Konu Başlığı: Hz. Muhammedi Aciz Kılma Niyetli Tavırlar Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 07 Mayıs 2011, 23:39:33 Hz. Muhammed'i Aciz Kılma Niyetli Tavırlar Kur'an'da peygamberi aciz kılma çabasını güden tavırlar, Hz. Muhammed'in yaşadığı dönemde önceki peygamberlere nazaran daha yoğun bir şekilde işlenmiştir. Rasulullah (s)'ın dönemindeki inkarcıların kevnî mucize talebi kabul görmemiş, her defasında karşılarına mucize olarak Kur'an çıkarılmıştı. Allah'ın onların istedikleri türden bir mucize göndermeye elbette gücü yeterdi. Ancak Allah bir mucize indirse de onlar iman etmemiş olsalar, geçmiş toplumlarda olduğu gibi Allah onların cezasını çabuklaştırır [1212] ve kökten yok etme azabı artık onlara da hak olmuş olurdu. Allah'ın onlara mucize vermemesi aslında O'nun rahmetindendi. Allah onların taleplerine cevap verse, ikincisini, üçüncüsünü isterlerdi. Ancak çoğu bunu bilmiyordu. Allah onların mucizeyi bir faydaya binaen değil inatlarından istediklerini biliyordu: [1213] “O'na Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! dediler. De ki: Şüphesiz Allah mucize indirmeye kadirdir. Fakat onların çoğu bilmezler.” [1214] Kur'an muhteşem bir mucize ve üstün bir delildir. Hz. Peygamberin Kur'an ile inkarcılara meydan okuması ve onların karşı çıkışlarında acziyet içine düşmeleri onun mucize oluşunu gösteriyordu. Ancak onlar inatlarından Kur’an’ın mucize oluşuna karşı çıkıyorlardı. Çünkü onlara göre o, Tevrat, İncil gibi kitap türü bir şeydi ve kitaplar mucize olamazdı. Bu açıdan mucize istediler. Onların talep ettikleri mucize, denizin yarılması, dağın tepelerine dikilip gölge oluşturması ve ölüleri diriltme türünden bir şeydi. İnatlarından dolayı, meleklerin inmesi, göğün yere düşmesi gibi mucizeler istediler. Allah ise dilerse istedikleri türden mucize gönderir dilerse göndermez. Muhteşem bir mucize ve üstün, yeterli bir delil ortaya çıktığında, inkarcıların mazereti kalmaz. [1215] Mucizeler onların etrafındaydı ama anlamıyorlardı. Kaba cahilliklerine uygun özel bir mucize istiyorlarsa, istekleri yerine getirilmeyecekti. [1216] Allah, mucizenin inişi gerektiğinde onu indirir. Yoksa inişi onların Hz. Peygamberi aciz kılma istekleriyle ilişkili değildi. İlahî yasa “Karşı çıkanların mucize isteklerine cevap vermek, toplumların doğru yolu bulmalarının nedeni değildir” şeklindedir. Tersine taleplerini karşılamak, peygamberleri aciz kılmaya çalışanların toptan yok, edilmelerinin sebebidir. Bu nedenle mucizenin inişi onların hayrına değil zararınadır. Ancak onlar Allah'ın, eylemleri hakkındaki hükmünden ve yarattıkları hakkındaki yasasından habersizdi. Onların apaçık âyetlerin varlığına rağmen mucize istemeleri peygamberi aciz kılma çabasından kaynaklanmaktaydı. [1217] Allah'ın onların talepleri üzerine bir hüccet indirmeye gücü yeter. Mucize geldiğinde onun aslında kendileri için bir bela olduğunu ve onun Hz. Peygamber'e gelmeyişinin nedenini anlamıyorlardı. Niçin indirilmediğini bilselerdi, böyle taleplerde bulunmaz ve bu yolu da tutmazlardı. [1218] Hz. Muhammed bütün insanların iman etmeleri ve hidayete tâbi olmaları konusunda çok istekliydi. [1219] Ancak Allah onları topluca hidayete erdirmek isteseydi bunu mutlaka yapardı. Bu nedenle Rasulullah (s), Allah'ın, “İnsanların zorlamayla değil de kendi serbest iradeleriyle inanmalarını istediği” hususundaki hikmetini bilmeyenlerden olmamaya davet edildi: [1220] “Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldi ise, yapabilirsen yerin içine inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi, o halde sakın cahillerden olma!” [1221] Bu âyet indiğinde hicret öncesi Müslümanların eziyete uğradıkları günlerdi. [1222] Allah bu âyet ile Hz. Peygamber'e uyarıda bulunmuş oldu. Yani, “Onların Müslüman olması için çok hırslı olma ve cahillerin taleplerini karşılamaya çalışma. [1223] Herkesi imana getirecek, hidayete ulaştıracak âyeti getirme çabasına gerek yoktur. Çünkü inkarcılar hükmü giymişlerdir. [1224] Şu müşriklerin senden yüz çevirip seni tasdik etmemeleri sana ağır gelince, yeryüzünde dibe doğru bir delik açıp içine girmeye veya göğe bir merdiven dayayıp göğe doğru çıkmaya gücün yetseydi onlara bir mucize göstermek isterdin. Kendilerine verdiğimizden daha üstün bir mucize getirmek istiyorsan ve buna gücün yetiyorsa haydi yap da görelim. [1225] diyerek rasulünü boş bir çaba içine girmekten alıkoydu. Allah kâfirlerin azgınlık ve inatlarını, bir hüccet ve delilleri olmaksızın hakkı yalanlamalarını şöyle haber vermektedir. [1226] “Şöyle dediler: 'Bu ne biçim peygamber ki, yemek yer, sokaklarda gezer? Ona, beraberinde bulunup uyaran bir melek indirilseydi ya! Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya besleneceği bir bahçe olsaydı ya!' Bu zalimler inananlara, 'Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz' dediler.” [1227] Hiçbir faydası olmayan örnekler veriyorlardı. Onlar sapıtmak ve Hz. Muhammed'in peygamberliği konusunda onu yermek istediklerinde uygun bir yol bulamadılar. Sapıttıklarında hakkı kabul yeteneklerini yitirdiler. [1228] Onlara göre onun yemek ve geçimini sağlamak gibi ihtiyaçlardan uzak bir melek olması gerekiyordu. Ardından taleplerini, melek peygamber istemekten, “Uyarma ve korkutmada yardımlaşsınlar diye kendisiyle birlikte bir meleğin olduğu bir insan olmalı” şeklinde azalttılar. Daha da inerek kendisine hakimiyet kuracağı ve geçim derdine düşmeyeceği gökten bir hazine indirilmesini istediler. Daha sonra mal sahiplerinin ve zenginlerin olduğu gibi onun da kendisinden yediği ve rızkını temin ettiği bir bahçesinin olması gerektiğini söylemekle yetindiler. [1229] Mucize isteyerek peygamberi aciz kılmak isteyen inkarcı tavır, Kur’an’ın mûcizeliğini kabul etmeme, Allah'ı ve melekleri görme arzusu üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu konudaki âyetleri ele aldıktan sonra inkarcıların mucize isteme nedenlerini işleyeceğiz. [1230][1212] İbnu Kesîr, III, 248. [1213] A.g.e., IV, 523. [1214] Enam: 6/37. [1215] Râzî, IV, 522. [1216] Ali, a.g.e., s. 298. [1217] Meraği, a.g.e., VII, 116. [1218] Taberî, V/l, 246. [1219] İbnu Abbas bkz.: İbnu Kesîr, III, 247. [1220] Taberî, V/l, 243. [1221] Enam: 6/35. [1222] Ali, a.g.e., s. 297. [1223] Meraği, a.g.e., 114. [1224] Doğrul, a.g.e., s. 190. [1225] Taberî, V/1, 242. [1226] İbnu Kesir, VI, 103. [1227] Furkan: 25/7-8. [1228] Râzî, VIII, 435. [1229] Zemahşerî, III, 258. [1230] Murat Kayacan, Kur’an’da Peygamberler ve Karşı Tavırlar, Ekin Yayınları: 188-191. |