> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Felsefi Düşünce ve Bilimde Zaman
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Felsefi Düşünce ve Bilimde Zaman  (Okunma Sayısı 1296 defa)
09 Şubat 2011, 14:38:16
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 09 Şubat 2011, 14:38:16 »



FELSEFİ DÜŞÜNCE VE BİLİMDE ZAMAN

 Zaman'ın Varlığı, Kökeni Ve Kıdemi Problemi

 Felsefî düşünce ve bilimde, zamanın varlığı, kökeni ve kıdemi tartışma konusudur. Genel olarak, zaman başlığı altında, tanımı hususunda mevcut olan farklılıklardan öte, burada zamanın var olup olmadığı, varsa kökeni tartışma konusudur ve zamanın ger­çek dışı mevhum bir şey olduğu savunulmuştur [128]. Hatta modern düşünürler olarak nitelenen, Spinoza, Kant ve Heggel'in dahi, za­manın gerçek dışı olduğunu kabul ettikleri söylenmektedir. Ancak zamanı geçmiş, gelecek ve şimdi formları bazında değerlendirerek olayların ve nesnelerin zaman ve mekân içinde izah edilebileceğini vurgulayıp, zamanın bir gerçek olduğunu savunanlar da, zamanın gerçek mi gerçek dışı mı olduğu tartışmasını yürütenlerin önemli bir cephesini oluşturmaktadır [129].

Zamanın varlığının gerçekliği konusunda Aristoteles (m.ö. 384)'in fikri belirsizdir. O, bu tutumundan ötürü, Yunan ve İslâm Felsefesinde eleştiriye uğramıştır [130]. Ona göre zaman ya hepten var olmamış, ya da kaygan, ele avuca gelmez bir şeydir. Zamanın bir parçası var olmuştur, ve o artık yoktur, öteki parçası ise ola­caktır, henüz yoktur. Hem sınırsız zaman, hem de ele alınan her zaman bu parçalardan meydana gelmiştir. Var olmayanlardan

meydana gelen bir şeyin varlıktan pay alması imkânsızdır [131]. An­cak geçmişin, hatırlama; geleceğin ise bekleme biçiminde var ola­bileceği [132] düşüncesine göre zaman, varlık ile yokluğun bir karışı­mıdır [133]. Analitik/tahlilci çözümü benimseyen günümüz filozofları, sorunu çözmeye çalışırken; zamanı yalnızca bir dil ve hafıza prob­lemi şekline indirgemişlerdir. Onlar, geçmiş, şimdi ve gelecek yeri­ne, önce ile sonrayı telaffuz ederek, insanlığın geçmiş, şimdi ve ge­lecekteki menfaatini umuyorlardı. Bu filozoflar zaman probleminin çözümündeki imkânsızlıktan, klâsik felsefedeki zamanı, akan bir nehir gibi gören "seçiş miti" ni sorumlu tutmuşlardır [134]. Bilim, za­manı, varlıkla birlikte kabul ederken [135], filozofların büyük bir ço­ğunluğu ile kelâm alimleri zaman konusunda büyük tartışmalara girmiştir. Bilimin kabul ettiği şekilde zamana hayır demeyen bu iki kesimin tartışma noktası, varlıktan mücerret bir zaman anlayışı üzerinedir. Felsefecilerin bir kısmı, varlıktan soyutlanmış bir zama­nı, kelamcılar ise varlıktan soyutlanan bir zamanı savunmada ıs­rarlıdırlar [136].

Zamanın gerçekliği ile ilgili teori ve tartışmalar; zamanın dış dünyada bir varlığı olup olmadığını, eğer dış dünyada bir varlığa sahip değilse zaman sadece zihinde mi vardır? Şeklindeki soruları beraberinde getirmektedir. İşte bu hususu Aristoteles şu şekilde bir yaklaşımla uzlaştırmaya çalışır. O, zamanın gerçek oluşunu şöyle kabul eder. Hareketle birlikte zamanı sayacak olan, zihindir. Dolayısıyla zamanla zihin arasında bir ilişki vardır. Bu ilişki zihinde bir takım değişmelere sebep olur. Değişme ise zamanın idraki için yeterlidir. Bunun için hareket ve zaman, birbirinden ayrılamaz [137].

Bütün bunlardan yola çıkarak, hareket+idrak - zaman şek­linde bir formül oluşturulabilir. Burada eski kelâmcıların büyük bir çoğunluğunun, hareketin değil, hareket edenin varlığını kabul edip, hareket eden varlığın dışında, hareket diye bir şeyin olmadı­ğını; İnsan vehminin, hareketi varmış gibi sandığını beyanda ısrarlı olduklarının [138] altı çizilmelidir. Bu yaklaşıma göre zaman, varlıktan ayrı bir yapıya sahip olmayıp, varlığın beraberinde taşıdığı bir key­fiyettir.

Zihni, zamanın kaynağı sayıp; anıyı, geçmişteki bir hadiseden geriye kalan bir resim olarak düşünmek, zamana başka bir anlam yüklemektedir [139]. Bu ise söz konusu kavramın, zihnin mahsulü ol­duğunun başka bir açıklamasıdır. Bu zaman, halk zamanı, günlük zaman, dünya zamanı diye nitelendirilmiştir. Buna göre gerçek zaman, "varlığı ortaya çıkartan, onu aydınlatan, belirgin yapan, gizemini ortadan kaldıran şeydir". Bu yaklaşımdaki varlık, metafi­zik ve aşkın varlık olmayıp gerçek varlıktır. Bu nedenle zaman, gerçek varlığın beraberinde getirdiği bir kavramdır [140]. Hareket ve zihin birlikteliğiyle fark edilen şey, varlığın var oluşu ile fark edilen şeydir. Bu ise bizi dünyasal zamana götürür. Hiç bir referans sis­temine dayandırmadan, zamanı olaylardan önce gelen şuur ola­rak algılamak anlayışında [141], zamanın olaylara bir önceliği söz ko­nusudur. Olaylar olmadan zihinde böyle bir düşüncenin meydana gelemeyeceği fikri, bu açıklamayı sorgulamaktadır. Fakat bu, Newton' un fark ettiği bir cevher değil, bir münasebettir. Zîra Leibniz'e göre zaman, olayların sıralanmasından doğar; mekânın hiçbir noktasının, diğerine önceliği yoktur. Zamanla zihin arasın­daki münasebet konusunda Gazali (505/1 lll)'nin yaklaşımı fark­lıdır. O, zamanı fenomenal dünyaya ait niteliklerden biri sayarak psikolojik zamanı objektifleştirmek çabasındadır. Zamana bir başlangıç arar ve zamandan önce gelenin sadece Tanrı olduğunu düşunur [142] Ayrıntılar bir tarafa bırakılırsa, zamanın zihnin algılaması ile önemli ölçüde bir münasebetinin olduğu düşüncesi ağırlık kazan­maktadır. Bu aşamada yapılan açıklamalarla zamanın, tek başına, dış dünyada bir varlığa sahip olduğunu söylemek oldukça zordur. Zamanın oluşumu ve kökeni, insan zihninin en çok cevabını ara­dığı bir sorudur. Zamanın gerçek dışı olduğunu söyleyenler açısın­dan, zamanın oluşumu ve kökeni konusunda bir problem yoktur. Zamanın varlığını kabul etmekle beraber kaynağını insan şuuruna dayandıran Leibniz gibi düşünürlerin de böyle bir problemi olma­malıdır. Zira insan zihni, olayların meydana gelişiyle birlikte bir al­gıda bulunmaktadır. Zamanın kökeni sorunu, zamanın varlığını kabul etmekle beraber, onu sadece zihne bağlamayıp, dış dün­yada, varlıkla birlikte ona da bir varlık, bir izah arayanların mese­lesidir. Bu konuya ait değerlendirmelerin tartışılması, belki de za­manın daha iyi anlaşılması konusunda, konu ile ilgilenenleri bir adım daha ileriye taşıyacaktır.

Hareketi, zamanın sayısı kabul eden Aristoteles [143] hareketi icat eden varlığı, hareketle birlikte düşünerek sükûndan tecrit et­mektedir. Ona göre hareketin olmadığı yerde zaman yoktur. Aris­toteles'in zamanla ilgili görüşlerinin değerlendirildiği bir açıklama, onun, âlemdeki zamanın da, hareketin de kadîm olduğu kanaatini taşıdığını göstermektedir. Aristoteles'e göre "bir uçtan başlamayan bir şey, diğer uçta son bulmaz." Sonu olmayan bir şeyin başı da yoktur. Aristoteles'in, hocası Eflatun (M.Ö.347) la bu noktada ters düştüğü anlaşılmaktadır. Çünkü Eflatun, zamanı hadis olarak ka­bul etmektedir [144]. Augustinus (1857) ise zamanın, dünya ile birlikte Tanrı tarafından yaratılmış olduğunu söylemektedir. Zaman, sadece Tanrının yaratmış olduğu evrenin bir özelliğidir [145]. Zamanın maddeyle birlikte var olduğu ifadesi, dünya ile birlikte var edilmiş olduğu fikrine yakın bir değerlendirmedir. Söz konusu ifa­dede madde, mutlak varlık veya mutlak yokluk değildir, işte za­man dediğimiz şey atomlardan yıldızlara kadar var olan hareketin neticesidir.

Rogerpenrose ile Hawking'in kanıtlamış olduğu tekillik teori­leri, zamanın başlangıcında, sonsuz yoğunlukta bir nokta buluna­cağını ve uzay-zaman eğriliğinin de sonsuz olacağını göstermekte­dir. İşte bilincin tüm yasaları böyle bir noktada işlemez hale gel­mektedir. Genel göreliliği dikkate alarak bu hususta zaman stardının büyük patlama ile verildiğini söyleyen bu düşünce, çök­mekte olan bir yıldızın, bir tekil noktada sonlanması; zamanın akı­şının, tersine çevrilmesi durumundaysa, genişleyen evrenin bir te­kil noktada başlaması gerektiğini gösterdiği sonucuna götürmek­tedir [146].

Günümüz astronom ve fizikçileri, şu an var olan evrenin özel­liklerinin, büyük bir olasılıkla ilk yüz bin saniyede olup bitenlere bağlı olduğunu düşünmektedirler [147]. Şu halde, kelâm alimlerinin bir kısmının, "âlemden evvel zaman yoktur". Çünkü zaman cisim ve harekete yakın olan şeydir [148]; şeklindeki açıklamaları bilimle Örtüşmektedir. Zira bilimde bugün kozmik arka plandan, ısı ışınımı­nın erken aşamalarından bahsedilmektedir. Bunun bugünkü koz­molojiyi oluşturan malzemeler olduğu ileri sürülmektedir [149]. Belki de Aristoteles, İbn Sînâ (428/1037) ve Eflatun'un, zamanın köke­nini açıklarken birleştikleri nokta olan "zaman, dehr'in hareket ha­lindeki görüntüsüdür [150]; ifadesindeki hareket, zaman stardının verildiği, büyük patlamadan önceki kozmik arka plan olarak yo­rumlanabilir. Fakat bu filozoflar, hareketi, zamanın başlangıcı değil, dehrin hareket halindeki görüntüsü saymaktadırlar. Bu ise dehrin, zaman olmayıp, zamanın kendisinden neşet ettiği bir kav­ram olduğu sonucuna götürür. Çünkü İbn Sînâ (42 8/1037 )nın,var oluş dayanağı bakımından zamandan önce bulunan vardır, zamanın ise zaman bakımından başlangıcı yoktur, zat bakımından vardır. Zaman yaratılmıştır, ondan önce, onu yaratan gelmekte­dir [151], şeklindeki açıklamasıyla dehrin, zat bakımından zamandan önce geldiğini, ancak kendisinin zaman olmayıp zamanı ürettiğini düşündürmektedir, Dehrin mutlak zaman [152] anlamına geldiği kâbul edilirse, belki de İbn Sina'nın açıklamasını daha iyi anlama imkânı elde edilmiş olur.

Adına ister ebedi şimdi, ister mutlak zaman, denilsin zamanın kökeni konusunda İkbâl'in, İbn Sina ile aynı şeyleri düşündüğü söylenebilir. Molla Sadra (442/1050) ise Gazâlî (806/1403) gibi zamanın maddeyle birlikte var olduğuna kanidir. Ancak Molla Sadra, zamana aşkınlık yükleyen İbn Sînâ ve Eflatun gibi, zamanı kendi kendini var eden bir cevher olarak görmez. Aristoteles'in "zaman hareketin sayısıdır" görüşünü de reddeder. Bunlara karşı­lık "hareket-i cevheri" kuramını getirir. Zamanı hareketin çocuğu gören Sadra, zamanın ezelîyet fikrini çürütür. Ona...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Felsefi Düşünce ve Bilimde Zaman
« Posted on: 19 Nisan 2024, 03:23:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Felsefi Düşünce ve Bilimde Zaman rüya tabiri,Felsefi Düşünce ve Bilimde Zaman mekke canlı, Felsefi Düşünce ve Bilimde Zaman kabe canlı yayın, Felsefi Düşünce ve Bilimde Zaman Üç boyutlu kuran oku Felsefi Düşünce ve Bilimde Zaman kuran ı kerim, Felsefi Düşünce ve Bilimde Zaman peygamber kıssaları,Felsefi Düşünce ve Bilimde Zaman ilitam ders soruları, Felsefi Düşünce ve Bilimde Zamanönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes