๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 19 Şubat 2011, 23:13:00



Konu Başlığı: Duâ
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 19 Şubat 2011, 23:13:00
Duâ (İsti'âne ve İsti'âze)

 Duâ ister ferdi olsun ister içtimaî olsun, kâi­natın dehşet verici sesizliği içerisinde, insanoğ­lunun kendisine bir cevab bulmak için hissettiği derin hasret ve iştiyakın ifadesidir.[1008] Dua ile insan Allaha' ulaşır ve Allah'ı kalbinde bulur.[1009] Duanın hakikati, kulun rabbinden inayet ve meûnet istemesidir.[1010]

Belâ ve musibetlerin at oynatığı imtihan dün­yasına olanca güçsüzlüğüyle atılan insan için duanın ehemmiyeti büyüktür. Bizzat insanın ibadeti de birnevî duadır. Onun için insan dua edebildiği nisbete, ibadetle içiçedir. Çünkü “Dua ibadetin özüdür.”[1011] ve “Allah Teala indinde duadan daha şerefli birşey yoktur.”[1012]

Duanın ehemmiyetini bilhassa şu ayet çok net ortaya koymaktadır:

“Duanız olmasa idi rabbim size değer verir miydi?” [1013] Belâların şiddetlendiği zamanlarda O'na dua etmeseydiniz ne değeriniz olurdu.[1014] “Allah'tan istemeyene Alah gazab eder”[1015] Çünkü dua, kulluğun zir­ve noktasıdır, duaya icabet de ulûhiyyetin mü­meyyiz vasıflarındandır, Allah Teala'yı sahte tanrılardan ayıran mühim bir unsurdur.[1016] Nite­kim ayet sahte tanrılardan bahsederken:

“Eğer onlara dua etseniz sizin duanızı işitmezler, işitseler de icabet etmezler.” [1017] buyurulur. Keza “Yoksa bunalmışa, dua (ve iltica) etiği zaman ica­bet eden, fenalığı gideren sizi yeryüzünün hükümdarları kılan mı (daha hayırlıdır)? Allah ile bir tanrı haa! Siz ne kıt düşünüyorsunuz.” [1018] diye hakikî tanrının mümeyyiz bazı vasıfları ile öteki tanrıların sahte olduklarını ortaya koyuyor.

İnsan bu imtihan âleminde güçlükler içindedir. Bunu bilen Allah Teala, kereminden ona dua gibi bir yardımcı nasîb etmiştir. Gerek belâlara karşı sabrı azaldığı zaman, gerek ibadetlere sabrı ve gü­cü yetmediği zaman, kendisinden imdat isteme im­kânını nasîb etmiştir. İnsanları belâlar ve ibadet­lerle başbaşa bırakmamış, onlara dua gibi bir pen­cere açmıştır:

“Bana due edin, size icabet edeyim. Çünkü bana ibadetten büyüklük taslayanlar hor ve hakir cehenneme gireceklerdir.” [1019] Görüldüğü gibi dua emri çok ehemmiyetli ve şayanı dikkattir. Burada evvela insanda cüzî iradenin varlığı binaenaleyh cebrin reddi vardır. İstemek emredilmiş ve Allah’ın isticâbı için kulun istemesi şart kılınmıştır. Hem öyle şart kılınmıştır ki şart bulunmazsa meşrutun hiç bulunamayacağı cihet­le, duayı terkeden cehenneme atılmakla tehdîd edilmiştir.[1020] Resulullah (a.s.) bu emre uyarak, Bedir günü:

“Eğer şu bir avuç mücahidi helak edersen, artık sana ibadet eden kalmaz.” diye Cenab-ı Hakk'a yalvarıyordu. “Rabbına yalvarmayı bırak, çünkü O sana va'dini yerine getirecektir.” diye va'de vefayı görerek Hz. Ebu Bekir (r.a) onu duayı bırakmaya davet ediyordu. Halbuki pey­gamber, Allah'ın va'dini yerine getireceğini daha iyi biliyordu. Fakat rabbisinin “Bana dua ediniz.” emrine uyarak kulluğunu ifâ ediyordu.[1021] Üm­metine şu haberi vermişti:

“Rabbimiz, her gece, gecenin üçte ikisi geçtikten sonra dünya seması­na iner ve buyurur ki:

“Bana dua eden yok mu, ona icabet edeyim? Benden birşey isteyen yokmu, ona istediğini vereyim? Benden mağfiret isteyen ise yokmu onu bağışlayayım?[1022]” Hadisteki, Al­lah'ın inmesinden murat, rahmet ve lutfunun in­mesidir.[1023] Bir başka ayette buyurulur ki:

“Kullarım beni sana sorunca, (haber ver ki) işte ben yakınımdır. Bana dua edince ben o dua ede­nin duasına icabet ederim. O halde onlar da benim davetime icabet ve bana iman etsinler. Tâki doğ­ru yola ulaşmış olsunlar.” [1024] Allah di­lediği şekilde, dilediğine icabet eder. Duada iste­nen, hemen de yerine gelir, uzun zaman sonra da tahakuk edebilir. Dua, sahibini farkında olmadığı ve bilmediği belaları defeder. Bütün bunlar dua­da haddi aşmamakla mukayyettir.[1025] Taberi bu ayetin iki türlü tevile ihtimali olduğuna söy­ler: “Dua, Allah'ın teşvik ve emrettiği amel ma­nasına gelebilir. Ozaman ayetin te'vili; emrettiği­mi yapan ve bana itaat edene ben yakınım, onun bana ibadetine, sevabla karşılık veririm, şeklinde olur. Resulullah'ın “Dua ibadetir.” hadisi bu ma­nayadır. İkinci ihtimal, bana dua edenin duasını, istersem kabul ederim, şeklindedir. Bu te'vilde hernekadar ayetin okunuştaki şekli umum ifade eder­se de, manası husus ifade etmektedir.”[1026] Di­lerse, şeklinde takyîd edilmesini Resulullah (a.s)'ın şu iki hadisi açıklamakta ve biraz daha genişletmektedir: “Şüphesiz Rabbiniz hayalı ve ke­rîmdir. Kulu kendisine ellerini kaldırdığında, onları boş ve isteği yerine gelmemiş olarak geri çe­virmekten haya eder.”[1027] Yalnız: “Allah'a mutlaka icabet olunacaksınız inancıyla dua edi­niz ve şunu da unutmayınız ki Allah, gafil ve meş­gul kalble yapılan duayı kabul etmez.”[1028]

Kur'an'da duanın boş birşey olmadığı, pey­gamberlerin dualarından bahsolunarak gösteril­miştir. Eğer dua gereksiz birşey olsaydı, evvela peygamberler buna gerek duymazlardı. Zekeriyyâ (a.s.)'ın samimî, sıcak, gönülden gelen bir ar­zuyla yaptığı duasının neticesi[1029] kerim bir efendi, nefsini şehvet duygularına kaptırmayan, itaatkâr bir kul olacak Yahya (a.s.) ile müjdelenmiştir. [1030] Zürriyetinin bütünü­ne dua eden İbrahim (a.s.)'a imamlığın amel ve şuurla, salah ve imanla ona müstehak olanlara ait olduğu, verasetle geçen birşey olmadığı beyan edilerek[1031] duasına “Ahdime zâlimler nail olamazlar.” [1032] cevabı geliyor. Bunun üze­rine O da duasını “Allaha ve ahiret gününe ina­nan” [1033] lara tahsis ediyor. Demek ki peygamberler de her dilediklerinde dua ederler. Bir kısım ulemânın[1034] iddia ettikleri gibi, ancak Allah onlara müsaade verince dua etmezler. Fa­kat Allah onların dualarını bazan kabul etmeyebi­lir, bu peygamberlik makamına bir noksanlık ge­tirmez.[1035] Onların dualarına icabet edilmemesi kavimlerini imtihan için de olabilir. Resûlullah (a.s.) 'ın dua için, Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Allah Teala'dan izin istediğini haber veren hadisler, O'nun izinsiz dua etmediğini gösterir[1036] ise de Peygamberimizin Allah Teala'ya karşı müstesna edebinin bir alâmeti de kabul edilebilir.

Dua bazan “istiâne” şeklinde olur. Cenab-ı Allah, Fatiha'da kullarının kendisine nasıl hamd ve dua edeceklerini beyan ederken, şöyle söyleme­lerini ister:

“Yalnız sana ibadet eder, yalnız sen­den yardım isteriz (İstiâne).” [1037] Kullar bu dua ile, Allah'tan, ibadetleri hususunda yardım istemektedirler. Bu duasıyla mümin bir te'vile gö­re, kalan ömründe, Allah'ın kendisini mükellef kıldığı taat için, uzuvlarını, ibadetlerini edaya de­vam edebilecek şekilde sıhhatte devam ettirmesi, nefsiyle cihadında kendisine güç vermesini taleb etmektedir. “Ancak sana ibadet ederiz.” derken kul, ubûdiyyetini ortaya koymakta, irade-i cüziyyesi, kesbi ve mesûliyyeti noktasından istiklâlini ifade etmekte; hemen peşisıra “Ancak senden yar­dım dileriz.” diyerek de Allanın kulu, kölesi oldu­ğunu, kölenin hiçbirşeye sahib olamayacağını, ibadet hususunda alabildiğine hür olmadığını itiraf etmektedir.[1038] Cebriyye: “Eğer kul fiillerinde irade sahibi olsaydı, ibadet için yardım iste­meğe gerek olmazdı.” diyerek; Mutezile de: “Yar­dım talebetmek, eğer kul esas fiilinde muktedir ise, fiilin dışındaki hususlarda hasen olur. Yoksa, fiile gücü yetmeyen için yardımın ne faydası var.” diye bu ayeti kendi mezheblerinin delili kabul et­mişlerdir.[1039] Eğer Cebriyenin dediği gibi olsaydı, taat hususunda Allah'tan yardım istemeye teş­vike ihtiyaç olmazdı. Çünkü onlara göre, kulun elinde birşey yoktur. Eğer Mutezile'nin dediği gibi, teklif emir ve nehy olduğuna göre, Allah'ın kul­larına güç yetmeyen hususlarda yardım etmesi vacib olsaydı, kul istese de istemese de yardım ge­lirdi. Keza yardım istemeye teşvikin bir manası olmazdı.[1040] Bu ayetle kulların fiillerinin yara­tılması hususunda birşeye delil getirilmek gerekir­se, kulların ancak Allah'ın izniyle ve yardımıyla müessir olan, tamamen müstakil olmayan bir güç­lerinin olduğunu delil getirebiliriz. Bu cebr ile tef­viz arasında orta yoldur.[1041] Keza kul “Bizi doğ­ru yola ilet.” diye dua ettiğinde de taat ve fiilde sebat için Allah'ın muvaffakıyyet vermesini niyaz etmektedir.[1042] Allah Tealan'ın nimetlerine şü­kürde, yine ilâhî yardım niyaz olunur [1043]

Dua bazan da “istiâze” şeklinde olur. İstiâze, kulun, belâlar ve şerli şeylerden Allah Teala'ya sığınması, kendisini muhafaza etmesini istemesi­dir. İstiâze ile kul, menfaati celb, mazarratı def babında aczini itiraf etmekte, Allah'ın her türlü menfaati vermede ve her nevî şerri def etmede, mutlak kudretini ikrar etmektedir. Ayrıca fiille­rinde istiklâl sahibi olmadığını, Allah'ın yardımı olmadan hiçbirşey yapamayacağını da itiraf et­mektedir. İmtihanda muvaffak olabilmesi, kalbi­ni eğrilikten muhafaza edebilmesinin hep Allah'a sığınarak olmaktadır. Bunun için her lahza “euzü besmele” ile O'nun muhafazasına sığınırız.[1044] Hadis Kitablarının “Daavât” bölümlerine baktığı­mızda Resûlullah (a.s.)'ın, istiâze ve istiânelerini bir arada rahatça görür ve bunların ehemmiyeti­ni anlarız.

“Herşey takdir edilip, kader değişmeyeceğine göre, dua etmenin ne faydası olabilir?” gibi itiraz­lar yapılmışsa da İslâm alimleri buna, kader çer­çevesinde gereken cevabı vermişlerdir.[1045] Biz buna kısaca Gazalinin cevabını tekrar edeceğiz: “Bilmiş ol ki dua ile belânın reddi ile ilâhî kaza cümlesindendir (biz kadere vakıf olamadığımıza göre onu delil olarak kullanamayız.) Dualar belâ­ların reddine ve ilâhî rahmetin celbine sebeb ola­bilir. Kalkan, okun geri tepmesine, yağmur bitki­lerin yetişmesine sebeb olduğu gibi, dualar da ilâ­hî rahmetin celbine ve belâların define sebeb olur.

 (...) Tohumu ektikten sonra sulamaya ne hacet; eğer bitmesi mukadderse bitecek, mukadder değil­se bitmeyecektir, denemez. Sebeblere başvurmak şarttır. Asıl kaza esbabı müsebbebâta bağlamak­tır. Şerri takdir eden, onun defi için sebebler ya­ratmıştır, hayrı sebbelere bağladığı gibi...[1046]

Resulullah (a.s.)'ın şu hadisleri câlib-i dikkat­tir:

“Kaderi ancak dua geri çevirir...”[1047],

“Tedbir (hazer, sakınmak) kader hususunda fay­da vermez. Fakat dua gelmiş ve gelecek belâlar hususunda fayda verir. Ey Allanın kullan dua ediniz.”[1048] Zahiren kader ile mütenakız görü­nüyorlarsa da şu anlayışla müşkili çözebiliriz: Cenab-ı Allah, bazı şeylerin celbini ve bazı zarar­ların defini, kulların dualarına bağlamış ve takdi­rini ona göre yapmıştır.

Aslında bu mevzuda inanan insanların dua tecrübelerini hatırlamak gerekir. İşte dua bu keyfiyetleriyle imtihan alemindeki zor durumdaki insanın her an el attığı bir silahı, bir bastonu, bir yardımcısıdır.


[1008] M. İkbal, 109.

[1009] A. Carrel, Dua, 45

[1010] Râzî, 5/97.

[1011] Tirmizi, Daavât, 1 (5/456).

[1012] a. g. .e, Daavât, 1 (5/455); İbn Mâce, Dua, l (2/1258).

[1013] Furkan: 25/77.

[1014] Râzî, 24/117.

[1015] Tirmizî, Daavât, 2 (5/455); İbn Mâce, Dua, l (2/1258).

[1016] İzutsu, 185.

[1017] Fâtır: 35/14.

[1018] Neml: 27/62.

[1019] Mü’min: 40/60.

[1020] Elmalılı, 6/4176-4177.

[1021] S. Ateş, Sülemi, 174, Hakâik i Sülemî'den naklen.

[1022] Buharî, Teheccüd, 14  (1/137); Müslim, Salâti'l-Müsâfirîn, 24 (1/521); Tirmizî, Daavat, 79 (5/526); Ebu Davud, Salat, (2/34).

[1023] Îbnu'l-Esîr, 4/139.

[1024] Bakara: 2/186.

[1025] Şevkânî, 1/184.

[1026] Taberî, 2/94-95.

[1027] Tirmizî, Daavât, 165  (5/556)

[1028] a. g. e., Daavât, 68 (5/517).

[1029] S. Kutub, 3/170.

[1030] Âl-î İmran: 3/38,39.

[1031] a. g. e., 1/149.

[1032] Bakara: 2/124.

[1033] Bakara: 2/126.

[1034] Kuşeyrî, Letaif, 3/11S.

[1035] Râzî, 8/33.

[1036] RM., 2/8.

[1037] Fatiha: 1/4.

[1038] Tabatabâî, 1/26.

[1039] Taberî, 1/53; Râzî,  1/253; RM.,  1/87.

[1040] Taberî, 1/54

[1041] RM,, 1/87

[1042] Taberî, 1/55.

[1043] Ahkâf: 46/15.

[1044] Râzî, 1/65-67.

[1045] Râzi, 5/97 -100; İbn Teymiyye, Mecmu'atü'r - Resâil, 1/20 - 83; Elmalılı, 1/662

[1046] Gazâlî, 1/426.

[1047] Tirmizi, Kader, 6  (4/448).


[1048] Heysemî, 10/46. Benzeri hadisler için bkn. Muttaki Hindi, 2/39-40.


Konu Başlığı: Ynt: Duâ
Gönderen: Rüveyha üzerinde 14 Kasım 2014, 19:39:54
Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah..Dua kulun acziyetini gösteriyor..Rabbimiz, büyüklük taslayanları ebedi cehennemle cezandıracığını buyuruyor..İnşaAllah her daim boynu bükük,aciz bir şekilde Mevlamıza el açanardan oluruz.Mevlam razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Duâ
Gönderen: Ceren üzerinde 14 Kasım 2014, 20:49:39
Aleykümselam.Duanın açamayacağı hiç bir kapı yoktur ki,Allah onu hakkımızda hayırlı bir şekilde vermesin.Umut etmeli ve Allah'a dua etmeliyiz.Rabbim hayırlı bir şekil de duası kabul olunan kullarından eylesin bizleri...


Konu Başlığı: Ynt: Duâ
Gönderen: Sevgi. üzerinde 30 Aralık 2017, 15:09:08
Duâ kalbin Allah'a yönelmesi ve ondan yardım dilemesidir. Duâ sadece dil ile diğil beden ilede yapılır. Mevlam kalplerimizi zikirden dilimizi duadan bedenimizide ibadetten ayırmasın inşaAllah. Aminn ecmain  


Konu Başlığı: Ynt: Duâ
Gönderen: Mehmed. üzerinde 30 Aralık 2017, 18:14:38
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri dua eden ve duası kabul edilenlerden eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun