๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: müzzemmil üzerinde 19 Eylül 2011, 23:05:25



Konu Başlığı: Giriş
Gönderen: müzzemmil üzerinde 19 Eylül 2011, 23:05:25
GİRİŞ

NEFS'İN SÖZLÜK ve TERİM ANLAMLARI
 
İnsanoğlu, kendini tanımaya çalıştığı günden beri kendisinin yalnız­ca bedenden ibaret olmadığını sezmeye başlamış ve insanı oluşturan diğer yönleri araştırmaya koyulmuştur. Bu nedenle Nefs kavramı, in­sanlık tarihinin başlangıcından bu yana üzerinde düşünülen ve çeşitli fikirler ileri sürülen temel konulardan biridir.
Arapça'da müennes bir kelime olan, nefese kökünden türeyen ve çoğulu enfâs ve nüfûs biçiminde gelen [3] Nefs sözcüğünün, Arapça ve Arapça'dan çeviri niteliği taşıyan Türkçe literatürde üç ayrı anlama gel­diğini görüyoruz:
1- Sözlük anlamıyla günlük dilde kullanılışı,
2- Metafizik anlamda kullanılışı,
3- Psikolojik anlamda kullanılışı. [4]             
Sözlükte, bir şeyin nefsi demek, o şeyin "varlığı" ve "kendisi" de­mektir [5]. Eski Arap şiirinde Nefs, dönüşlü zamir olarak kullanılır ve "kendisi"ne ya da "şahıs"a delâlet ederdi. [6]
Nefs, "kişi" ve "can" anlamlarına gelir. "Nüfûs", Nefs'in çoğuludur. Nitekim;
"Şurada şu kadar nüfus var" dediğimiz zaman, "şu kadar kişi veya şu kadar can var" demek olur. [7]
Nefs, Arap dilinde başlıca iki ayrı mânâda kullanılır:
Birisi; "Ruh" mânâsıdır. Ölen bir kimse için "Falancanın nefsi, yani ruhu çıktı" denildiğinde ve "Falancanın nefsinde, yani ruhunda şöyle şöyle yapmak vardır" sözünde olduğu gibi. Diğer kullanım da; "bir şe­yin bütünü ve gerçeği" mânâsıdır. "Falanca nefsini öldürdü ve nefsini helak etti. Yani zâtında, kendinde tamamen ve gerçek mânâda helak et­me işini gerçekleştirdi" sözünde olduğu gibi. [8]
Beden ve ruh toplamına Nefs dendiği gibi, yalnızca ruha da Nefs denir. Aslında Nefs, nefes alan canlı anlamına gelir. Her canlı şeyde ruh vardır. Organizma içinde bulunan can (ruh), Nefs'tir. Çünkü onun ha­yatı nefes (solunum) iledir. Temelde esinti, rüzgâr anlamına gelen [9] ruh da hayat soluğu demektir. Bu soluk, maddeye girince Nefs adını alıyor. Ruh denince maddeden soyutlanmış can anlaşılır. Ne bedene, ne de be­denli bir cana ruh denmez. Ruh, canlının bedensiz varlığıdır. Bedene hayat veren ruhtur. Zaten hayat kendisiyle ortaya çıktığı için ruha, rîh (esinti, rüzgâr) da denmiştir. Teneffüs ettiğinden, yahut nefis(enfes)liğinden dolayı ruha Nefs de denmiştir. [10]
Nefs'in, "kan" anlamı da vardır. "Falancanın kanı aktı" derken "Nefs" kelimesi kullanılır. [11] Kanın Nefs olarak adlandırılması, kanın çıkmasıyla Nefs'in de çıkması [12] ve kanın, ruhu taşıyan ve hayatı devam ettiren dayanak olması [13] nedeniyledir.
Ayrıca insan cesedine, bedene de Nefs ismi verilir. [14] Cesede Nefs adı verilmesinin nedeni, cesedin, Nefs'in mahalli, yeri olmasıdır. [15]
"Yakınlık, kardeş, dost, yanında, kendisiyle ayırdetme işi yapılan şey, gayb, azamet, büyüklük, izzet, himmet, herhangi bir şeyin özü, künhü, iç yüzü ve cevheri, gamdan, tasa ve kaygıdan kurtulma" gibi mânâlara da gelen Nefs, "nazar değdiren göz, göz değmesi" için de kul­lanılır. [16] Bunların yanısıra Nefs'in, "ok, yay ve benzeri aletlerdeki ya­rık" ve "deri tabaklama, sepileme aletleri" için kullanıldığı da görülür. [17]
Arapça'da Nefs'in "su" ve "görüş" gibi anlamlara da geldiğini belir­ten Osmanlı âlimlerinden Mestcizâde Abdullah Efendi (V 1148 H.), Nefs sözcüğünün melekler, mü'minlerin ruhları ve cinlerin salih, iyi olanları için de kullanılarak, bunlara "Hayırlı, temiz ve kutsal nefsler" denildiğini; şeytanlarla kötü cinlere ve kâfir kimselerin ruhlarına da "Azgın, sapık, şerli, isyancı ve günahkâr nefsler" dendiğini söylemekte­dir. [18]
E. E. Calverley'in de dediği gibi "Nefs'in sözlük anlamı bakımından incelenmesi şu sonuçlan verir:
1- "Ruh" ve "Nefs" mânâsında Nefs kelimesinin Allah ile ilgili ola­rak kullanılmasından sakınılmıştır.
2- İnsana gelince;
a) Nefs ve Ruh birbirinin aynıdır. Yahut
b) Nefs Ruh'a ve Ruh da hayata mahsustur. Yahut
c) İnsanın iki ruhu (iki nefsi) vardır. Bunlardan biri hayatîdir, di­ğeri farkedici ve ayırdedicidir. Yahut
d) Farketme ve ayırdetme kabiliyetindeki ruh iki yönlü olup, biri emirler ve diğeri de yasaklar verir." [19]
Buraya kadar Nefs'in sözlük anlamları üzerinde durmaya çalıştık. Nefs'in, sözlük anlamıyla günlük dilde kullanılışının dışında, metafizik ve psikolojik anlamda da kullanıldığını daha önce belirtmiştik.
Nefs'in Metafizik Anlamda Kullanılışı:
Nefs metafizik anlamda kullanılırken bir ruh felsefesi yapılmıştır. Buna neden olarak da Kur'an-ı Kerim'de yer alan ve Nefs üzerinde fizikötesi fikir yürütmeler yapılmasına sebebiyet veren birtakım ayetler [20] ve Kur'an'da salt ruhun bilgisini elde etmenin imkansız oluşunun [21] be­lirtilmesi gösterilebilir. Buna rağmen İslâm mütefekkirleri ruh üzerinde düşünmekten geri durmamışlardır. Fakat bunu Nefs kavramı altında yapmışlardır. Böylece Nefs, bir örtü terimi görevini üstlenmiştir. [22]
Metafizik anlamda Nefs'e ilişkin problemler şöyle ortaya konmuş­tur:
"Nefs'in hakikati nedir? Acaba o, bedenin bir parçası mıdır; yoksa arazlarından bir araz [23] mıdır? Yoksa bedenin bir yerine konulmuş sa­kin bir cisim midir; veya soyut bir cevher [24] midir? Nefs ruh mudur; yoksa daha başka birşey midir? Emmâre, Levvâme ve Mutmainne, tek bir Nefs olup bu sıfatlar onda var mıdır; yoksa bunlar ayrı ayrı üç Nefs midir?" [25] Nefs üzerindeki tüm fizikötesi tartışmalar, bu sorular üzerin­de dönüp dolaşmaktadır.
Nefs'in Psikolojik Anlamda Kullanılışı:
"Nefs'in üçüncü anlamı ise tamamen psikolojiktir, insanın içgüdü mekanizmasına, fizyopsikolojik ve sosyopsikolojik diye nitelendirebi­leceğimiz bütün eğilimlerine verilen addır. Henüz insanın iç yaşayışını oluşturan süreçlerin analiz edilmediği dönemde, herşeyin tek bir ad al­tına konularak onun üzerinde fikir yürütmeler yapılması âdetti. İşte Tasavvuf psikolojisindeki Nefs bu geleneğin ürünüdür." [26] İnsanın iç dünyasından kaynaklanan her türlü kötülük ve iyilik duygusuyla, kötü ve iyi huylar, tutum ve davranışlar işte bu psikolojik anlamdaki Nefs'in bi­rer sonucudur.
Nefs'in Diğer Terim Anlamları:
Sözlük anlamlarındaki zengin mânâ mozayiği gibi, Nefs hakkında söz söyleyen bilginlerin terim olarak ona yükledikleri anlamlar da çok çeşitli olmuştur. Felsefeciler, Kelâmcılar ve Tasavvufçular, kendi düşünce sistemleri çerçevesinde Nefs'e ilişkin görüşlerini sunmuşlardır. Bu grupların kendilerine özgü görüşleri, Nefs'in Mahiyeti bölümünde incelenecektir. Ancak biz burada, Nefs'in terim anlamlarına kısaca değinmekle yetineceğiz.
lşrâkî Filozoflar'ca Nefs, "kendi fiili olmaksızın zâtı itibariyle mad­deden ayrılmış cevher" anlamında kutlanılır. Bu Filozoflar'a göre Nefs, soyut olmayan maddi bir güçtür. Yani Nefs, maddi olmayan bir cevher olmakla birlikte, yine de maddede mündemiç bir ilke olarak bulunur. [27]
Cûrcâni'nin (V 816 H.) bildirdiğine göre "Nefs, hayat gücünü, hissî ve iradeye bağlı hareketleri üzerinde taşıyan latîf, uçucu bir cevherdir. Buna Hayvanı Ruh da denir.
Nefs, bedene doğan bir cevherdir; ölüm anında bedenin dışındaki ve içindeki ışığı söner. Uyku anında ise bedenin içinde değil, sadece dı­şında söner. Uyku ile ölüm benzer türdendir. Zira ölüm, tam (külti) sönüş, uyku da eksik (yarım) sönüştür.
Nefs cevherinin beden ile ilgisi hususunda üç şeklin olduğu görüşü ortaya çıkar:
Birincisi; Nefs'in ışığı bedenin dışındaki ve içindeki tüm organlara ulaşınca, bu "uyanıklık" durumudur. İkincisi; Nefs'in ışığı bedenin dış organlarından kesilip yalnızca iç organlarına ulaştığı za­man, bu da "uyku" durumudur. Üçüncüsü ise tamamen ışığı sönüncedir ki; bu da "ölüm" halidir." [28]
Nefs'in tarifinde belirtilen şey, onun mâhiyeti ve cevheri yönünden tanımlanması değil; nefsi bulunan cisme izafe edilmesi yönüyle tanıtıl­masıdır. Çünkü Nefs lafzı, ona ancak bu izafe ediş yönüyle verilir. Bu nedenle Nefs'in tanımlanmasına cisim de alınmalıdır. [29]
Tehânevî'nin (V 1158 H71745 M.) belirttiğine göre "Nefs'in üç de­recesi vardır:
1- Nefs, eserlerin kuvvet bakımından kaynağıdır.
2- Üzerinde taşıdığı maddeye kıyasla bir surettir.
3-  Kendisinde toplanan ve mükemmelleşen cinsin tabiatına kıyasla da bir kemâldir." [30]
Nefs'in; Nebatî [31], Hayvani [32], Kudsiyye [33] Rahmani [34], Felekî [35] gibi çeşitli türlerinden söz edilmekle birlikte, biz burada konumuzu birinci derecede ve doğrudan ilgilendiren ve kendisine Nefs-i Natıka ve Ruh da denilen [36] Nefs-i İnsanî'yi kısaca dile getireceğiz.
Nefs-i İnsanî, "Külli ve soyut-cüzi işleri kavrayabilme, fikri ve hissî fiilleri yapma yönünden canlı tabiî bir cisim için ilk yetkinlik (kemâl-i evvel) tir" [37] diye tanımlanmıştır.
"Mütekaddimîn ve Müteahhirîn Filozofları ile Gazzâlî (V 1058 H./llll M.), Râgıb İsfahânî ve Sûfîler'in çoğunluğuna göre İnsanî Nefs'ler soyuttur; yani cismânî bir kuvvet değil, maddenin içinde bir haldir, cisim değildir. Belli bir yeri de yoktur. İnsanî Nefs'in beden ile olan bağı, bedenin içine cüzi olarak veya hulul (içine girme, nüfuz) ba­kımından girmeksizin, yönetme ve etkin olma bağıdır. Nefs-i İnsanî'nin beden ile olan bağı, âşığın mâşuğuna, doğuştan gelen bir aşkla olan bağlılığı gibidir." [38]
"Sûfîler, Nefs sözcüğünü kullandıkları zaman bu kelimeyle ne bir şeyin varlığını (vücüd), ne de ortaya konulmuş kalıbı (cismi) kasteder­ler. Sûfiler Nefs terimiyle, kulun kötü özellikleriyle yerilen, kınanan, hoş karşılanmayan ve kötü görülen huy, fiil, davranış ve eğilimlerini kastederler. Kulun kötü özellikleri iki türlüdür: Birincisi kulun günah­ları ve dine aykırı davranışları gibi iradesine bağlı olarak kazandıkları, ikincisi de yerilmiş ve hoş karşılanmamış olan kötü huylandır." [39]
Nefs'in ne olduğundan çok, onun nasıl terbiye edilebileceği üzerin­de duran Tasavvuf literatüründeki yukarıda dile getirdiğimiz Nefs gö­rüşü, çalışmamız boyunca birinci derecede dikkate alacağımız ve araş­tırmamızı onun çevresinde genişletecek olduğumuz görüştür. [40]


[3] İbrahim Mustafa, Ahmed Hasan ez-Zeyyân, Hâmid Abdûlkâdir, Muhammed Ali en-Neccâr, el-Mu'cemü'l-Vasîf, s. 940, Cagn Yay., İst-, 1992.
[4] Hüseyin Aydın, Muhasibî'nin Tasavvuf Felsefesi, s. 79, Ankara, 1976.
[5] Ebu'l-Kasım Abdulkerim b. Hevâzin el-Kuşeyrt, er-Risâktü'l-Kuseyriyye fi İlmi't-Ta­savvuf, s. 86, II. baskı,Th.: Ma'rûf Zerîk-Ali Abdülhamld Baltacı, Dâru'1-Ceyl, Beyrut, 1990.
[6] E. E. Calverley, İslam Ansiklopedisi, "Nefis" Maddesi, c. IX, s. 178, Milli Eğitim Ba­sımevi, İst., 1964'
[7] Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, c. IX, s. 16, Azim Dağıtım, İst, 1992.
[8] Ebu Fadl Cemâtüddîri Muhammed b. Mükerrem b. Manzûr, Lisânü'l-Arab, c. VI, s. 233, Dâru Sâdır, Beyrut, Ts..
[9] Calverley, İslam Ans., c. IX, s. 178.
[10] Süleyman Ateş, İnsan ve İnsanüstü, S: 170, II. baskı, Dergâh Yay., İst., 1985.
[11] el-Mu'cemü'l-Vasît, s. 940.
[12] "İbn Manzûr, Lisânü'1-Arab, c. VI, s. 234.
[13] Mehmed Ali Aynî, "Nefs Kelimesinin Manaları", Darülfünun İlahiyat Fakültesi Mecmuası, c. IV, sayı: 14, s. 50, Evkaf Matbaası, İst., 1930.
[14] İbn Manzûr, A.g.e., cVI, s. 235.
[15] Mehmed Ali Aynî, A.g.m., s. 50.
[16] İbn Manzûr, A.g.e., c. VI, s. 234 v.d.; el-Mu'cemü'1-Vasît, s. 940.
[17] İbn Manzûr, A.g.e., c. VI, s. 239.
[18] Mehmed AH Aynî, A.g.m., s. 50-51.
[19] Calverley, İslam Am., c. IX, s. 180.
[20] Bkz.: Enam: 6/60; Yusuf, 12/83; Zümer, 39/42; Fecr, 89/27.34
[21] İsrâ: 17/85.
[22] Hüseyin Aydın, A.g.e., s. 80.
[23] Araz: Felsefe ve Kelâm terminolojisinde "kendi başına mevcut olmayan, zâtıyla kâim olmayan şey" demektir. Renk, koku, uzunluk gibi. Taş, cevher olup onun katiliği da arazdır. Araz yerine "Hâdise" tabiri de kullanılır. Var olan mevcud (cevher), görünen hâdisedir. (Şerafeddin Gölcük-Süleyman Toprak, Kelâm, s. 117, Selçuk Üniversitesi, İla­hiyat Fakültesi Yay, Konya, 1988).
[24] Cevher: Felsefe ve Kelâm terminolojisinde "başlı başına mevcut olan, zâtıyla kâ­im olan şey" demektir. Cevhere "Ayan" ve "Mevcud" da denir. Cevherde değişmelerle birlikte değişmezlik sözkonusudur. O, öz kavramı ile eşittir. Bütün yüklemler ve sıfatlar cevhere dayanır. Cevher, arazların altında bulunandır, şeyin özelliklerini taşıyandır. Cev­her soyut bir kavram olmakla birlikte, niteliklerin, özelliklerin ve acazların bir arada bu­lunabilmesi için kabul edilmesi gereken bir kavramdır. Yakalanamaz kavram olan, yalnız hipotez olarak kurulan, kendisinden vazgeçince arazlarla şeyleri kavramaya imkân ol­mayan cevher, vazgeçilmez, kaçınılmaz bir halde durmaktadır. (Şerafeddin Gölcük - Sü­leyman Toprak, Kelâm, s. 117).
[25] İbn Kayyım el-Cevziyye, er-Rûk, s. 175, Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, 1979.
[26] Hüseyin Aydın, A.g.e., s. 81.
[27] Muhammed Ali b. Ali et-Tehânevî, Keşşâfü İhtilâhâti'l-Fünûn, c. II, s. 1397, Kalküta, 1862 İst., 1984 (Ofset Baskı).
[28] Seyyid Şerif Cürcânî, Ta'rifât, s. 217, Matbaatü Mustafa el-Bânî el-Halebî ve Evlâdihî, Mısır, 1938.
[29] Tehânevî, Kesşâfü İhtilâhâü'l-Fünün, c. II, s. 1399 v.d.
[30] Tehânevî, A.g.e., c. II, s. 1400.
[31] Cürcânî, A.g.e., s. 218; Tehânevî, A.g.e., c. II, s. 1397,1401.
[32] Cürcâni, A.g.e., s. 218; Tehânevî, A.g.e., c. II, s. 1398, .1401,1402.
[33] Cürcânî, A.g.e., s. 218.
[34] A.e.,s. 218.
[35] Tehânevî, A.g.e., c. II, s. 1398-1399.
[36] A.e., c. II, s. 1398.
[37] Tehânevî, A.g.e., c. II, s. 1398; Cürcânî, A.g.e., s. 218.
[38] Tehânevî, A.g.e., c. II, s. 1401.
[39] Kuşeyrî, Risale, s. 86-87.
[40] Ahmet Ögke, Kur'an'da Nefs Kavramı, İnsan Yayınları: 13-17.