Konu Başlığı: Gök Cisimlerinin Hareketi Ve Gece İle Gündüzün Yaratılışı Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 10 Şubat 2011, 22:18:06 Gök Cisimlerinin Hareketi Ve Gece İle Gündüzün Yaratılışı Pek çok âyet-i kerîmede gök cisimlerinin hep birer felekte yüzdükleri haber verilir. "Geceyi, gündüzü, güneşi, ayı yaratan O'dur. (Bunlardan) her biri bir yörüngede yüzmektedirler" [589]. "Ne güneşin aya erişmesi kendisine yaraşır, ne de gece gündüzün önüne geçebilir. Her biri bir felekte (yörüngede") yüzmektedirler" [590]. Bu âyetlerde dönme yerine "yesbehûne: yüzüyorlar" fiilinin kullanılması dikkat çekicidir. Bir de "yecrî: (akıyor)" fiili kullanılıyor... "... Güneşi ve ayı iradesine boyun eğdirdi. Hepsi belli bir süre için akıp gitmektedirler. (Yaratma) işi(ni) düzenler, âyetlerini açıklar ki, Rabbinizle karşılaşacağınıza kesin olarak inanasınız"[591]. "Görmedin mi, Allah geceyi gündüzün içine sokuyor. Güneşi ve ayı emrine boyun eğdirmiştir. Her biri muayyen bir süreye kadar akıp gider. Ve Allah yaptıklarınızı haber almaktadır." [592] Aynı mealde şu âyetleri de mütala edebiliriz [593]. Dikkat çekici bir husus da, "Fî felekin yesbehun" ve "Yecri li ecelin musemmâ" şekliyle felek için "yüzüyorlar", ecel-i musemmâ: belirli müddet için "yecri" "akıyorlar" fiilinin kullanılışıdır. Bir de "müstekar" kelimesi dikkat çekicidir. "Güneş de kendi müstekarrı (yani konulmuş olduğu yer) için akıp gider. Bu üstün ve bilen (Allah)'ın takdiridir." [594] Bu sonuncu âyette müstekar kelimesi, mimli mastar, ism-i zaman ve ism-i mekân olabilir. Lâm ile de birkaç anlam kazanır. Kör bir tesadüf eseri değil, sabit bir kanunla cereyan eder, demektir. Güneş bir istikrar için, yani kendi sisteminde bir düzen meydana getirmek için akıp gider, manâsı da vardır. Müstekar zaman ismi olduğuna göre, manâ "Güneş kendine mahsus bir istikrar, yani durma zamanına kadar akıp gider" demek olur ki, bu durma zamanı güneşin söndürüleceği kıyamet zamanıdır. Müstekar mekân ismi olursa "Güneş kendisine tahsis edilmiş bir istikrar yerinde, yani yörüngede akıp gider" demek olur. Keza güneş istikrar bulacağı yer için hareket eder mânâsı da vardır ki, bu takdirde güneşin başka bir merkeze doğru hareket ettiği de anlaşılır [595]. Felek ise, bazılarına göre "Değirmen demiri biçiminde birşeydir." Bazılarınca "Güneş ve ay ve yıldızların sür'atle akışıdır." Bazılarınca "Yıldızların kendisiyle döndükleri kutuptur." (Bu mânâda mihver, yani eksen gibi anlaşılıyor.) Arapça'da her dönen şeye felek denir [596]. Doğru görüş, yıldızların medarı, dönüş yeri, mahreki: yörüngesi olmasıdır. O halde ne kadar gök cismi varsa o kadar da felek vadir [597]. Çünkü âyet-i kerime her biri bir felekte yüzüyor, buyurmaktadır. Yedi kat gök konusunda belirttiğimiz gibi, feleği yıldızların gök katı olarak da anlamışlardır. Bunun münasip olmayacağını ifade etmiştik. O halde gök cisimlerinin her biri, bir felekte, yani medarında, mahrekinde, yörüngesinde veya bir mânâya göre ekseninde yüzüyorlar. Bir Belli bir müddete kadar akıp gitmektedirler. Bu konuda Kur'ân'da "devr: dönme" kelimesi kullanılmayıp adı geçen fiillerin kullanılması; yüzüyorlar, akıp gidiyorlar beyanatı, gök bilginlerine ne kadar geniş ufuklar açıyor! Sadece bu gök cisimleri, kendi ekseni ve yörüngeleri etrafında dönmekle kalmıyor, bir istikrar yerine, durak yerine ve belli bir zamana (ecel-i müsemma'ya) doğru, demir atacağı zamanı ve yeri kollayan bir gemi gibi, yüzüyor ve akıp gidiyorlar. Eğer sadece devr (dönme) fiili kullanılsaydı bu gök cisimlerinin fezada aynı yerde dönüp aynı yere geldikleri hatıra gelirdi. Halbuki bunlar sadece devr etmiyorlar, rücu’ da etmiyorlar, aynı zamanda belirli bir yere ve zamana akıp gidiyorlar. Bu akışlarına döne döne devam ediyorlar. Bu âyetlerde, kâinatın genişlemekte olduğunu ifade eden görüşler biraz daha mânâ kazanmaktadır. Bugün astronomi ilmi de gök cisimlerinin bir yörüngede döndüklerini kesinlikle bildiriyor. Hatta sabit zannedilen yıldızlar bile, sabit zannettiğimiz maddelerin atom çekirdeklerindeki hareket gibi dönüyorlar. Uydular hem kendi çevrelerinde, hem de peyki oldukları cismin etrafında dönüyorlar. Dünyamız da bir gök cismi olduğuna göre, o da dönüyor; güneş sistemi, güneşin etrafında dönüyor. Melekler Arş-ı Âlâ'nın etrafında dönüp tavaf ediyorlar. Mü'minler Kâbe-i Muazzama'nın etrafında dönüyorlar. Şu halde; kâinatta durgunluk değil, hareket hâkimdir. Bu arada dünyamızın da çok sür'atli döndüğünü belirtelim. Güneşin bir gezegeni olan dünyamız hem kendi çevresinde hem de diğer seyyare (gezegen)'ler gibi güneşin etrafında dönerek yüzüyor. Güneşin etrafında dönüşü saatte 110 km'ye yakın hızladır. Kendi çevresindeki dönüş hızı ise, kutuplarda biraz yavaş, Ekvator'da daha sür'atli olmak üzere değişir. Kutuplarda saatteki hızı 800 km iken, Ekvator'da saatte 1420 km'dir [598]. Yerkürenin bir üçüncü hareketi de, bütün Güneş sistemi ile birlikte dönmesidir. Güneş Sistemi öteki yıldızların hareketine uyarak Herkül burcuna doğru saatte 72.000 km'lik bir hızla gider [599]. Bu üçüncü hareket mezkûr âyetlerdeki "yüzüyor, akıyor" ifadesini daha iyi açıklıyor, sanırım. Şu sür'atler bugünkü karayolu vasıtalarının ulaşamadıkları hız ölçüleri olduğuna göre, nasıl oluyor da biz dünyanın döndüğünün farkına varmıyoruz. Yerde bir vasıta ile nasıl ki sür'atlice giderken, yol kenarındaki ağaçların, binaların bizden kaçtığını zannederiz. Kendimizin sabit olduğu hissi gelir, gerçekte ise hareket eden biziz ve yol kenarındaki cisimler sabittir. Aynı şekilde bir kara vasıtası gibi bindiğimiz yerkürenin içerisinde iken hareketini farketmiyor ve sadece ay ve güneş gibi diğer gök cisimlerinin hareket ettiklerini zannediyoruz. Halbuki biz de, o cisimler de bindirilmiş kıtalar gibi hareket halindeyiz. İşte Cenab-ı Hak dünyayı ve üzerindeki dağları o büyüklükte yaratmış ki, bu dönüşü hissetmeden yaşıyoruz. Yüce Kudret şu uzayda, birbirine çarpmadan yüzen sayısız feza gemileri yaratmıştır. Şu halde yerküre hem güneşin etrafında dolanırken, hem de kendi etrafında batıdan doğuya doğru dönerek yüzdüğü için, güneşe daima bir yüzünü çevirirken öbür yüzünü arkada bırakıyor. Güneşin önünden her geçişinde güneşe bakan yüzü gündüz, gölgede kalan arka kısmı ise gece oluyor. Bu olay her yirmi dört saatte tekrar ediliyor, işte gece ve gündüzü Allah bu hareketlerle yaratmıştır. "Geceyi, gündüzü, güneşi, ayı yaratan O'dur. (Bunların) her biri bir yörüngede yüzmektedirler" [600] "O'dur ki yaşatıyor, öldürüyor. Gecenin ve gündüzün değişmesi O'nun (eseri)dir. Aklınızı kullanmıyor musunuz?" [601] "Allah gece ile gündüzü çevirir (birbirini takip ettirir, veya birinin süresinin arttırır, diğerinin azaltır). Şüphesiz gözleri olanlar için bunda bir ibret vardır." [602] "Ve O, öğüt almak veya şükretmek isteyenler için, gece ile gündüzü, birbirini izler yaptı"[603]. "Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar; güneşi ve ayı emri altına almıştır. Her biri belirtilmiş bir süreye kadar akıp gidiyor, işte (bütün bunları yapan) Rabbiniz Allah'tır. Mülk O'nundur. Ondan başka çağırdıklarınız ise bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir" [604]. “Ne güneşin aya erişmesi kendisine yaraşır, ne de gece gündüzün önüne geçebilir. Her biri bir felekte (yörüngede) yüzmektedirler" [605]. "Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine doluyor, gündüzü de gecenin üzerine doluyor. Güneşi ve ayı buyruğu altına aldı. Her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir, iyi bilin ki O, Aziz ve çok bağışlayıcıdır"[606]. "Allah O'dur ki geceyi, içinde istirahat etmeniz için (serin ve karanlık); gündüzü de (işinizi) görmeniz için aydınlık yaptı. Şüphesiz Allah insanlara lütufkârdır; fakat insanların çoğu şükretmezler." "Geceyi (karanhğıyla sizi örten) bir elbise yaptık (yarattık), gündüzü geçim(iniz için çalışıp kazanma) zamanı yaptık" [607]. "Biz gece ve gündüzü (kudretimizi gösteren) iki âyet yaptık. Gecenin âyetini sildik, yerine gündüzün âyetini aydınlatıcı yaptık ki, hem (yaşamanız için) Rabbinizden bir lutuf arayasınız ve hem de yılların sayısını ve hesabını bilesiniz. Biz herşeyi açık açık anlattık" [608]. Bu âyette gecenin âyeti karanlık, gündüzün âyeti ışıktır denildiği gibi, gecenin işareti ay, gündüzün işareti güneştir de denilmiştir. Yukarıdaki âyet-i kerîmelerde gece ile gündüzün birçok hikmetleri dile getirilmektedir. Gecenin beşer tabiatına uygun olarak bir örtü, uyku, istirahat zamanı; gündüzün çalışma, maişet zamanı kılınışı, gecenin gündüze, gündüzün geceye bürünmesi, dünyanın güneş etrafında dolanırken mevsimlerin meydana gelişi ve gündüzlerin uzayıp kısalması belirtilir. Gündüz ve gece birbirlerini durmadan sür'atle kovalamalarına rağmen [609] birbirlerine kavuşup geçemezler. Hepsi kendilerine takdir edilen zamana kadar dakik bir intizamla akıp gidecektir. "...(O) geceyi, durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örter..." [610] Rus kozmonotu Yuri Gagarin, bu âyetteki "hasîsen" kelimesini tefsir ettiğini bilmeyerek şöyle demişti: "Dünyanın hem kendi ekseni, hem de Güneş çevresinde dönmesi neticesinde yerküre sathında ışık ile karanlığın müthiş bir sür'atle birbirini takıp ettiğini gördüm" [611]. Gece ile gündüzün değişmesine ne büyük olaylar sebep oluyor! Koca koca cisimler ne büyük sür'atle hareket ediyorlar! Elbette düşünenler için bunda büyük ve pek çok ibretler vardır! Bunu ancak imanla bilenler anlar. Nitekim Allah buyuruyor ki: "Görmediler mi, biz geceyi, içinde istirahat etmeleri için yarattık, gündüzü de aydınlık yaptık. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için âyetler vardır." [612] [589] Enbiyâ: 21/33. [590] Yasin: 36/40. [591] Ra'd: 13/2 [592] Lokman: 31/29. [593] Fâtır: 35/13; Zümer, 39/5 [594] Yasin: 36/38. [595] Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur'ân-ı Kerim ve Yüce Meali, s. 441. [596] Tab., XVII, s. 22-24. [597] Elmalılı, Hak Dini Kur'ân Dili, V, s. 3354-3355. [598] Ord. Prof. Dr. S. Murat Özdilek, 'Sürat Asrı" Tek Yol mecmuası, sayı: 14, s. 23. [599] Hayat Ansiklopedisi, II, s. 1014. [600] Enbiyâ: 21/33. [601] Mü'minûn: 23/80. [602] Nûr: 24/44. [603] Furkân: 25/62. [604] Fâtır: 35/13. [605] Yasin: 36/40. [606] Zümer: 39/5 [607] Bu konuda şu âyetlere de bk.: Bakara, 2/164; Âl-i İmrân, 3/27, 190; En'am, 6/96; A'raf, 7/54; Yûnus, 10/67; Ra'd, 13/3; Furkân, 25/47; Rûm, 30/23; Lokman, 31/29; Yasin, 36/37; Mü'min, 40/61; Fussilet, 41/37; Câsiye, 45/5; Hadid, 57/6; Müzzemmil, 73/20; Şems, 91/4. Nebe’: 78/10 [608] İsrâ: 17/12. [609] A'raf: 7/54 [610] A'raf: 7/54. [611] Kur 'ân Işığında Kâinat ve Göklerin Fethi, s. 73. {O zamanki gazetelerden naklen. [612] Neml: 27/86. Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim’de Yaratma Kavramı, İnsan Yayınları: 113-118. Konu Başlığı: Ynt: Gök Cisimlerinin Hareketi Ve Gece İle Gündüzün Yaratılışı Gönderen: Damla üzerinde 07 Ekim 2015, 20:29:46 Selamun aleykum.Göklerin ve gece gündüzün oluşması Allah'ın sayesindedir.O geceyi gündüzü gezegenleri kainatı ve her şeyi yaratandır.O'ndaki güç ve kudret kimsede hiçbir şey de yoktur.Sonuçta onları da yaratan Allah.Öyle iyi yaratmış ki her şey yerli yerinde ve kusursuzdur.Her şey birbirine bağlı şekilde birbirini takip ederek düzen ve ölçüde yaratılmıştır."Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar; güneşi ve ayı emri altına almıştır.''Çok değişik ve aklın ermeyeceği,yetişemeyeceği konular bunlar.
Allah'a şükürler olsun ki her şey var. Konu Başlığı: Ynt: Gök Cisimlerinin Hareketi Ve Gece İle Gündüzün Yaratılışı Gönderen: Sevgi. üzerinde 18 Ocak 2019, 03:15:19 Göklerin ve gece gündüzün oluşması yüceler yücesi Rabbimizin sayesindedir. Rabbim bizleri herdaim rızasına uygun yaşıyan kullarından olabilmeyi nasip etsin inşaAllah
Konu Başlığı: Ynt: Gök Cisimlerinin Hareketi Ve Gece İle Gündüzün Yaratılışı Gönderen: Mehmed. üzerinde 27 Ocak 2019, 15:50:54 Esselamu aleyküm Rabbim bizleri teffekkurden ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun
|