๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 26 Mart 2011, 22:21:03



Konu Başlığı: Dinle İlgili Kavramlar
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 26 Mart 2011, 22:21:03
DİNLE İLGİLİ KAVRAMLAR

DİN:

 D-y-n (dâne) kökünden gelen din kelimesi, itaat ve karşılık (ceza) anlamındadır. Şeriat için kulanildığı da olur.[615] Din kelimesinin borçlanma ve üstlenme", görüş ve ideoloji anlamlan da vardır. Bunun yanısıra, mâlik ve hâkim olma (meleke ve sultân), anlamı da bulunmakta­dır.[616]

Millet kelimesi, din kelimesiyle yakından ilgilidir. Din Allah'a, millet peygambere nisbet edilir. Millet, Allah'ın, peygamberinin diliyle, âhiret sevabına ulaşmaları için meşru kıldıklarıdır. Din de böyledir. Ancak millet, kendi­sine çağırılış, din ise itaat ve bağlanış dolayısıyla bu adı alır. Aynı ilgi, şeriat kelimesi için de sözkonusudur. Şeriat Allah'a, peygambere ve ümmete nisbet edilir. İtaat edilme­si açısından ona din adı verilir. Kendisi çevresinde topla­nılması açısından millet adını alır. Bu sözcükler, çoğun­lukla birbiri yerine kullanılır. Bu yüzden şöyle denir: Bunlar zâtta müttehit (aynı), i'tibarda mütegâyirdir. Çün­kü peygamberden sabit özel yola, boyun eğmek zorunlu olduğundan, iman, teslim olmak zorunlu olduğundan İslâm, karşılığının verilişi açısından din, kendisi çevresin­de toplanıldığından millet, susamışların susuzluklarını gi­dermesi açısından şeriat, namus adlı meleğin getirişi açı­sından namus adı verilir.[617]

  İtaat Kökenli Kavramlar:

 Din sözcüğünün itaat kökenli kavramları; din, hüküm ve nizam kavramlarıdır. Bunları, sırayla inceleyelim.[618]

  Din:

 Din kavramını; dinin özellikleri, karşı din, dinde zor­luk, tevhid dininin süreğenliği, dini öğrenme, yerleştirme ve koruma, dinî tutumlar, dine giriş ve çıkış kavramları çerçevesinde inceleyebiliriz.[619]

 A) Dinin Özelliklere

 1- Din Allah'ındır:

 Dinin temel kurallarını belirleyen Allah'tır; peygamber bile yalnızca bildirim ve açıklamayla yükümlüdür:

"Gök­lerde ve yerde olan Allah'ındır. Din, onundur. Allah'tan başkasından mı sakınıyorsunuz?"[620]

 2- Dinullah (Allah'ın Dinî):

 Temel kuralları Allah tarafından belirlenen din Allah'ın dinidir:

"Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oy­sa göklerde ve yerde ne varsa, ister istemez ona teslim ol­muştur, ona döneceklerdir."[621]

"Allah'ın yardımı ve zafer günü gelip, insanların Al­lah'ın dinine akın akın girdiklerini görünce, rabbini öve­rek tesbih et."[622]

Kur'an'da Allah'ın dininden, dinin Allah'a ait oluşun­dan ve dinin Allah'a tahsis edilmesinden sözedilmesi, kül­türlerin kendi üretimleri olan inançlardan ayırdedilmesi amacını güder.[623]

Bir âyette dinullah kavramı, somut bir olay konusun­da "Allah'ın hükmü" anlamında kullanılmıştır. Bu, zina eden erkek ve kadınlara yüzer değnek cezasıyla ilgili âyettir.[624]

 3- Gerçek, Doğru Ve Arı Din:

 Gerçek, doğru ve arı din için, "dinu'1-hak, ed-dinu'l-hâlis" ve "ed-dinu'1-kayyım" kavramları kullanılmıştır.[625]

 Dinul-Hak:

 A) Allah Tarafından Belirlenmiş, Gerçek Ve Doğru Din Anlamındadır.

 Cizye âyeti denilen Tevbe, 9/29 âyetinde, kitap verilen­lerden Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allah'ın ve peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak di­nini (dinu'1-hak) din edinmeyenlerle, boyunlannı büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşma emri verilmiş­tir.[626]

Bir âyette ise bu sözcük, "kesinleşmiş ceza" anlamında kullanılmıştır. [627]

Allah, dinini bütün dinlerden üstün kılmak üzere pey­gamberini hüda (Kuran-doğru yol, hidayet rehberi) ve hak dinle (İslam) göndermiştir. Müşrikler istemese de bu böy­ledir.[628]

 B) Ed-Dinu'1-Hâlis:

 Şirk unsurları karıştırılmamış, gerçek, an ve duru, öz ve berrak din anlamındadır:

"Halis din, Allah'ındır."[629]

 C)  Ed-Dinu'1-Kayyım:

 Gerçek ve dosdoğru din, yalnız Allah'a has kılarak ona kulluk etmek, namazı kılmak ve zekâtı vermektir.[630]

İki âyette, gerçek dine yönelme emri vardır:

"Hakka yönelerek, kendini Allah'ın insanlara yaratılışta verdiği dine ada. Zira Allah'ın yaratışında değişme yok­tur. İşte dosdoğru din (ed-dinu'1-kayyım) budur. Fakat in­sanların pekçoğu bilmezler."[631]

Bu durumda, din duygu­su, Allah'ın insan fıtratında yerleştirdiği bir duygudur. Kendini dine yöneltme, iş işten geçmeden, Allah katından kaçınılmaz günün gelmesinden önce olmalıdır.[632]

Hz. Peygamber'e şöyle demesi emredilmiştir:

"De ki: Şüphesiz rabbim beni doğru yola ve gerçek dine, doğruya yönelen ve puta tapanlardan olmayan İbrahim'in dinine iletmiştir."[633]

Bir âyette ise "ed-dinu'l-kayyım", ayların sayısı ve dü­zeni belirtilirken "doğru nizam", "şaşmaz düzen" anlamın­da kullanılmıştır.[634]

B) Karşı Din/Allah'a Din Öğretme:

 Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi meşru kılmak, ona karşı din üretmek anlamına gelir:

"Yoksa, Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi onlara meşru kılacak bir ortaklan mı var? Eğer kesin yargı bu­lunmayacak olsaydı, aralarında hemen hükmedilirdi. Doğrusu zalimlere can yakıcı azap vardır."[635]

Gerçek müminlerin özellikleri sayıldıktan sonra, Yüce Allah şöyle buyurur:

"De ki: Dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları da, yerde olanları da bilir. Allah, her şeyi bilendir."[636]

Buradaki din kelimesine "âdet" anlamı da verilmiştir.[637]

C) Dinde Zorluk:

 Dinde, gereksiz, yararsız ve anlamsız külfetler, zorluk­lar, zora sürmeler ve çekilmez hale getirmeler yoktur:

"Ey mü'minler! Rükû edin, secdeye varın, rabbinize kulluk edin, iyilik yapın ki mutluluğa erişesiniz. Allah uğ­runda gereği gibi cihad edin. O, sizi seçmiş, babanız İbra­him'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kur'an'da, peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için size müslüman adını veren odur. Artık, namaz kılın, zekât verin, Allah'a sarılın. O sizin mevlânızdır. O ne güzel mevlâdır (sahiptir),ne gü­zel yardımcıdır."[638]

Fıtrat dini İslam, denge ve orta yol (sırat-ı müstakim) temeline dayanır.[639]

D) Tevhid Dininin Süreğenliği:

 1- Din-Şeriat İlişkisi:

 Tevhid dininin süreğenliği, şöylece vurgulanır:

"Allah, Nuh'a buyurduğu şeyleri, size de din olarak buyurmuş­tur. Sana vahyettik. İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya da bu­yurduk ki: Dine bağlı kalın, onda ayrılığa düşmeyin. Müş­rikleri çağırdığın şey, onların gözünde büyümektedir. Al­lah, dilediğini kendine seçer, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir."[640]

Bu âyette, din sözcüğünden, genel anlamda din mi, di­nin inanç esasları mı, yoksa uygulanışına yönelik hü­kümler (şeriat) mi kastedildiği çok belirgin değildir. Ama bütün peygamberlerin ortak çağrısı olan, Allah'ı tanıma ve ona inanma oluşu uygun düşmektedir.[641]

 2- İslam:

 İslam, Allah'a bağlanma ve teslimiyet dininin adıdır.

Allah katında din, hiç şüphesiz İslam'dır.[642] Kim is­lam'dan başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeye­cektir. O, âhirette de kaybedenlerdendir.[643] Hz. Yakub, oğullarına şöyle öğüt vermişti:

"Oğullarım! Allah'ın dini si­ze seçti. Siz ancak ona teslim (müslüman), olmuş olarak can verin."[644]

Buna göre tevhid geleneği (İslam), ilk pey­gambere kadar uzanan bir köke sahiptir.

Kur'an'ın son inen âyeti şöyledir:

"(..) Bugün, size dini­nizi bütünledim, size olan nimetimi tamamladım. Din ola­rak sizin için İslam'ı seçtim. (..)"[645]

 E) Dini Öğrenme, Yerleştirme Ve Koruma:

 1- Dini Öğrenme (Tefakkuh fı'd-Din):

 "Mü'minler toptan savaşa (Medine'ye yolculuğa) çık­mamalıdır. Her topluluktan bir taife, dini iyi öğrenmek ve geri döndüklerinde milletlerini uyarmak için geri kalmalı değil mi? Böylece döndükten (savaştan/Medine'den dö­nüşten sonra) belki yanlış hareketlerden kaçınırlar."[646]

Bu âyette geçen "n-f-r" kökeninin yorumu konusunda, iki farklı yaklaşım vardır:

1) Klasik yorumlara göre barış zamanı şöyle dursun, savaşa çıkarken bile, bir grup din öğrenimini sürdürmek zorundadır. Savaş sonrası, maddi ve manevi açılardan yı­kım ve çöküntü dönemidir. Bu dönemde, insanlara insan­lıklarını hatırlatıcı dinî ve ahlâki uyanlar, büyük bir ihti­yaç olarak belirir.

2) Alman müsteşrik Rudi Paret'in yorumuna göre, "n-f-r" savaşa çıkma değil, Medine'ye yolculuğa çıkma anlamındadır. Dolayısıyla, yeni müslüman olan muhtediler, yerleşim bölgelerinden, toptan ayrılıp, Medine'ye gitmeme­lidir. Bunun yerine yeni dini öğrenmeye, yalnızca temsilci gruplar gelmeli, memleketlerine dönünce irşad ve inzar yoluyla İslam'ı tebliğ edip öğretmelidir.[647]

Kanaatimizce, her iki yorum da isabetlidir, duruma gö­re birini uygulama imkânı vardır.

Özellikle ikinci yorumu, tarihî şartlardan bağımsız ola­rak, ama dinî öğrenimin farzı kifâye oluşu mantığı içinde düşünmek uygun görünüyor.[648]

 2- Dinî Yerleştirme (Temkînu'd-Din):

 Allah, inanıp yararlı iş yapanlan, yeryüzüne halef kıl­ma ve onlar için beğendiği dini temelli yerleştirme sözü vermiştir. Çünkü onlar Allah'a kulluk eder, hiçbir şeyi ona ortak koşmazlar.[649]

 3- Dinî Koruma:

 Müslümanlara karşı savaş açanlarla, fitne kalmayıp, yalnız Allah'ın dini ortada kalana kadar savaşılır. Savaşa son verirlerse, onlara dokunulmaz. Yalnızca zulmedenle­re düşmanlık yapılır.[650] Din konusunda müslümanlara sa­vaş açmayanlara ve onları yurtlarından çıkarmayanlara iyilik yapılabilir ve âdil davramlır. Ama aksi davranışta bulunanlar dost (veli) edinilmez.[651]

 F) Dinî Tutumlar:

 Dinî tutumları, olumlu ve olumsuz görünüşleriyle ele almak mümkündür.[652]

1- Olumlu Dinî Tutumlar:

 Olumlu dinî tutumlar; ihlâs, dini ikâme, dinde yardımlaşma ve din kardeşliğidir. [653]

 A) İhlas:

 Allah'ın dinine içtenlikle ve bütün benliğiyle bağlan­mak ihlâs demektir. İhlâs defalarca vurgulanan bir hu­sustur.

Kendilerine kitap verilen inkarcılar, apaçık belge gel­dikten sonra ayrılığa düştüler. Oysa onlar, doğruya yöne­lerek ve dini yalnız Allah'a has kılarak ona kulluk etmek, namazı kılmak ve zekâtı vermekle emrolunmuştu. Dos­doğru olan din de budur.[654]

Bir âyette doğrudan Hz. Peygamber'e dini Allah için halis kılarak Allah'a kulluk etme emri vardır.[655] Ayrıca iki âyette, dini Allah'a halis kılarak ona kulluk etmekle emrolunduğunu iletme görevi verilmiştir.[656] Zaten o, şunu da iletmekle görevlidir:

"Rabbim adaleti emretti. Her secde yerinde yüzünüzü ona doğrultun. Dinde samimi olarak ona ibadet edin/yalvarın. Sizi yarattığı gibi yine ona döne­ceksiniz."[657]

İki âyette mü'minlerden istenen de aynı şey­dir:

"Ey mü'minler! İnkarcılar istemese de, dinî yalnız Al­lah'a has kılarak ona yalvarın."[658]

" (..) Dini yalnız Allah'a has kılarak ona yalvarın.(..)"[659]

Tövbekar münafıkların kurtuluşu şöyle belirtilir:

"Doğrusu münafıklar cehenne­min en alt tabakasındadır. Onlara bir yardımcı da bula­mayacaksın. Ancak tövbe edenler, nefislerini ıslah eden­ler, Allah'ın kitabına sarılanlar ve dinlerine Allah için can­dan bağlananlar müstesnadır. Onlar inananlarla beraber­dir. Allah mü'minlere büyük ecir verecektir."[660]

Bu âyetlerde geçen din kelimesi tevhid olarak da yo­rumlanmıştır.[661] Buna göre, tevhid inancının özüne göre Allah'a bağlanılır.

İnsanlar, zorluklar içinde kıvrandıklarında, sözgelimi fırtınalı bir deniz yolculuğunda dinî tamamen Allah'a has kılarak (Allah'ı çok içten anarak) yalvarırlar. Ama zorluk­tan çıkıp kurtulduklarında, hain nankörler inkarcılığa ye­niden girişirler.[662]
 
B) Dinî İkame (İkâmetu'd-Din):

 Dine bağlı kalma, onu hayata geçirme anlamındadır. Bu ilke, Allah'ın peygamberlerine buyurduğu bir özellik­tir: "Sana vahyettik. İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya da bu­yurduk ki: Dine bağlı kalın, onda ayrılığa düşmeyin."[663]

 C) Dinde Yardımlaşma:

 Din uğrunda yardımlaşma, Allah'ın bir buyruğudur:

"İnanıp hicret edenler, Allah yolunda malları ve canlarıyla cihad edenler ve muhacirleri barındırıp ona yardım eden­ler, birbirinin dostudurlar. İnanıp hicret etmeyenlerle, hicret edene kadar sizin dostluğunuz yoktur. Fakat din uğrunda yardım isterlerse, aranızda anlaşma olmayan topluluktan başkasına karşı, onlara yardım etmeniz gere­kir. Allah, işlediklerinizi görür."[664]

 D) Din Kardeşliği (İhvan Fi'd-Din):

 Pekçok olumsuz özelliklere sahip olan müşrikler, bun­ları bırakarak tevbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse, mü'minlerin din kardeşi olurlar.[665] Mü'minler, babalan bi­linmeyen çocukları din kardeşi ve, dost kabul ederler.[666]

 2- Olumsuz Dinî Tutumlar:

 A) Dinde Şüphe:

 İnsanlar, Hz. Peygamber'in dini konusunda şüpheye düşünce, onlara şunu iletmesi emredilmiştir:

"Ey insan­lar! Benim dinimden şüphede iseniz, bilin ki ben Allah'tan başka taptıklarınıza tapmam. Yalnızca sizi öldürecek olan Allah'a kulluk ederim. Mü'minlerden olmakla emrolundum."[667]

Çünkü iman, şüpheyi kaldırmaz, içten bağlılık ve teslimiyeti öne alır.[668]

 B) Dinle Alay (İstihza Bi'd-Din) Ve Dini Kınama (Ta'n Fi'd-Pin):

 Din, insanlığın kutsal saydığı değerlerden biridir. Din konusunda ileri geri konuşulmaz, alay ve hakarete izin verilmez. Yahudilerden bazıları böyle bir yola başvurmuş­tur. Yüce Allah onların durumunu şöyle belirtir: "Yahudi­lerden, sözleri yerlerinden değiştirerek 'işittik ve karşı gel­dik, kulak vermeden dinle' ve dillerini eğip bükerek ve di­ne dil uzatarak (ta'n fi'd-dîn) 'bizi de dinle' diyenler vardır. Şayet 'işittik ve itaat ettik, dinle ve bizi gözet' demiş olsa­lardı, onlar için daha iyi ve daha doğru olurdu. Allah, işte bu inkârları yüzünden onlara lanet etmiştir. Onların an­cak pek azı inanır."[669]

Bundan sonraki âyette yahudiler imana çağırılır. "Bizi de dinle" demeleri, peygamberin ken­dilerinden alacağı şeyler olduğu imasını çağrıştırır.

Dinle alay etmenin, üç sonucu vardır: 1) Savaş sebebi­dir, 2) Alaycılar dost edinilmez, 3) Alaycılardan uzak du­rulur.

Küfür önderleri müslümanların kendileriyle yaptığı andlaşmayı bozar ve dine dil uzatırlarsa, bu bir savaş se­bebidir:

"Eğer (müşrikler) andlaşm al arından sonra, ye­minlerini bozarlar, dininize dil uzatırlarsa (ta'n fi'd-din), inkârda önde gidenlerle (eimmetü'1-küfr) savaşın. Çünkü onların yeminleri artık geçersizdir. Belki bu savaş, onların yaptıklarına son verdirir."[670]

Mü'minler, dinlerini alaya alanları dost edinemez:

"Ey inananlar! Kendilerine sizden önce kitap verilenlerden, di­ninizi alaya ve eğlenceye alanları (ittehazû dînekum huzuven ve la'iben) ve kâfirleri dost olarak benimsemeyin. İna­nıyorsanız, Allah'tan sakının."[671]

Dinle alay edenlerden uzak durulur:

"Dinlerini oyun ve eğlenceye alanları, dünya hayatının aldattığı kimseleri bı­rak. Kur'an ile şunu öğütle: Bir kimse kazandığıyla helake düşmeyegörsün. Bu takdirde Allah'tan başka ona ne yar­dımcı, ne de bir kurtarıcı bulunur. Her türlü fidyeyi de verse kabul olunmaz. Kazandıklarından ötürü yok olanlar işte bunlardır. İnkâr (nankörlük) etmelerinden dolayı, kız­gın içecek ve can yakıcı azap onlaradır."[672]

 C) Dinde Tebdil:

 Dinde tebdil kavramı, biri sapkın dini değiştirip ilâhî dine çağırma anlamında olumlu, öteki ise dini karmakarı­şık etme anlamında olumsuz biçimde dile getirilir.

Firavun, Hz. Musa'yı, kavminin dinini değiştirecek ve bozguncu olacak biri olarak görüyordu:

"Firavun şöyle de­di: Beni bırakın da Musa'yı öldüreyim, o rabbine yalvaradursun. Onun sizin dininizi değiştireceğinden veya yeryü­zünde bozgun çıkaracağından korkuyorum."[673]

Burada Fi­ravun, Hz. Musa'yı, hem din, hem de rejim karşıtı olarak görüyor.

Kur'an-ı Kerim'deki Hz. Musa ile Firavun kıssasına ait aynntı gözden geçirildiğinde, bu âyetlerde din kelimesinin sadece diyanet ve itikat anlamına gelmeyip, aynı zamanda bu kelimeyle devlet ve medeniyet nizamının da kastedildiği şüphesiz olarak ortaya çıkar. Zaten Firavun'un korktu­ğu ve açıkça söylediği husus şudur: Eğer Hz. Musa, bu davetinde başarılı olursa, devlet (iktidar) el değiştirecek ve Firavun hâkimiyetine, yürürlükteki gelenek ve kanunlara dayalı hayat nizamı kökünden silinecektir. Daha sonra da ya değişik temellere dayalı bir başka nizam gelecek veya herhangi bir nizam bulunmayacak, aksine bütün memle­keti bir anarşi ve kargaşa saracaktır.[674]

Müşriklerin amacı, putperestleri helake sürüklemek ve dinlerini karmakarışık etmektir:

"Böylece putlara hizmet edenler, puta tapanların çoğunu helake sürüklemek ve dinlerini karmakanşık etmek için çocuklannı öldürmeleri­ni onlara iyi göstermişlerdir. Allah dileseydi, bunu yapa­mazlardı. Sen onları ve iftiralarını bir yana bırak."[675]

 D) Dinde Aldatma Ve Yanılma:

 Kendilerine kitaptan bir nasip verilenlerin kendi uy­durdukları düşünceler, dinlerinde onları yanıltmıştır: "Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri, görmedin mi? Onlar aralarında hüküm vermek için Allah'ın kitabına ça­ğırılmışlar, sonra onlardan bir takımı dönmüşlerdir. Bu onların, bize ateş sadece sayılı birkaç gün değecektir' de­melerinden dolayıdır. Uydurup durduklan şeyler, onları dinlerinde yanıltmıştır."[676]

Münafıkların, müsîümanlara yönelttiği suçlamalardan birisi, "dinlerinin onlan aldattığı" düşüncesidir:

"Münafık­lar ve kalplerinde hastalık bulunanlar, 'müslümanlan dinleri aldattı' diyorlardı. Oysa, kim Allah'a güvenirse, bil­melidir ki Allah güçlüdür (aziz) ve hakimdir."[677]

 E) Dinden Alıkoyma (Red Ani'd-Din):

 Kâfirler güçleri yeterse,  müslümanlan dinlerinden döndürünceye kadar onlarla savaşa devam ederler.[678]

Kur'an'ın tamamlanmasından sonra ise, kâfirler artık müslümanları dinlerinden etmekten umutlarını keserler. Onlardan artık korkmamak gerekir.[679]

Kur'an'da daha sık geçen Allah yolundan alıkoyma (sadd an sebîlillâh) kavramı, bu kavramın bir tamamlayı­cısı niteliğindedir.[680]

 F) Dinde Aşırılık (Guluv Fı'd-Din):

 Dinde aşmlık konusu, hristiyanlığın teslis inancı dola­yısıyla ele alınır. Hz. İsa'ya tanrı demeleri, dinde aşırılık olarak değerlendirilir:

"Ey kitap ehli! Dininizde taşkınlık etmeyin, Allah hakkında ancak gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın peygamberi, Meryem'e ulaştırdığı kelimesi ve kendinden bir ruhtur. Allah'a ve peygamberle­rine inanın, 'üçtür demeyin1, böyle demekten vazgeçin, bu sizin hayrınızadır. Allah, ancak bir tek tanrıdır, çocuğu olmaktan münezzehtir, göklerde ve yerde olanlar onun­dur. Vekil olarak Allah yeter. Mesih de, gözde melekler de Allah'a kul olmaktan asla çekinmezler."[681]

Başka bir bölümde de aynı konu biraz daha ayrıntılı olarak ele alındıktan sonra, Hz. Peygamber'e şu emredilir: "De ki: Ey kitap ehli! Haksız (yanlış) olarak dininizde taş­kınlık etmeyin. Daha önce sapıtan, pekçok kişiyi saptıran ve doğru yoldan ayrılan bir kavmin heveslerine uymayın. İsrailoğullarından inkâr edenler, Davud'un ve Meryem oğ­lu İsa'nın diliyle lanetlenmişlerdi. Bu başkaldırmaları ve aşırı gitmelerindendi. Birbirlerinin yaptıkları kötülükleri önlemezlerdi. Yaptıkları ne kötüydü."[682]

Dinde aşırılık, bu âyetler çerçevesinde, öncelikle yanlış bir Allah inancında belirir. Daha sonra ise başkaldırma, aşırı gitme ve yapılan kötülükleri önleme çabasından yok­sunluk olarak kendini gösterir.

Ehl-i kitapla ilgili bu taşkınlığın yasaklanışı, dinlerin en ortayolcusu olan Hz. Muhammed'in dinine uymaya teşvik amacı taşır.[683]

 G) Dinde Ayrılık (Tefriku'd-Dîn, İhtilaf Fî'd-Dîn}:

 Dinde ayrılığa düşme, özellikle Allah inancı konusun­da farklı anlayışlar geliştirme, mü'minlere yakışan bir tu­tum değildir. Hz. Peygamber'den sonra, mü'minlerin de Allah'a yönelmesi istenir:

"Allah'a yönelerek ona karşı gelmekten sakının, namaz kılın, dinlerinde ayrılığa düşüp fırka fırka (paramparça) olan, her fırkasının da kendisinde bulunanla sevindiği müşriklerden olmayın."[684]

Hz. Peygamber'in dinde ayrılığa düşenlerle bir ilişiğinin olmadığı belirtilir:

"Fırka fırka olup dinlerini parçalayan­larla senin hiçbir ilişiğin olamaz. Onların işi artık Allah'a kalmıştır, yaptıklarını onlara sonra bildirecektir. "[685]

 H) Dini Yalanlama (Tekzîbu'd-Dîn):

 İnsan, kendisini yaratıp şekil veren, düzenleyen, müte­nasip kılan, istediği şekilde oluşturan, çok cömert rabbine karşı bir aldanışta olabilir. Buna rağmen, dini yalanlaya­bilir.[686] En güzel şekilde yaratılan insan, aşağılar aşağısı da kılınabilir. Ancak, inanan ve iyi iş yapanlara kesintisiz ecir vardır. Böyleyken insana dini yalan saydırtan ne ola­bilir?[687]

Dini yalan sayanların özelliği Mâûn sûresinde şöylece anlatılır:

"Dini yalan sayan kimdir bilir misin? Öksüzü kakıştıran  ve  yoksulu   doyurmaya yanaşmayan  işte odur."[688]

Mâûn süresindeki din kelimesine, Kur'an anlamı da verilmiştir.[689]

 G) Dine Giriş Ve Dinden Çıkış:

 1- Dinde Zorlama (İkrah Fi'd-Dîn):

 Din, gönülden benimseme ve bağlanma işidir, içten ge­lerek din yoluna girilir. Zorlama, tehdit, baskı ve şiddet, bu özellikleri ortadan kaldırır:

"Dinde zorlama yoktur. Artık hak ile bâtıl (doğru ile eğ­ri) iyice ayrışmıştır. Putları (tâgûtu) inkâr edip Allah'a ina­nan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmış­tır. Allah, işiten ve bilendir."[690]

Bu âyetteki din kelimesi, itaat (tâat) olarak açıklanmış­tır. Tâat, gerçekte ancak ihlâsla olur. İhlâsta ise zorlama geçersizdir.[691]

Âyetin cizye ödeyen ehli kitapla ilgili olduğu görüşü de vardır.[692]

Mü'minlerin dini kendilerine, kâfirlerin dini kendilerinedir.[693]

 2- Dine Yöneliş (İkâmetu'l-Vechi Li'd-Dîn):

 Doğruluk ve doğru din anlamında "dîn hanîf' kullanı­lır. Özellikle Hz. İbrahim'in sözkonusu edildiği âyetlerde geçer.[694] İki âyette Hz. Peygamber'e doğru dine yöneliş emredilir:

"Yüzünü, doğruya yönelmiş olarak dine çevir, sakın puta tapanlardan olma. Sana ne fayda, ne zarar ve­recek olanlara yalvarma, Allah'a yalvar. Böyle yaparsan, şüphesiz zalimlerden olursun."[695]

"Hakka yönelerek ken­dini Allah'ın insanlara yaratılışta verdiği dine ada. Zira Al­lah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din de budur. Ama insanların pekçoğu bilmezler."[696]

Allah'ın olan din, insanın diğer inanç üretimlerinden, mahiyetçe ayrıldığı gibi, tabiî ve fıtri olmakla da ayrılır.[697]

Doğru dine yöneliş, mutlu bir kapıyı açar:

"İyilik yapa­rak kendisini Allah'a teslim edip, hakka yönelen İbra­him'in dinine uyandan, din yönünden daha iyi kim olabi­lir? Allah, İbrahim'i dost edinmişti."[698]

 3- Dinden Dönme (İrtidâd Ani'd-Din):

 Dinden dönmenin, biri dünyevî, öteki uhrevî olmak üzere iki sonucu vardır.

Dinden dönmenin dünyevî sonucu, iktidarın kaybedil­mesi, yeni bir topluluğun iktidara, emanet taşyıcıhğına geçmesidir:

"Ey mü'minler! İçinizden kim dininden döner­se, bilsin ki Allah, sevdiğini ve onu seven, inananlara kar­şı alçak gönüllü, inkarcılara karşı güçlü, Allah yolunda cihad eden hiç kimsenin yermesinden korkmayan bir mil­let (kavim) getirir. Bu, Allah'ın dilediğine verdiği bol nime­tidir. Allah her şeyi kuşatır ve bilir."[699]

Görüldüğü gibi, dinden dönmenin ölüm cezasını gerek­tirdiği, âyetlerde ele alınmaz.

Dinden dönenlerin uhrevî sonu, cehennemlik oluştur:

"(..) İçinizden dininden dönüp kâfir olarak ölen olursa, bunların işleri dünya ve âhirette boşa gitmiş olacaktır. İş­te cehennemlikler onlardır, orada temelli kalacaklardır."[700]

 Hüküm/Karar:

 Din kelimesi, iki âyette "hüküm, karar" anlamında kullanılmıştır.[701]

Zina eden erkek ve kadınların yüzer değnek cezasına çarptırılacağı belirtildikten sonra şu anlatılır:

"(..) Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini (dinullah=Allah'ın hükmü) konusunda ikisine acımayın.(..)"[702]

Hz. Yusuf, hükümdarın su kabını ararken, kardeşinin yükünden önce, kervandaki öteki insanların yüklerini aramaya başladı. Sonra kardeşinin yükünden su kabını çıkardı. Bu, Allah'ın kullanmasını emrettiği bir plandı. Çünkü, Hz. Yusuf, hükümdarın kanunlarına (dinu'1-melik) göre, kardeşini alıkoyamazdı, meğer ki Allah dileye. Allah dilediğini derecelerle yükseltir. Her ilim sahibinden daha üstün bir bilen bulunur.[703] Bu âyetteki "din" sözcü­ğü, kanun ve gelenek anlamında kullanılmıştır.[704]

  Nizam/Düzen:

 Ed-Dinu'1-Kayyım kelimesinin bir anlamı kesinleş­miş/belirlenmiş düzendir. Nitekim âyette şu belirtilir: "Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah'a göre ayların sayısı onikidir, bunların dördü haram aydır. Bu, dosdoğru bir nizamdır. (..)"[705]

  Hesap/Karşılık Kökenli Kavramlar:

 Hesap/Karşılık:

 Bir âyette din, hesap ve karşılık anlamında kullanı­lır.[706] Buna göre, iffetli kadınlara iftira edenlere, Yüce Al­lah kesinleşmiş cezalarını (dinuhumu'1-hak) verecektir. O zaman Allah'ın apaçık hak olduğunu öğreneceklerdir.[707]

  Kıyametle İlgili Kavramlar:

 Hesap/karşılık günü anlamında yevmu'd-din veya kı­saca din kelimeleri kullanılır.[708]

Hesap gününün sahibi (mâliku yevmid'd-din) Al­lah'tır.[709] Söz verilen kıyametin kopması şüphesiz gerçek­tir. Ödeşme günü (din günü) gelecektir.[710] İşlerin karşılık göreceği gün (yevmu'd-din), yalancı ve bilgisizliğe sapla­nanların ateşte azap görecekleri gündür.[711] Sapıklar, zak­kum ağacından yiyecekler, karınlarını onunla doldura­caklar, susamış develer gibi suya saldıracaklardır. Onlara ceza günü (yevmu'd-din) sunulacak olan konukluk işte budur.[712] Allah'ın buyruğundan çıkanlar (fuccâr, fâcirler), cehennemdedirler. Ceza günü (yevmu'd-din) oraya girer­ler. Oradan bir daha ayrılamazlar. Ceza günü, kimsenin kimseye hiçbir yarar sağlamayacağı bir gündür. O gün buyruk, yalnız Allah'ındır.[713] İnsanın yaratılışını kabul et­meyen İblis, bu yüzden kovulmuş, hesap gününe (yev­mu'd-din) kadar lanetlenmiştir.[714] Müşrikler, yalanladıkları ceza (hüküm) günü pişmanlık duyacaklardır.[715] İnsan­lar huysuz yaratıklardır. Ama namaz kılanlar, namazla­rında daim olanlar, mallarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, rablerinin azabından korkanlar böyle değildir.[716] Cehennemliklerin bu can yakıcı azaba uğramalarının sebebi, namaz kılmayışları, düşkünleri doyurmayısları, bâtıla dalanlarla dalış­ları ve ceza gününü yalanlamalarıdır.[717] Hesap gününü yalanlayanların sonu iyi değildir.[718]


[615] Râgıb el-Isfahâni, Müfredat, 253; İbnu'l-Cevzi, Nüzhet 295-296.

[616] İbn'l-Cevzi. Nüzhet 295.

[617] Ebu'1-Bekâ, Külliyât, 443-444. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 399-401.

[618] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 401.

[619] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 401-402.

[620] Nahl, 16/52. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 402.

[621] Ali İmran, 3/83.

[622] Nasr, 110/1-2.

[623] Yûmni Sezen, İslam Sosyolojisine Giriş, 108.

[624] Nur. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 402.

[625] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 402.

[626] Tevbe, 9/29.

[627] Nur, 24/25.

[628] Zümer, 39/3. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 403.

[629] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 403.

[630] Beyyine, 98/5. "Dinu'l-kayyime" öbeğinden, "millet" kelimesinin düşük  olduğu,  öbeğin gerçekte "dînu'l-milleti'l-mustekîme" (doğru milletin dini) biçiminde olduğu belirtilir. (İbnu'l-Cevzi, Nûzhet, 298). Ayrıca, dinin furû bölümü anla­mı da verilir. (Ebu'1-Bekâ, Külliyât 443).

[631] Rum, 30/30.

[632] Rum, 30/43.

[633] En'am, 6/161.

[634] Tevbe, 9/36. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 403-404.

[635] Şura, 42/21.

[636] Hucurat, 49/16.

[637] İbnu'l-Cevzi, Nüzhet, 298. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 404.

[638] Hac, 22/77-78, Ayrıca bkz. Nisa, 4/28; Yunus, 10/25.

[639] En'am, 6/161. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 405.

[640] Şura, 42/13.

[641] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 405.

[642] Ali İmran, 3/19. Bu âyetteki din kelimesine "tevhid" anlamı da verilir. (Mukâtil bin. Süleyman, Vucûh, 44

[643] Âli İmran, 3/85.

[644] Bakara. 2/132.

[645] Maide, 5/3. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 405-406.

[646] Tevbe, 9/122.

[647] Rudi Paret, Kur’an Üzerine Makaleler, 72-77, özellikle s. 75.

[648] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 406-407.

[649] Nur, 24/55. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 407.

[650] Bakara, 2/193. Krş. Enfal, 8/39.

[651] Mümtehine, 60/8-9. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 407.

[652] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 407.

[653] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 407-408.

[654] Beyyine, 98/4-5.

[655] Zümer, 39/2.

[656] Zümer, 39/11,14.

[657] A'raf, 7/29.

[658] Mü'min. 40/14.

[659] Mü'min, 40/65.

[660] Nisa, 4/146.

[661] Mukâtil bin Süleyman, Vucûh, 44; İbnu'l-Cevzi, Nüzhet 297.

[662] Yunus, 10/22; Lokman, 31/32. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 408-409.

[663] Şura, 42/13. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 409.

[664] Enfal, 8/72. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 409.

[665] Tevbe, 9/11.

[666] Ahzâb, 33/5. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 409.

[667] Yunus, 10/104.

[668] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 410.

[669] Nisa, 4/46.

[670] Tevbe, 9/12.

[671] Maide, 5/57.

[672] En’am, 6/70. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 410-411.

[673] Mü'min, 40/26.

[674] Mevdudi, Kur'an'a Göre Dört Terim, s. 120-121.

[675] En'am, 6/137. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 411-412.

[676] Âli İmran, 3/23-24.

[677] Enfal, 8/49. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 412.

[678] Bakara, 2/217.

[679] Maide, 5/3.

[680] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 412-413.

[681] Nisa, 4/171.

[682] Maide, 5/77-78.

[683] Râgib el-Isfahânî. Müfredat, 253. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 413-414.

[684] Rum, 30/32.

[685] En'am, 6/159. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 414.

[686] İnfitâr, 82/6-9.

[687] Tin, 95/4-7.

[688] Mâûn, 107/1-3. Mâûn sûresinin bir bütün olarak mı, yoksa ilk üç âyetin ayrı, son dört âyetin ise farklı mı düşünülmesi gerektiği konusunda bkz. Rudi Paret, Kur'an Özerine Maka­leler, 138-144.

[689] İbnu'l-Cevzî, Nüzhet 299. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 414-415.

[690] Bakara, 2/256.

[691] Râgıb el-Isfahânî, Müfredat 253. Benzer bir yorum için bkz. Rudi Paret, age, 160-162.

[692] Râgıb el-Isfahânî, age, 253.

[693] Kâfirûn, 109/6. Ayrıca bkz. Yunus, 10/41 (sizin ameliniz si­ze, benimki banadır: yollarımız ayrı). Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 415.

[694] Bakara, 2/135; Âli İmran, 3/67,95; Nisa, 4/25; En'am, 6/161; NahI, 16/120,123. Ayrıca bkz. Nisa, 4/125; En'am, 6/79; Yunus, 10/105; Rum, 30/30.

[695] Yunus, 10/105-106.

[696] Rum, 30/30.

[697] Yümni Sezen, İslam Sosyolojisine Giriş, s. 108.

[698] Nisa, 4/125. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 415-416.

[699] Maide, 5/54.

[700] Bakara, 2/217. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 416-417.

[701] Mukâtil bin Süleyman, Vüeûh, 44; İbnu'l-Cevzi, Nüzhet, 298.

[702] Nur, 24/2.

[703] Yusuf.12/76.

[704] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 417.

[705] Tevbe, 9/36. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 417.

[706] Îbnu'l-Cevzi, Nüzhet, 296.

[707] Nur, 24/25. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 418.

[708] Mukâtil bin Süleyman,  Vıtcûh, 44; İbnu'l-Cevzi, Nüzhet, 298.

[709] Fatiha, 1/4.

[710] Zâriyât, 51/5-6.

[711] Zâriyât. 51/10-13.

[712] Vakıa. 56/56.

[713] İnfitâr, 82/15-19.

[714] Hıcr, 15/28-38; Sâd, 38/71-81.

[715] Sâffât, 37/20-21.

[716] Meâric, 70/26.

[717] Müddessir, 74-/43-45.

[718] Mutaffifin, 83/10-11. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 418-419.



Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar
Gönderen: hazal-7D üzerinde 26 Mart 2011, 23:13:22
Bu yazıyı okuduğumda dikkatimi en çok çeken söz(Din uğrunda yardımlaşma Allahı'ın bir buyruğudur) beni çok etkiledi (7D)


Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2011, 21:25:02
Evet güzel kardeşim, Allah için yardımlaşmak dinin bir parçasıdır, Ne yaparsak Allah için yapmak da takvadandır..


Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar
Gönderen: Pelinay üzerinde 19 Eylül 2014, 20:35:54
Esselamü aleykum..dine ait  kavramlar çok güzel ve ayrıntılı bir şekilde açıklanmış.. aralarında bilmediklerim de vardı. vesilenizle görmüş oldum..ALLAH razı olsun .Rabbim ilmii eksikliklerimizi tez zmanda giderebilmeyi nasip etsin inşALLAH..


Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar
Gönderen: Ceren üzerinde 19 Eylül 2014, 20:56:37
Aleykümselam.Bilmedipim o kadar dini terim varkş paylaşımdan dolayı Allah razı olsun inşallah.


Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar
Gönderen: Rukiye Çekici üzerinde 26 Aralık 2014, 15:51:33
Bence bu kavramlar çok önemli. Herkesin bilmesi gerekir diye düşünüyorum


Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar
Gönderen: besiye 8 üzerinde 15 Mart 2015, 20:13:46
Insanlar iyiliğe yonelik  kötülükten alikoyacak onların mutlu olmalarını sağlayacak kural ve tavsiytavsiyeler bildirmiştir


Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar
Gönderen: Melda üzerinde 17 Mart 2015, 20:34:19
Allah teala sayısız nimetlerle donalttığı  insanları  seçme özgürlüğü konusunda yalnız bırakmamıştır . doğru seçim yapabilmemiz için bize akıl vermiştir .dinde zorlama yokrur. Kurana inen son ayette dinimizin İslam olduğu anlatılr.  Din kelimesi Kuranda " adet,yol,gidişat ; hesap,ceza ve mükafatın  verildiği gün; boyun eğme , kulluk ,itaat " gibi ankamkara gelir.


Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar
Gönderen: Damla üzerinde 17 Mart 2015, 22:11:38
D-y-n (dâne) kökünden gelen din kelimesi, itaat ve karşılık (ceza) anlamındadır. Şeriat için kulanildığı da olur.[615] Din kelimesinin borçlanma ve üstlenme", görüş ve ideoloji anlamlan da vardır. Bunun yanısıra, mâlik ve hâkim olma (meleke ve sultân), anlamı da bulunmakta­dır.[616]

Millet kelimesi, din kelimesiyle yakından ilgilidir. Din Allah'a, millet peygambere nisbet edilir. Millet, Allah'ın, peygamberinin diliyle, âhiret sevabına ulaşmaları için meşru kıldıklarıdır. Din de böyledir. Ancak millet, kendi­sine çağırılış, din ise itaat ve bağlanış dolayısıyla bu adı alır. Aynı ilgi, şeriat kelimesi için de sözkonusudur.

Din ile ilgili bir dürü kelime vardır.Hepsi birbirine benzese de aslında benzer kelimelerdir.


Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar
Gönderen: İkraNuR üzerinde 21 Mart 2015, 21:32:35
Din Allah'ındır:

 Dinin temel kurallarını belirleyen Allah'tır; peygamber bile yalnızca bildirim ve açıklamayla yükümlüdür:

"Gök­lerde ve yerde olan Allah'ındır. Din, onundur.


Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar
Gönderen: MELİKE 7D üzerinde 01 Nisan 2015, 13:31:18
din:itaat ve karşılık (ceza) anlamı taşımaktadır aynı zamanda da malik ve hakim olma (meleke ve sultan), anlamı da  taşır


Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar
Gönderen: Rabia 7 üzerinde 31 Ocak 2016, 15:42:48
Esselamu aleyküm ; dinle ilgili kavramları öğrenelim inşAllah.Bu kavramları hiç unutmayız. (AMİN).