> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi >  İnsanın Meşakkatlerle Terbiyesi ve Rubûbiyyet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İnsanın Meşakkatlerle Terbiyesi ve Rubûbiyyet  (Okunma Sayısı 736 defa)
19 Şubat 2011, 23:05:22
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 19 Şubat 2011, 23:05:22 »



 
İnsanın Meşakkatlerle Terbiyesi ve Rubûbiyyet

Şer ile Terbiye

 Kader meselesinde Cenab-ı Allah'ın herşeyi ezelden bildiğini ve takdir ettiğini öğrendik. Buna göre, kullarını imtihan etmekle öğreneceği birşey yoktur.

Esasen “belâ” ve “ibtilâ” iki değişik manada kullanılır. Birisi, birşeyin gizli olan halini öğren­meyi istemek, diğeri de o şeyin iyilik veya fenalı­ğını meydana çıkarmaktır. Birinci mana, alim Allah Teala hakkında düşünülemeyeceğinden, Allah'ın imtihanı, ikinci manada anlaşılır. Şerî mükellefiyyetler kulların, nefsânî meyilleriyle Allah'­ın rızası arasında deveran ettiğinden, bir taraf­tan bir külfet ve zahmeti, diğer taraftan sevab ve­ya ıkâb sebebi, fiillerin zuhurunu temin eden terbiyevî bir yönü olduğundan, tercübe ve imtihana benzemektedir. Kulların mücerred nazariyelerle oyalanmayıp, işlerini tecrübe ve imtihan şeklinde güzelleştirmelerini onlara öğretmek için, Allah, kendi fiilini tecrübe ve imtihan suretinde anlat­mıştır[1141]:

“Senin hâlâ üstünde   durageldiğin  (Kâ'be) yi tekrar kıble yapmamız ancak, kim pey­gambere uyuyor, kim ayağının iki ökçesi üzerinde geri dönüyor, bilelim, diyedir” [1142] ve

“Biz bu (kötü günleri) insanlar arasında (gâh leh­lerine gâh aleyhlerine) döndürürüz. Bu da Allah'ın iman edenleri bilip, sizden şehidler edinmesi, mü­minleri temiz yapıp kâfirleri helak etmesi içindir.[1143] ve

“Andolsun ki sizi imtihan edeceğiz. Tâ ki içinizden mücahidleri ve sabr-u se­bat gösterenleri bilelim.” [1144] gibi ayetlerde zahire bakılırsa, Cenab-ı Allah'ın birşeyi öğrenmek ve bilmek için imtihan ettiği beyan edil­mektedir. Bu mana, Allah Teala için muhaldir. Bi­naenaleyh bu ayetlerde geçen “bilmek için imti­han” müfessirlerce, insanların yaptıkları imtihana benzediği için, mecazen imtihan diye isimlendirilmiş[1145], temsil yolu ile yani “Biz bunu, bilmek isteyenin yaptığı gibi yaptık”[1146] şeklindedir, diye anlaşılmıştır. Ayetlerdeki bilmek, ibtilâ edilen­lerin halini meleklere bildirmek[1147] veya, pey­gambere ve müminlere bildirmek[1148], amelleri­ne göre cezalandırmak, gibi manalara gelir. Kur'an'da “bilmek” ile tehdîd çokça vakîdir. İlim, tem­yiz manasını tazammun ettiği veya onunla temyiz murad edildiği, temyize sebeb olan şeyi temyiz ma­nasında kullanmak caiz olduğu için “ayırt etmek” yerine; bazan araplar görmek yerine “bilmek” kul­landıkları için “görmek” yerine ve “yok iken bildiğimizi var edip görmek ve bilmek” yerine İlim (bilmek) kelimesi kullanılmıştır.[1149] Hz. Ali bu ayeti delil gösterip “Allah olacağı, olmadan bilemez.” diyenlere “bilmek”i “görmek” manasında alarak “Cihad edip sabredeceği takdir edilmiş olanı, cihad ederken ve sabrederken görelim diye” şeklinde açıklamıştır.[1150] Nitekim “Andolsun ki biz onlar­dan evvelkileri de imtihan etmişizdir. Allah elbet­te sâdıkları da bilir, yalancıları da.” [1151] Allah onların bu halini imtihandan öncede, imti­han esnasında da, imtihandan sonra da bilir.[1152]

Allah ruhların hakikatini ve ana yapısını bilir, gizli kapaklı her noktasını görür. İnsanları taakatleriyle ele alır, istidâdlarıyla sorumlu tutar. İnsan­lar Allah'ın bildiği bu hakikatleri bilmezler. Sıkın­tı ve zorlamalarla imtihan, nimet ve meşakkatler­le, bolluk ve darlıkla, sevinç ve kederle imtihan ve tecrübeler, ruhların özünde gizli olan, sahibleri ta­rafından dahi bilinmeyen noktaları açığa çıka­rır.[1153]

İnsanların imtihanıyla Allah Teala'nın imtiha­nı arasındaki fark şudur: Biz, eşyanın batınındaki şeyleri, yani bize gizli şeyleri öğrenmek için imti­han yaparız. Gaybın anahtarları kendinde olan Allah için cehalet imkansız olduğundan, O'nun imtihanı, insanı, güzel akıbet ve saadete davet ci­hetinden, ilâhî, umûmî ve terbiyevî bir imtihandır.

Çünkü o terbiyeyle insanın, sevab evi ahalisinden mi, ikâb evi ahalisinden mi olduğu açığa çıkar. Bundan dolayı Allah Teala kendisinden olan bu ilâhî tasarrufu yani teklif ve teşrii, “belâ”, “ibtilâ” ve “fitne” diye isimlendirmiştir.[1154]

“Fitne” kelimesi, birşeyin cevherini posasın­dan ayırmak için, ateşle muameleye tabî tutmak, içindeki yabancı maddeleri ayırabilmek için altını eritmek[1155] manasına gelir. Mutasavvıfa diliyle “Belâ da insanın cevherini, nefsinin pisliğinden ayırıp, saf olarak ortaya çıkardığı için fitne diye isimlendirilmiştir.”[1156] Bundan dolayı Allah, taatını eda ile ve masiyetlerden kaçınmakla mut­taki olsunlar diye, saf altının ateşle elde edilmesi gibi, seçtiği kullarının kalblerini, imtihanlarla tak­va için [1157] halisleştirmektedir.[1158] Gö­rülüyor ki belâ ile terbiye arasında çok yakın bir alâka vardır. Nitekim Allah Teala:

“Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek, onun hal­kını (peygamberlerini tanımadıkları için) yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka fakirlikle, şiddetle ve hastalıkla yakaladık.” [1159] buyurur. Bu Cenab-ı Allah'ın sünnetidir ve insanın fıtratına uy­gun bir sünnetidir[1160]:

“Karanın ve denizin ka­ranlıkları içinden sizi kim kurtarıyor ki ona gizli yalvararak dua edersiniz: 

“Eğer bizi bundan kurtarırsan andolsun şükredenlerden olacağız,” [1161] Ayet, musibetler esnasında dört şeyin hasıl olduğuna delâlet etmektedir; dua, tazarrû, kalb ihlası ve yalnız Allah'a şükrün yapılabileceği ve tevhid.[1162] Allah, İsrâil Oğullarını bir nehirle imtihan ettiğinde[1163] düşmanla karşı­laşmalarından önce, onların musibetlere karşı sa­bır kaabilyetini kazanmalarını istemişti.[1164] Ke­za Uhud'da kâfirleri galip getirerek, müminlere gam üstüne gam yüklediğinde[1165], onların dünya ikbâliyle sevinmeyip, şanssızlıklar­dan üzülmemeleri ve kalblerinde Allah'tan başka bir meşguliyyetin kalmamasını istemiş olabilir.[1166]

Cenab-ı Allah, insanlara bazan iyilik bazan musibet vererek [1167] hem acı hem tatlı de­ğişikliklerle onları bil-fiil imtihan etti. Başlangıçta serkeşlik edip söz dinlemediklerinden, yumuşasınlar diye, malca, bedence sıkıntılara düşürüldüler, yola gelmediler. Bu sıkmalar, henüz bir azab ve ceza değil, terbiye idi.[1168] İnsan fıtratı, terbiye için belâyı lüzumlu kılmaktadır. İman, uğrunda eziyetlere katlanıldığı derecede, gönüllere yerleşir. Zahmetsiz olarak, kolaylıklar içinde kabul edilen inançları ilk sadmede yok olurlar. İman, ancak mu­sibetlere sabrederek, kalbte kuvvet bulur, kök sa­lar. Bunun için belâ lâzımdır. Şiddetler, gizlenmiş kuvvetleri, saklı enerjileri coşturup meydana çı­karır. Daha mühimi, fertlerin, şiddet esnasında yalnız Allah'a yönelip, gönlünü mâsivâdan temiz­leyerek yalnız O'na bağlamasıdır. Şiddet, göz ve gönüllerdeki perdeyi açar, o zaman “basiret” te­celli eder.[1169] Resulullah (a.s)'ın haberine göre, eğer bir kul için Allah, bir makam, bir derece tak­dir etmişse, kul, o makama ancak, Cenab-ı Allah'ın, kendisini ya bedeninde ya malında ya çocuğunda imtihan etmesiyle ulaşabilir.[1170] Mülk Suresi'nde:

“O hanginiz daha güzel amel edeceksiniz diye imtihan etmek gayesiyle ölümü de hayatı da takdir eden ve yaratandır.” [1171] ayetinde Alûsî bu noktayla ilgili, mühim bir nükteye temas et­mektedir: “Ayette ism-i tafdil sîğasıyla, “daha gü­zel amel” denilmesi, ibtilâ, mükelleflerin amelleri­nin iyi veya kötü oluşuna göre olup, iyi ve daha iyi oluşuna göre olmadığı halde, Allah'ın imtihanın­dan esas maksad ve bi-zatihî muradın, imanın özü­nün yanı sıra, iyilik yapanların iyiliklerinde kemâ­le ermelerinin hâsıl olması olduğunu anlatmak içindir.”[1172]


[1141] Elmalılı, 1/490-491.

[1142] Bakara: 2/143.

[1143] Al-i İmran: 3/140,141.

[1144] Muhammed: 47/31.

[1145] Râzi, 30/55.

[1146] RM., 2/6; 29/5.

[1147] Kuşeyrî, Letâîf, 3/125.

[1148] Taberî, 2/9.

[1149] Râzî, 4/103 - 104; RM, 2/6.

[1150] Muttaki Hindî, 2/310-320

[1151] Ankebut: 29/3.

[1152] Taberî, 20/83

[1153] S. Kutub, 26/73.

[1154] S. Kutub, 26/73.

[1155] Tabatabâî, 4/34 - 35.

[1156] Kuşeyrî, Letâif 4/89

[1157] Hucurât: 49/3.

[1158] Taberî, 26/78.

[1159] A'raf: 7/94.

[1160] Tabatabâî, 8/195.

[1161] En'am: 6/63.

[1162] Râzî, 13/2 1.

[1163] Bakara: 2/249.

[1164] a. g. s., 6/180,

[1165] Âl-î İmran: 3/153.

[1166] a. g. e., 9/41.

[1167] A'raf: 7/95.

[1168] Elmalılı, 3/2218.

[1169] S. Kutub, 2/35.

[1170] Ebu Davud, Cenâiz,   (3/183).

[1171] Mülk: 67/2.

[1172] RM., 29/5.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İnsanın Meşakkatlerle Terbiyesi ve Rubûbiyyet
« Posted on: 30 Nisan 2024, 06:57:13 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İnsanın Meşakkatlerle Terbiyesi ve Rubûbiyyet rüya tabiri, İnsanın Meşakkatlerle Terbiyesi ve Rubûbiyyet mekke canlı, İnsanın Meşakkatlerle Terbiyesi ve Rubûbiyyet kabe canlı yayın, İnsanın Meşakkatlerle Terbiyesi ve Rubûbiyyet Üç boyutlu kuran oku İnsanın Meşakkatlerle Terbiyesi ve Rubûbiyyet kuran ı kerim, İnsanın Meşakkatlerle Terbiyesi ve Rubûbiyyet peygamber kıssaları, İnsanın Meşakkatlerle Terbiyesi ve Rubûbiyyet ilitam ders soruları, İnsanın Meşakkatlerle Terbiyesi ve Rubûbiyyetönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes