Konu Başlığı: Îrâde Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 07 Şubat 2011, 15:03:07 12- Îrâde a- İrâdenin Tanımı Günlük hayatımızın hemen her anında bir seçim bir tercih yapmak durumundayız. Sabah evden çıkarken traş olsam mı olmasam mı, kravat taksam mı takmasam mı, şu kravatı mı yoksa öbür kravatımı taksam, işe arabayla mı gitsem, taksiyle mi gitsem? İlh... Kravat takmaktan, meslek seçmeye, bir fikri benimsemekten, inanmaya kadar şuurlu ve özgür olarak yaptığımız bütün eylemlerimiz bir irâde olayıdır. Yapıp yapmamak, onu veya bunu yapmak şeklinde tecellî eder. İrâde Arapça asıllı bir kelimedir (İng. Will). İstemek, dilemek anlamına gelmektedir. Psikolojideki mânâsı ise ister zihnî olsun ister uzvî olsun bir eylemi "bilerek, hesaplayarak, kendi kendimizi kontrol ederek, önce karar vermek ve sonra yapmak veya yapmamaktır. "[691] Psikolojide bu şekilde değerlendirilen irâde, felsefede 1- İtici güç: Yapabilme gücü; özgürlüğünü içinde bulunduran isteme. 2- Bilinç yetisi: İnsanın tasarımları ve görüşleri üzerinde bilinçli bir düşünüp taşınma ile, seçerek ve tavır alarak eyleme karar verme yeteneği. 3- Duygu ve eğilimlere değil, usa dayalı isteme, usa uygun bir erek ve amaç koyma yeteneği; isteme ve eylemleri usla belirleme gücü. 4- İstenilmiş olanı gerçekleştirmeye karar verme ve yerine getirme gücü. 5- Yaşamın özgür, ussal bir özle kendini bilinçli olarak gerçekleştirmesi” [692] gibi anlamlara gelmektedir. Kerschensteiner irâdeyi şöyle tanımlıyor: "İrâde, bir şeyi faaliyetimiz vasıtasıyla gerçek olarak elde etme tasavvuruna bağlı talep ve isteğin şuurlu bir fiilidir." [693] Claparede'e göre "irâde, iki temayül grubunun çatışması neticesinde bir an için asılı kalan aksiyonu, yüksek temayüllere üstünlük vermek suretiyle yeniden doğrultmak fonksiyonunu hâiz olan bir vetiredir. [694] İsmail Hakkı, irâdeyi, "insanın ferdî gayeler hâricinde teşekkül etmiş olan herhangi içtimaî zümreye mensup olması sayesinde kendi uzvî tabiatını zorlamak ve uzviyetini yüksek emirlere uygun hale getirmek kudretidir" [695] şeklinde tarif ediyor, irâdeyi bazı bilim adamları "tasavvur" olarak algılarken, bazıları ise bir "hüküm" olarak kabul etmiştir. Spencer'e göre irâde, "tasavvur"dan, Ribot ve P. Janet'e göre ise "hüküm"den ibarettir. [696] Descartes, irâdeyi motifler arasında tercih yapma, şeklinde anlıyor. [697] İrâdenin diğer birkaç tanımı da şöyledir: İrâde, "motivasyonla ilgili, güdü (motiv) ya da içtepilerden (impulse) birini eyleme dönüştürme gücüdür." [698] "İki zıt saik arasında bir tercih yapıp karara varmaya yahut maniaları cehid ile bertaraf eylemeye yahut bir maksad veya gayeye vüsûl için harekete geçmeye "irâde eylemek" denir."[699] İrâde, şahsın arzu ettiği takdirde muayyen bir hareketi yapması veya sözü kullanması ve keza, arzu etmediği takdirde muayyen bir hareketi yapmaması veya sözü kullanmaması melekesine" denir.[700] İrâde, "düşüncelerine sebat ile hâkim olmak" şeklinde de tarif edilmekle birlikte yeterli bir tarif sayılmaz.[701] İrâde şekilleri, 1- Rasyonel (akılcı) irâde; 2- Moral (ahlâkî) irâde; 3- Güce bağlı irâde olmak üzere üçe ayrılmıştır. [702] Bunlara dinî irâde ilâve edilebilir. Bir irâde olayı genel olarak dört safhada cereyan etmektedir: 1- Bir hedef ve amacın ortaya çıkması; 2- Düşünme ve yargılama; 3- Karar; 4- Yürütme yani icra.[703] Bir başka tasnif de şöyledir: 1- Tasarım (Yapılacak işin önceden şuurda yer alması); 2- Ayıklama (Yapılacak iş veya işlemin lehine veya aleyhine olan faktörlerin gözden geçirilmesi suretiyle bir seçime gidilmesi); 3- Karar verme (Bir yargıda bulunarak işin yapılması veya yapılmaması hususunda karar verme); 4- Yapma (Alman kararın uygulanması).[704] b- İrâde Hareketinin Özellikleri İrâdî bir faaliyeti tahlil ettiğimiz zaman şu özelliklerle karşılaşırız: 1- İrâdî bir faaliyet bilinçli yapılan özgür bir faaliyettir. Otomatizme dayanan refleks ve içgüdüsel hareketler moral değer taşısalar bile iradî sayılmazlar. Keza aşırı heyecan ve öfkeden kaynaklanan "dürtüsel" hareketler de irâde hareketi sayılmazlar. [705] 2- İrâdî bir faaliyet belli bir amaç ve ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı bir arzu ve isteğin mahsûlüdür. Emel ve arzuların zayıfladığı yerde irâde zayıf düşer. Wundt, Bain, Ebbinhaus, Rignano ve diğer bazı bilim adamlarına göre iradî bir karara sebep olan etkenler duygusal niteliktedir.[706] 3- İrâdî bir faaliyet bir çatışmanın sonucudur. Çatışma, birbirinden farklı istekler, fikirler, duygular veya ihtimaller arasında bir tercih yapamama durumudur.[707] Kuvvetli bir ihtiyaç aynı kuvvette başka motif veya durumlarla karşılaştığında çatışma zuhur eder. Tabiî bunun sonucu kararsızlıktır.[708] Kararsızlık ciddî değilse tereddüt, ciddî ve kompleks halde ise "tezebzüb" halinde kendini gösterir. Bu da insanı rahatsız eder.[709] Kur'ân-ı Kerim münafıkları konu alan bir âyette "tezebzüb" haline şöyle işaret ediyor: "Onlar küfür ile iman arasında bir sürü kararsızdırlar."[710] Kur'ân, kararsız ifadesi için "müzebzeb" kelimesini kullanmaktadır. Elmalılı, bu kelimeyi "mütereddid" "mütehayyir" kelimeleri ile tefsir etmektedir.[711] Süleyman Ateş ise Kur'ân'ın hitap ettiği bu kimselerin ne tam münafık, ne de tam mü'min olmadıklarını, bazan münkirlerle işbirliği yaptıklarını, bazan da mü’mirilerin yanlarında yer aldıklarını belirtmektedir. [712] Anlaşılan bu şahıslar kişilik za'fiyeti ile ma'lûl, herkesten etkilenen zayıf kimselerdir. Kimi dinleseler, kimi görseler ondan etkilenmekte, onun tarafını tutmaktadırlar. Kararsızlığı aşabilmenin yolu, şıklarla ilgili bilgi-toplamak, bu bilgiler üzerinde düşünmek, mukayeseler yapmaktır. [713] Bu bilgilerin ve yapılan mukayeselerin sağlıklı olması için önyargı, aşırı duygu ve heyecanlar gibi engelleyici faktörlerin ortadan kalkması şarttır. Aksi halde doğru bir karara ulaşmak imkânsız olur. Çünkü biz biliyoruz ki, "irâde duygu ve düşünceden sonradır." [714] 4- Herhangi bir konuda karar vermek iradî bir hareket sayılmaz. Kararın eyleme dönüştürülmesi de gerekir. İçki mübtelâsı bir kimse içki içmenin kötü, içmemenin de iyi olduğunu bilebilir. Buna rağmen içmeye devam eder. Burada eğilimler arasında bir çatışma olmasına rağmen iradî bir hareketten bahsetmek mümkün değildir. Çünkü "irâde, iki meyil grubunun çatışması sonucunda bir an için askıda kalan aksiyonu yani eylemi (din, ahlâk, hakikat gibi) yüksek duygu ve düşüncelere öncelik ve üstünlük verme doğrultusunda bir oluşumdur." [715] Çünkü "ahlâk" kelimesi psikolojide "behavior", felsefede ise "action" kelimeleriyle karşılanmaktadır. Her ikisi de bir eylemi, bir hareketi ifâde etmektedir. 5- Mustafa Şekib Tunç, iradî hareketin özelliklerinden bahsederken şunları söylüyor: "İrâdî faaliyetin bir özelliği de hareketlerin kuvvet ve sür'atini düzenlemesi, cehd sarfetmesi ve engellere karşı koymasıdır. Böylece, hareketlerin umûmî gidişini sağlar, durdurur, kuvvetlendirir, zayıflatır, hızlandırıp yavaşlatır.” [716] Gerçek ve üstün irâdelerde böyle bir cehd ve zorlamaya gerek olmadığı halde sinir sistemleri ve kültür düzeyleri zayıf olan insanlarda gerek duyulmaktadır. [717] Dinî irâde, "dinsel bilincin dışa yansıyan tüm aktivitesi", olarak tanımlanmaktadır. Dinî faaliyetler, tutum ve tavırlar, vaziyet alışlar bu aktivitenin çerçevesi içerisindedir. İnancın oluşmasında şüphesiz bu dört etkenin de rolü vardır. Şu veya bu oranda vardır. Zihnî verilerden yoksun bir imanın tam ve mükemmel olamayacağı gibi, duygusuz bir imanın neye yarayacağı da tartışılabilir. Bunların oluşmasında toplumun rolünü inkâr edemeyiz. Aksi halde bilime ters düşeceğimiz gibi "Doğan her çocuk fıtrat üzeredir, konuşmaya başlayıncaya kadar bu hal üzere devam eder. Bundan sonra ebeveyni onu yahudî veya nasrânî yapar" [718] diyen peygamberle de ters düşeriz. Bunların birini kabul edip derlerini reddetmek için bir sebep de yoktur. Hatta imanın oluşmasına katkıda bulunan başka sebepler de bulunabilir. Bunlar bir bütün halinde iman olayını hazırlayabilirler. İşte o takdirde mükemmel ve dengeli bir imandan bahsedebiliriz. 11- Bazı bilim adamları iradî fiilin özelliklerini dört maddede incelemişlerdir. 1- İrâdenin istiklâli, 2- Karar verme kabiliyeti, 3- Sağlamlık, 4- Sebat. Bu dört maddeden ikisi karardan önce, ikisi de karardan sonraki özelliklerdir. [719] c- İrâdeyi Etkileyen Faktörler Yukarıdan beri sıralayageldiğimiz özellikler şüphesiz irâdeyi etkilerler. Bunlardan birinin veya birkaçının bulunmayışı veya zayıf oluşu irâdenin yok oluşu veya zayıf oluşuna müncer olur. Meselâ özgür olmayan, zoraki bir tercihe iradî bir davranış demek mümkün değildir. Keza sadece kararda kalan, eyleme dönüşmeyen bir olaya da iradî bir olay diyemeyiz. Çok heyecanlı veya öfkeli bir insanın berrak düşünmesi mümkün olmayacağına, ruhî kasırgaların girdabına düşeceğine göre böyle bir insanın iradî gibi görünen davranışları aslında dürtüsel kaynaklı bir davranış olmaktan öteye geçemez. [720] Halbuki iradî hareket şuurlu ve mantıklı bir harekettir. Dürtülerine bağımlı olan bir kimseden böyle mantıklı bir hareket bekleyemeyiz. İnsanlar her zaman başkalarının esiri olmazlar; bazan da -kendi kendilerinin esiri olurlar. Davranışlarını dürtülerle yönlendiren insanlar özgür sayılmazlar. Kişilik za'fiyeti içinde bulunan bazı insanlarda irâde mevcûd olmasına rağmen egemen değildir. Kendine güveni olmayan, zayıf karakterli, ürkek, korkak ve sıkılgan insanların irâdeleri bastırılmaya mahkûmdur. Sadece heyecan, sadece öfke değil, dozu kaçmış, aşırılık sınırına varmış olan bütün duygular irâdeyi etkiler. Kara sevdaya yakalanmış hangi insandan iradî bir davranış bekleyebiliriz? Aşırı baskılar, anormal dürtüler, ölçüsüz heyecanlar, yorgunluk, uyuşturucu ibtilâsı vb. irâdeyi olumsuz yönde etkilerken, "dürtüsel halle dizginleme arasındaki şuurlu denge ve enerji, duygusal ilgi ve sempatik haller.." irâdeyi kolaylaştırırlar. [721] İrâde bozuklukları da irâdeyi etkileyen faktörlerdendir. Psikiyatride 3 çeşit irâde bozukluğu tesbit ve teşhis edilmiştir: 1- İrâde tükenmeleri, 2- İrâde artmaları 3- İrâde sapıklıkları [722] İnsan hayatına bir anlam ve disiplin kazandıran böyle bir gücün terbiyesi hayatî bir öneme sahiptir. Mustafa Şekib Tunç, "Asıl irâde terbiyesi bir karakter terbiyesidir. Karakter deyince davranışların organik ve itiyatlı bir düzene girmiş olması, muhtelif ahvâl ve fikirler karşısında kendimize has vasıfları olan fiil ve durduruların bulunması anlaşılır”[723] diyor. İrâdeyi besleyecek olan duygu ve düşüncelerdir. Onu eğitirken duygu ve düşüncelerimizin zenginliğine, bu duygu ve düşünceler arasında bir çelişkinin bulunmamasına dikkat etmek gerekir. M. Şekib Tunç, irâdenin sırrını, iyi düşünmeye, acele etmemeye, gerektiği zaman kararı geciktirmeye, doğru ve iyi karar bulununcaya kadar sabretmeye, irâdeyi za'fa uğratacak heyecanlara kapılmamaya bağlıyor. Bunları başarabilmek için insanın kendine çevrilmiş iradî bir dikkatinin olmasını öngörüyor. [724] İrâdenin terbiyesinde en önemli iş, bu dikkati sağlamak ve kuvvetlendirmektir. Mutlak irâdenin, insan irâdesini çepeçevre kuşatarak mükemmeli eştirmeye doğru sürüklediğini vurgulayan Arvasî, peygamberlerin, velilerin ve büyük ahlâk kahramanlarının insanlardaki bu mükemmelleşme irâde ve şuurunu kamçılamak ve parlatmak için çırpındıklarını haber veriyor. [725] Peygamberin "Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim" sözünü buna delil gösteriyor. [726] Bir kasda, bir amaca yönelik olan, bir niyete dayanan, basiretli, çatışmalı ve bir dinamik faaliyet olan irâde olayı ferdin birliğini ifâde eden bir şahsiyet olayıdır. Tek başına değil, zekâ düşünce, muhakeme, cehd vb. ruhun bütün fonksiyonlariyle işbirliği içinde cereyan eder. [727] Evet, irâde olayı nereden ve kimden etkilenirse etkilensin bir kişiliğin ifadesidir. İrâde olayının en büyük vasfı ise karardır, kararlılıktır. Kur'ân, böyle bir kişilik istiyor: Başkalarından yararlanan fakat kendisi karar veren, verdiği kararı uygulayan, uygulama sonucunda ortaya çıkacak sorumluluğa önceden "evet" diyen bir kişilik. Şu âyetler konumuzu aydınlatır sanıyorum: "Ey inananlar, kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhlerine de olsa, Allah için şâhid olarak adaleti gözetin; ister zengin, ister fakir olsun, Allah onlara daha yakındır. Adaletinizde heveslere uymayın. Eğer eğriltirseniz veya yüz çevirirseniz bilin ki, Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdârdır. Ey inananlar, Allah'a, peygamberine, peygamberine indirdiği Kitab'a inanmakta sebat gösterin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, şüphesiz derin bir sapıklığa sapmıştır. Doğrusu, inanıp sonra inkâr edenleri, sonra inanıp tekrar inkâr edenleri, sonra da inkârları artmış olanları Allah bağışlamaz; onları doğru yola eriştirmez."[728] "Allah'ın rahmetinden dolayı, ey Muhammed, sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalbli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret dile; iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allah'a güven. Doğrusu, Allah güvenenleri sever.” [729] Karar vermek, âdil karar vermek, karar verirken başkalariyle istişare etmek, ama başkalarının heveslerine uymamak, karardan sonra sabır ve sebat göstermek, ikidebir karar değiştirmemek iradî olayın genel nitelikleri. Âyetlerden bunları öğreniyoruz. Yukarda bir inanıp bir inkâr ederek durmadan karar değiştiren insanlar eleştirilirken, şu âyette, hiç kimsenin etkisinde kalmadan karar veren ve kararlarında sebat gösteren insanlar örnek insanlar olarak tanıtılmaktadır: "Ey inananlar, aranızda dininden kim dönerse bilsin ki, Allah sevdiği ve onların da O'nu sevdiği, inananlara karşı alçak gönüllü, inkarcılara karşı güçlü, Allah yolunda cihad eden, yerenin yermesinden korkmayan bir millet getirir. Bu, Allah'ın dilediğine verdiği nimetidir. Allah herşeyi kaplar ve bilir." [730] Bu âyette, verdiği doğru bir karardan dolayı başkalarının ayıplamasını umursamayan şahsiyetli bir toplum ve bir insan tipiyle karşılaşıyoruz. Kur'ân eğitiminin en önemli amaçlarından biri, eğittiği kimselerde güçlü bir irâdenin oluşumunu sağlamaktır. Bunun en açık örneklerini ibâdetlerde görebiliriz. Oniki yaşından itibaren namaza başladığını kabul ettiğimiz bir müslümanın altmış iki yaşında vefat ettiğini varsayalım. Bu müslüman 50 sene namaz kılmış demektir. Bir insanın yarım yüzyıl her gün beş defa aynı zamanlarda aynı hareketleri yapması, aynı sûre ve duaları okuması güçlü bir irâdeden başka ne ile izah edilebilir? Uğruna ömrünü harcadığı ve kendisi için bir imtihan sebebi olan malının kırkta birini fakir fukaraya dağıtması ne demektir? Yüz milyar lira parası olan bir müslümanın ikibuçuk milyar lirasını başkalarına dağıtması kolay mıdır? Aynı şartlarda bunu her yıl vermesi herşeyden önce büyük bir irâdeye ihtiyaç gösterir. Bu eğitimden nasibini alan, bu irâdeyi gösterenler sınavı kazanmakta, gösteremeyenler ise sınıfta kalmaktadırlar. Yüksek irâde gücüne sadece namazda, sadece zekâtta değil, bir müslümanın bütün hayatında ihtiyaç vardır. Çünkü irâde insan olma erdeminin önemli bir unsurudur. Bu itibarla din eğitimcilerinin irâde eğitimi üzerinde fazlaca durmaları gerekir. İrâde hürriyeti ile ilgili kelâmı ve felsefî tartışmalara girmeden konumuzu burada bitiriyoruz. [691] Dalât, a.g.e., s. 319. [692] Akarsu, Bedîa, Felsefe Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1988, "istenç" md. [693] Hasan Mahmud Çamdibi, Şahsiyet Terbiyesi ve Gazzalî, İstanbul 1983, s. 48, 49. [694] Çamdibi, a.g.e., s. 47; Neda Armaner, a.g.e., c. 1, s. 123. [695] Çamdibi, a.g.e., s. 47. [696] Çamdibi, a.g.e., s. 47. [697] M. Saim Yeprem, İrâde Hürriyeti ve İmam Matûrîdî, İstanbul 1984, s. 28. [698] Neda Armaner, a.g.e., c. 1, s. 119. [699] Mart, a.g.e., s. 217. [700] Dinçmen, a.g.e., s. 8. [701] Adasal, a.g.e., s. 937 [702] Adasal, a.g.e., s. 938. [703] Armaner, a.g.e., c. 1, s. 121, 122. [704] Adasal, a.g.e., s. s. 939. [705] Adasal, a.g.e., s. 937. [706] Adasal, a.g.e., s. 940. [707] Enç, a.g.e., s., 47; Tunç, a.g.e., s. 110. [708] Garrett, a.g.e., s. 60. [709] Mart, Eğitim Psikolojisi, s. 216. [710] Nisa: 4/143. [711] Elmalılı, a.g.e., c. II, s. 1502. [712] Ateş, a.g.e., c. II, s. 386. [713] Mart, Eğitim Psikolojisi, s. 217. [714] Armaner, a.g.e., c. I, s. 119; Mehmed Aydın, "İlim-İslâm Münasebeti", îsav Bilgi, Bilim ve İslâm, İstanbul 1987, s. 76. [715] Armaner, a.g.e., c. I, s. 120,123. [716] Tunç, a.g.e., s. 107 [717] Adasal,a.g.e.,a. 939. [718] Ahmed b. Hanbel, Ebu "Ab dili ah Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeybânî el-Mervezî, Müsned, Mısır 1313, c. II, s. 233, 275, 393, 410, 481. [719] Çamdibi, a.g.e., s. 49. [720] Adasal, a.g.e., s. 940. [721] Adasal, a.g.e., s. 939, 940.. [722] Adasal, a.g.e., s. 942, 943. Daha geniş bilgi için bk. a.g.e., a.y. [723] Tunç, a.g.e., s. 111. [724] Tunç, a.g.e., s, 111. [725] Arvasî, İnsan ve İnsan Ötesi, s. 104. [726] Hadis için bk. Ahmed b. Hanbel, Muvattâ, Hüsnü'1-hulk, 8. [727] Tunç, a.g.e., s. 107, 108. [728] Nisa: 4/135, 136, 137. [729] Âl-i Îmrân: 3/159. [730] Mâîde: 5/54. Konu Başlığı: Ynt: Îrâde Gönderen: Mehmed. üzerinde 26 Ocak 2019, 19:05:13 Esselamu aleyküm Rabbim bizleri doğru ve güzel ameller işleyenlerden eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Îrâde Gönderen: Ceren üzerinde 26 Ocak 2019, 20:45:58 Esselamu aleykum. Aklını kullanan iradesine sahip çıkan ve hakkiyla yaşayan kullardan olalim inşallah
|