๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2011, 22:01:37



Konu Başlığı: Hicret
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2011, 22:01:37
HİCRET

 H-c-r (hecera) kökünden türeyen Hecr ve Hicran, bir insanın başkasından bedenen, dille veya kalben ayrılması ve uzaklaşmasıdır. Muhaceret veya Hicret, aslında, başka­sından uzaklaşma anlamındadır.[1007]

 1. Hicretin Türleri:

 Hicret iki türlüdür:

1) Bir yerden başka bir yere göç,

2) Allah'a hicret. Birincisi maddi ve bedeni, ikincisi ise ruhi ve manevi hicrettir.[1008]

 a. Allah'a/Allah Yolunda Hicret:

 İnsanın şeytandan ve her türlü kötü duygu ve düşün­celerden (Allah dışındaki şeylerden} arınıp Allah'a hicreti ana yurdu maddi anlamda mutlaka terketmeyi gerektir­mez. Böylece hicret kavramı, daha geniş bir dinî ve ahlâki anlam kazanır. Böyle bir hicret, kesintisiz sürer. Şeytan­dan Allah'a hicret etmeyen bir kişi, gerçek mü'min olamaz:

"Allah yolunda hicret eden, çok bereketli yer ve genişlik bulur. Evinden, Allah'a ve peygamberine hicret ederek çı­kan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a ait­tir. Allah, bağışlar ve merhamet eder."[1009]

Âyetteki "murâgamen kesîran" (bereketli yer) bölümü, "çok tenha yollar" biçiminde de karşılanır. Böylece bu, ki­şinin "şeytandan Allah'a yolculuğu"nun ilk adımlarında hiçbir zaman kendisini bırakmayacak olan buruk bir yalnızlığın mecazî ifadesidir.[1010]

Hz İbrahim, kavmine Allah'a iman çağrısı yaptığında, ona inanmamışlar ve tehditte bulunmuşlardı. Ancak Hz. Lût, Hz. İbrahim'e inanmıştı. Kavminin bu tutumu karşı­sında Hz İbrahim, onlara şöyle dedi:

"Doğrusu ben rabbime (rabbimin dilediği yere) hicret ediyorum. Şüphesiz o, güçlü ve bilgedir."[1011]

Hz İbrahim, kendi kötü ve zalim çevresinden "kopma"sında (i'tizâl) ve Kuzey Mezopotamya'da bulunan Har­ran'a oradan da Suriye ve Filistin'e maddi olarak göç et­mesinde (Meryem, 19/48-49) olduğu gibi, bu âyette de hicret sözcüğü, açıkça hem maddi, hem de manevi an­lamda kullanılmıştır.[1012]

"(..) Allah yolunda hicret etmedikçe münafıklardan dost edinmeyin (..)"[1013]

âyetindeki hicret sözcüğü iki şekil­de, yorumlanmıştır:

1) Zahirî anlam, küfür diyarından iman diyarına göç ediştir.

2) Ancak buradaki hicret sözcüğüne şehevâtin, kötü ahlâkın ve günahların terki ve reddi anlamı da verilmiş­tir.[1014]

Allah yolunda hicret edenlere, hem dünyada güzel bir yer, hem de âhirette ecir vardır.[1015] Hicret eden, sonra öldürülen veya ölenlere Allah güzel rızık verecek, hoşnut olacakları bir yere yerleştirecektir.[1016]

 b. Kötülük Diyarından Başka Bir Diyara Hic­ret:

 Hicret sözcüğü, daha çok gayri müslim ya da zulümle ve kötü yönetilen bir diyardan, islam ilkelerine göre yönetilen veya göçmenlere ana yurtlarından daha iyi yaşayabi­leceklerine dair ümit ve söz veren bir diyara yapılan göçü anlatır.[1017]

 A) Öz Diyarını Gönüllü Terk:

 Allah, hicret edenlerin, memleketlerinden çıkarılanla­rın, yolunda ezaya uğratılanların, savaşan ve öldürülenle­rin günahlarını elbette örtecektir.[1018]

 B) Öz Diyarını Zorla Terk:

 Öz diyarını zorla terk, yurttan sürülmek veya çıkarıl­makla gerçekleşir. Bu durumda, zulme uğrayanların kendilerini savunma hakları da doğar.[1019]

 2. Hicretin Sebepleri:

 İnsanlar, zulüm, baskı ve eziyet altında dayanılmaz acılarla karşılaşır veya yurdundan zorla çıkarılır ve sürülürse hicret etmekten başka çıkar yol kalmaz.[1020]

 a. Zulüm, Baskı Ve Eziyet:

 Zulüm, baskı ve eziyet gibi şiddete ve kan dökücülüğe dayalı, insan haklarını çiğneyen bir ortamda yaşamaktansa, böyle bir kötülük diyarından uzaklaşmak gerekir:

"Haksızlığa (zulme) uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret eden kimseleri, andolsun ki dünyada güzel bir yerde yerleştiririz. Âhiret ecri ise daha büyüktür. Keşke bil­seler! Onlar sabreden ve yalnız rablerine güvenen kimse­lerdir."[1021]

"Rabbin, türlü eziyete (fitneye) uğratıldıktan sonra hic­ret eden, sonra cihad eden (üstün çaba gösteren) ve sabreden kimselerden yanadır. Rabbin, şüphesiz bundan sonra da bağışlar ve merhamet eder."[1022]

 b. Yurttan Çıkarılma/Sürülme:

 Allah, hicret edenlerin, memleketlerinden çıkarılanla­rın, yolunda/uğrunda eziyete uğratılanların, bu yolda savaşan ve öldürülenlerin günahlarını örtecek, âhirette de onlara cennetleri verecektir.[1023] Allah'ın verdiği ganimet mallan, özellikle yurtlarından ve mallarından edilmiş, Al­lah'ın dinine ve peygamberine yardım eden muhacir yok­sullarındır.[1024]

 3. Hicret Yükümlüleri:

 Hicret yükümlüleri, meleklerle mustaz'af (ezilen) kişiler arasında geçen bir âhiret diyalogu çerçevesinde şöylece belirtilir:

"Melekler, kendilerine yazık edenlerin canlarını aldıkları zaman, onlara 'Ne yaptınız bakalım?' deyince, 'Biz yeryüzünde zavallı (mustaz'af) kimselerdik' diyecek­ler. Melekler de 'Allah'ın arzı geniş değil miydi?' cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Orası, ne kötü dönüş yeridir! Çaresiz kalıp bir yol bulamayan za­vallı erkek, kadın ve çocuklar bu yargının dışındadırlar. Allah'ın, işte bunları affetmesi umulur. Allah, affedici ve bağışlayıcıdır. Allah yolunda hicret eden, yeryüzünde be­reketli yer ve genişlik bulur. (..)"[1025]

Buna göre, geçerli bir mazereti olmayanlar, kötülük di­yarından göç etmekle yükümlüdür. Hicret etmekten korkanlar, göçecekleri yeni yurtlarında çok bereketli yer ve genişlik bulacaklarına inanmalıdır. "Yeryüzünde zavallıy­dık" mazereti böyle bir durumda geçerlilik kazanmayacaktır.

Çaresiz kalan ve bir yol bulamayan zavallı erkek, ka­dın ve çocuklar ise, hicret etmekle yükümlü değildir. Bu geçerli mazeretleri dolayısıyla, Allah onları bağışlayacak­tır.[1026]

4. Hicretin Sonuçları:

 Hicret, önemli bir durumdur. Hicret edenler, yeni yurt­larında bir takım sıkıntılarla karşılaşır. Bu yüzden hicret edenleri sevme, koruma ve maddi-manevi destekleme yü­kümlülüğü doğar. Ayrıca, bazı durumlarda göçmenlerin sınanması gerekir. Göç edemeyenlerin de kaldıkları yerde korunması insani bir görevdir.[1027]

 a. Göçmenleri Sevme, Koruma Ve Destekleme Yükümlülüğü:

 Ağırlıklı olarak savaş ve barış ilişkilerini ve bunların sonuçlarını ele alan Enfal Sûresi'nin son bölümü, bu ilişkileri hicret ve sonuçları bağlamında da ele almaktan geri durmaz:

"Doğrusu, inanıp hicret edenler, Allah yolunda malla­rıyla ve canlarıyla cihat edenler ve kucak açıp yardım edenler, işte bunlar birbirinin dostudurlar. İnanıp hicret etmeyenlerle sizin bir dostluğunuz (onları himaye görevi­niz) yoktur. Fakat din uğrunda yardım isterlerse, aranız­da anlaşma olan topluluktan başkasına karşı, onlara yar­dım etmeniz gerekir. İnkâr edenler, birbirlerinin dostları­dır. Eğer siz aranızda dost olmazsanız, yeryüzünde karga­şalık (fitne) ve büyük bozgun (fesad) çıkar. İnanıp hicret edenler, Allah yolunda savaşanlar ve muhacirleri barındı­rıp yardım edenler, işte onlar gerçekten inanmış olanlar­dır. Onlara bağışlanma ve cömertçe rızık vardır. Sonra inanıp hicret eden ve sizinle birlikte savaşanlar, işte onlar sizdendir. Birbirinin mirasçısı olan akraba (birbirine sıkı­ca bağlı müminler), Allah'ın kitabına göre birbirine daha yakındır. Doğrusu Allah, her şeyi bilir."[1028]

Bu âyetler öbeği, görüldüğü gibi, hicretin sonuçlarını ayrıntılı biçimde ele almaktadır. Buna göre, göçmenleri veya göç etmemiş mü'minleri koruma ve destekleme yü­kümlülüğü vardır.

Âyetler, Öncelikle göçmenleri koruma ve destekleme yükümlülüğünü ele alır. Bu çerçevede, göçmenler "Muhacirûn", onlara kucak açıp yardım ve destek sağla­yanlar ise "Ensâr" adını alır. İnanıp hicret edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihat edenler ve muhacirlere kucak açıp yardım edenler, birbirlerinin dostu, yani müttefikidir, birbirlerine destek olurlar. Bunlar gerçekten mü'min kim­selerdir. Onlara mağfiret ve bol nzık vardır.

Tarihi çağrışımı aşarak gözönüne alınması gereken Ensâr'm psikolojik durumunu şu âyet, çok veciz biçimde dile getirir:

"Daha önceden yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yer­leştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karşısında içlerinde bir çekememezlik hissetmezler. Kendileri bir zaruret/sıkmtı içinde bulunsalar bile, onları kendilerinden önde tutarlar. Nefsi­nin tamahkarlığından (açgözlülükten) korunabilmiş kim­seler, mutluluğa ereceklerdir."[1029]

Cimrilik, açgözlülük ve ihtiras, hem bu dünyada, hem de âhirette mutluluğu elde etmenin önündeki en önemli engellerdir. Ensar, işte bu engelleri aşabilen kişilerdir.[1030]

 b. Göç Etmeyenleri Koruma Yükümlülüğü:

 İnanıp göç etmeyenleri, göç edecekleri vakte kadar ko­ruma yükümlülüğü yoktur. Ancak, dini inanç ve tercihlerinden ötürü zulüm ve baskı altında olurlar ve bundan kurtulmak için yardım isterlerse, ittifak ya da içişlerine karışmazlık andlaşması yapılmış olanlar dışındakilere karşı, onlara yardım eli uzatılır.

Andlaşma bulunan topluluklara karşı, İslam devletinin ya da cemaatinin, gayrimüslim yönetimlerin müslüman uyrukları lehinde silahlı yahut kuvvete başvurarak müdahalesi, mevcut andlaşmanın öngördüğü yükümlülükle­ri ihlali olacağından, kuvvete dayalı bir çözüme izin yok­tur. Bu tür sorunların çözümü, ya iki taraf arasında yapılabilecek andlaşmalarla, ya da baskı altındaki müslümanların İslam diyarına göç etmesi yoluyla sağlanabilir.[1031]

c. Mali Ödeme Yükümlülüğü:

 Muhacirlere, sevgi ve korumanın yanında, mali ödeme­ler de yapmak gerekir:

"İçinizde imkan ve servet sahibi olanlar, yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere vermemek için yemin etmesinler. Affetsinler, geçsinler. Allah'ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah, bağışlayan ve merhametli olandır."[1032]

Bu âyetin, kızı Hz. Aişe hakkında ortaya atılan söylen­tilere katıldığı için, o güne kadar destekleyip yardımda bulunduğu muhacirlerden olan yakını Mistah'a bir daha yardımda bulunmayacağına dair yemin eden Hz. Ebu Be­kir'le ilgili olduğu belirtilir. Âyetin inişi üzerine Hz Ebu Bekir, Mistah'a yeniden ödeme yapmaya başladı, bundan asla vazgeçmeyeceğini belirtti.[1033] Ancak âyette kullanılan üslûp, mesajın zamanla ve kişiyle kayıtlı olmadığım göste­rir. Bu bakımdan, âyetteki öğreti, tarihî şartlan aşkındır.

Bu gönüllü ödemeler yanında, devletin de elde ettiği ganimetlerden, muhacir yoksullara ödeme yapma zorunluluğu vardır:

"Allah'ın verdiği bu ganimet malları; bilhas­sa yurtlarından ve mallarından edilmiş olan, Allah'tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah'ın dinine ve peygamberine yar­dım eden muhacir fakirlerindir. İşte doğru olanlar bunlardır."[1034]

 d. Sınama:

 Hicret edenlerin iyi niyetli olup olmadıklarını öğrenmek gerekir, bunun için sözlü güvence de yeterlidir:

"Ey mü'minler! İnanmış kadınlar hicret ederek size ge­lirlerse, onları deneyin (hicretlerinin sebebini inceleyin). Allah, onlann imanlarını çok iyi bilir. Onların mü'min ka­dınlar olduklarını öğrenirseniz, inkarcılara geri çevirme­yin. Bu kadınlar, o inkarcılara helal değildir. İnkârcılann bu kadınlara verdikleri mehirleri iade edin. Bu kadınların mehirlerini kendilerine verdiğiniz zaman, onlarla evlenme­nizde bir engel yoktur. (..)"[1035]

Hicri 6. yılda yapılan Hudeybiye Andlaşması, müslümanların tarafına geçen Kureyşlilerin iadesi zorunluluğu­nu öngörüyordu. Kureyş, kocalarının arzusu hilafına müslüman olan ve Medine'ye hicret eden kadınlar için de bu kuralın uygulanması gerektiğini düşünüyordu. Hz, Peygamber onların bu taleplerini reddetti. Dinî inançları dolayısıyla değil de, dünyevi menfaat ümidi ve endişesiyle göç edenlerin ise, iman ettikleri beyanında bulunması ge­rekir.[1036]

 5. Hicretin Karşılığı:

 İnananlar, hicret edenler ve Allah yolunda cihat eden­ler, Allah'ın rahmetini umarlar. Allah da bağışlar ve merhamet eder.[1037]

Allah, hem yurtlarını terkeden muhacirlerden, hem de onlara kucak açan ensardan hoşnuttur:

"İyilik yarışında önceliği kazanan (es-sâbikûne'l-evvelûn) muhacirler ve ensar ile onlara güzelce uyanlar­dan Allah hoşnut olmuştur. Onlar da Allah'tan hoşnut­turlar. Allah onlara, içinde temelli kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük kurtu­luş budur."[1038]

Evinden, Allah'a ve peygamberine hicret ederek çıkan kimse ölürse, onun ecrini vermek Allah'a düşer. Allah, bağışlar ve merhamet eder.[1039] İnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlere, Allah ka­tında en büyük dereceler vardır. İşte kazananlar onlardır. Rableri onlara katından bir rahmet, hoşnutluk ve içinde tükenmez nimetler bulunan temelli ve ebedi kalacakları cennetleri müjdeler. Büyük ecir Allah katmdadır.[1040] Hak­sızlığa (zulme) uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret eden kimseler, dünyada güzel bir yerde yerleştirilir. Âhiret ecri ise daha büyüktür.[1041]

İnanıp hicret edenler, Allah yolunda savaşanlar ve mu­hacirleri barındıranlara, bağışlanma ve bol rızık vardır.[1042] Allah yolunda hicret edenlere, sonra öldürülen veya ölen­lere güzel bir rızık vardır, hoşnut olacakları yere konulur­lar.[1043] Hicret edenlerin, memleketlerinden çıkarılanların, Allah yolunda ezaya uğratılanların, savaşanların ve öldü­rülenlerin günahları (seyyiâtı) örtülecek, Allah katından bir nimet olarak, içlerinden ırmaklar akan cennetlere ko­nulacaklardır.[1044] Allah, sıkıntılı bir zamanda bir kısmının kalpleri kaymak üzereyken, peygambere uyan muhacirle­rin, ensarın ve peygamberin tevbelerini, şefkatli ve merha­metli olduğu için kabul etmiştir.[1045]

6. Hicret Etmeyenler:

 Geçerli bir mazeretleri olmayan ve "yeryüzünde zavallı kişilerdik" diyenlere, melekler, "Allah'ın arzı geniş değil miydi ki hicret edesiniz?" cevabını verecektir. Böylelerinin varacağı yer, kötü bir dönüş yeri olan cehennemdir. Çare­siz kalan ve yol bulamayan zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar ise bundan müstesnadır.[1046]

Hicret etmeyen münafıklar, Allah yolunda hicret etme­dikçe dost edinilmez. Eğer yüzçevirirlerse, savaş hükümleri uygulamaya girer, yakalanır ve bulundukları yerde öl­dürülürler.[1047]

İnanıp hicret etmeyenlerle bile, hicret edene kadar, din uğrunda yardım istemeleri dışında, bir dostluk (sorumluluk) sözkonusu değildir.[1048]


[1007] Râgıp el-Isfahâni, age, 782. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 218.

[1008] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 218.

[1009] Nisa, 4/100.

[1010] Muhammed Esed age, 1/163 (126).

[1011] Ankebût, 29/16-26.

[1012] Muhammed Esed, age, 2/809 (21).

[1013] Nisa, 4/89.

[1014] Râgıb el-Isfahâni. age, 782.

[1015] Nahl, 16/41.

[1016] Hac, 22/58-59. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 218-219.

[1017] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 220.

[1018] Âli İmran, 3/195. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 220.

[1019] Bkz. Âli İmran, 3/195; İsra, 17/76-77; Haşr, 59/8. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 220.

[1020] Ne yazık ki insanlığın uzak ve yakın tarihi, bunun acı ör­nekleriyle doludur. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 220.

[1021] Nahl, 16/41-42.

[1022] Nahl, 16/110. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 220-221.

[1023] Âli İmran, 3/195.

[1024] Haşr, 59/8. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 221.

[1025] Nisa, 4/97-100. Ayrıca bkz. Ankebut, 29/56.

[1026] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 221-222.

[1027] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 222.

[1028] Enfal, 8/72-75. Son cümle İçin bkz. Ahzâb, 33/6.

[1029] Haşre, 59/9.

[1030] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 222-223.

[1031] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 223-224.

[1032] Nur, 24/22.

[1033] Vahidî, Esbabu Nuzûli'l-Kur'an, s. 332.

[1034] Haşr, 59/8.

Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 224.

[1035] Mümtehme, 60/10.

[1036] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 224-225.

[1037] Bakara, 2/218.

[1038] Tevbe, 9/100.

[1039] Nisa, 4/100.

[1040] Tevbe, 9/20-22.

[1041] NahI, 16/41.

[1042] Enfal, 8/74.

[1043] Hac, 22/58-59.

[1044] Âli İmran, 3/195.

[1045] Tevbe, 9/117. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 225-226.

[1046] Nisa, 4/97.

[1047] Nisa, 4/89.

[1048] Enfal, 8/72. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 226-227.



Konu Başlığı: Ynt: Hicret
Gönderen: Ceren üzerinde 28 Ocak 2019, 19:02:04
Esselamu aleykum. Islam için allah için hicret eden allahın rizasina kavusan kullardan olalim inşallah. ..


Konu Başlığı: Ynt: Hicret
Gönderen: Mehmed. üzerinde 28 Ocak 2019, 19:49:44
Ve Aleykümüsselam Rabbim bizleri İslam yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Hicret
Gönderen: Sevgi. üzerinde 29 Ocak 2019, 02:05:49
Aleyküm Selâm her ne yapar isek yapalım herzaman Allah'ın rızasını umarak yapalım inşaAllah