๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2011, 21:59:02



Konu Başlığı: İstidaf ve Müstadif
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2011, 21:59:02
İSTİD'AF/MUSTAD'AF (MUSTAZ'AF)

 Za'f kökünden gelen mustaz'af kelimesinin türediği istid'âf (istiz'âf), Kur'an-ı Kerim'de onüç yerde geçer. Zayıf kelimesi de iki yerde mustaz'afla eşanlamlı kullanılmıştır. Mustaz'af, küçük görülen, horlanan, ezilen ve ezilip iti­len/kakılan kişiler veya topluluklardır.

Kur'an'da belirtildiğine göre, mustaz'afların başında çocuklar, kadınlar, yaşlı erkekler yer alır.[1049] Bazı peygamberler de (Hz. Harun ile Hz. Şuayb), kavimleri veya bun­ların ileri gelenleri tarafından mustaz'af görülmüştür.[1050] Mustaz'af, bu âyetlerden anlaşıldığına göre, korumasız, küçük görülen, horlanan kişilerdir. Küçük gören, hor gö­ren kimselere Kur'anî terimle müstekbir denir. Altı kadar âyette, birbirlerine karşı tutumları karşılaştırılır.

Zayıf durumda olmak, bazı kötülüklerin başa gelmesi korkusunu da doğurur:

"Yeryüzünde az sayıda olduğunuz ve zayıf sayıldığınız için insanların sizi esir alarak alıp gö­türmesinden korktuğunuz zamanları hatırlayın. Allah, şükredesiniz diye sizi barındırmış, yardımıyla destekle­miş, temiz şeylerle rızıklandırmıştır."[1051]

Müstekbirlere karşı tutumları ve sorumlulukları açı­sından mustaz'aflar üç grupta ele alınabilir.[1052]

 1.  Dirençli Mustaz'aflar:

 Bu çeşit mustaz'aflar, müstekbirlere karşı direnerek, onların bozgunculuklarına karşı çıkan, kötülüklerini engellemeye çalışan, dolayısıyla takdir edilen kişi veya grup­lardır:

"Hor görülen (mustaz'af) yahudiler'i, bereketlendirdiği­miz yerin doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrailoğulları'na verdiği güzel söz, sabırlarına karşılık yerine geldi. Firavun ve milletinin yaptığını ve yükselttik­lerini yıktık."[1053]

Buna göre, büyüklük taslayıp ellerindeki güç kaynak­larını, güçsüzleri Allah yolundan alıkoymak için kullananlara karşı mücadele etmek gerekmektedir. Bu müca­deleyi veren ve hak yoldan sapmayan zayıflar, sabırları sonucunda zafere ulaşacaktır.

Firavun en önemli müstekbir tiplerinden biridir, pek-çok kötülük yapmıştır:

"İnanan bir kavim için, sana Musa ve Firavun olayını olduğu gibi anlatacağız. Firavun mem­leketin başına geçti ve halkını bölüklere ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz (mustaz'af) bularak onların oğulları­nı boğazlıyor, kadınlarını sağ bırakıyordu; çünkü o, boz­guncunun biriydi. Biz, memlekette güçsüz sayılanlara iyilikte bulunmak, onları önderler kılmak, onları varis yap­mak, memlekete yerleştirmek; Firavun, Hâmân ve her iki­sinin askerlerine, çekinmekte oldukları şeyi göstermek is­tiyorduk."[1054]

Bu âyete göre, müstekbirlerin mustaz'afları ezme yöntemlerinden biri de, onları daha kolay ezmek için bölüp parçalamak ve öylece yutmaktır.[1055]

 2. İşbirlikçi Mustaz'aflar:

 Mustaz’afların bir kısmı, dünyevi çıkarları uğruna, müstekbirlere karşı direnmek bir yana, onlarla işbirliği içindedir. Kur'an'da, bu iki grup arasındaki ilişki, bir âhiret diyalogu biçiminde verilir:

"Kendilerine yazık edenlerin canlannı aldıkları zaman onlara, 'Ne yaptınız bakalım?' deyince, 'Biz yeryüzünde zavallı (mustaz'af) kimselerdik' diyecekler, melekler de 'Al­lah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!' cevabı­nı verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü dönüş yeridir. Çaresiz kalan, yol bulamayan za­vallı (mustaz'af) erkek, kadın ve çocuklar müstesnadırlar. İşte Allah'ın bunları affetmesi umulur."[1056]

Müstekbirlerin beldesinden göç etmemekle, bu çeşit mustaz'aflar zulme bir yerde rıza göstermiş demektir, bu da onları cehenneme götürür:

"İnsanların hepsi Allah'ın huzuruna çıkarlar. Güçsüz­ler, büyüklük taslayanlara, 'Doğrusu biz size uymuştuk. Allah'ın azabından bizi koruyabilecek misiniz?' derler. Ce­vap olarak 'Allah bizi doğru yola eriştirseydi, biz de sizi eriştirirdik. Artık sizlansak da, sabretsek de birdir, çünkü kaçacak yerimiz yoktur' derler."[1057]

"İnkâr edenler 'Bu Kur'an'a ve ondan öncekilere inan­mayacağız' dediler. Sen bu zalimleri, rablerinin huzurun­da dikildikleri zaman, suçu birbirlerine atıp dururken bir görsen! Güçsüz sayılanlar, büyüklük taslayanlara 'Siz olmasaydınız, biz inanmış olacaktık' derler. Büyüklük taslayanlar, güçsüz sayılanlara (mustaz'aflara) 'Size doğru­luk rehberi geldikten sonra ondan sizi biz mi alıkoyduk? Hayır; zaten suçlu kimselerdiniz' derler. Güçsüz sayılan­lar da büyüklük taslayanlara 'Hayır, gece gündüz hile ku­ruyor ve bize Allah'ı inkâr etmemizi, ona ortaklar koşma­mızı emrediyordunuz' derler. Azabı gördüklerinde, ettikle­rine içleri yanar. İnkâr edenlerin boyunlanna demir hal­kalar vururuz. Yaptıklarından başka bir şeyin cezasını çekmezler."[1058]

"Ateşin içinde birbiriyle tartışırlarken, güçsüzler (mus­taz'aflar), büyüklük taslayanlara 'Doğrusu, biz size uymuştuk, şimdi ateşin bir parçasını olsun bizden savabilir misiniz?' derler. Büyüklük taslayanlar, 'Doğrusu hepimiz onun içindeyiz. Allah, kullar arasında şüphesiz hüküm vermiştir' derler."[1059]

Bu âyetler, mustaz'afların tek bir çeşit olmadığını, ara­larında ayrım yapılması gerektiğini açıkça belirtir. Dolayısıyla mustaz'af tabirinin sloganik biçimde her ezilene kul­lanılması tartışılır.

Dünyevi çıkarları yüzünden büyüklük taslayanlara ses çıkarmayanlar, onların peşlerine takılarak bozgunculuklarına, baskılarına ve Allah yolundan alıkoymalarına rıza gösterenler, onlarla mücadeleden kaçanlar müstekbirlerin suçlarına da ortak ortak olur, aynı sonuca katlanır.[1060]

 3. Çaresiz/Dirençsiz Mustazaflar:

 Bu çeşit mustaz'aflar, çeşitli imkânsızlıklar yüzünden müstekbirlere karşı direnemeyen kişi veya gruplardır:

"Size ne oluyor da, 'Rabbimiz! Bizi halkı zâlim olan bu şehirden çıkar, katından bize sahip çıkan gönder, katından bize bir yardımcı lütfet' diyen zavallı (mustaz'af) ço­cuklar, erkekler ve kadınlar uğrunda ve Allah yolunda sa­vaşmıyorsunuz?"[1061]

Bu âyet gücü yetenlere, çaresiz mustaz'afları, savaşarak bile olsa koruma ve destekleme göre­vini yükler.

"Çaresiz kalan, yol bulamayan zavallı (mustaz'af) er­kek, kadın ve çocuklar müstesnadır. İşte Allah'ın bunları affetmesi umulur. Allah affedendir, bağışlayandır."[1062]

Yardıma gücü yetenler tarafından bu üçüncü türden mustaz'aflara, müstekbirleri sevindirecek şekilde davranılmaz, bilakis onlara destek olunur:

"Musa, milletine kız­gın ve üzgün olarak dönünce, 'Benim arkamdan ne kötü olmuşsunuz. Rabbiniz'in emrinin çabucak gelmesini mi istiyorsunuz?' dedi, levhaları attı ve kardeşinin başından tutup kendine doğru çekti. Harun 'Ey annemoğlu! Bu mil­let beni küçümsedi; az kalsın öldürecektiler. Bana, düş­manları sevindirecek şekilde davranma, beni bu zalim milletle bir tutma' dedi."[1063]

Müstekbir-mustaz'af karşılaştırmalarında, sayı-zaaf/ kuvvet ilişkisi üzerinde de durulur. Buradan anlaşıldığına göre, güçlülere karşı direnmenin yollarından biri, mustaz'aflann kenetlenip birlik olmasıdır:

"Yeryüzünde az sa­yıda olduğunuz ve zayıf (mustaz'af) sayıldığınız için in­sanların sizi esir alıp götürmesinden korktuğunuz zaman­ları hatırlayın"[1064]

"Dediler ki: 'Ey Şuayb! Söylediklerinin çoğunu anlamıyor ve doğrusu seni aramızda güçsüz (mustaz'af) görüyoruz. Eğer taraftarların olmasaydı, seni taşlardık. Esasen bizim gözümüzde pek itibarın da yok­tur."[1065]

Mustaz'af kadın ve çocuklara iyi davranılmalıdır:

"Ka­dınlar hakkında senden fetva isterler. De ki 'Onlar hak­kında fetvayı size Allah veriyor': 'Bu fetva, kendilerine ya­zılan şeyi vermediğiniz ve kendileriyle evlenmeyi arzuladı­ğınız yetim kadınlara ve bir de zavallı (mustaz'af) çocuk­lara ve yetimlere doğrulukla bakmanız hususunda Kitap'ta size okunandır'. Ne iyilik yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir."[1066]

[1049] Nisa, 4/98; Hûd, 11/91; Kasas, 28/4.

[1050] Araf, 7/150; Hûd, 11/91.

[1051] Enfal, 8/26.

[1052] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 227.

[1053] A'raf, 7/137.

[1054] Kasas, 28/3-6.

[1055] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 228.

[1056] Nisa, 4/97-99.

[1057] İbrahim, 14/21.

[1058] Sebe, 34/31-33.

[1059] Mü'min, 40/47-48.

[1060] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 228-230.

[1061] Nisa, 4/75.

[1062] Nisa, 4/98-99.

[1063] A'raf, 7/150.

[1064] Enfal, 8/26.

[1065] Hûd, 11/91.

[1066] Nisa, 4/127. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 230-231.