Konu Başlığı: Enfal Sûresİndekİ Ayetler Gönderen: müzzemmil üzerinde 17 Eylül 2011, 13:04:11 7- Enfal Sûresİ'ndekİ Ayetler Enfal Sûresinde beş tane ayetin mensuh olduğu kaynaklarda zikredilir. Söz konusu ayetler şunlardır. Mensuh Ayetler Nâsih Ayetler Enfal Sûresi 1. Enfal Sûresi 41. Enfal Sûresi 33. Enfal Sûresi 34. Enfal Sûresi 61. Tevbe Sûresi 29. Enfal Sûresi 72. Enfal Sûresi 75. Kur'ân ilimleriyle İlgili kitaplarda ve bazı tefsirlerde söz konusu ayetlerin mensuh oldukları zikredilse de, elde edilen veriler, böyle olmadığını göstermiştir. Bu ayetler dışında aynı surede yer alan 38. ayetin de neshi ileri sürülür. Fakat bu bilgiler konuyla ilgili yazılan eserlerin dışındaki kaynaklarda yer almaz. Ayrıca 65. ayetin nesih edildiği birçok alim tarafından kabul edilmektedir. Bu ayet son bölümde geniş olarak incelenecektir.[448] Yukarıya numaralarını aldığımız ayetlerle ilgili nakiller zayıf olmakla birlikte, bu haberlerin kısa bir tahlilinin yapılmasında fayda bulunmaktadır. a) "(Ey Rasûlüm) Sana harp ganimetlerine dair soru soruyorlar: De ki: Ganimetler Allah'ın ve O'nun peygamberinindir. Mü'ninler iseniz Allah'tan korkunuz. Aranızdaki münasebetleri düzeltiniz. Allah ve peygamberine itaat edin,"[449] Bazı İslâm alimleri tarafından buraya aldığımız ayet mensuh kabul edilmektedir.[450] Söz konusu bilgiler Mücahid ve İkrime'ye dayandırılır.[451] Bununla birlikte, İbn Zeyd gibi bazı alimler de ayeti muhkem olarak değerlendirirler.[452] Eserlerine müracaat ettiğimiz Müfessirler, ayet hakkındaki nakillere yer vermekle birlikte, ayetin muhkem olduğu yönündeki yorumlan ağırlık kazanır.[453] Neshe konu olan Enfal Sûresi 1 ve 41. ayetler incelendiğinde, mensuh olmadığı görülecektir. Dikkat edilirse, mensuh kabul edilen ayet, Hz. Peygambere sorulan bir soru üzerine gönderildiği anlaşılır. Buna göre ganimetler Allah ve Peygamber'indir. Hz. Peygamber onları dilediği gibi dağıtma hakkına sahiptir. Müslümanlara düşen de Allah'tan korkmaları ve Peygamber'ine itaat etmeleridir. Yüce Allah birinci ayette savaşta elde edilen malların durumunu açıkladıktan sonra kırk birinci ayette kimlere ve ne şekilde verileceğini ifade etmiştir. Söz konusu ayetler birbirini nesihten ziyade tamamlamaktadır. Birinci ayette geçen "enfal" kelimesine İbn Abbas ganimet anlamı verirken,[454] savaşmadan elde edilen mal olarak açıklayanlar da bulunmaktadır.[455] Hangi anlama gelirse gelsin, bunların Allah ve Resulüne ait olduğu anlaşılır.[456] Burada önemli olan Allah'ın ganimetler konusunda verdiği hükümdür. O hükümde, Hz. Peygamberin inisiyatifine bırakılmıştır. Ayrıca, daha önceki dinlerde yasak olan ganimetler son nebiye helal kılınmıştı.[457] Gelen nakiller ve Kur'an'da yer alan benzer ayet nesih görüşünün zayıf olduğunu hatırlatmaktadır. Neshe konu olan iki ayetin anlamları ve Haşr Sûresi 6. ve 7. ayetler müşterek olarak incelendiğinde, Enfal Sûresi birinci ayette ganimetlerin kime ait olduğu, 41 ayette nasıl ve kimlere verileceği, Haşır Süresindeki ayetlerde de Fey konusu işlenmiştir. Bu ayetler bir birlerini açıklamaktadır. Anlamlarında bir zıtlık olmadığı için neshi mümkün değildir. b) "Oysa, sen içlerinde iken Allah onlara azap etmez. Onlar bağışlanma dilerken de elbette Allah onlara azap edecek değil-dir..."