๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 26 Mart 2011, 22:32:56



Konu Başlığı: Fısk ve Fasık
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 26 Mart 2011, 22:32:56
FISK/FÂSIK

 Kur'an'da elli küsur yerde geçen f-s-k (feseka) kökün­den türeyen fiiller ile fâsık sözcüğü, Kur'an'da çok geçen ve anlam çerçevesi çok geniş olan sözcüklerden biridir. Feseka, Kur'an öncesi metinlerde, meyvenin filizlenmesi, kabuğundan çıkması, hayvanların, özellikle de farenin yuvasından çıkması anlamına gelir. Kur'an, bu sözcüğün anlam çerçevesini genişleterek, insanların ve başka var­lıkların emirden ve yoldan çıkması anlamında kullanmış­tır.[463] Bu bakımdan fısk kavramı, yoldan çıkma, doğru yoldan sapma, iyilik ve güzellikten çıkma, günaha batma, kötülüğe iyice batma anlamlarına gelir. Fısk tutum ve davranışları gerçekleştirene fâsık denir.[464]

  Fısk Tutum Ve Davranışlar:

 Kur'an-ı Kerim'de genişçe ele alınan fısk tutum ve dav­ranışlar, Allah ve peygamberlik kurumuyla ilgili fısk ve dinî buyruk ve yasaklarda gevşeklik ve ihmal anlamında fısk biçiminde ele alabiliriz.[465]

  Allah Ve Peygamberlik Kurumuyla İlgili Fısk:

 Allah ve peygamberlik kurumuyla ilgili fısk tutum ve davranışlar, Allah'a inançsızlık, Allah'ın âyetlerini yalan­lama, Allah'ı unutma, nifak, Allah'ın indirdiğiyle hükmet­meme ve şeytanın Allah'ın emrinden çıkışı olarak sırala­nabilir.[466]

 A) Allah'a İnançsızlık:

 Hz. Peygamber'e, münafıkların önderi Abdullah bin Ubey konusunda şu emir verilmiştir:

"Onlardan (münafık­lardan) ölen kimsenin namazını sakın kılma, mezarı ba­şında da durma! Çünkü onlar, Allah'ı ve peygamberini inkâr (küfr) ettiler, fâsık olarak öldüler."[467]

Müşriklerin puta tapmalarının anlamsızlığı ve Allah'ın yaratıcılığı ve yöneticiliği anlatıldıktan sonra, şu belirtilir: "İşte gerçek rabbiniz Allah budur. Gerçeğin dışında sade­ce sapıklık (dalâlet) vardır. Öyleyse nasıl olup da döndü­rülüyorsunuz? Böylece, fâsık olanların inanmayacakları­na dair rabbinin sözü gerçekleşmiş oldu."[468]

Peygamber soyundan gelenler arasında, pekçok yoldan çıkmış kişiler bulunabilir:

"Andolsun ki Nuh'u ve İbra­him'i biz gönderdik. İkisinin soyundan gelenlere peygam­berlik ve kitap verdik. Soylarından gelenlerin kimisi hida­yeti (doğru yolu) bulmuştur, birçoğu da yoldan çıkmış­tır."[469]

Allah'ın indirdiği apaçık âyetleri, yalnızca yoldan çık­mışlar inkâr eder:

"Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikail'e düşman olan kimse, bilsin ki Allah kâfirlerin düşmanıdır. Andolsun ki sana, apaçık âyetler indirdik.  Onları sadece yoldan çıkmışlar inkâr (küfr) eder."[470]

Allah'ın, inanıp yararlı işler yapanlara iktidar, din ve güven nimetleri vereceğiyle ilgili sözleri gerçekleştikten sonra inkâr edenler, yoldan çıkmış demektir:

"Allah, içinizden inanıp yararlı iş işleyenlere, onlardan öncekileri halef kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halef kıla­cağına, onlar için beğendiği dini temelli yerleştireceğine, korkularını güvene çevireceğine dair söz vermiştir. Çünkü onlar bana kulluk eder, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Bundan sonra inkâr (küfr) eden kimseler, artık yoldan çıkmış (günaha gömülmüş) olanlardır. Namaz kılın, zekât verin, peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin."[471]

Mü'min ve fâsık aynı değerde olamaz:

"İnanan kimse, fâsık (yoldan çıkmış) kimseye benzer mi? Bunlar bir ola­mazlar. İnanıp yararlı iş yapanlara, bu yaptıklarına karşılık, varacakları cennet konakları vardır. Ama yoldan çı­kanların varacağı yer ateştir."[472]

Bu âyet, müşrik olan Velîd bin Ukbe bn Ebi Mu'ayt hakkında inmiştir. Dolayısıyla buradaki fâsık, "müşrik" anlamında görülür.[473]

"Onların (Nuh ve İbrahim'in) izleri üzerinden peygam­berlerimizi ardarda gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da ard-larından gönderdk. Ona uyanların gönüllerine şefkat ve merhamet duygularını koyduk. Üzerlerine bizim gerekli kılmadığımız, ama kendilerinin güya Allah'ın rızasını ka­zanmak için ortaya attıkları rehbâniyete (ruhbanca riya­zete/yaşayışa) bile gereği gibi riayet etmediler. İçlerinde inanmış olan kimselere ecirlerini verdik. Ama pek çoğu yoldan çıkmışlardır."[474]

"Onların (münafıkların) ister bağışlanmasını dile, ister dileme birdir. Onlara yetmiş defa bağışlanma dilesen bile, Allah onları bağışlamayacaktır. Bu, Allah'ı ve peygamberi­ni inkâr (küfr) etmelerinden ötürüdür. Allah, fâsık (kötü­lüğe batmış) topluluğu doğru yola (hidayete) eriştir­mez."[475]

Kitap ehlinin pek çoğu yoldan çıkmıştır:

"Siz, insanlar için ortaya çıkarılan, ma'rufu (doğruluğu) emreden, münker'den (fenalıktan) alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz. Kitap ehli inanmış olsalardı, kendileri için daha iyi olurdu. İçlerinde inananlar olmakla birlikte, pek çoğu yoldan çıkmıştır (fâsikûn)"[476]

Yoldan çıkma (fusûk), Allah'ın sevmediği durumlar­dandır:

"Bilin ki, içinizde Allah'ın peygamberi bulunmak­tadır. Eğer o, birçok işlerde size uymuş olsaydı, şüphesiz kötü duruma düşerdiniz. Ama Allah, size imanı sevdir­miş, onu gönüllerinize güzel göstermiştir; işte böyle olan­lar, Allah katından bir lütuf ve nimet sayesinde doğru yol­da bulunanlardır (râşidûn). Allah bilendir, bilgedir."[477]

 B) Allah'ın Âyetlerini Yalanlama:

 Kur'an'da, Allah'ın âyetlerini yalanlama, fısk olarak ni­telenir:

"Âyetlerimizi inkâr (tekzîb) edenlere, yoldan çık­malarından ötürü azap dokunacaktır."[478]

 C) Allah'ı Unutma:

 Özellikle münafıkların Allah'ı unutması, Kur'an'da fısk olarak görülür:

"Allah'ı unutup da, Allah'ın da kendilerini unuttuğu kimseler gibi olmayın. Onlar, yoldan çıkmış (fâsık) kimselerdir."[479]

"İkiyüzlü erkek ve kadınlar da birbirlerindendir: Kötü­lüğü emreder, iyiliğe engel olurlar; elleri de sıkıdır; Allah'ı unuttular, bu yüzden Allah da onları unuttu. Doğrusu ikiyüzlüler fâsıktır."[480]

Bunlar, ikiyüzlülüğü zihin bulanıklığından değil, bilinçli olan münafıklardır.[481]

 D) Allah'ı, Peygamberi Ve Allah Yolunda Cihadı İkinci Dereceye Koyma:

 Yakınlarını koruma ve dünyevi nimetleri, Allah'a pey­gamberine ve cihada üstün tutma, fısk olarak değerlendi­rilir:

"De ki: Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleri­niz, akrabanız, elde ettiğiniz mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden evler, size Allah'tan, peygamberinden ve Allah yolunda savaştan daha sevgili ise, Allah'ın buyruğu gelene kadar bekleyin, Allah fâsık kimseleri doğru yola (hidayete) eriştirmez."[482]

 E) Nifak (İnançta İkiyüzlüllük):

 İkiyüzlüler (münafıklar) şeytana benzer: Çünkü şeytan insana "inkâr et" deyip, insan da inkâr edince,

"Doğrusu ben senden uzağım; alemlerin rabbi olan Alah'tan korka­rım der. İkisinin de sonu zalimlerin cezası olan cehen­nemdir."[483]

"İstekli ya da isteksiz olarak verin, nasıl olsa kabul edilmeyecektir. Siz, şüphesiz fâsık bir topluluksu­nuz. Verdiklerinin kabul edilmesine engel olan. Allah'ı ve peygamberi inkâr (küfr) etmeleri, namaza tembel tembel gelmeleri, istemeye istemeye vermeleridir."[484]

İkiyüzlüler birbirlerindendir, kötülüğü emreder, iyiliği engeller, Allah'ı unuturlar, onlar fasıktırlar.[485] İkiyüzlüler için peygamber bile bağış dilese, Allah onları bağışlamaz. Çünkü Allah'ı ve peygamberini inkâr (küfr) ederler. Allah fâsık topluluğu doğruya eriştirmez.[486] Müslümanlara, kendilerinden hoşnut olmaları için and verirler. Ama, müslümanlar onlardan hoşnut olsa bile, Allah yoldan çık­mış (fâsık) kimselerden hoşnut olmaz.[487] Yüce Allah, mü­nafıkları şöyle tanıtır:

"İkiyüzlüler sana gelince 'Senin şüphesiz Allah'ın peygamberi olduğuna şehadet ederiz.' derler. Allah, senin kendisinin peygamberi olduğunu bilir. Bunun yanında Allah, ikiyüzlülerin yalancı olduklarını da bilir. Onlar, yeminlerini kalkan edinerek Allah'ın yolun­dan alıkoyarlar. İşledikleri, gerçekten kötüdür. Bu, önce inanıp sonra inkâr etmiş olmaları yüzündendir. Bundan ötürü kalpleri mühürlenmiştir; artık anlamazlar."[488]

 F) Allah'ın İndirdiğiyle Hükmetmemek:

 Ehli kitap, Allah'ın indirdikleriyle hükmetmemekle,

fısk bir davranış içine girmiş demektir:

"İncil sahipleri, Al­lah'ın onda indirdikleriyle hükmetsin. Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler, işte onlar fâsık olanlardır."[489]

"O halde, Allah'ın indirdiğiyle aralarında hükmet. Al­lah'ın sana indirdiği Kur'an'ın bir kısmından seni vazge­çirmelerinden sakın, onların heveslerine uyma. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah bir kısım günahları yüzünden onları cezalandırmak istiyor. İnsanların pek çoğu, gerçekten fâsıktırlar."[490]

 G) Şeytan'ın Allah'ın Emrinden Çıkışı:

 Allah'ın "Ademe secde" emrini dinlemeyen İblis, onun buyruğu dışına çıktı. Bu yüzden o ve soyu (avanesi) dost edinilmez, aslında onlar insana düşmandır.[491]

  Dini Buyruk Ve Yasaklarda Gevşeklik Ve İh­mal (Allah'ın İradesine Ters Davranışta Bulunmak):

 Fısk'ın ikinci anlam alanı, yanlış tutum ve davranışlar­da bulunmaktır.

Fısk, ister az, isterse çok olsun günah işlemek demek­tir. Ama genellikle, çok günah işlemek olarak bilinir.[492] Nitekim Türkçe'de de "fısku fücura daldı/battı" denir. Fâsık terimi, çoğunlukla dinî hükme bağlanan ve onu ka­bul eden ama bütün veya bir kısım hükümlerini ihlal eden kişi için kullanılır. Aslî kâfire fâsık denilmesi, aklın ve fıtratın ortaya koyduğu hükmü ihlal edişi dolayısıyladır.[493]

Bu anlam alanından yola çıkarak fâsık sözcüğü "günahkâr mü'min" için kullanılır olmuştur. Yaptığı yan­lış işler, "dinden çıkma" anlamına gelmez.[494]

 A) Ahlâki -Hukuki İhlaller :

 Dinî buyruk ve yasakarda gevşeklik ve ihmal konu­sundaki fısk tutum ve davranışların bir bölümü, ahlâkî-hukukî ihlâllerdir.[495]

 1- Yalan Haber Yaymak Ve Yalancı Şahitlik:

 Fâsık, iki yerde yalancı anlamında kullanılmıştır.[496] Yalancının haberi, doğruluğu araştırılmadan kabul edilir­se, olumsuz bazı sonçlar doğurur:

"Ey inananlar! Eğer yoldan çıkmışın (fâsık) biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın. Yoksa bilmeden (farkına varmadan) bir millete (topluluğa) fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz."[497]

Bu âyet, o sırada müslüman olan Velid bin Ukbe hakkında inmiştir. Hz. Peygamber onu zekât tahsildarı olarak göndermişti. Hz. Peygambere gelip şöyle bir yalan söylemişti: "Mustalıkoğulları bana zekât ödemedi. Beni öldürmek istedi." Ancak, Mustalıkoğulları gelip gerçeği söylediler.[498]

Özellikle yazılı veya görüntülü medyanın haberleri bu âyetin gösterdiği doğrultuda değerlendirilmelidir.

İffetli kadınlara zina iftirasında bulunanlara fâsık den­miştir: çünkü böyleleri toplumun aile yapısında derin ya­ralar açabilir:

"İffetli kadınlara zina isnad edip de, sonra dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun, ebediyyen onların şahitliğini kabul etmeyin. İşte onlar, yoldan çıkmış (fâsık) kimselerdir. Ama bundan sonra tevbe edip düzelenler bunun dışındadır. Şüphesiz Allah bağışlar ve merhamet eder."[499]

Böylece zina konusunda ikinci dere­ceden yapılan itham ve yakıştırmaların, pratikte önü alın­mak istenir.[500]

 2- Ahde Vefasızlık:

 Kur'an'da, ahde vefasızlığın bazı örnekleri, fısk olarak değerlendirilmiştir.

Yolculuk sırasında ölüm musibeti gelmişse iki tanın­mayan (yabancı kişi) şahit tutulur:

"Eğer bu şahitlerin gü­nah işlemiş oldukları ortaya çıkarsa, ölene daha yakın hak sahibi diğer iki kişi bunların yerine geçer ve 'Bizim şahitliğimiz ikisininkinden de daha doğrudur, biz aşın gitmedik, yoksa şüphesiz zulmedenlerden oluruz' diye Al­lah'a yemin ederler. Bu şahitliği gerektiği gibi yapmalarını veya yeminlerinden sonra yeminlerin kabul edilmemesin­den korkmalarını daha iyi sağlar. Allah'tan sakının, din­leyin. Allah fâsık kimselere doğru yolu (hidayeti) göster­mez."[501]

Kalpleri mühürlenen kâfirler, peygamberleri yalanlar, onların pek çoğu onmaz günahkârdır:

"İşte kasabalıların haberlerini sana anlatıyoruz. Andolsun ki onlara peygam­berleri belgeler getirdi. Önceleri yalanladıklarından ötürü bir daha inanmadılar. Allah kâfirlerin kalplerini böylece kapatıp mühürler. Onların pekçoğunda ahde bağlılık gör­medik, pekçoğunu fâsık (onmaz günahkâr) kimseler ola­rak bulduk."[502]

Müşriklerin de pek çoğu fâsıktır:

"Şunu iyi bilin ki (müşrikler) size üstün gelselerdi, ne bir yakınlık, ne de bir ahid (vefa) gözetirlerdi. Kalpleriyle istemezken, sizi ağızla­rıyla hoşnut etmeye uğraşırlar. Pek çokları fâsıktırlar. Al­lah'ın âyeterini az bir değere değişip, onun yolundan alı­koydular. Onların işledikleri, gerçekten ne kötüdür. Onlar hiçbir mü'minin yakınlık veya ahdini gözetmezler. İşte aşırı gidenler bunlardır. Eğer tevbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse, sizin din kardeşiniz olurlar. Bilen kimse­ler için âyetleri uzun uzadıya açıklıyoruz."[503]

 3- Allah Adı Anılmayan Nesneleri Yemek:

 Kur'an'da Allah adı anılmadan kesilen hayvanların eti­ni yemek, fısk (günahkârca davranış) olarak nitelenir:

"Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilenler -canları çıkmadan önce kesmemişseniz- boğulmuş, bir yerine vurularak öldürülmüş, düşüp yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından susulmuş, yırtıcı hayvan tarafın­dan yenmiş olanları, dikili taşlar üzerine boğazlananlar ile fal oklarıyla kısmet adamanız, size haram kılındı. Bunlar, fısk'tır.(..)"[504]

"Üzerine Allah'ın adı anılmadığı kesilmiş hayvanları ye­meyin. Bunu yapmak, Allah'ın yolundan çıkmaktır (fısk)(..).[505]

"De ki: 'Bana vahyolunanda; leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki pistir- ve günah (fısk) işlenerek Allah'tan başkası adına (putperestçe) kesilen hayvandan başkasını yemenin haram olduğuna dair bir emir bulamıyorum. Fakat darda kalan, başkasının payına el uzatmamak ve zaruret mikta­rını aşmamak üzere bunlardan da yiyebilir. Doğrusu rabbim, bağışlar ve merhamet eder."[506]

Mü'min, yiyeceği nesnelerde bile Allah bilincini gözetir. [507]

 4- Zulüm:

 İsrailoğulları kendilerine bildirilen ilâhi mesajı, başka­larıyla değiştirdikleri için, zulüm işlemişler, böylece yol­dan çıkmışlardı:

"Şöyle demiştik: Şu şehre (ülkeye) girin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin. Secde ederek kapısın­dan girin. 'Bağışla' deyin. Biz de yanılmalarınızı bağışla­rız. İyilere daha da arttırırız.' Ama zulmedenler, kendileri­ne söylenmiş olan sözü başka sözle değiştirdiler. Biz de zalimlere, yoldan çıkmaları (fısk) dolayısıyla gökten azap indirdik."[508]

Cumartesi yasağına uymayan İsrailoğulları, Kur'an'da zalim ve fâsik olarak adlandırılır:

"Kendilerine yapılan öğütleri unutunca, biz fenalıktan menedenleri kurtardık ve zâlimleri, Allah'a karşı gelmeleri (fısk) dolayısıyla şid­detli azaba uğrattık."[509]

 5- Borçlanma İşleminde Katibe Veya Şahide Zarar Ver­mek:

 Borçlanma işleminde kâtibe veya şahide zarar vermek, Kur'an'da fısk olarak değerlendirilir:

"(..) Alış-veriş yaptığı­nızda şahit tutun. Kâtibe de, şahide de zarar verilmesin. Eğer zarar verirseniz, o zaman doğru yoldan çıkmış (fâsık) olursunuz. Allah'tan sakının. Allah, size öğretiyor. Allah, her şeyi biliyor."[510]

 6- Servetiyle Şımarma (Teref):

 Servet sahipleri (mutrefûn), ellerindeki güce güvenerek Allah'ın emrine karşı çıkabilir, sırt çevirerek, günahkârca yaşamaya devam edebilir:

"Bir şehri (toplumu) yoketmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklarına (mutref lere) yola gelmelerini emrederiz. Ama onlar yoldan çıkarlar (fısk ya­parlar). Artık o şehir yok olmayı hakeder. Biz de onu yerle bir ederiz."[511]

 7- Livâta (Homosksüellik):

 Lût kavminin çirkin davranışı, Kur'an'da fısk (günaha gömülüp gitme) olarak belirtilir:

"Lût'a da hüküm ve ilim verdik. Onu çirkin işler işleyen kasabadan kurtardık. Doğrusu onlar yoldan çıkmış (fâsık: günaha gömülüp git­miş) kötü bir milletti."[512]

"Elçilerimiz Lût'a gelince, onun fenasına gitti. Ona 'Korkma ve üzülme, doğrusu biz seni ve geride kalacaklardan olan karının dışında, aileni kur­taracağız. Bu kasaba halkına, yaptıkları yolsuzluklardan (fısk'tan) ötürü, gökten elbette bir azap indireceğiz' dedi­ler."[513]

 8- Çirkin Söz (Sebb):

 İki yerde fusûk sözcüğü, müslümanlann birbirleriyle konuşmasıyla ilgili görgü kurallarını belirtilir.

Hac yolculuğu sırasında, uyulması gerekli yasaklar arasında, çirkin sözlerden sakınmak da yer alır:

"Hac bili­nen aylardadır. O aylarda hacca girişen kimse, bilmelidir ki, hacda kadına yaklaşmak (refes: çirkin konuşma), sö­vüşmek (fusûk: yakışıksız davranış) ve döğüşmek/didişmek (cidal: kavga) yoktur. Ne iyilik yaparsanız, Allah onu bilir. Kendinize azık edinin. Şüphesiz azığın en iyisi, takvâ'dır (Allah korkusudur). Ey akıl sahipleri, benden korkun."[514]

Kötü sözlerin söylenmesi aslında her zaman yasaktır. Ama hac yolcu luğundaki yorgunluk ve gerginlik, böyle sözlere daha çok yol açabilir. Bu yüzden dikkatli olunmalıdır.

Müslümanlar birbirleriyle konuşurken, birbirlerini ayıplamayacak ve kötü sanlarla çağırmayacaktır; birbirle­riyle iyi hitap çerçevesinde geçineceklerdir:

"Ey iman edenler! Bir topluluk, ötekini alaya almasın, belki de on­lar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da başka kadın­ları alaya almasınlar, belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplar­la (sanlarla) çağırmayın. İnandıktan sonra yoldan çıkmış olmak (fusûk: çirkin söz ve davranış) ne kötü bir addır. Tevbe etmeyenler, işte onlar zâlimlerdir."[515]

Görüldüğü gibi, her iki âyet de, fusûk sözcüğüyle anla­tılan fısk'ın bu türünde, mü'minlere seslenmektedir.[516]

 B) Yahudilerin Fısk Tutum Ve Davranışları:

 Yahudilerin savaştan kaçınması, cumartesi yasağını çiğnemesi ve mü'minlerden hoşnutsuzluğu. Kur'an'da fısk olarak belirtilir. Yalnız Kur'an mesajının evrenselliği, bu özelliklerin benzer davranışlarda bulunan başkaları için de geçerli olacağı anlamına gelir.[517]

 1- Yahudilerin Savaştan Kaçınması:

 İsrailoğullarının, ceberutların beldesine (Suriye'deki Eriha'ya) iniş çıkışları, şirk söz konusu olmayan bir ma'siyet (günü) olarak değerlendirilir:[518]

"İsrailoğulları şöyle dediler: 'Ey Musa! Onlar orada ol­dukça, biz asla oraya girmeyeceğiz. Sen ve rabbin, gidin savaşın. Biz burada oturacağız.' Musa 'Rabbim! Ben an­cak kendime ve kardeşime söz geçirebiliyorum. Artık bi­zimle bu yoldan çıkmış (fâsık) milletin arasını ayır.' dedi. Allah 'Orası onlara kırk yıl haram kılındı. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Sen yoldan çıkmış millet için tasalanma' dedi."[519]

Bu âyetteki, "fâsık" sözcüğü, şirk ve­ya küfür sözkonusu olmaksızın emri dinlemeyen (Hz. Mu­sa'nın emrine isyan) olarak yorumlanır.[520]

 2- Yahudilerin Cumartesi Yasağını Çiğnemesi:

 Yahudilerin cumartesi yasağını çiğnemesi, Kur'an'da fısk olarak görülür:

"Onlara, deniz kıyısındaki kasabanın durumunu sor. Cumartesi yasaklarını çiğniyorlardı. Cu­martesileri balıklar sürüyle geliyor, başka günler gelmiyorlardı. Biz onları, yoldan çıkmaları (fisk) sebebiyle böy­lece deniyorduk."[521]

 3- Yahudilerin Mü'minlerden Hoşnutsuzluğu:

 Kur'an'da yahudilerin mü'minlerden hoşnutsuzluğu, sorulu bir üslupla, fısk olarak belirtilir:

"De ki: Ey kitap ehli! Allah'a, bize indirilene ve daha önce indirilene inan­mamızdan ve pekçoğunuzun fâsık (kötülük yapan) olma­sından ötürü mü bizden hoşlanmıyorsunuz?"[522]

 Fâsık'ın Kişilik Yapısı

 Fâsık'ın kişilik yapısını çözümlemek için, fısk'ın dinî, ahlâki ve sosyal niteliğini de çözümlemek gerekir.[523]


[463] Râgıb eMsfahânî, age, 572; İbnu'1-Cevâ, age, 464-465.

[464] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 367.

[465] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 367.

[466] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 367.

[467] Tevbe, 9/84.

[468] Yunus, 10/33.

[469] Hadîd, 57/26.

[470] Bakara, 2/98-99.

[471] Nur, 24/55-56.

[472] Secde, 32/18-20.

[473] Mukatil bin Süleyman, age, 181.

[474] Hadîd. 57/27.

[475] Tevbe, 9/80.

[476] Âli İmran, 3/110.

[477] Hucurat, 49/7-8. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları:367-370.

[478] En'am 6/49. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 370.

[479] Haşr, 59/19.

[480] Tevbe, 9/67.

[481] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 370.

[482] Tevbe 9/24. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 370.

[483] Haşr, 59/16-17.

[484] Tevbe, 9/53-54.

[485] Tevbe, 9/67. Bu âyettteki fısk'ın, Hz. Peygamberin emrine muhalefet anlamı olduğu görüşü (İbnu'l-Cevzî, age, 465), pek doğru görünmüyor.

[486] Tevbe, 9/80; Münafîkûn, 63/6.

[487] Tevbe, 9696.

[488] Münafîkûn, 63/1-3. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 371.

[489] Maide, 5/47.

[490] Maide, 5/49. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 371-372.

[491] Kehf, 18/50. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 372.

[492] Râgıb el-Isfahâni, age, 572.

[493] Ragıb el-Isfahâni, age, 572.

[494] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 372.

[495] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 373.

[496] İbn’l-Cevzi, age, 465.

[497] Hucirât, 49/6.

[498] Vahidî, Esbâbu Nuzüli’l Kur'an. 407-408. Ahmd bin Hanbel, Müsned, 4/279.

[499] Nûr, 24 /4-5.

[500] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 373.

[501] Maide, 5/106-108.

[502] A’raf, 7/101-102.

[503] Tevbe, 9/8-11. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 374.

[504] Maide, 5/3.

[505] En'am, 6/121.

[506] En’am, 6/145.

[507] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 375.

[508] Bakara, 2/58-59.

[509] A'raf, 7/165. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 375-376.

[510] Bakara, 2/282. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 376.

[511] İsra, 17/16. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 376.

[512] Enbiya. 21/74.

[513] Ankebut, 29/33-34. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 376-377.

[514] Bakara, 2/197.

[515] Hucurât, 49/11. Buradaki "inandıktan sonra yoldan çık­mış olmak, ne kötü bir addır" bölümünü. Muhammed Esed (age,3/l055-1056-/13) "[kişi] iman ettikten sonra ona hiç bir şekilde günah isnad etmeyin" biçiminde karşı­lar, En'am. 6/82'deki "zulüm işleyerek inançlarını karartmayanlar" bölümüne gönderme yapar.

[516] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 377.

[517] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 378.

[518] İbnu'l-Cevzi, age, 465.

[519] Maide, 5/24-26.

[520] Mukatil bin Süleyman, age, 181. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 378.

[521] A’raf, 7/163. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 378.

[522] Maide, 5/59. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 378-379.

[523] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 379.