Konu Başlığı: Hayr ve Şerr Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 17 Şubat 2011, 13:20:53 Hayr - Şerr Kur'an'da insanın dünya ve Ahiret hayatı ile ilgili olarak sık sık kullandığı iki kavram hayr ve gerrdir. Hattâ, 'Hayr ve Şerr'in Allah'tan geldiğine inanmak' Ehl-i Sünnet ve'1-Cemaat'ın iman esaslarındandır. Hayr, taşıdığı herhangi bir nitelik dolayısıyle 'istenilen, arzu edilen, seçilen'; şerr ise 'istenmeyen, kötülük, kötü şey' anlamlarında kullanılmaktadır. Hayr ve şerr ya mutlaktır, ya da izafî. Örneğin, adalet, akıl ve fazilet gibi şeyler mutlak hayr, zulm, her türlü kötülükse mutlak şerrdir. Bunun dışında, bazıları için hayırlı, bazıları için şerrli olan şeyler de vardır; bunların en başında da 'mal’ gelir; nitekim, Kur'an-ı Kerim'de hayr çok yerde mal anlamında kullanılır: “De: “Hayr’dan ne infak ederseniz, anne-baba ve yakınlar içindir (Bakara: 215).” Bazı müfessirler. hayrdan çok malın kastedildiğini belirtmişlerdir; yani, elinde nisab miktarını aşan mal bulunan infak edebileceğinden, hayrın çok mal olması gerektiğini belirtmişlerdir.[217] Şu kadar ki, her çok mal hayırlı değildir; ancak helâlden kazanılan, helâl şekilde harcanan ve kendisiyle Allah'ın çizdiği sınırlar çerçevesinde yararlanılan maun 'hayr' olabileceği açıktır. Bu bakımdan, bazı alimler üzerinde gasbedilmiş elbise bulunanın, gasbedilmiş, bir yerde namaz kılanın namazının batıl olacağını kabul etmişlerdir. Kur'an-ı Kerim'de de şöyle buyrulur: ' “Allah'ın fazlından kendilerine verdiğinden cimrilik edenler, onun haklarında hayırlı olduğunu sanmasınlar, belki o kendileri için şerdir (A. İmran: 180).” Demek oluyor ki, az da olsa çok da olsa kendisinden helâl sınırlar içinde yararlanılan, helâl sınırları içinde kazanılıp başkalarına da yararlandırılan mal 'hayr'dır. Bu malı helâlinden kazanmak ve infak etmek de, yine Kur'an'ın diliyle 'hayr'dır. Yani, hayr, helâlden mal kazanıp helâl yerde harcamak gibi, bütün 'salih ameleri' de içine alan bir kavramdır: “Hayrdan ne infak ederseniz kendiniz içindir, ancak Allah'ın yüzünü dileyerek veriyorsunuz. Hayrdan ne infak ederseniz size ödenir ve zulme uğratılmazsınız. (Bakara: 272). Namazı kılın, zekâtı verin, kendiniz için hayrdan ne gönderirseniz Allah' ın yanında bulursunuz (Bakara: 110). Hayrlarda yarışın (Maide: 48).” Allah için yapılan her amel 'hayr', bunun dışındaki amellerse 'şerr'dir. Bu türden neyin hayr, neyin şerr olduğunu insan bilebilir; yani, bunlar mutlak hayr ve şerrlerdir, neyin yapılıp neyin yapılmaması gerektiği insana rasûller aracılığıyla bildirilmiştir. Bunun dışında, bir başka hayr ve şerr türü vardır ki, insan kestiremez. İnsanın başına bazı belâlar gelir, evi yanar, çocuğu ölür, parası gider; bunları şerr sanabilir. Oysa, bunlar belki hakkında hayırlıdır; Allah günahlarını bu tür musibetlerle bağışlamakta ve Ahiret'e bırakmamaktadır; ikinci olarak bu tür ibretlerle onu günahları bırakıp Allah'ın yoluna girmeğe çağırır, anlayacağı dilden bir ibret verir. Üçüncü olarak, Allah insanları hayr ve şerrle imtihan eder: “Sizi bir fitne olarak hayr ve şerrle sınıyoruz ve bize döndürülüyorsunuz (Enbiya: 35).” Başa gelen bir felâket görünüşte şerr gibi, kazanılan bir mal, elde edilen bir makam da hayr gibi görünebilir ama, bütün bunların bir imtihan olduğu unutulursa, hepsi şerr olur; fakat imtihan olduğu bilinir ve yine Kur'an'ın emri gereği “başa gelen hiç bir şeye üzülünmez” ve daha bir bağlılıkla Allah'a teslim olunursa, şerr gibi görünen şeyler de hayr olur. Nitekim, yine Allah Kur'an'da bir yere rasûl gönderdiği zaman, oranın halkını zorluk ve güçlüklerle denediğini belirtir: “Biz bir memlekete bir nebi göndermeyelim ki, oranın halkını güçlük ve zorluklarla yakalamış olmayalım, belki bize dönüp yalvarırlar diye. Sonra, kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik de, ta ki çoğaldılar ve “atalarımıza zorluklar ve güçlükler dokunmuştu” dediler; biz de onları hiç farkında olmadan birden yakalayıverdîk. O memleketlerin halkı iman edip muttaki olsalardı üzerlerine gökten ve yerden bereketler açardık, fakat yalandılar da, kazandıklarından dolayı onları yakaladık (A'raf: 94-96).” Demek ki, insan neyin şerr, neyin hayr olduğunu bilememektedir .Allah küfrde ileri gitmiş, iyice kâfir olmuş ve kendini unutmuş insanların cezalandırılmalarını bazen Ahiret'e bırakır ve üzerlerine düşen gerekli görevleri yapmayan müslümanları ise çeşitli afetlerle cezalandırır; böyle durumlarda kesinlikle 'talihe sövmek ve Allah'a serzenişte bulunmak' gibi cahilce işlere tevessül edilmemelidir. Her an ve her zaman, her başa gelen şey için, her iyi ve kötü görülen şey için Allah'a şükr edilmeli ve her zaman O'na yönelinmelidir: “Belki bir şeyi kötü görürsünüz de, o hakkınızda hayırlıdır; belki bir şeyi seversiniz de, o hakkınızda şerrlidir; Allah bilir, sizse bilmezsiniz (Bakara: 216).” İslâm tarihinde özellikle Mutezile mezhebine bağlı olanlar, “hayrın Allah'tan olduğunu” kabul etmiş, fakat şerrin Allah'tan olmasını adeta Allah'a yakıştıramamışlardır. Öncelikle şurası bilinmelidir ki, “Meşiet ve İradeyi açıklarken de belirttiğimiz gibi, kâinatta olan biten her şey Allah'ın meşieti dahilindedir ve bu yüzden yukarıdaki ayette, “bir şeyi kötü görür... seversiniz de” denir; yani hakkınızda Allah'ın bir meşietini demek istenir. Ama Allah şerri irade etmez; kâinatta şerrin olmasını, insanların şerrde bulunmalarını dilemez. Bir kez insanlara şerr görünenin hayr olabileceği Kur'an'da açıklandığı gibi, şerrin de 'kesb', yani insanların kazanmalarının sonucunda var edildiği belirtilir; “insanın işlediği zerre miktarı hayr ve zerre miktarı şerrin karşılığını göreceği” ilân edilir (Zilzal: 7-8). Fakat, kâinatta 'şeytan' gibi mutlak şerr olan yaratıklar da vardır. Ama, Şeytan'ı yaratan ve 'azdıran' da Allah'tır; yani Şeytan'ın azması Allah'ın meşieti dahilindeydi. Bu konuyu şu noktadan değerlendirdiğimizde gerçeğe ulaşırız: İnsan yeryüzüne imtihan için gönderilmiş ve kendisine 'irade' verilmiştir; o bu iradesini kullanarak en alçak yerlere düşebildiği gibi, en yükseğe de çıkabilir. Bediuzzaman Hz.lerinin verdiği örnekte olduğu gibi, ortada yüz yumurta olsa, sadece yüz yumurta olarak değer ifade eder; ama bir tavuğun altına konsa ve yirmisi civciv olup, sekseni bozulsa, o zaman yirmi civciv mi daha kıymetlidir, yoksa 100 yumurta mı? Civcivlerin yumurta yanındaki değerleri bir yana, ilerde her civciv tavuk olduğunda belki yüzlerce yeni yumurta verecektir. İşte, yeryüzünde insanların belki yüzde sekseni Şeytan'a uyar ama, yüzde yirmisi gerçekten insan olur ve yüceliklere ulaşır; ama hepsi ot gibi kalsa, o zaman insana ne gerek olacaktır? Demek oluyor ki, meşiet çerçevesinde hayr ve şerr de Allah'tandır; veya her şey hayrdır; melekut cihetinde şerr yoktur, şerr 'kesb'ledir ve mülk cihetindedir. Hayr Kur'an'da 'nimet, vahy ve iman' anlamlarına da gelir. Aynı kelimeden türeyen ihtiyar, 'seçmek, dilemek', 'muhtar’, 'insanın zorlanmadan, isteğiyle yapıp seçtiği, tercih ettiği şey', istihyar/istîhâr' 'hayr dileme, hayr dilediğinde bulunma', 'istihare' 'bir işte hayr dileğiyle düşe yatma', 'ahyar' ise 'hayırlılar' demektir. Şerr kelimesinden gelen 'esrar' ise 'şerrliler' demektir. [218] [217] Müfredat, 160. [218] Ali Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, Beyan Yayınları: 269-273. |