Konu Başlığı: İsyan Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2011, 21:46:02 İSYAN İsyan, a-s-v (asâ) kökünden türemiştir. İtaatten çıkma/kaçınma anlamındadır. Aslı sopa (asâ) ile kendini koruma altına almaktır.[1] Bir güç sembolü olan asâ da bu kökten türemiştir. Emre karşı çıkma anlamında "ebâ" fiili de kullanılır. İsyan kavramını, öncelikle itaat, sonra da karşı çıkma, tuğyan, istikbar, fesad... gibi kavramlar çerçevesinde düşünmek gerekir. Ayrıca "ebâ" kökenli sözcükler de, karşı çıkma ve kabul etmeme anlamındadır. [2] İsyan Davranışlar Kur'an'da isyan olarak nitelenen davranışlar, Allah'a isyan, peygamberlere isyan ve ana-babaya isyan biçiminde sınıflandırılabilir.[3] Allah'a İsyan: Hz. Adem ve eşi, şeytanın kışkırtmaları sonucunda yasak ağacın meyvasından yedi, ayıp yerleri görünüverdi. Cennet yapraklanyla örtünmeye koyuldular. Böylece Âdem, rabbine başkaldırmış oldu, yolunu şaşırdı. Allah, onu, aldığı emirleri yerine getirdiği için, yine de seçip tevbesini kabul etti, ona doğru yolu gösterdi.[4] İşte bu, insanın ilk isyanıydı. İsyan, küfür ve fısk gibi, Allah'ın sevmediği bir tutumdur: "Bilin ki, içinizde Allah'ın peygamberi bulunmaktadır. Eğer o, birçok işlerde size uymuş olsaydı, şüphesiz kötü/zor duruma düşerdiniz. Ama Allah size imanı sevdirmiş, onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkarcılığı (küfür), yoldan çıkmayı (fusûk) ve başkaldırmayı (isyan), size iğrenç göstermiştir.(..)"[5] Uhud Savaşında okçuların Hz. Peygamber'in emrinden çıkması şöyle anlatılır: "Andolsun ki, Allah size verdiği sözde durdu. Onun izniyle kâfirleri kırıp biçiyordunuz. Ama Allah size arzuladığınız zaferi gösterdikten sonra gevşeyip bu hususta çekiştiniz ve isyan ettiniz. Sizden kimi dünyayı, kimi de âhireti istiyordu. Derken denemek için Allah sizi geri çevrip bozguna uğrattı. Andolsun ki o, sizi bağışladı. Allah'ın insanlara nimeti boldur."[6] Peygamberlere İsyan: Kur'an'da, peygamberlere karşı yapılan isyanlardan sözedilir. Hz. Nuh, şöyle demişti: "Rabbim! Doğrusu bunlar bana başkaldirdılar, malı ve çocuğu kendisine sadece zarar getiren kimseye uydular. Birbirinden büyük düzenler kurdular."[7] Firavun, tipik bir isyankârdı: "Ama Firavun, o peygambere karşı gelmişti de onu çok ağır bir şekilde tutup cezalandırmıştık."[8] İsyankâr Âd milleti, dünya ve âhiret lanetine uğradı: "İşte bu, rablerinin âyetlerini bile bile inkâr eden, peygamberlerine kafa tutan (isyan eden) ve her inatçı zorbanın emrine uyan Âd milletidir. Bu dünyada da, kıyamet gününde de lanete uğradılar. İşte bu Âd milleti, rablerini inkâr etmişti."[9] Hz. Peygambere İsyan: Hz. Peygamber'e isyan edenler, bunun sorumluluğunu da üstlenir: "Sana başkaldırırlarsa, 'yaptıklarınızdan uzağım' (sorumlu değilim) de."[10] Hz. Peygamber'e isyan, gizli görüşmelerin konusu olmamalıdır: "Gizli toplantıdan (necvâ'dan) menedilen, sonra menolunduklari şeyi yapmaya kalkışarak günah işlemek, düşmanlık etmek ve peygambere karşı gelmek (isyan) konusunda gizli gizli konuşanları görmedin mi? Sana geldiklerinde, Allah'ın seni selâmlamadığı bir şekilde selâmlarlar. İçlerinden 'Gerçekten bir peygamber olsaydı, Allah'ın bizi söylediklerimizden ötürü, cezalandırması gerekmez miydi?, derler. Cehennem onlara yeter. Oraya girerler. Ne kötü dönüş yeridir! Ey inananlar! Gizli konuştuğunuz zaman, günah işlemeyi, düşmanlık etmeyi ve peygambere karşı gelmeyi (isyanı) fısıldaşmayın. İyilik yapmak ve Allah'a karşı gelmekten sakınmayı konuşun. Kıyamet günü huzurunda toplanacağınız Allah'tan sakının. Gizli toplantılar, inananları üzmek için şeytanın istediği şeylerdir. Allah'ın izni olmadıkça, şeytan onlara bir zarar veremez. İnananlar yalnız Allah'a güvensinler."[11] Ensar kadınları, Akabe Bey'ati'nde, "maruf (iyilik) konusunda karşı gelmemek üzere Hz. Peygamber'le bey'at yapmıştı.[12] Bu âyetten, şöyle dolaylı bir çıkarım yapılabilir: "ma'ruf konusunda İsyan edilmeyeceğine göre, zıtkavram yoluyla, "münker" konusunda isyan caiz demektir.[13] Peygamberleri Yalanlama: İsrailoğullan, Allah'ın âyetlerini inkâr etmiş, peygamberleri öldürmüş, peygamberlerine karşı gelmiş ve taşkınlık yapmıştır.[14] Ana-Babaya İsyan: Hz. Yahya, Allah'tan sakınan, anasına-babasma karşı iyi davranan bir kimseydi, başkaldıran bir zorba (cebbâran asiyyen) değildi.[15] Ayrıca, ana-babaya iyi ve itaatkâr davranmakla ilgili, Kur'an'ın öteki buyrukları da burada hatırlanmalıdır: "Kur'an, insanın insana isyanından söz etmez. Yani bu noktada nötr bir tavır takınmıştır."[16] tarzındaki bir çıkarım yanlıştır. Çünkü bu son âyet, bu konuda çok açıktır. Ayrıca peygamberlere isyan da, insanın insana isyanıdır. Hz. Musa, kardeşi Harun'a, "(..) Benim emrime karşı mı geldin?" dedi.[17] Hz. Musa, Hızır'a da "Sana hiçbir işte başkaldırmayacağım." sözünü verdi.[18] İsyansızlar: Melekler ve peygamberler, Allah'ın buyruklarına isyan etmezler.[19] Melekler: Melekler, Allah'a isyan etmeyen varlıklardır: "Ey inananlar! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun. Onun yakıtı, insanlar ve taşlardır. Görevlileri, Allah'ın kendilerine verdiği emirlere başkaldırmayan, kendilerine buyurulanları yerine getiren pek haşin meleklerdir."[20] Peygamberler: Peygamberler, Allah'a karşı gelmeyen insanlardır.[21] Hz. Salih, Semud milletine şöyle demişti: "Ey milletim! Eğer rabbimden bir belgem olur ve bana rahmet eder de ben ona başkaldırırsam, söyleyin, Allah'a karşı beni kim savunur? Bana, daha çok zarar vermekten başka birşey yapamazsınız."[22] İsyancılar: İnsan: Hz. Âdem ile eşi, yasak ağacın meyvasndan yiyerek Allah'a isyan eden ilk insanlar olmuşlardır. Ancak, aldığı talimatlara uyarak, Allah, onların tevbelerini kabul etmiş, doğru yolu göstermiştir.[23] Firavun: Firavun, boğulacağı anda Allah'a inandığını ve ona teslim olduğunu söylemişti. Ama ona şöyle denmişti: "Şimdi mi inandın? Daha önce başkaldırmış ve bozgunculuk etmiştin."[24] "Ama Firavun o peygambere karşı gelmişti de onu çok ağır bir şekilde tutup cezalandırmıştık."[25] İsrailoğulları: Hz. Musa'ya karşı gelen İsrailoğullarına, Allah'ın ve mü'minlerin himayesindekiler hariç yoksulluk ve düşkünlük (alçaklık) damgası vurulmuştu, Allah'ın gazabına uğramıştılar. Bu, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmeleri yüzündendi. Bu, karşı gelmeleri ve taşkınlık yapmalarındandı.[26] İsrailoğulları ilâhi buyruklara uyma sözü verdiğinde, Allah onlara, "Size verdiğimize kuvvetle sarılın ve dinleyin" demişti. Ama onlar, "İşittik ve karşı geldik" dediler.[27] Yahudilerin isyanı da, kendilerine yakışan tarzda alçakçadır: "Yahudilerden, sözleri yerlerinden değiştirip "işittik ve karşı geldik, kulak vermeyerek dinle" ve dillerini eğip bükerek ve dini yererek "bizi de dinle" diyenler vardır. Şayet "İşittik ve itaat ettik; dinle ve bizi gözet" demiş olsalardı, onlar için daha iyi ve doğru olurdu. İşte Allah, inkârları (küfürleri) yüzünden onlara lanet etmiştir. Onların ancak pekazı inanır."[28] Yahudilerin isyanı ve aşırılığı, Allah'ın lanetini çekmiştir: "İsrailoğullarından inkâr edenler, Davud'un ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle lanetlenmişlerdi. Bu, başkaldırmaları ve aşırı gitmeleri yüzündendi."[29] İsyanın Sonu İsyan gerek dünyevi, gerekse uhrevi açıdan bazı önemli sonuçlarla karşılaşır.[30] Gazap Ve Lanet: İsrailoğulları, karşı gelmeleri, taşkınlık yapmaları, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri ve peygamberleri öldürmeleri yüzünden yoksulluk ve düşkünlük damgasına maruz kalmış, Allah'ın gazabına ve lanetine uğramıştır.[31] Sapıklık: Allah'a ve peygambere baş kaldırmak, sapkınlığın yoludur: "Allah ve peygamberi bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz. Allah'a ve peygambere başkaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur."[32] Dünyevi Azap: Hz. İbrahim, şöyle dua etmişti: "Rabbim! Bu şehri güvenli kıl. Beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak tut. Rabbim! O putlar çok insanları saptırdı. Bana uyan bendendir. Bana karşı gelenleri, sana bırakırım. Sen bağışlarsın, merhamet edersin."[33] Hz. Salih de Semud milletine şöyle demişti: "Ey milletim! Eğer rabbimden bir belgem olur ve bana rahmet eder de ben ona başkaldırırsam, söyleyin Allah'a karşı beni kim savunur? Benim zararımı arttırmaktan başka bir şey yapamazsınız."[34] İsyanın sembol tiplerinden biri olan Firavun, bu isyankârlığının cezasını çekti: "Firavun, ondan öncekiler ve altüst olmuş kasabalarda oturanlar da suç işlemişlerdi. Rabbinin peygamberine başkaldırmışlardı. Bunun üzerine rableri onlan şiddeti arttıkça artan bir şekilde yakaladı. "[35] "Ama Firavun, o peygamberlere karşı gelmişti de onu çok ağır bir şekilde tutup cezalandırmıştık."[36] Firavun ve askerleri, başkaldırması ve bozgunculuğu yüzünden denizde boğuldular.[37] Peygamberler isyandan hep Allah'a sığınmışlardır: "Âyetlerimiz onlara açık açık okununca bizimle karşılaşmayı ummayanlar, 'Bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir' dediler. De ki: Onu kendiliğimden değiştiremem. Ben ancak bana vahyedilene uyarım. Ben rabbi-me karşı gelirsem, büyük günün azabına uğramaktan korkarım."[38] Uhrevi Azap Ve Cehennem: Allah'a ve peygambere karşı gelmek, uhrevi hayatı da karartır: "Bunlar Allah'ın yasalarıdır. Allah'a ve peygamberine kim itaat ederse, onu içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Orada temellidirler. Büyük kurtuluş budur. Kim de Allah'a ve peygamberine başkaldırırsa ve yasalannı çiğnerse, onu, temelli kalacağı cehenneme sokar. Alçaltıcı azap onadır."[39] "Benim yaptığım, yalnız, Allah katından olanı, onun gönderdiklerini tebliğdir. Allah'a ve peygamberine kim karşı gelirse, ona, içinde sonsuz ve temelli kalınacak cehennem ateşi vardır."[40] Peygamberler bile, Allah'a karşı gelse, sonuç değişmez: "De ki: Ben Rabbime karşı gelirsem, büyük günün azabından korkarım."[41] İsyancıların son pişmanlığı, onlara hiçbir yarar sağlamaz: "O gün inkâr eden ve peygambere başkaldırmış olanlar, yerle bir olmayı ne kadar isterler ve Allah'tan bir söz gizleyemezler."[42] [1] Râgib el-Isfahâni, age, 504-505. [2] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 267-268. [3] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 268. [4] Tâhâ, 20/117-122. Ayrıca bkz. Bakara, 2/33-38. [5] Hucurât, 49/7-8. [6] Ali İmran, 3/152. Aynca bkz. Âli İmran, 3/124-125. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 268. [7] Nuh, 71/21-22. [8] Müzemmil, 73/16. [9] Hûd, 11/59-60. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 269. [10] Şuara, 26/216. [11] Mücadele, 58/8-10. [12] Mümtehine, 60/12. [13] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 269-270. [14] Âli İmran, 36112: Nisa, 4/46. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 270. [15] Meryem, 19/14. [16] Yaşar Nuri Öztürk, Kur’an'ın Temel Kavramları, 263. [17] Tâhâ, 20/93. [18] Kehf, 18/69. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 270. [19] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 271. [20] Tahrim, 66/6. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 271. [21] Yunus, 10/15 (Hz. Peygamber'in sözü). [22] Hûd, 11/63. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 271. [23] Tâhâ, 20/121-122; Bakara, 2/37. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 271. [24] Yunus, 10/91. [25] Müzzemmil, 73/16. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 271-272. [26] Bakara, 2/61; Ali İmran, 3/112. [27] Bakara, 2/93. [28] Nisa, 4/46. [29] Maide, 5/78. Ayrıca krş. Mezmurlar, 28/21-22, 31-33; Maide, 12/34, 23/33-35. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 272. [30] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 272-273. [31] Bakara, 2/61; Âli İmran, 3/112; Nisa, 4/46; Maide, 5/78. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 273. [32] Ahzâb, 33/36. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 273. [33] İbrahim, 14/35-36. [34] Hûd, 11/63. [35] Hakka, 69/9-10. [36] Müzzemmil, 73/16. [37] Yunus, 10/89-91. [38] Yunus, 10/15. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 273-274. [39] Nisa, 4/13-14. [40] Cin, 72/23. [41] En'am, 6/15; Zümer, 39/13. [42] Nisa, 4/42. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 274. |