Konu Başlığı: Hakk ve Batıl Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 17 Şubat 2011, 14:13:09 Hakk - Batıl Kur'an'ın terminolojisini oluşturan en önemli kelimelerden ikisi de Hakk ve Batıl'dır. Hakk, 'uygunluk, denk gelmek' anlamına geldiği gibi, aslının 'bir şeyin üzerine veya içine hakketmek, oymak' demek olduğunu ve 'uygunluk, mutabakat-muvafakat' anlamlarının belâğatçilerce icad edildiğini söyleyenler de vardır.[108] Bu esaslardan kalkılarak, Hakk kelimesi, 'tayin, tesbit, gerçek, kararlı ve sabit olma' anlamlarıyla karşılanmıştır. Ragıp el-İsfahanî, Hakk'ı dört açıdan ele alır: 1. Bir şeyi nasıl gerekiyorsa öyle yapan anlamında Hakk. Ragıb'a göre, Allah'ın 'hakk' oluşu, bu anlamladır. 2. Hikmet, uygunluk gerektiren şey. Bu anlamda, Allah'ın bütün fiilleri hakktır. 3. İtikadın, olması gerektiği şekilde olması anlamında hakk. Bu bağlamda, “Cennet, Cehennem, ölüm, tekrar dirilme haktır” deriz. 4. Gerek sözün, gerekse eylemin, zaman, şartlar ve miktar bakımından nasıl gerekiyorsa öyle olması anlamında hakk. “Rabbi'nin kelimesi böylece hakk oldu; Söz benden hakk oldu ki, Cehennemdi dolduracağım” ayetlerinde hakk bu anlamdadır. Yine, bu bağlamda, 'ehkaktü', 'hakk olduğunu ispat ettim, ortaya koydum' demektir. Kur'an'da, “hakkı hakk kılmak (tahkik etmek) deyimi geçer. Hakk'ın hakk kılınması iki şekildedir: 1. Delilleri ve işaretleri ortaya koyarak; 2. Şeriat'ı bütünüyle tamamlayarak. Mühakaka, 'karşılıklı hakk iddia etmek' anlamına gelir. Yapılan eylemin hakk olması, durumuna göre, vacip, gerekli ve caiz olmasını gerektirir. “Mü'minlere yardım etmek üzerimize hakk'tır; böylece, mü'minleri kurtarmak üzerimize hakk oldu” ayetlerinde bu anlamlar vardır. Hakikat, uygunluğu, sebatı ve görünümü, gerçeği olan şey için kullanılır. Rasûl-i Ekrem, Harise'ye, “her hakkın bir hakikati vardır; senin imanının hakikati nedir?” diye sorduğunda, 'imanını neyle ortaya koyuyorsun, imanının kanıtı nedir?” demek istemiştir. Hakikat, ikinci olarak, eylemde ve sözde de kullanılır. Bir kişi bir şeyi gerçeğiyle, yani gösterişte falan bulunmadan yaptıysa, “falan şu işinde hakikattır”denilir. Hakikat, aynı zamanda kalıcılık da ifade eder. [109] Müfessirler, hakk kelimesini çoğunlukla 'sabit’ anlamında kullanmışlardır. Beyzavî, Allah'ın isimlerinden olarak Hakk'ı, 'es-sabitü rububiyyetühû - rabblığı sabit olan' şeklinde ifade etmektedir. Yine, 'es-sabitü ilahiya-tühû ilâhlığı sabit' deyimiyle de karşılar. Yine, Beyzavî, “O, Zatı ve sıfatları ile sabittir; eşya da O'nun varlığı yüzünden hakikat halini almaştır” der. [110] Batıl, 'Be-Ta-Le' fiil kökündendir. 'boşa gitmek, hükümsüz olmak, çok olmak' anlamlarına gelir. Bu anlamda batıl, 'boş, hükümsüz, yok olmuş' demektir. Batıl, yapılsa ve meydanda olsa da, hiç bir geçerliliği ve hakikati olmayan şeyler için de kullanılır. Sözgelimi, bir kimse iki kız kardeşi aynı anda nikâhı altında bulundurursa, bulundurma eylemi ortada olduğu halde, eylem batıldır, yani geçersizdir, hükümsüzdür. Burada, önemli bir durum karşımıza çıkmaktadır. Türkçe'de Hakk ve hakikat kelimeleri, genellikle 'gerçek' sözcüğüyle karşılanır. Oysa, 'gerçek' sözcüğü hakk kelimesinin tam karşıtı değildir. Sözgelimi, yukarıda verdiğimiz örnekte, bir kimsenin iki kız kardeşi nikâhı altında bulundurması, bir eylem olarak 'gerçek'tir, yani, yapılmış bir eylemdir, 'reel'dir; ama, hiç bir zaman hakk değil, bütünüyle batıldır. Batıl, Hakk'ın karşıtı olarak kullanılır. Lebid bir mısrasında, “Allah'tan başka her şey batıldır” derken, Allah'ı, hakk olarak, O'ndan başka her şeyi de batıl olarak, yani “yok olmak”la nitelemiştir. [111] Kur'an-ı Kerim'de Hakk ve Batıl kelimeleri en güzel ve anlamlı biçimde şu ayette ortaya konur: “Gökten bir su indirdi de, dereler kendi ölçülerinde çağlayıp aktı. Sel üstüne çıkan köpüğü yüklendi. Süs ya da eşya yapmak için ateşte yakıp erittikleri madenlerde de bunun gibi bir köpük vardır. Allah Hakk ile Batıl'ı böyle bir benzetmeyle anlatır. Köpük yok olup gider. İnsanlara yararlı olan ise yeryüzünde kalır. İşte, Allah böyle meseller verir”(Ra'd: 17). Ayette çok anlamlı ve üstün bir belâğatle açıklandığı gibi, Hakk her şeyiyle gerçek ve kalıcı olandır, değişmeyendir, varlığı kendinden var ve yararlı olandır. Bu anlamda yalnızca Allah Hakk'tır. O'nun isimlerinden biridir Hakk. Bu, O'nun dışındaki her şeyin batıl olduğunun, yani Lebid'in şiirinde de ifade olunduğu gibi, aslında olmadığının ifadesidir. Çünkü, yalnızca Allah vardır ve O'ndan başka hiçbir şeyin hakikati yoktur. Bir hadiste de belirtildiği gibi, “kâinatı yaratmadan önce O vardı” [112] ve İmam-ı Gazali gibi büyük kelâmcı-sufilerin belirttiği üzere “şimdi de O var”. Kâinattaki varlıklar aslında hakk değildirler. Çünkü, varlıkları kendilerinden değildir ve gerek “her nefs ölümü tadıcıdır” ayetinde, gerekse “O'nun vechinden başka her şey helak olucudur” ayetinde ifade olunduğu gibi sonludurlar, hakk değildirler. Şu kadar ki, İslâm'da Bediüzzeman'ın ifadesiyle, “adem-i mutlak” yoktur, çünkü bir ilm-i muhit (kuşatıcı bir ilim) vardır. Bu ilm-i ilâhînin harici yoktur ki, bir şey O'na atılsın. İlim dairesi içindeki adem ise, adem-i haricidir ve vücud-u ilmîye perde olmuş bir unvandır. Bu yüzden, bu ilmî varlıklara 'Ayan-ı Sabite' denmiştir. İşte, varlıklar İlm-i Ezelî'de emr halinde vardırlar, “Kün” emriyle dışlaştıklarında haricî bir elbise giyerler. Hepsi Allah'ın isimlerinin tecellilerinden ibarettir. Bu bakımdan, manâ-yı isimleri, yani kendilerine bakan yönleriyle yokturlar; manâ-i harfîleri, yani Allah'a bakan yönleriyle vardırlar. Çfünkü, Esma-i İlâhiye bakîdir, hakk'tır, bu esmanın cilveleri olan varlıkların hakk'tan gelen bir hakikat'ları vardır ve bu yüzden “eşyanın hakikati sabittir” denmiştir. Şu kadar ki, bu hakikat Allah'ın Hakk oluşundan kaynaklandığından kendini ve var oluşunu O'na borçludur. Hakk olan yalnızca Allah'tır, çünkü, mutlak ve varlığı Kendi'nden Varlık O'dur. Eşya köpük gibi yok olucudur. Zahirî görünümleri geçicidir, sabit değildir. Hakikat da bu zahirde değildir. Çünkü zahirde herşey izafîdir, değişkendir, sürekli değişmektedir, kalıcı ve sabit değildir. Hakikat değişmez ve sabit olduğundan, zahirde, yani fizik aleminde değil, fizik alemine varlık kazandıran gayb aleminde (bk. Gayb), misal alemindedir, ayanı sabite alemindedir. [113] Yukarda belirttiğimiz gibi, tek hakk olan Alllah'tır. O'nun yarattıkları, ya da bize uzayıp giden bir zaman süreci içinde göründüğü biçimiyle, yaratacaktan kendi yüzleriyle batıl, Allah'tan olmaları nedeniyle hakktırlar. Kâinat'ta, Allah'a karşı olan durumunu iptal edip, yalnızca kendi nefsindeki durumuna bütünüyle dönebilecek tek varlık insandır. Bu yüzden, İnsan'ın etki alanının dışındaki her yerde hakk vardır. Kur'an'ın açıklıkla ortaya koyduğu gibi, yerler ve gökler batıl olarak yaratılmamıştır; yani onlar, Hakk olanı ortaya korlar; bir yokluğun değil, kendilerine ait olan yoklukta, görünümleriyle Hakk Varlığın işaretçileridirler. Ama, insan iradesiyle, Hakkı görmez, varlığı bırakıp yokluğa düşer, batıl yönüne gider. Bu bakımdan, Allah onu Kendi'ne kendi iradesiyle döndürmek için Kur'an'ı hakk olarak indirir, hakk olarak peygamberleri gönderir. İnsan, eğer bir köpük gibi, kendi yaptığı batıla, uyarsa, Cehennem onun için hakk olacaktır. Ama, hakk geldiği zaman batıl yok olur gider. Köpük kaybolmaya mahkûmdur; zaten batıl yok olucudur, yoktur, kendi tabiatı gereği yoktur, ama, bazen bir köpük gibi, aynadaki hayal gibi, bir gölge gibi ortaya çıkar; insan bu gölgeyi ve hayali hakk sanarak peşinden gider. Fakat, Allah neyin hakk,olduğunu bildirdiği zaman, ışığın gelince karanlığın kaybolması gibi, batıl da yok olur gider. Fakat, insanlar batılda ısrar edecek olurlarsa, hakkı görmeyecek olurlarsa, hakk olan Cehennemi ve azabı hakederler. Her zaman üstün olan Hakk'tır; Batıl, geçici bir süre hakmış gibi görülebilir. Bu bir yanılgıdır, körlüktür, kalbin kararmasının sonucudur. Ama, Hakk her zaman ortada olandır, açıktır ve bellidir. Ama, batılı hıakk, varlığı yokluk sanan, gölgeyi ve aynadaki hayali gerçek sanan insanlar, hayaller ve gölgeler üzerinde kurdukları bilgi üzerinde gittikleri ve kendilerine ait olan yokluk yanlarına uydukları zaman, hakkı göremeyebilirler ve batılda ısrar ederler. Fakat, hakk kendisini bir gün mutlaka ortaya kor; dünya hayatında, hayalleri gerçek sanan insanlar için ortaya koyamazsa bile, Ahiret'te, gölgelerin ve hayallerin yok olduğu, köpüklerin gidip, kendisine uyan insanların yaptıklarının kaldığı alemde mutlaka ortaya kor ve o zaman, batılla, avunan insanlar, neyin hakk, neyin batil olduğunu açıklıkla görürler. Ama, ne ki, artık Cehennem ve Cennet de bir hakk olarak karşılarına çıkar ve herkes hakkını alır. [114] [108] İslâm Ansiklopedisi, 'Hakk' md. [109] Müfredat, s: 125. [110] İslâm Ansiklopedisi, 'Hakk' md. [111] a,y. [112] Buharı, 'Bed'ül-halk' II; 207. [113] B. Said Nnrsi, Mektubat, s: 61. [114] Ali Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, Beyan Yayınları: 117-122. Konu Başlığı: Ynt: Hakk ve Batıl Gönderen: Ceren üzerinde 17 Aralık 2017, 13:55:19 Esselamu aleykum. Rabbim bizleri onun yolunda giden hak ile batılı ayıran ve tek hak din olan ıslamın yolunda giden kullardan olalim inşallah. ..
Konu Başlığı: Ynt: Hakk ve Batıl Gönderen: Sevgi. üzerinde 17 Aralık 2017, 16:06:09 Ve aleykümüsselam hakk ve batıl birbirinin zıttıdır hakk olan şeyler helal şeylerdir ama batın herzaman helal olmaz bizler hep hakkın yanında olalım inşaAllah
Konu Başlığı: Ynt: Hakk ve Batıl Gönderen: Mehmed. üzerinde 18 Aralık 2017, 16:34:15 Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri her daim hakkın yanında olanlardan eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Hakk ve Batıl Gönderen: Ceren üzerinde 27 Ocak 2019, 20:56:24 Esselamu aleykum.Kur anın rehberliğinde yaşayan hak ile batılı ayırıp allahın rizasini gozeten kullardan olalim inşallah. ..
|