> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Kin ve Nefretin Oluşması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kin ve Nefretin Oluşması  (Okunma Sayısı 2438 defa)
19 Eylül 2011, 23:10:51
müzzemmil

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 374


« : 19 Eylül 2011, 23:10:51 »



10. Kin ve Nefretin Oluşması

Bir toplumun güven ve huzurunun zedelenmesi veya tehdit altında oluşu­nun en önemli sebeplerinden biri de, o toplumda kin ve nefretin hakim olmaşıdır. Sevgi ve saygının aranır bir meta' haline geldiği bir cemiyette, gü­ven ve asayişten bahsetmek mümkün değildir.
Sevgi, acıları tatlılaştınr. Çünkü sevginin esası, insanı doğru yola götür­mektir. Sevgisizlik ise tatlıları bile acüaştmr. Sevgi, dünyanın en büyük gü­cüdür. Zehirler onunla bal olur, günahlar onunla sevaba dönüşür, ölüler onunla dirilir, bütün yoliar onunla aydınlanır. Sevgi ışıktır. Gönülden gelen yeni ışıklarla artar.[530]
Bir toplumda sevginin oluşmasını sağlayan en önemli husus, herkesin görevini ve yüklendiği mesuliyetin sınırlarını bilmesine bağlıdır. Allah Te-âlâ, insanların kimini kiminden üstün kılmış, kimine daha fazla servet, ilim, irfan, sağlık ve afiyet vermiş, kimini de daha az imkan ve nimetlerle imti­han etmiştir. Bu konuda şu âyeti zikredebiliriz. "Hepsine onlara da bunlara da (dünyayı isteyenlere de âhireti isteyenlere de) Rabbinin ihsanından (is­tediklerini) veririz. Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir. Baksana, biz insan­ların kimini kiminden nasıl üstün kılmışızdır! Elbette ki âhiret, derece de­rece ve üstünlük farkları bakımından daha büyüktür."[531]
Yukarıda mealini sunduğumuz 20. âyette, gerek dünya, gerekse âhiret nimetleri bakımından Allah'ın lütfunun sinirsizliğini ifade etmekte, servet, mevki, sağlık ve yaşayış güzelliği gibi yönlerden insanlar arasındaki farkla­rın, ilâhî takdirin bir gereği olduğunu, binaenaleyh, bu dünyada mutlak eşitliğin imkansızlığını ortaya koymaktadır. İsrâ Sûresinin 21. âyetinden anlıyoruz ki, âhirette de insanlar eşit durumda olmayacaklar, aksine insan­ların dünyada yapmış oldukları işlere göre âhirette derece farkları daha da büyük olacaktır.[532]
Görüleceği üzere, toplum hayatında iktisadî, kültürel ve sosyal alanlar­da farklılık kaçınılmaz ve tabiîdir. Ancak bu farklılıklar içinde herkes, ken­di görevini ve sorumluluklarını, yetki ve etki alanının sınırını bilerek hare­ket etmek zorundadır. Toplumsal barış ve güvenin sağlanması da buna bağ­lıdır.
İslam, yalnızca ibadet törenleriyle sınırlandırılamaz, kendi bütünlüğü İçinde hayatın kültürel, sosya! ve ekonomik tüm yönlerini kapsar. însanla-rm sahip olduğu her ne varsa gerçekte Allah'ındır ve dolayısıyla insan, sa­hip olduğu şeylerde keyfince tasarruf hakkına sahip değildir. Şu âyetlerin konumuza ışık tutacağı kanaatindeyiz.
"Göklerin ve yerlerin mirası Allah'ındır." (Hadîd, 57/10). " Göklerin ve yerlerin mülkü Allah'ındır." (Şura, 42/49), "Göklerde ve yerde ne varsa Al­lah'ındır." (Âl-i îmran, 3/109), "Doğu da Allah'ındır batı da..." (Bakara, 2/115), " (Resulüm!) De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mül­kü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın..." (Âl-i Imran, 3/26) ve benzeri âyetler asıl mâlikin Allah olduğunu ısrarla vurgulamakta­dır.
Servet ve varlığını, kendi çalışması, gayreti, zekâsı, İlim ve irfanı netice­sinde elde ettiğini iddia ederek yoksullara, muhtaçlara ve fakirlere "istersem veririm, istersem yardım ederim, istersem etmem", "Allah yolunda istersem harcarım, istersem harcamam", gibi telakkiler ve düşüncelerle hep kendi çı­karlarını ve menfaatini düşünen insan, bu nimetleri ihsan eden zâta karşı büyük bir nankörlük yapmış olur. Bu mantık, toplumsal dayanışmayı ve kaynaşmayı zedeleyen hatta yok eden bir davranıştır. Böyle bir hareket, top­lumda yaşayan insanların nefret ve kinini artırmakta en önemli bir âmildir. Allah'ın kendisine ihsanda bulunduğu maldan, ihtiyaç sahiplerine ikramda bulunmayan kimse sevgiye erişemez. Kendi servetine karşı kin ve hasedi oluşturmamanın yolu, mükrim olmaktan geçer. Allah kerem sahibidir, mükhmleri, kerem sahiplerini sever. Allah'ın ihsanına karşı hasislikle cevap veren, O'nun keremine cimrilikle mukabelede bulunan insan, nankör bir kimsedir. Bu sebepledir ki, nankörlük kin ve nefretin oluşmasına vesile ol­maktadır.
Kendilerine Allah tarafından lütfedilen serveti, nimetleri Allah'ın tayin ettiği ölçüler dahilinde ve O'nun razı olduğu yerlere harcamaktan imtina edenler, hem en büyük nankörlük içinde, hem de toplumsal barışın ve da­yanışmanın katili durumundadırlar. Allah Teâlây bütün insanlara yeryü­zünde geçim vasıtaları yaratmış ve nankörlük etmeyip şükretmelerini em­retmiş, şükürsüzlüğü "ne kadar az şükrediyorsunuz" (A'raf, 7/10) buyura­rak kınamıştır. Buna göre herkes, servetinin, bilgi ve becerisinin, her türlü kazancının, az veya çok kendisine ihsan edilen geçim vasıtalarının şükrünü İfa etmesi gerekir. Malın ve servetin şükrü, belirlenen miktarlara göre Allah yolunda infak, akrabalara yardım, fakir ve yoksullara zekat ve sadaka ver­mekle tahakkuk eder.
Yetimlerin, yoksulların, muhtaçların korunma altına alınmadığı bir ce­miyette öncelikle sosyal dengenin bozulması, altüst olması söz konusudur. Bu dengenin tıpası atmaya dursun, gerisi yavaş yavaş çözülür gider. O toplumda ne emniyet, ne güven, ne sevgi, ne saygı kalır. Kin ve nefretle birlik­te gelişen düşmanlık tohumlan yeşermeye başlar. Böyle bir toplumda zen­gin, fakir, âmir, memur, işçi, patron ve kısacası bireyler arasında sevgi, say­gı, şefkat, merhamet, adalet vs. gibi toplumu toplum yapan değerler yok ol­maya başlar ve yerlerini alt değerlere; kin, nefret, haset, tefrika, ve anarşiye bırakır. Sosyal adaletin gerçekleşmesinin en büyük faktörü olan iktisadî adaletin olmadığı bir yerde, huzur ve güvenden, sevgi ve saygıdan bahset­mek kanaatimizce safdillik olur.
Bir kimsenin sahip olduğu servet ve nimetlerde, yaşadığı çevrenin bü­yük bîr tesiri ve katkısı vardır. Eğer böyie bir muhitte yaşamamış olsaydı, bu servete belki de nail olamayacaktı. Ürettiği malı satacak ve tüketecek bir topluluk olmasaydı, nasıl üretimini devam ettirip zengin olabilirdi. Bu açı­dan servetin oluşmasında toplumun ve toplumu oluşturan fertlerin doğru­dan veya dolaylı olarak önemli bir desteği vardır. O halde cemiyeti oluştu­ran bireyler zengin olsun fakir olsun birbirlerine bir nimettirler.
Bir nimetin şükrünün ifası, o muhitteki yoksul, mustarip ve mağdur in­sanlara yardım etmekle gerçekleşir. Bu açıdan zekât ve sadaka toplumdaki sosyal güvenliğin ve sosyal barışın vazgeçilmez bir unsurudur. Bu gibi aslî vazifenin yerine getirilmemesi durumunda toplumun can ve mal güvenliği de tehlikeye girer. Servete ve mülkiyete karşı tepki, nefret ve kin oluşur. Hep kendi menfaatim, kârını, lüksünü, rahat ve huzurunu düşünerek mal kaza­nan ve biriktiren kimseler, o toplumun barışına ve huzuruna hizmet etme­leri bir tarafa, belki de anarşi ve fesadın artmasına vesile olurlar. Yalnız ken­di rahat ve zevkini düşünme gibi egoist bir mantığın oluştuğu bir cemiyet­te kin ve nefretten başka ne olabilir?
Toplumun bünyesini tahrip eden, birlik ve bütünlüğünü yaralayan ve hatta yok eden en önemli etkenlerden bazıları şunlardır: Bir tarafta aşırı bir servet, diğer tarafta korkunç bir fakirlik ve zaruret. Bir yanda bol miktarda kazanç, öte yanda günlük maişetini temin etmekte zorlanan yoksullar, fa­kirler. Bir yanda lüzumlu bir ihtiyaç olmadığı halde sadece ihtişam, göste­riş olarak inşa edilen köşkler, yalılar, saraylara sahip olan savurganlar; öbür yanda başını sokabilecek veya insanca yaşayabilecek meskene sahip olama-yıp gecekondularda, bodrum katlarında, duvar diplerinde ömür tüketen insanlar. Böyle bir cemiyette sevgi ve saygı can çekişme noktasındadır ve ye­rini kin ve nefrete terk etme hazırlığında ve zorundadır.
Günümüzdeki anarşik olaylar, fitne ve fesat, kıskançlık, mal ve servet düşmanlığı, özellikle hırsızlığın bir sektör haline gelmesinin altında yatan gerçek, zekâtın toplum hayatında tam olarak uygulanmamasından ve sos-ya! adaletin gerçekleştirilememiş olmasından ileri gelmektedir. Halbuki ze-kâtm hayata uygulandığı bir toplumda fert ve cemiyet huzur ve güven için­de bulunur.
Bir devlet veya topiumun bünyesinde, ülke zenginliğinin hakkaniyet öl­çüsü içerisinde paylaşılması gerekir. Hakkaniyetten kastımız, herkese hak ettiğini sunmaktır. Bu sağlandığı takdirde insanlar arasında kin ve adavetin oluşması önlenmiş olur. Zengin, fakir, âmir, memur, işveren ve işçi arasın­da saygı ve sevgiye dayanan bir ortamın oluşması buna bağlıdır. Bir ülkenin zenginlik kaynaklan, her türlü imkan ve nimetleri, toplumun belirli kesim­lerinin rahat ve huzurunu temin etmede, servetlerine servet katmada kul­lanılıyorsa, orada kin ve nefretin sebep olduğu kitlesel huzursuzlukların ya­şanması tabiîdir. Zenginlerin, varlık ve sermaye sahiplerinin içki, kumar, lüks, israf, konfor, zevk ve eğlence uğrunda servetlerini tüketmeleri ve bu­nun yanında fakir ve yoksullara karşı görevlerini unutmaları ve onların hakların! hiç hesaba katmamaları önce Allah'a, sonra da o toplumdaki in­sanlara karşı en büyük nankörlüktür. Kin ve nefrette bu tavır ve uygulama­lardan kaynaklanmakta ve beslenmektedir.
Yoksulluk sorunu ciddiye alınması gereken bir husustur. Zenginler ayrı bir dünyada zenginliklerine daha fazla zenginlik katma yarışındalar. Hoş­nutlar topluluğu üyeleri ise kat ettikleri aşamadan memnun görünüyorlar. Çok fazla zengin olmasalar da yeterli gelire, makam ve mevkiye sahip olan toplumun elit tabakası "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" felsefesine uyup yoksulluk sorununu fazla ciddiye almıyor. Atalarımızın "tok açın ha­linden anlamaz" demekte gerçekten çok haklılar. Oysa hepimiz, en başta in­san olarak bir kısım insanın aç, perişan ve sefilliğine razı olmamalıyız, in­san oiarak bu konuda fazla duyarlı olmalıyız.[533]
Yoksulluğun, terörizmin, toplumdaki suçların ve uyuşturucu belasının temel nedeni olduğunu söyleyen Aktan, liberal demokrasinin önündeki en büyük sorunun yoksulluk olduğunu belirtmektedir. Bu sorunu çözmeden uzun dönemde ne demokrasi, ne de piyasa ekonom...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Lütfen Namazlarımızı Kılalım Namazlarınızı Sanal & Real Yaşam için Terketmeyiniz !!!

İlim Dünyası Ailesi
Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kin ve Nefretin Oluşması
« Posted on: 28 Mart 2024, 13:37:24 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kin ve Nefretin Oluşması rüya tabiri,Kin ve Nefretin Oluşması mekke canlı, Kin ve Nefretin Oluşması kabe canlı yayın, Kin ve Nefretin Oluşması Üç boyutlu kuran oku Kin ve Nefretin Oluşması kuran ı kerim, Kin ve Nefretin Oluşması peygamber kıssaları,Kin ve Nefretin Oluşması ilitam ders soruları, Kin ve Nefretin Oluşmasıönlisans arapça,
Logged
07 Temmuz 2016, 21:23:22
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 07 Temmuz 2016, 21:23:22 »

Esselamu aleykum.Kin ve nefrat seytandan gelen ve insani allah yolundan ali koyan duygulardir.Rabbim bizleri kinden nefretden ve hasetden uzak duran ve hayirli yolda giden kullardan eylesin inşallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

17 Ocak 2019, 00:21:13
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.947


« Yanıtla #2 : 17 Ocak 2019, 00:21:13 »

Aleyküm Selam Kur'an"ı Kerîm de mü'minleri kin ve benzeri kötü huylara karşı uyararak, insanları affetmeye yönlendirir.Rabbim bizleri herdaim rızasına göre haraket edenlerden eylesin...Amin
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

25 Ocak 2019, 14:44:36
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.662


Site
« Yanıtla #3 : 25 Ocak 2019, 14:44:36 »

Esselamu aleyküm Rabbim bizleri doğru işler yapanlardan eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

25 Ocak 2019, 17:26:53
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #4 : 25 Ocak 2019, 17:26:53 »

Esselamu aleykum. Kalbini nefsini ruhunu islam ile besleyen seytandan gelen kin nefret duygusundan uzak kalan ve rahmete erişen kullardan olalim inşallah. ..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes