> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Hz Musaya ve Hz Haruna Büyücü Denilmesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hz Musaya ve Hz Haruna Büyücü Denilmesi  (Okunma Sayısı 1520 defa)
09 Mayıs 2011, 22:19:32
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 09 Mayıs 2011, 22:19:32 »



Hz. Musa'ya ve Hz, Harun'a Büyücü Denilmesi

Eski Mısır'da firavunlar, tanrı-kral olarak görülürdü ve buna bağlı olarak da gizli-batınî uygulamalar ile büyünün önemli bir yer tuttuğu Mısır halkının dininin ekseni durumundaydı. Bunun için, büyüyü hayatın ayrılmaz bir parçası olarak benimsemek her Mısır­lı için bir görevdi. [554] Büyü, Mısır şirk dininde tüm vatandaşların inanması, rahiplerinin de sergilemesi mecbur olan bir şeydi. [555] O dö­nemde yöneticiler, bazı insanları yanlarına alıp onları sihir öğrenmeye, sonra da öğretmeye mecbur ediyorlardı. [556] Büyücüler Hz. Musa'nın karşısına çıkmak için şehirlerden istekleri dışında getiriliyorlardı. [557]

Hz. Musa böyle bir ortamda mucizelerle birlikte tebliğ için gönderildi. Ona verilen dokuz mucize, [558] apaçık gerçeği ortaya koymaktadır ki, gözü olan herkes onu görebilsin. Bu mucizeler insanlara gerçeği gösteriyor ve onları doğru yola iletiyordu. Buna rağmen Firavun ve toplumu, gördükleri olağanüstülükler için,

“Bu, apaçık bir büyüdür, dediler.” [559] Böyle söylemeleri, bu kanaatte olduklarından veya birtakım şüpheleri bulunduğundan dolayı değil, haksızlığı ve böbürlenmeyi esas aldıkları içindi. [560] Bu tavır­larıyla yalanlama konusundaki adetlerini bozmamış oldular. Si­hir olmadığına ve Allah'tan olduğuna kanaat getirmelerine rağ­men mucizeleri inkâr ettiler. [561] Onlara göre, Musa'nın getirdiği bu şeylerin apaçık büyü olduğunu, görenler rahatlıkla anlayabilir­lerdi. [562] Ne var ki, daha sonraları büyücülerin secde etmesi ve gör­düklerinin mucize olduğunu yakînen anlamaları bile inkarcıların tavırlarını değiştirmedi. [563]

Firavun ve ileri gelenleri,

“Kendilerine (hak) mucize gelin­ce: “Bu elbette apaçık bir sihirdir.” [564] şeklinde bir itirazda bulundu­lar. Âyette geçen hak, asanın yılan oluşu ve beyaz el gibi muci­zelerdir. Allah ikisini risalet için âyet kılmıştır. [565] O inkarcılar, Allah katından hüccetler gelince, “Doğrusu bu apaçık bir büyü­dür. Görenler bunun aşikar bir büyü olduğunu anlarlar.” dediler. [566] Hakkın sihirden en uzak şey olduğunu bilmelerine rağmen, hevalarına düşkünlüklerinden dolayı ona sihir dediler. [567] “Bu, apa­çık bir sihir” suçlaması, son peygamber Hz. Muhammed (s)'e karşı yapılan itirazlara benzer bir biçimde Hz. Musa'nın kendilerine teb­liğ ettiği mesajın büyüleyici, derinden sarsıcı etkisini dile getiren bir suçlamadır. [568]

Musa onlara cevaben şöyle dedi:

“Size hak gelince, ona böyle mi diyorsunuz? Bu sihir midir? Halbuki sihirbazlar iflah olmazlar.” [569] Hz. Musa onlara hakla ilgili olarak, “Onu ayıplıyor ve ona meydan mı okuyorsunuz?” diye soruyordu. Halbuki onların Allah'a boyun eğmeleri ve O'nu yüceltmeleri gerekirdi. [570] Hz. Musa'nın sorusu, onların yaptığının sihir olup olmadığını öğrenmek için değil, inkâr amaçlı bir soruydu. [571] Gerçeğin zıddı, kötü güçlerin ortaya koyduğu aldatma ya da makul gösteriler olan büyünün başarılı olması mümkün değildir, zira sürekliliği yoktur. Hakikat eninde sonunda hakim olur. [572] Aslında bu âyette vurgulanan şey, sihrin herhangi bir gerçek ve manevi muhtevadan yoksun, geçici bir görüntüden baş­ka bir şey ortaya koyamayacağı hakikatidir. [573] Sihirbazlar büyü yapmakla elde etmek istedikleri şeye kavuşamaz ve başarıya ula­şamazlar. [574]

Firavun çevresindekilere bir uyarıda bulundu:

“(Musa), Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?” [575] Vatandan ayrılık en zor durumlardan birisidir. Güya Hz. Musa büyü dedikleri şeyle onları vatanlarından uzaklaştırmaya çalışı­yordu. Bu bâtıl ehlinin haktan uzak durmak için yaptığı en aşırı şeydir. [576] Firavun'un Hz. Musa'yı öldürmek istediği ancak adamla­rının onu öldürmesi halinde davasının halkın kafasında soru işa­retleri bırakacağı endişesiyle onu uyardıkları söylenir. [577] Onlara göre Musa, İsrailoğullarını büyü yaparak Mısır'dan çıkarmak istiyordu. O, kendisine sihir öğretilmiş bir kimseydi. [578] Yaptığı bu işle insanların kalplerini kazanmak ve böylece taraftarlarını, yar­dımcılarını kendisine tâbi olanları çoğaltıp devletine üstün gelerek ülke topraklarını ellerinde almak amacındaydı. [579]

Firavun ve bağlıları gördükleri onca mucizeye rağmen,

“Sen bi­zi büyülemek için her ne mucize getirirsen getir, asla sana inanacak deği­liz.” [580] dediler. Cehaletleri nedeniyle evrende olup bitenleri Allah'ın hükmüne ve koyduğu ölçüye bağlamıyor, mucize ile sihri ayırt edemiyor, asanın yılana dönüşmesi türünden tüm mucizeleri sihir addediyor [581] “Rabbinden bize ne zaman mucize getirirsen getir, bize göre o sihirdir.” diyorlardı. [582] Yani Allah'ın mesajına yönelik bir tür inatçılık ve direniş sergiliyorlardı. Sihre inandıkları için alışılmı­şın dışında bir şey gördüklerinde onu sihir olarak niteliyorlardı. [583] “Büyülemek için her ne mucize getirsen de” derken gördüklerini mucize diye isimlendirmeleri alay etmek içindi. [584] Yoksa mucizeye iman etmiş değillerdi. Onlara göre, onun getirdiğiyle amaçladığı şey izleyenleri büyülemekti. [585] Allah onların bu sözlerini aktarmakla isyanlarını, büyüklenmelerini, hakka karşı inatlaşmalarını ve bâtıl üzere ısrarlarını haber vermektedir. [586]

Hz. Musa, Rabbi katından getirdiği şeylerin hakikat olduğu­na delalet eden asâ ve beyaz el mûcizesiyle [587] Firavun ve ileri ge­lenlerinin yanına gelince dediler ki:

“Bu, olsa olsa uydurulmuş bir sihirdir. Biz önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik.” [588] Onu sihrini ortaya koymak ve onunla Allah'a iftira etmekle suçladılar. Hz. Musa'nın getirdiğini, kendilerine kâhinlerin haber vermediğini söylemek istiyorlardı. Gördüklerini sihir ve bidat (sapma) olarak tanımladılar. [589] Onlara göre Hz. Musa'nın getirdiği şeyler, kendi yalan ve iftiralarıyla uydurduğu bir büyüden başka bir şey değil­di. Atalarından, onun onları ibadete davet ettiği şey gibisini duymamışlardı. [590]

Firavun ve ileri gelenleri mucizeleri görüp de Allah'tan oldu­ğunu kesin olarak anladıklarında bile küfür, azgınlık, inat ve ya­lanla iftira yoluna saptılar. Bu, onların azgınlıklarından ve gerçeğe uymak konusunda büyüklenmelerinden ileri geliyordu. “Bu, uy­durulmuş bir sihir” diyerek statülerinden istifade ederek ve hile yaparak Musa'ya karşı çıkmak istediler. Mucizeler onları etkile­medi ve onlara bir fayda sağlamadı. [591]

Hz. Musa asasını atıp asâ bir ejderha olduğunda, elini koltuk altından çıkarıp hastalıksız ve bembeyaz olarak çıktığında ve o, bu büyük mucizeleri gösterdiğinde Firavun ona dedi ki:

“Bizi, yaptığın büyü ile yurdumuzdan çıkarasın diye mi geldin, ey Musa?” [592] Yani, “İn­sanları sana uymaları ve iman etmelerini gerekli kılan bir mucize getirdiğin zannına sevketmek ve sonuçta ülkemize ve bize hakim olmak, [593] sihirbazlığınla bizleri evlerimizden, yurtlarımızdan çıkar­mak için mi geldin? [594] Bu yaptığın bir sihirdir. Bizi büyülemek için bunu yaptın. Peşinden geleceklerini ve onlarla sayını çoğaltacağını umdun. Ancak bu beklentin gerçekleşmeyecek. Zira bizde de seninki gibi bir büyü var. [595] demek istiyordu.

Görüldüğü gibi Hz. Musa, onları yerlerinden yoksun bırak­ma çabasında olmak ve büyü yapmakla suçlanıyordu. Peygambe­rin hem büyücü olan hem de Mısırlıları sürgün etme amacı taşı­yan bir kimse olarak tanımlanması bariz bir şekilde yanlıştı. Çünkü Hz. Musa'nın amacı, halkını kölelikten kurtarmaktı. Bü­tün iktidar Mısırlıların elindeydi. İsrailoğullarını köle olarak kul­lanmak istiyorlardı. Bu adaletsizliği gidermek istediği için, “Mısır­lıları yasal haklarından mahrum etmek isteyen korkunç bir kimse” diye itham ettiler. Kendileri, insanları aldatmak için sihir yaptıkları gibi, kulluk bilincinde olan bir kimseyi de bakış açısı ve gücünün kaynağı farklı olmasına rağmen aynısını yapmakla suçladılar. [596]

Kureyş'in ileri gelenlerinin de Kur'an'a karşı tavırları Firavun'unki gibiydi. Onlar da mevcut dinlerine ve inançlarına bağ­lanmaları sayesinde önemli bir konuma sahip oluyorlar ve bundan büyük kazançlar elde ediyorlardı. İslâm çağrısının, onların mevki ve gelirlerine borçlu oldukları saçma inançlara karşı, bir tehlike oluşturduğunu fark etmişlerdi. [597]  İşte bu nedenle bu apaçık gerçeğin karşısına dikiliyorlardı.

Burada doğal olarak bazı sorular akla geliyor. Hz. Musa, Fira­vun ve onun hakimiyeti için nasıl bir tehlike idi? Bu soruya şöyle cevap verilebilir: Hz. Musa'nın Peygamberlik iddiası, başlı başına politik yapıyı da içeren mevcut sistemi değiştirecek tam bir inkılâbı gerçekleştirmeyi ifade ediyordu. Bundan dolayıdır ki, evrenin Rabbi'nin temsilcisi, başka birisine tâbi yada başka birisinin astı ola­rak değil, ancak idareci ve hami olarak yaşamaya gelmiştir. Çünkü, bir kâfirin hakimiyetini tanımak ve ona gönüllü olarak tâbi olmak, peygamberlik iddiasını nefyetmektir. Hz. Musa, peygamber oldu­ğunu ileri sürdüğü zaman, Firavun ve çevresinin, politik, toplumsal ve kültür ihtilâli tehdidini hissetmiş olmaları bundandır. [598]

Firavun, Hz. Musa'nın peygamberlik iddiasına niçin bu kadar önem veriyordu? Firavun Hz. Musa'nın üstün şahsiyeti hakkında yeterli bilgiye sahipti. Talmud ve Yusifus'un kıssalarına itimat edecek olursak, Hz. Musa çağının bütün ilimlerini tahsil etmiş, sa­vaş ve idarecilik hususunda eğitilmişti. Zira Hz. Musa'nın içinde yetiştirildiği kraliyet ailesi fertleri için bu hususlar temel şeylerdi. Ayrıca, Hz. Musa, Habeşistan'a karşı düzenlenen seferde mü­kemmel bir general olduğunu da ispat etmişti. [599] Medyen'de sekiz yıla yakın bir süre devam eden çölün zor şartları da, kraliyet sara­yındaki kolay hayatın tesirlerini gidermeye yardım etmişti. Binaenaleyh bu azametli, kararlı ve dindar adam, Firavun'un sarayında peygamberlik iddiası ile ortaya çıktığı zaman Firavun ve çevresi, onun iddiasın...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hz Musaya ve Hz Haruna Büyücü Denilmesi
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:13:29 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hz Musaya ve Hz Haruna Büyücü Denilmesi rüya tabiri,Hz Musaya ve Hz Haruna Büyücü Denilmesi mekke canlı, Hz Musaya ve Hz Haruna Büyücü Denilmesi kabe canlı yayın, Hz Musaya ve Hz Haruna Büyücü Denilmesi Üç boyutlu kuran oku Hz Musaya ve Hz Haruna Büyücü Denilmesi kuran ı kerim, Hz Musaya ve Hz Haruna Büyücü Denilmesi peygamber kıssaları,Hz Musaya ve Hz Haruna Büyücü Denilmesi ilitam ders soruları, Hz Musaya ve Hz Haruna Büyücü Denilmesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes