๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 19 Mart 2011, 16:45:01



Konu Başlığı: Dünya ve Ahireti istemede Sünnetullah
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 19 Mart 2011, 16:45:01
 
DÜNYÂ VE ÂHİRETİ İSTEMEDE SÜNNETULLÂH (DÜNYÂ VE ÂHİRETİ TALEB KÂNUNU)

Dünyâ Ve Âhireti İstemekten Maksat:
 
Konumuzdaki "Dünyâyı istemek"ten maksadımız, kişinin dünyâyı arzulaması, ona karşı hırs içinde olması ve onu her yönden âhirete tercih etmesidir. Dünyâ ve âhiret sevgisi çakıştığı zaman, dünyâ arzusu ağır basar, kalbi dünyâ sevgisiyle ilgilenir. Tüm gayreti dünyâ için olur.

"Âhireti istemek"ten maksadımız ise, kişinin âhireti arzulaması, ona karşı hırs içinde olması ve onu her hâlu kârda dünyâya tercih etmesidir. Dünyâ ve âhiret sevgisi çakıştığı zaman, âhiret arzusu ağır basar, kalbi âhiretle ilgilenir ve tüm gayreti âhiret için olur. [1]

 Dünyâyı İsteyenler Hakkındaki Sünnetullâh:
 
Birincisi: Dünyâdan Alacakları Hisse Yönüyle:

Alacakları pay bakımından dünyâyı arzulayanlar hakkındaki Sünnetullâh; aşırı bir istek ve arzu içerisinde olmadıkları halde, taksim edilen şeyin kendilerine verilmesidir. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Kim âhiret ekinini istiyorsa onun ekinini artırırız; kim dünyâ ekinini istiyorsa, ona da dünyâdan bir şey veririz. Fakat onun âhirette bir nasîbi olmaz"[2].

Yâni, kimin çalışması, gayreti dünyâ için ise ona ondan verilir. İstediği ve arzu ettiği verilmez. Ona verilen kendisi için taksim edilen rızkıdır. Kesinlikle onun için âhirette bir pay söz konusu değlidir.' [3] Dünyâyı arzu edenlere verilenler, Allah'ın hisse vermeyi dilediği kimselerdir. Çünkü bu âyet başka bir âyetle kayıtlıdır. O da şu âyettir. [4]

"Kim bu aceleci (dünyâ) yi isterse, orada ona, (evet) istediğimiz kimseye hemen çabucak dilediğimiz kadar veririz; ama sonra ona cehennemi (mekân) yaparız! Kınanmış ve (rahmetimizden) kovulmuş olarak oraya girer"[5]

Allah (c.c.) bir diğer âyetinde buyuruyor ki:

"Kim dünyâ sevabını (menfaatini) isterse, kendisine ondan veririz" [6]

Yâni, gayreti sırf dünyâ için olan, Allah'ın takdir ettiğince ona kavuşur. Artık âhirette onun bir payı olmaz.[7] Bu âyet de (yine) şu âyette kayıtlıdır:

(Kim bu aceleci dünyâyı isterse, orada ona, istediğimiz kimseye hemen çabucak dilediğimiz kadar veririz) [8]

Dünyânın peşinde olana, Allah'ın dilemesi ve takdir ettiği müstesna, hiç bir sevap verilmez .[9]

 Amellerinin Karşılığı Dünyâda İken Verilir:
 
Amellerinin karşılığının daha dünyâda iken verilmesi, Allah'ın dünyâyı isteyenler hakkındaki bir Sünneti'dir. Dünyâdan çıkarlar, fakat yaptıklarından onlar için bir sevap, bir hasene olmadığı gibi âhirette yaptıkları için bir mükâfatta söz konusu değildir. Çünkü onları, sâdece dünyâ için yapmış, âhiret (sevabı) için yapmamışlardı. Dolayısıyla, o işlerin fayda ve neticesi sâdece dünyâdadır. Onların âhirette ne bir kalıcılığı, ne bir değeri vardır. Allah Teâla şöyle buyurmaktadır:

"Kimler dünyâ hayâtını ve süsünü isterse onlara oradaki amellerin (in karşılığın) ı tam veririz ve onlar orada hiç bir eksikliğe uğratılmazlar. Ama onlar öyle kimselerdir ki âhirette onlar için yalnız ateş vardır ve yaptıklarının hepsi orada boşa çıkmıştır. Amelleri hep bâtıl olmuştur!" [10]

Yâni, kim sıla-yı rahim, yakınlara sadaka vermek gibi görünüş itibariyle sâlih ameller işlerse -Salih ameller'den (dünyâ ve dünyânın süsü) nü kasdediyor- Yâni, dünyâyı süsleyen ve güzelleştiren sıhhat, güven, mal ve evlat çokluğu, liderlik ve benzeri haller işler ve böyle bir statüde olmayı isterse (Onlara oradaki amellerinin karşılığını tam veririz ve onlar orada hiç bir eksikliğe uğratılmazlar). Yâni, amellerinin karşılığını dünyâda iken aynıyla ve noksansız olarak onlara ulaştırırız. Yâni, herkesin hak ettiği sevap dünyâda kendilerine ulaşır. Dünyâ evinden çıktıklarında, bu amellerden dolayı onlarla birlikte bir sevap ve ecir kalmaz, aksine o ameller sebebiyle âhirette azâb görürler. Fakat bilinmelidir ki, bu da mutlak olmayıp, başka bir kânunla (Sünnet) kayıtlıdır. O da:

"Kim bu aceleci dünyâyı isterse..." âyetidir. [11]

 Ücretlerinin Tamamen Ödendiğine Dâir Haklarında Ayet İnenler:
 
Müfessirler, yukardaki kısımda anlattığımız, -ki (Kimler dünyâ hayâtını ve süsünü isterse...) âyetini bahsettiğimiz- ücretlerinin eksiksiz ödendiğine dâir haklarında âyetler inenler konusunda iki değişik görüş ileri sürerler:

Birincisi: Bu ifâdeler kâfirlerle ilgilidir. Çünkü bu âyete mü'min-kâfir herkes dâhildir. Zîra, mü'min de dünyâ lezzetlerinden, şehvetlerinden ve servetlerinden faydalanmayı arzu eder. Fakat, âyetin sonu bundan maksadın yalnızca kâfirler olduğuna delâlet ediyor. Çünkü (Onlar öyle kimselerdir ki...) ifâdesi ancak kâfirlere lâyıktır.

İkincisi: Genelde, zahiri üzere icra ettirmemiz durumunda, görünüşte -çünkü o bunları riya ve desinler için yapmakta- sâlih ve hayır ameller yapan mü'minler, bu âyetin kapsamına girdiği gibi, aynı şekilde "gösteriş" ve "desinler" gibi dünyevî maksatlarla iş gören kâfirler de girerler. Buna göre maksat, şu âyette dile getirilmektedir: (Onlar öyle kimselerdir ki âhirette onlar için yalnız ateş vardır ve yaptıklarının hepsi orada boşa çıkmıştır. Amelleri hep bâtıl olmuştur). Yâni riyayla karışık bozuk ameller sebebiyle (batıl olmuştur, boşa çıkmıştır.) [12]

 Dünyâ Arzusunda Olanların Nail Olacakları Şey:
 
Yaptıklarıyla dünyâdan başka bir şey arzulamayan "Dünyâ isteklileri", dünyâdan sâdece Allah'ın dilediği miktarda bir şeyler elde ederler. Allah, bu dilediği miktarı her dünyâ isteklisine vermez. Aksine vermeyi dilediği kimselere verir. Allah (c.c.) şöyle buyurur:

"Kim bu aceleci (dünyâ) yi isterse, orada ona, istediğimiz kimseye hemen çabucak dilediğimiz kadar veriririz; Ama sonra ona cehennemi (mekân) yaparız!" [13]

Allah Teâlâ bu âyette, dünyâ ve içindeki nimetleri arzulayan herkesin, istedikleri ve arzuladıkları şeyi elde edeceklerini; fakat kendisinin dilediği kimselere, dilediği ölçüde vereceğini haber veriyor. Bu âyet, dünyâyı arzulamanın ve dünyâ peşinde olanların durumlarını bildiren diğer âyetlerle kayıtlıdır. Daha önce buna işaret etmiştik. Bu âyete göre, dünyâ arzusunda olanların kimisi arzuladıklarının ancak bir kısmına kavuşurlar, kimisi de istediklerinin hiç birine nail olamaz. Dünyâ fakirliği ile kıvranırken, âhiret nimetleri dahi elde edemezler. [14]

 Dünyâ Arzusunda Olanlar Hakkında Sünnetullâh:
 
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Kim de âhireti isterse ve inanarak ona yaraşır biçimde çalışırsa, öylelerinin çalışmalarının karşılığı verilir"   [15] Bu âyet-i kerîme, Allah'ın, âhireti arzulamak ve âhiret arzusunda olanlar hakkındaki Sünneti'ni (ilâhî kânununu) açıklamaktadır. Buna göre, kim âhireti arzularsa; yâni düşüncesi, istek ve gayreti âhiret için olur da, mü'min olarak (çünkü ameller ancak mü'min olanlardan kabul olunur), her türlü ibâdeti tâatını âhiret için yaparsa, o ve benzeri mü'minlerin yaptıkları Allah katında makbul olup merdûd (reddolunmuş) değildir. Amellerin makbul olmasının şartı, yapanın mü'min olması ve âhiret yurdu için yapılmış olması lâzımdır [16] .

 Âhiret İçin Çalışanların Mükâfatlarının Artırılacağı:
 
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:         

"Kim âhiret ekinini istiyorsa onun. ekinini artırırız"   [17]

Zemahşerî (774/1143), bu âyet hakkında şöyle der:

"Âhiret için çalışanlar, işlerinde başarılı olurlar. Hayır amelleri ise kat kat gösterilir'" [18]

İbn-i Kesîr (774/1373) de "(Yâni, âhiret işi yaprhak isteyenin payını artırırız) Yâni, takviye ederiz, niyeti konusunda yardımcı oluruz, payını artırır, yapmış olduğu bir iyiliği ondan yediyüze ve Allah'ın dilediği ölçüye kadar katlıyarak mükâfatını veririz" [19] demektedir.[20]

 Dünyâ Ve Âhiret Arzusunu Birleştirmek Mümkün Müdür?
 
Cevâp: Evet. Bu, Allah'ın dünyâ ve âhiret hayrını isteyenleri medhetmesi deliliyle anlaşılmaktadır. Şayet iki hayrın elde edilmesi mümkün olmasaydı, Allah onları elde etmek için bize yol göstermez, yapanı medhetmez, gayretini sâdece dünyâ için yoğunlaştıranları zemmetmezdi. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Onlardan kimi de: 'Kabbimiz, bize dünyâda da güzellik ver, âhirette de güzellik ver, bizi ateş azabından koru!" der. İşte onların, kazandıklarından (alacakları) bir payları vardır. Allah, hesabı çabuk görendir." [21]

Yâni, kimi insanlar, Allah'a duâ ederek sadece dünyâda vermesini, dünyânın haz ve lezzetlerine arzu ve himmetlerini yoğunlaştırarak dünyevî nimetlerden mahrum bırakmamasını isterler. Oysa ki, onlar için âhirette bir pay ve nasîb (sevâb) söz konusu olmaz. (Allah) "onlar dünyâda hasene/iyilik isterler" demedi. Çünkü bütün ameli dünyâ olan kimseler, dünyevî istek ve arzularının iyiliğine veya kötülüğüne aldırış etmezler. Onlar her nasıl olursa olsun dünyâyı isterler, her yoldan ona varmanın peşindedirler. Dünyâ onları bütünüyle, öylesine kuşatmıştır ki, gönüllerinde âhiretin yeri dahi yoktur. Allah'tan, dünyânın nimetlerini ve şerrinden korumasını isterler.

Müfessirler, insanların bu gruptan olanları hakkında ihtilâf etmişlerdir. Âhirete inanmayan kâfirler olduğunu söyleyenler olduğu gibi, dînin hakîkatlarmı ve îmanın iç huzurunu gönüllerine yerleştirmeyen, bütün emel ve arzularını âhirete değil, yalnız dünyâya hasreden mü'minler olduğunu söyleyenler de olmuştur. [22]

 Dünyâ Ve Âhiret Arzusunu Birleştiren Âyetin Tefsiri:
 
Âyet şöyledir: "Onlardan kimi de: 'Rabbimiz, bize dünyâda da güzellik ver, âhirette de güzellik ver, bizi ateş azabından koru!"

(Onlardan), yâni, insanlardan bir kısmı, ki onlar dünyâ ve âhiret hayrını isteyen müslümânlardır. Dünyâ ve âhiret "hasene"sinden kasdedilenin ne olduğu hakkında ihtilâf edilmiştir. Katâde: "Dünyânın "hasene"si, sıhhatta olgunluk ve mal yeterliliğidir" demektedir. Diğerleri ise, "maişet yeterliliği, dünyâda hayra muvaffakiyet ve âhirette sevaptır" demekteler. Hasan (r.a.)'da "Dünyâ hasenesi, ilim ve ibâdettir" demektedir. Çoğu ilim sahiplerinin iki "hasene" (haseneteyn) den anladıkları dünyâ ve âhiret nimetidir. Kurtubî (671/1273) ise, şöyle der: "Doğru olan da budur. Çünkü lafız, bütünüyle bunu gerektirmektedir. Zîrâ "hasene" kelimesi duâ siyakında nekredir. Bunun da her türlü haseneye ihtimâli vardır. Âhiret hasenesi, icmâ ile cennettir. [23] (Bizi ateş azabından koru). Yâni, cehennem ateşinden kurtar. Bu âyet, dünyâ ve âhiret hayrına şümulü olan duâ ibârelerindendir (duâ sözleri).

Sahîhayn'ın rivayetinde Enes b. Mâlik (r.a.) şöyle demektedir:

"Peygamber (a.s.)'ın ekseri duası şöyleydi: 'Rabb'imiz bize dünyâda da güzellik ver, âhirette de güzellik ver. [24]

 Dünyâ Ve Âhiret Arzusunu Birleştirmenin Şartı:
 
Dünyâ ve âhiret arzusunu birleştirmenin şartı "niyyet"tir. Yâni dünyâ arzusunda olanın, dünyâyı elde ettikten sonra, bu nâiliyetinin âhirete kavuşmak için bir vesile olmasını kasdetmesi lâzımdır. Bu niyyet, ona bir şey yüklemez. Çünkü bu, kalbin ameli ve yönelişidir. Fakat oldukça mühim olup, onsuz amel olmaz. Çünkü İslâm'da asıl olan "Amellerin niyyetlere göre" olmasıdır. Niyyet, amele renk katar/anlam kazandırır, helâl, haram, kabul terk, sevap veya sevâpsızlık çizgileri koyar. Bu niyyetle, kişinin dünyâ nimetlerinden olan mal ve sâireye nail olmak için, mübâh olan ameli değerlenir ve ibâdet hükmünü alır. Dünyevî arzularının bir kısmına ulaşınca, bu niyyetiyle birlikte âhiret niyyetini de aklında bulundurması lâzımdır. Yâni, dünyâyla alâkalı bir şey eline geçmesi durumunda, bunun kullanımının âhirete vesile olmasını istemelidir. [25]

 Dünyâ Ve Âhiret Arzusunu Birleştirmenin Pratiği:
 
Dünyâ ve âhiret arzusunu birleştirmenin mümkün olduğunu söyledik. Karun ve onun kavmiyle arasındaki konuşma ve çekişmeyi hikâye eden âyet-i kerîmeler bunun pratik keyfiyetini bize göstermektedir. Kavmi içerisinde ona nasîhat edenleri hikâye eden âyet-i celîle şöyledir:

"Kaarun, Musa'nın kavminden idi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz kendisine öyle hazineler vermiştik ki, onun anahtarlarını (taşımak), güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Kavmi ona demişti ki:  'Şımarma, Allah şımaranları sevmez'. Allah'ın sana verdiği içinde âhiret yurdunu ara, dünyâdan da nasibini unutma, Allah sana nasıl iyilik ettiyse sen de öyle iyilik et, yeryüzünde bozgunculuk isteme, çünkü Allah bozguncuları sevmez" [26]

Müslüman meşru vesilelerle dünyâ nimetlerini elde edebilir. Bu, onun için mubahtır, haram değildir. Dünyâ nimetlerinden arzu ettiğini elde etmesi için de Allah'a duacı olabilir. Nitekim, buna daha önce işaret etmiştik. Kişinin, dünyevî bir arzusu meydana gelince, Allah'ın ona verdiği mal ve sâireyi Allah yolunda tasadduk etmek ve Allah'ın, üzerine vacip kıldığı şeyleri nimetlendiği yerlerde edâ etmek gibi âhirette faydalı olacak konularda kullanması gerekir. Yâni, kendisine verilen nimetler üzerine Allah'a olan şükür borcunu eda etmesi ve Allah'ın kendisine ihsan ettiği gibi, onun da Allah'ın yaratıklarına ihsan edip vermesi lâzımdır. Ve onun, Allah'ın mubah kıldığı temiz yiyecek, içecek, giyecek, mesken, binecek ve sâireden faydalanması da caizdir. Böylece, dünyâ ve âhiret arzusunu birleştirmenin pratiği gerçekleşmiş olur. Bu söylediklerimizi müfessirler açıklamış veya işaret etmişlerdir. Yahut, Kaarun Kıssası hakkında andığımız âyetlerin tefsirinde söyledikleri buna delîl olmaktadır. Onların bu konudaki görüşleri aşağıdadır: [27]

 1- Müfessirlerin “Allah'ın Sana Verdiği İçinde Âhiret Yurdunu Ara” Âyeti Hakkındaki Görüşleri:
 
A- Kurtubî (671/1273) şöyle der: "Yâni, Allah'ın sana verdiği zenginlik ve servette vacip olan tasadduk ve ona götürücü şeylerden âhirette azığın olacak hayr işleri yapmakla âhiret yurdunu iste. [28]

B- Zemahşerî (538/1143) şöyle der: "Yâni, Allah'ın sana verdiği zenginlik ve servette vacip olan tasadduk ve ona teşvîk eden şeylerden âhirette azığın olacak hayır işleri yapmakla âhiret yurdunu iste" [29]

C- Râzi (544/1149), şöyle der: "Maksat, malını cennete götürücü yerlere sarfetmesidir" [30]

D- İbn-i Kesîr (774/1373) şöyle der: "Yâni, Allah'ın, karşılıksız olarak sana verdiği (hîbe ettiği) çok malı ve noksansız nimeti Rabb'inin tâatında ve dünyâ ve âhirette sana sevap kazandıracak yaklaşım (takarrub) türleriyle ona yakınlaşma yolunda kullan" [31]

 2- Müfessirlerin “Dünyâdan da Nasibini Unutma” Âyeti Hakkında Görüşleri:
 
A- Râzi  şöyle der: "Yâni, mubah yollarla faydalanmakta bir beis yoktur." [32]

B- Kurtubî şöyle der: "Hasan ve Katâde: Bunun mânâsı, helâlle faydalanman konusunda dünyâdaki nasibini, dünyevî a zu ve mutluluğunu zayi' etme, demekteler." [33]

C- Zemahşerî şöyle der: "Yâni, dünyâdan sana yetecek ve yarayacak kadarını al" [34]

D- Âlûsî şöyle der: "Yâni, dünyâdaki hayrını unutma. İbn-i Abbas'tan bir rivayette 'dünyâda âhiretin için çalış', Katâde'den bir rivayette de 'Allah'ın sana helâl kıldığını dünyâdan al.' [35]

E- İbn-i Kesîr şöyle der: "Yâni, Allah'ın dünyâda mübâh kıldığı yiyecekler, içecekler, meskenler ve evlenmelerden istifâde etmen senin için caizdir. Çünkü Rabb'inin senin üzerinde hakkı vardır. Ailenin senin üzerinde hakkı vardır. Öyle ise, her hak sahibinin hakkını ver. [36]

 3- Müfessirlerin “Allah Sana Nasıl İyilik Ettiyse Sen de Öyle İyilik Et” Âyeti Hakkındaki Görüşleri:
 
A- Râzi şöyle der: "Mal, mevki, güler yüz, hoş karşılama ve güzel öğüt ile fakire yapılacak yardım, âyetin mânâsına dâhil olmaktadır. [37]

B- Zemâhşerî şöyle der: "Allah'ın sana ihsan etmesi gibi, sen de onun kullarına ihsan et, ver. [38]

C- Âlûsî şöyle der: Allah'ın nimetler vererek sana ihsan ettiği gibi, sen de onun kullarına ihsan et [39]

D- İbn-i Kesîr şöyle der: "O'nun sana verdiği gibi, sen de O'nun yaratıklarına ver (ihsan et)" [40]



[1] Prof. Dr. Abdulkerim Zeydan, İlahi Kanunların Hikmetleri, İhtar Yayıncılık: 331.

[2] Şûrâ: 42/20

[3] Tefsîr-i Zemahşerî, c.4, s.218

[4] İbn-i Kesîr, c.4, $.111

[5] İsrâ: 17/18.

[6] Âl-i İmrân: 3/145.

[7] İbn-i Kesîr, el, s.410; Kurtubî, c.4, s.227

[8] İsrâ: 17/18.

[9] Tefsîr-i Âlûsî, c.4, s.78. Prof. Dr. Abdulkerim Zeydan, İlahi Kanunların Hikmetleri, İhtar Yayıncılık: 331-332.

[10] Hûd: 11/15-16.

[11] Kurtubî, c.9, s.13; Râzî, c.17, s.198; Âlûsî, c.12, s.23. Prof. Dr. Abdulkerim Zeydan, İlahi Kanunların Hikmetleri, İhtar Yayıncılık: 332-333.

[12] Zemahşerî, c.2, s.384; Kurtubî, c.9, s.13; Râzî, c.17, s.198-199; İbn-i Kesir, c.2, s.439; Âlûsî, c.12, s.23; İbn Arabî, c.3, s.1044

Prof. Dr. Abdulkerim Zeydan, İlahi Kanunların Hikmetleri, İhtar Yayıncılık: 333-334.

[13] İsrâ: 17/18.

[14] İbn-i Kesîr, c.3, s.33 ve c.4, s.lll. Prof. Dr. Abdulkerim Zeydan, İlahi Kanunların Hikmetleri, İhtar Yayıncılık: 335.

[15] İsrâ: 17/19.

[16] Zemahşerî, c.2, s.155; Kurtubî, c.10, s.234; İbn-i Kesîr, c.3, s.33. Prof. Dr. Abdulkerim Zeydan, İlahi Kanunların Hikmetleri, İhtar Yayıncılık: 335-336.

[17] Şûrâ: 42/20.

[18] Zemahşerî, c.4, s.218

[19] İbn-i Kesîr, c.4, s.lll

[20] Prof. Dr. Abdulkerim Zeydan, İlahi Kanunların Hikmetleri, İhtar Yayıncılık: 336.

[21] Bakara: 2/201-202.

[22] Zemahşerî, c.l, s.248; Âlûsî, c.2, s.90; Menâr, c.2, s.236-237. Prof. Dr. Abdulkerim Zeydan, İlahi Kanunların Hikmetleri, İhtar Yayıncılık: 337-338.

[23] Zemahşerî, c.l, s.248; Kurtubî, c.2, s.432

[24] Kurtubî, c.2, s.433. Prof. Dr. Abdulkerim Zeydan, İlahi Kanunların Hikmetleri, İhtar Yayıncılık: 338.

[25] Prof. Dr. Abdulkerim Zeydan, İlahi Kanunların Hikmetleri, İhtar Yayıncılık: 339.

[26] Kasas: 28/76-77.

[27] Prof. Dr. Abdulkerim Zeydan, İlahi Kanunların Hikmetleri, İhtar Yayıncılık: 339-340.

[28] Tefsîr-i Kurtubî, c.13, s.314

[29] Zemahşerî, c.3, s.431.

[30] er-Râzî, c.25, 8.15

[31] İbn-i Kesîr, c.3, s.399. Prof. Dr. Abdulkerim Zeydan, İlahi Kanunların Hikmetleri, İhtar Yayıncılık: 340-341.

[32] Râzî, c.25, s.15.

[33] Kurtubî, c.13, s.314

[34] Zemahşerî, c.35, s.431

[35] Âlûsî, c.20, s.112

[36] İbn Kesîr, c.3, s.399. Prof. Dr. Abdulkerim Zeydan, İlahi Kanunların Hikmetleri, İhtar Yayıncılık: 341-342.

[37] Râzî, c.25, s.16

[38] Zemahşerî, c.3, $.431

[39] Âlûsî, c.20, s.113.

[40] İbn Kesîr, c.3, s.399. Prof. Dr. Abdulkerim Zeydan, İlahi Kanunların Hikmetleri, İhtar Yayıncılık: 342.



Konu Başlığı: Ynt: Dünya ve Ahireti istemede Sünnetullah
Gönderen: Ceren üzerinde 15 Aralık 2017, 16:24:17
Esselamu aleykum.rabbim bizleri onun yolunda giden peygamber efendimizin sünnetine tabi kalıp dünya hayatını ahiretini kazanmak için yaşayan ve kurtuluşa erişen kullardan olalim inşallah. ...


Konu Başlığı: Ynt: Dünya ve Ahireti istemede Sünnetullah
Gönderen: Mehmed. üzerinde 15 Aralık 2017, 19:14:08
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri dünyayı da ahiret için isteyenlerden eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Dünya ve Ahireti istemede Sünnetullah
Gönderen: Sevgi. üzerinde 16 Aralık 2017, 01:20:21
Aleyküm Selâm Ve Rahmetüllahi Ve Berakâtühu
Mevlam bizleri herdaim ahiret hazırlığı yapanlardan eylesin inşaAllah