[458] Hibetullah ve İbn Hazm bu ayetin mensuh olduğunu ileri sürmektedirler[459] Bu bilgiler Hasan Basri ve İkrime'ye dayandırılır. Onlar, söz konusu ayetin aynı suredeki 34. ayetle mensuh oiduğuna inanırlar.[460] Tefsir kaynaklarında ayetle ilgili farklı nakillere yer verilerek, ayetlerin muhkemliği doğrultusundaki yorumların ağırlık kazandığı gözlenir.[461] Buraya aldığımız ayeti tahlil ederken, 32, 33 ve 34. ayetleri birlikte düşünmemiz gerekmektedir. 32. ayette Müşrikler kendilerine ceza verilmesini istemişlerdir. Yüce Allah onların bu isteklerine cevap olarak, Hz. Peygamber aralarında bulunurken ve dua eden Mü'minİer olduğu sürece azap etmeyeceğini haber vermiştir. Öte yandan, mensuh kabul edilen ayette iki önemli konuya işaret edilmektedir. 1) Hz. Peygamber hayatta iken onlara ceza verilmeyeceği. 2) Mü'minlerin dua etmesi durumunda azabın tehir edileceği. Vahyin sona ermesinden sonra Hz. Peygamber vefat etmiştir. Fakat inananların dua etmeleri her zaman mümkündür. Buna göre ayet haber anlamı taşımaktadır. Anlamında haber bulunan bir ayetin neshi mümkün görülmez. 34. ayette de Mescid-İ Haram'a girmeyi engelleyen insanların cezalandırılacağı ifade edilir. Onlara verilecek cezanın zamanı belirtilmemiştir. Bu cezanın her zaman verilmesi mümkün olduğu gibi, günahlarının artması için mühlet de verilebilmektedir.[462] Ebû SaicTden rivayet edildiğine göre, Hz, Peygamber şöyle buyurmuştur: "Şeytan 'Ey Rabbim izzetine yemin olsun ki; ruhları cesetlerinde olduğu sürece kullarını azdıracağım.' Yüce Allah şöyle buyurur: izzetim ue celalime yemin olsun ki, bana istiğfar ettikleri sürece onları bağışlamaya devam edeceğim."[463] Ahmed b. Han-bel'in Müsned'inde yer alan söz konusu hadisden anladığımız kadarıyla dua edilmesi durumunda şeytanın kandırması işe yaramayacaktır. Hz. Peygamber vefat etmiştir. Bununla birlikte, ayetin ikinci hükmü olan istiğfar kıyamete kadar bakidir. Netice olarak, muhtevasında dua, haber, azap ve rahmet konulan bulunan bir ayetin neshi, nesih kurallarına aykırıdır. Zira, Yüce Allah iman eden ve inancının gereğini yerine getirenleri cezalandırmayacağını belirtir.[464] Bu ayet neshi ileri sürülen ayetle benzer anlamı ifade etmektedir. Eserlerinden yararlandığımız müfessirler ayet hakkında geniş yorumlarda bulunurlar. Onların tercihi, ayetin muhkem olması doğrultusundadır.[465] c) "Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de yanaş..."[466] Bazı alimîer, Enfal Sûresi'nde yer alan bu ayetin, buraya alınan bölümünü mensuh kabul etmektedirler.[467] İkrime ve Hasan Basri söz konusu ayetin Tevbe Sûresi 29. ayetle,[468] Katade ise, Tevbe Sûresi 5. ayetle nesih edildiği görüşündedir.[469] Bununla birlikte, Tevbe 36. ayeti tarafından nesih edildiğini ileri sürenler de vardır.[470] Buna göre neshe konu olan ayeti, Tevbe Sûresi 5, 29 ve 36. ayetleri neshetmek-tedir. Bu dört ayetin anlamlarını müşterek değerlendirdiğimizde ayetin mensuh edilmediği görülecektir. Zira, her ayetin ihtiva ettiği anlamlar farklıdır. Neshe konu olan ayet, İslâm'ın temeli olan barışı; beşinci ayet savaşta yapılması gerekeni; 29. ayet cizyeyi; 36. ayet haram ayların durumunu ve Müslümanlara saldırılması halinde onlarla savaşılması gerektiğini ifade etmektedir. Müfessirler ayetle ilgili nakillere yer verdikten sonra kendilerine göre bazı değerlendirmeler yapmışlardır. İçlerinde mensuh kabul edenler olduğu gibi, muhkem görüşünde olanlar da vardır. Ağırlıklı görüş muhkem olduğu doğrultusundadır.[471] Yukarıda da görüldüğü gibi, ayetin nasihi olarak üç ayet iieri sürülmüştür. Bir ayeti üç ayetin nesih etmesi, nakil ve akıl açısından mümkün görülmez. Ayrıca, sulh savaşa mani değildir ki, bu ayet kaldırılmış olsun, öte yandan, söz konusu ayetler aralarında nesh mümkün değildir. Yüce Allah, Enfal Sûresi 40. ayette savaşla ilgili gerekli hazırlığın yapılmasını emrettikten sonra, barış isteyenlere karşı olumlu cevabın verilmesini istemektedir. Tevbe Sûresi 29. ayet Kitap Eh-li'yle yapılan anlaşmada uygulanacak kuralları açıklamaktadır. Tevbe Sûresi 5. ve 36. ayetleri ise, Müşrikleri konu edinmektedir. Dolayısıyla bu ayetler birbirini tamamlamakta, aralarında neshi gerektirecek bir zıtlığın olmadığı görülmektedir. Taberi, ayetler arasında neshi gerektirecek sağlam bir delilin olmadığını belirtir. Ona göre ayetler arasında zıtlık yoktur. Neshe konu olan ayetin anlamında İslam'ın emrettiği sulh bulunmaktadır.[472] İbn Zeyd'de barış esasından hareketle, ayeti muhkem olarak değerlendirir.[473] İbn Kesir de; ayette ne nesih, ne tahsis, ne de bir zıtlık söz konusudur diyerek, neshin imkansızlığını ifade etmiş olur.[474] d) "iman edip hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ue muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler, İşte bunlar birbirlerinin dostudurlar. İman edip hicret etmeyenlere, hicret edinceye kadar, onların velayetinden size bir şey yoktur..."[475] Bu ayetin mensuh olduğu zikredilmektedir.[476] İbn Abbas; ayette geçen "evliya" kelimesini 'varisler' olarak değerlendirmiş, Enfal Sûresi 75. ayeti nazil olunca bunun nesih edildiğini belirtmiştir.[477] Hasan ve İkrime'den de benzer rivayetler gelmiştir.[478] Kurtubî (Ö. 671/1273) "evliya" kelimesi miras olarak yorumlamıştır. O, 'hicretten sonra Müslümanlar bir birlerine varis olmuş daha sonra bu hüküm 75. ayetle kaldırılmıştır' görüşündedir,[479] Diğer tefsir kitaplarında ayetle İlgili çok farklı nakiller ileri sürülmüştür. Mensuh olduğuna dair, İbn Abbas ve daha başka kişilerden de nakiller gelir. Taberi (ö.310/922,) bu rivayetlere geniş olarak yer verir. Bunlar arasında dost, yardım ve miras yorumlan baskın anlamı oluşturur.[480] Hicretten sonra Hz. Peygamber Ensar ve Muhacirleri kardeş ilan etmiş, onlardan bir birlerine yardımcı olmalarını istemişti. Dikkat edilirse, burada iki topluluk vardır. Her şeyini Allah yolunda terk eden ve Allah için onlara yardım edenler. Buradaki velayet ölen birinden geri kalanların taksimi şeklinde değildir. Ensarın kardeşlerine yardım etmeleridir. Ayetin ifade ettiği "velayet" kelimesini "miras" yerine yardımlaşma şeklinde alınması gerekmektedir. Çünkü ayetin ifade ettiği yardımlaşma hayatta olanlar arasında meydana gelmiştir. Bu durum belirli bir süre devam etmiş, Bedir savaşından sonra kaldırılmıştır. Kelimenin Kur'ân'ın bütünlüğü içinde değerlendirildiğinde miras anlamından ziyade yardımlaşma, dostluk ve kardeşlik gibi anlamlara geldiği gözlenir.[481] İncelemeye konu olan ayet diğer miras ayetlerinden farklıdır. Mirasta her hak sahibinin belirli bir hissesi bulunmaktadır. Burada böyle bir durum görülmez. Ayrıca ayette verin veya vermeyin şeklinde emir buîunmaz. Oysa, mensuh olabilmesi için emir veya nehiy bulunması gerekmektedir. Nâsihi kabul edilen Enfal Sûresi 75. ve Ah-zab Sûresi 6. ayetler ile bu ayetin müşterek uygulama imkanı vardır. Netice olarak, kaynaklarda gelen rivayetleri ve kanaatimizi şu şekilde ifade etmemiz mümkündür. Konuyla ilgili gelen rivayetler zayıf olarak değerlendirilir. Bu nakilleri yorumlayan Müfessirler arasında muhkem görüşü ağırlık kazanır. Ayette ifade edilen "velayet" kelimesi miras anlamından ziyade yardımlaşmayı ifade ettiği anlaşılır. Benzer araştırmaları yapan Mustafa Zeyd'de, ayetin farklı anlamları taşıdığını belirterek neshin mümkün oimadığını düşünür.[482] [448] Ayetlerin nesihlerine dair bk. Hibetullah, Vrk. 27ab-28a; İbn Hazin, s. 177-178: îsfe-râînî, s. 167-168. [449] Kur'ân-ı Kerim, Enfal, 8/1. [450] Bk. Hibetullah. Vrk. 28a; İbn Hazm, s. 177478. [451] Bk. Taberî. K/175; İbn Kesir. 11/284. [452] Bk. İbn Kesîr. 11/284. [453] Bk. Taberî. K/176; İbn Kesir. H/284; Alûsî. K/161; R.Rıda. IX/542; Kasımî. VI-li/2947: Elmahli, İV/2366 [454] Bk. Buhari. Tefsir, Enfal. [455] Kasımî, Tefsir. VII/2947. [456] Bk. Kur'ân-ı Kerim. Haşr, 59/7. [457] Bk. Buharı, Namaz, 56; Gusül, 26; Dârimi, Siyer, 28. [458] Bk. Kur'ân-ı Kerim. Enfal, 8/33. [459] Bk. Hibetullah. Vrk. 27a; İbn Hazm, s. 177. [460] Bk. İbn Kesir. Tefsir. 11/306. [461] Bk. Taberî, K/238: İbn Kesîr, Tefsir, 11/306; Alûsî. Tefsir. K/200. [462] Bk.Kur,an-ı Kerim, Al-i İmran, 3/178. [463] Ahmed b. Hanbel. Müsned, 111/29. [464] Bk. Kıır'ân-ı Kerim, Nisa, 4/147. [465] Geniş bilgi için bk. Taberi, lX/238; İbn Kesir, Tefsir. 11/306; Alûsî, Tefsir, IX/2OO. [466] Kur'ân-ı Kerîm, Enfal. 8/61. [467] Hibetullah. Vrk. 27a; İbn Hazm, s. 177; İsferâînî, s. 167. [468] İbn Kesir. Tefsir, II/322. [469] Taberi, Tefsir. X/34. [470] Bk. Zeyd. s. 565. [471] Bk. Taberi, Tefsir. X/34; İbn Kesir, Tefsir, 11/323; İbn Arabi, 11/876; Alûsî, X/28, Kâ-sımî, Tefsir, VIII/3027; R.Rıdâ, X/78; Elmalılı. IV/2425. [472] Taberî, Tefsir, X/34. [473] Zeyd, s. 566. [474] İbn Kesîr. Tefsir, 11/323. [475] Kur an-ı Kerim, Enfal. 8/72. [476] Bk. Hibetullah, Vrk. 27b: İbn Hazm, s. 178. [477] Taberî, Tefsir, X/51-52. [478] Taberî, Tefsir, X/53. [479] Kurtubî, Tefsir. V1II/56. [480] Bk. Taberî. Tefsir, X/51; İbn Kesîr, Tefsir, 11/328; İbn Arabî. 11/888: Alûsî, X/37; Ka-sımî. Tefsir, Vlll/3055; R.Rıdâ. X/124; Elmalılı, İV/2436. [481] Bk. Kur'ân-ı Kerim, Bakara. 2/157: Enam. 6/128; Enfal. 8/34; Tevbe. 9/71; Yûnus. 10/62. [482] Zeyd, s. 741. Doç. Dr. Remzi Kaya, Kur'ân-ı Kerim'de Nesih, ISBN : 975-97468-1-6, Bursa Nisan 2001: 85-90. |