๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 19 Şubat 2011, 23:16:53



Konu Başlığı: İmtihanın İki Mühim Unsuru Risalet ve Kitab Göndermek
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 19 Şubat 2011, 23:16:53
İmtihanın İki Mühim Unsuru: Risalet ve Kitab Göndermek

 İmtihan meydanı olan dünyaya gönderilen in­sanlar, sırf yukarda saymaya çalıştığımız kabili­yetleriyle imtihana tabî tutulmuş olsalardı, bu tam bir imtihan olmazdı. Belki sadece Allah'ın varlığı­nı tesbit edip ona inanma noktasından bir imtihan olurdu. Allah'ın emirlerine uymak, nehyettiklerinden kaçınmak, ibadetleri ifa da sabır babında im­tihan o zaman mümkün olmazdı. Müsbet ve menfî istidatlarla mücehhez insana, hem müsbet kabili­yetlerine yardım edecek, hem de ahlâkî imtihanın sınırlarını çizecek bir unsura ihtiyaç vardır. İşte bu unsur risalet ve ona bağlı olarak kitab unsuru­dur. Bunlar ayetlerin ortaya koyduğu hususlardır:

“Biz hiçbir peygamberi, Allah'ın izni ile, kendisine itaat edilmesinden başka bir hikmetle gönderme­dik.” [940] Allah Teala, isteseydi, insanları imana icbar etmek için tepeden inme katî ve cebrî bir ayet indirir, onlara hakikatleri ayne'l-yakîn gösterir, böylece mecburen iman ederlerdi. Ama, onlar kendi rızalarıyla iman edip kemâle ersinler diye peygamberler ve kitablar gönderdi [941]:

“Eğer dilersek biz onların tepesine gökten bir ayet indiriveririz de ona boyunları eğilekalırdı.” [942]

Allah, her kavme peygamber gönderip, onlar vasıtasıyla kavmi inzâr ettikden ve ayetlerini, bi­rer hüccet olarak tebliğ etitrdikten sonra inan­mazlarsa, o zaman onları helak etmeyi[943] ken­disine sünnet etmiştir.[944] Katâde'nin ifadesiyle: “Allah hiçbir kimseyi, kendisine Allah'ın tebliği veya bir beyyinesi gelmeden ve de günahsız olarak azab etmez.”[945]

“Biz, bir resul gönderinceye ka­dar, hiçbir kimseye, azab ediciler değiliz.” [946] Ama peygamberler vasjtasıyla

“Size bunca aşi­kâr deliller geldikten sonra yine de kayarsanız bi­lin ki şüphesiz Allah mutlak gâlibtir, tam hikmet sahibidir.” [947] Kadı[948]: “Bu ayet, gü­nahtan dolayı muahezenin ancak tebliğden sonra olacağına delildir." Der.[949] İnsanlar, Allah on­ları neye davet ediyor, anlasınlar ve “Bize söylene­ni anlamamıştık.” demesinler diye.[950]

“Biz hiç­bir peygamberi, kendi kavminin dilinden başkasıy­la göndermedik ki onlara apaçık anlatsın” [951] Hernekadar Resulullah (a.s.), çeşit çeşit li­sanları olan bütün insanlara ve cinlere gönderilmişse de kavmi ve dolayısıyla ilk muhatabı onlar olduğu için Arabca tebliğ ile gönderilmiştir. Son­ra onlar bu tebliği diğer lisan sahiblerine açıkça anlatmışlardır ve bütün insanlar bu cihanşümul tebliği aynı şekilde anlamışlardır.[952]

Peygamberlerin tebliğleri iki noktada toplan­maktadır: Tebşir ve inzâr. Allah, onları, itaatkâr müminlere ne mükafatlar, ne hoşnûd edici nimet­ler hazırladığını müjdelesinler, isyankâr kâfirlere ne korkunç bir cehennemin, ne şiddetli bir azab yurdunun hazırlandığını hatırlatsınlar, diye gön deriyordu.[953] Peygamber göndermekten gerçek kasıt budur; Allah'a ubudiyyetle meşgul olanları tebşir, ubudiyyetten yüz çevirenleri inzâr etmek[954];

“Biz peygamberleri, müjdeciler ve azab ha­bercileri olarak (gönderdik). Tâ ki peygamberler­den sonra insanların Allaha karşı bir hüccetleri ol­masın.” [955]

Afakta ve enfüste Allah'ın varlığına delâlet eden açık hüccetler vardır. Allah insana akıl vermiştir, insan aklıyla düşünüp bu delilleri anlamak iktidârındadır. Fakat Allah'ın kullarına olan mer­hametinden ye arzularının bazan akıllarını mağlub ettiğini bildiğinden ve engin hikmetinden dola­yı resuller ve kitablar göndermiştir.[956] Bu kitablarla hem sinelerindeki cehalet, ahlaksızlık ve şüp he gibi hastalıklara deva[957] hem de gafletten uyandırma gayeleri tahakkuk etmiş oluyor. Ceha­let ve kusur, imana giden yolları tıkayabilir. Bun­dan dolayı Allah hidayet ve dalâlet hususunda doğrudan doğruya aklı mesul tutmamıştır. Ancak risâlet ve tebliğden sonra, onu bu mesuliyete muhatab kılmıştır.[958] Böylece:

“Ey rabbimiz, bize bir peygamber gönderseydin, şu zillete ve rüsvayIığa uğramadan, ayetlerine tâbi olsaydık ve...” [959] demeye bahaneleri kalmamıştır. Çünkü peygamberler gelmiş, mesuliyetlerini her yönüyle onlara tebliğ etmişlerdir.[960] Ama manen ölmüş, kalbleri vazife yapamaz hâle gelmiş[961] olanlara peygamberin tebliği bir fayda vermez. Çünkü:

“(Bu Kur'an) hayatı olan kimselere haber vermek (tebliğ) içindir.” [962] Henüz ölmemiş, ama gaflet uykusundaki “Bütün insanları rablerinin iz­niyle karanlıklardan aydınlığa, o yegâne gâlib, hamde lâyık olanın yoluna çıkarman için, bu, sana indirdiğimiz bir kitabdır.” [963] Bu ayette, insanların hidayete erdirilmesi peygambere nisbet edilmektedir. Çünkü, O, hidayetin zahirî sebeblerinden birisidir. Müminlerin imam bizzat veya bil­vesile onun tebliği ile olmuştur. Bu “Sen arzu etti­ğin kimseyi hidayete erdiremezsin fakat Allah hi­dayete erdirir.”  [964] ayetiyle zıt değildir.

Çünkü burada ayet, hidayette tebliğ ve risaletin yegane şart olmadığını beyan etmektedir.[965] Ama risâlet ve kitab olmadan da hidayet olmaz;

“Bu o kitabdir ki kendisinde hiç şüphe yoktur, tak­va sahibleri için hidayetin tâ kendisidir” [966] Hidayet nuru adetâ tecessüm ederek cevher-i Kur’ân'ı husule getirmiş; böylece Kur'ân hidayet ediciden öte, hidayetin kendisi olmuştur.

Cenab-ı Allah peygamberleri vasıtasıyla gön­derdiği kitablardan sonra, insanları imtihana da­vet edercesine buyuruyor ki:

“Size rabbinizden muhakkak basiretler gelmiştir, artık kim görürse kendi lehine kim kör kalırsa o da kendi aleyhine­dir. [967]



[940] Nisa: 4/63.

[941] Elmalılı, 5/3019

[942] Şuarâ: 26/4.

[943] Taberî, 15/41.

[944] RM, 15/36.

[945] Taberî, 15/41.

[946] İsrâ: 17/15.

[947] Bakara: 2/209.

[948] Muhtemelen Kadı Abdülcebbâr'dır.

[949] Râzi, 5/210.

[950] Zamahşerî, 2/366.

[951] İbrahim: 14/4.

[952] Şevkâni, 3/94.

[953] S. Kutub, 6/23.

[954] Râzî, 11/110.

[955] Nisa: 4/165.

[956] S. Kutub, 6/23.

[957] Râzî, 21/34; Şevkânî, 3/253.

[958] S. Kutub, 6/30.

[959] Tâhâ: 20/134.

[960] Zamahşerî, 1/583.

[961] Râzî, 26/306.

[962] Yasin: 36/70.

[963] İbrahim: 14/1.

[964] Kasas: 28/56. 

[965] Tabatabâi, 12/7.

[966] Bakara: 2/2.

[967] En'am: 6/104.