๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 07 Mayıs 2011, 23:42:57



Konu Başlığı: Hz Hud ve Hz Salihi Aciz Kılma Niyetli Tavırlar
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 07 Mayıs 2011, 23:42:57
Hz. Hud ve Hz. Salih'i Aciz Kılma Niyetli Tavırlar

Âd toplumu, Hz. Hud'dan, onun Allah tarafından gönderil­diğini ve sunduğu mesajın hak olduğunu kesin olarak ispatlaya­cak apaçık bir beyyine getirmesini istedi:

“Dediler ki: Ey Hûd! Sen bize açık bir mucize (beyyine) getirmedin, biz de senin sözünle tanrıla­rımızı bırakacak değiliz ve biz sana iman edecek de değiliz.” [1166] Âyette geçen beyyine hüccet anlamındadır ve aynı zamanda hakkı bâtıl­dan ayırt eden bir şeydir. [1167] Yani Hz. Hud'a, “Sen bize davana de­lalet edecek apaçık bir burhanla gelmedin. Senin soyut “İlahları­nızı terk edin” sözünle onları bırakacak ve seni doğrulayıp sana inanacak [1168] peygamberliğini tasdik edecek [1169] değiliz.” Dediler. Bunu inatlarından ve hakkı bilinçli bir şekilde inkâr ettiklerinden dola­yı söylediler. [1170] Onlar ikna olmadıklarını ve olmak da istemedikle­rini söylüyor ve onun yalancı belki de aptal olduğunu düşünü­yorlardı. [1171] Onların yalanlaması ve bilinçli inkârı,

“Ne olurdu ona bir başka âyet indirilseydi.” [1172] diyen Kureyş'in sözü gibidir. [1173]

Allah, Semud toplumuna deve ve Salih'in nübüvvetine dair hüccetlerini gösterdi. Onlar ibret almayıp yüz çevirdiler. [1174] Salih peygamberin mucizesi dişi deve idi. Fakat evrende yer alan mucizeler sayılamayacak kadar çoktur. İnsanın iç alemindeki mucizeler sayısızdır. Ve bütün bu mucizeler insanların bakışlarına, düşüncelerine sunulmuştur. Ancak onlar yüce Allah'ın evrene ve içlerine yerleştirdiği tüm mucizelerden yüz çevirdiler:

“Biz, (Hicr halkına) onlara âyetlerimizi vermiştik de onlar, yüz çeviriyorlardı.” [1175] Bu mucizeleri görmek ve algılamak için gözlerini, kalplerini açmadı. İçlerindeki bir akıl, bir vicdan bu mucizeleri algılamadı bile.

Düşünenler için evrende sayısız olan âyetlere rağmen Semud toplumu, Hz. Salih'in davetinde ve peygamberliğinde doğruluğunu gösteren bir mucize istiyorlardı. O da delil olarak Allah'ın devesini gösterdi: [1176] “Semud kavmine de kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir mucize olarak Allah'ın şu devesidir. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin, (içsin); ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar.” [1177] Burada âyetin amacı, ortak çağrıyı ve Allah'a inananlar ile O'nu yalanlayanların akıbetini ortaya koymak ol­duğu için, inkarcıların mucize isteği ayrıntılı bir şekilde ince­lenmemiş, sadece bu mucizenin varlığı ilân edilmiştir. Ayrıca Allah'ın devesinin Rablerinden gelen bir kanıt ve mucize olduğundan başka bir ayrıntıdan söz edilmemiştir. Mucizenin, Al­lah'ın devesi olduğunun belirtilmesinden, o devenin Rablerinin kanıtı olmasından, bizzat Allah'a nispet edilmesinden ve Hz. Salih'in peygamberliğini doğrulayan bir delil olmasından, onun sıradan bir deve olmadığını ve sıradan yollarla meydana çık­madığını anlıyoruz.

Semud toplumu Hz. Salih'in, kendileri gibi bir insan olduğu­nu ve peygamber olmasının mümkün olmadığını [1178] ileri sürdüler. Onlara göre o, Allah tarafından onlara elçi olarak gönderildiğini ispatlayan bir kanıt göstermeliydi: [1179]

“Sen de ancak bizim gibi bir in­sansın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir. Salih: 'işte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir.' dedi.” [1180] Yani, “Bu seçkin bir devedir. Diğer develerden farklıdır. Bu, benim doğru yolda olduğumu ve bu konuda Allah'ın emrine muhalefet ederseniz helak edileceğini­zi [1181] gösteren Allah'ın âyet kıldığı bir devedir.” Hz. Salih'in bu sahip­siz hayvana iyi davranılması yönündeki özel ısrarı, zayıf gördüğü herkese, her varlığa karşı kaba ve küstah davranmakta kendilerine gurur payı çıkaran ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak kötülüğü yayan bu toplumun kaba kuvvete dayanan tahakkümüne yönelmiş­ti. Acaba onun su içme ve otlama hakkına saygı gösterecekler miydi? [1182] Aslında bu savunmasız hayvana karşı seçecekleri davranış tarzı, onların kalplerinin değişmesine bir işaret [1183] ya da imtihan olacaktı. [1184]

Hz. Salih, Allah'tan verilen apaçık bir delil üzerinde ise ve Al­lah ona kendinden bir rahmet olarak peygamberlik vermişse ve bu durum karşısında O'na âsi olursa onu Allah'ın azabından koruyacak kim olabilirdi? Öyle bir durumda onlar da ona ziyan vermekten faz­la bir şey yapamazlardı. [1185] Ama mucize olarak gelen ve kötülük yapmamaları istenen deveyi [1186] kestiler. Hz. Salih, onlara üç gün tövbe etmeleri için süre verdiyse de inanmadılar. [1187] Öldürdüklerine pişman oldular ama Allah'ın azabı onları yakaladı. [1188] Onlara azap emri geldiğinde ise Allah, kendi katından lütuf ve nimetle, Salih'i ve onunla beraber mümin olan kimseleri kurtardı. [1189] İnananları o gündeki aza­bın zilletinden korudu. Allah son derece güçlü ve intikam almada kuvvetlidir. Hiçbir kahredici güç O'na üstün gelemez. [1190] inkarcıları helak etmede ibret alanlar için öğüt ve ders mevcuttur. Allah, Ken­disine iman eden kullarına da merhamet edendir. [1191]


[1166] Hud: 11/53.

[1167] Râzî, VI, 364.

[1168] İbnu Kesîr, IV, 262.

[1169] Taberî, VII/2, 77.

[1170] Meraği, a.g.e., XII, 49.

[1171] Ali, a.g.e., s. 528.

[1172] Yunus: 10/20.

[1173] Zemahşerî, II, 387. Zemahşerî'nin paralellik kurduğu bu âyetin yanında, “Ne olurdu ona bir hazine indirilseydi ve beraberinde bir melek gelseydi.” Hud: 11/12. ayeti de Âd toplumu ile Kureyş'in tavrı arasındaki büyük benzerliği gösterir nitelik­tedir.

[1174] Meraği, a.g.e., XIV, 40.

[1175] Hicr: 15/81. Hicr toplumu ile Semud toplumu aynıdır.

[1176] Meraği, a.g.e., VIII, 198.

[1177] Araf: 7/73.

[1178] Râzî, VIII, 525.

[1179] Esed, a.g.e., s. 754.

[1180] Şuara: 26/154-155.

[1181] Meraği, a.g.e., XII, 56.

[1182] Ali, a.g.e., s. 965.

[1183] Esed, a.g.e., s. 286.

[1184] “Biz onlara, kendilerini imtihan etmek için dişi deveyi göndereceğiz. Onun için sen onları gözet ve sabırlı ol.” Kamer: 54/27.

[1185] Hud: 11/63.

[1186] Araf: 7/73.

[1187] Hud: 11/65.

[1188] Şuara: 26/158.

[1189] Hud: 11/66.

[1190] Taberî, VII/2, 84.

[1191] Murat Kayacan, Kur’an’da Peygamberler ve Karşı Tavırlar, Ekin Yayınları: 182-185.