüştürmesine ashab'dan biri “biz bunları alma­ya daha lâyıkız. Allah'tan kork ya Rasûlallah” diye kar­şı çıkmış; Halid b. Velid boynunu vurmak istemiş, Rasûlüllah (S.A.V.), “hayır, belki namaz kılmaktadır” karşılığını vermiş. H. b. Velid, “nice namaz kılan var­dır ki, kalbinde olmayanı diliyle söyler” deyince Rasûlüllah “ben ins...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Küfür
« Posted on: 27 Nisan 2024, 04:26:14 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Küfür rüya tabiri,Küfür mekke canlı, Küfür kabe canlı yayın, Küfür Üç boyutlu kuran oku Küfür kuran ı kerim, Küfür peygamber kıssaları,Küfür ilitam ders soruları, Küfürönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes