Konu Başlığı: Dinle İlgili Kavramlar Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 26 Mart 2011, 22:21:03 DİNLE İLGİLİ KAVRAMLAR DİN: D-y-n (dâne) kökünden gelen din kelimesi, itaat ve karşılık (ceza) anlamındadır. Şeriat için kulanildığı da olur.[615] Din kelimesinin borçlanma ve üstlenme", görüş ve ideoloji anlamlan da vardır. Bunun yanısıra, mâlik ve hâkim olma (meleke ve sultân), anlamı da bulunmaktadır.[616] Millet kelimesi, din kelimesiyle yakından ilgilidir. Din Allah'a, millet peygambere nisbet edilir. Millet, Allah'ın, peygamberinin diliyle, âhiret sevabına ulaşmaları için meşru kıldıklarıdır. Din de böyledir. Ancak millet, kendisine çağırılış, din ise itaat ve bağlanış dolayısıyla bu adı alır. Aynı ilgi, şeriat kelimesi için de sözkonusudur. Şeriat Allah'a, peygambere ve ümmete nisbet edilir. İtaat edilmesi açısından ona din adı verilir. Kendisi çevresinde toplanılması açısından millet adını alır. Bu sözcükler, çoğunlukla birbiri yerine kullanılır. Bu yüzden şöyle denir: Bunlar zâtta müttehit (aynı), i'tibarda mütegâyirdir. Çünkü peygamberden sabit özel yola, boyun eğmek zorunlu olduğundan, iman, teslim olmak zorunlu olduğundan İslâm, karşılığının verilişi açısından din, kendisi çevresinde toplanıldığından millet, susamışların susuzluklarını gidermesi açısından şeriat, namus adlı meleğin getirişi açısından namus adı verilir.[617] İtaat Kökenli Kavramlar: Din sözcüğünün itaat kökenli kavramları; din, hüküm ve nizam kavramlarıdır. Bunları, sırayla inceleyelim.[618] Din: Din kavramını; dinin özellikleri, karşı din, dinde zorluk, tevhid dininin süreğenliği, dini öğrenme, yerleştirme ve koruma, dinî tutumlar, dine giriş ve çıkış kavramları çerçevesinde inceleyebiliriz.[619] A) Dinin Özelliklere 1- Din Allah'ındır: Dinin temel kurallarını belirleyen Allah'tır; peygamber bile yalnızca bildirim ve açıklamayla yükümlüdür: "Göklerde ve yerde olan Allah'ındır. Din, onundur. Allah'tan başkasından mı sakınıyorsunuz?"[620] 2- Dinullah (Allah'ın Dinî): Temel kuralları Allah tarafından belirlenen din Allah'ın dinidir: "Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde ne varsa, ister istemez ona teslim olmuştur, ona döneceklerdir."[621] "Allah'ın yardımı ve zafer günü gelip, insanların Allah'ın dinine akın akın girdiklerini görünce, rabbini överek tesbih et."[622] Kur'an'da Allah'ın dininden, dinin Allah'a ait oluşundan ve dinin Allah'a tahsis edilmesinden sözedilmesi, kültürlerin kendi üretimleri olan inançlardan ayırdedilmesi amacını güder.[623] Bir âyette dinullah kavramı, somut bir olay konusunda "Allah'ın hükmü" anlamında kullanılmıştır. Bu, zina eden erkek ve kadınlara yüzer değnek cezasıyla ilgili âyettir.[624] 3- Gerçek, Doğru Ve Arı Din: Gerçek, doğru ve arı din için, "dinu'1-hak, ed-dinu'l-hâlis" ve "ed-dinu'1-kayyım" kavramları kullanılmıştır.[625] Dinul-Hak: A) Allah Tarafından Belirlenmiş, Gerçek Ve Doğru Din Anlamındadır. Cizye âyeti denilen Tevbe, 9/29 âyetinde, kitap verilenlerden Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allah'ın ve peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini (dinu'1-hak) din edinmeyenlerle, boyunlannı büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşma emri verilmiştir.[626] Bir âyette ise bu sözcük, "kesinleşmiş ceza" anlamında kullanılmıştır. [627] Allah, dinini bütün dinlerden üstün kılmak üzere peygamberini hüda (Kuran-doğru yol, hidayet rehberi) ve hak dinle (İslam) göndermiştir. Müşrikler istemese de bu böyledir.[628] B) Ed-Dinu'1-Hâlis: Şirk unsurları karıştırılmamış, gerçek, an ve duru, öz ve berrak din anlamındadır: "Halis din, Allah'ındır."[629] C) Ed-Dinu'1-Kayyım: Gerçek ve dosdoğru din, yalnız Allah'a has kılarak ona kulluk etmek, namazı kılmak ve zekâtı vermektir.[630] İki âyette, gerçek dine yönelme emri vardır: "Hakka yönelerek, kendini Allah'ın insanlara yaratılışta verdiği dine ada. Zira Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din (ed-dinu'1-kayyım) budur. Fakat insanların pekçoğu bilmezler."[631] Bu durumda, din duygusu, Allah'ın insan fıtratında yerleştirdiği bir duygudur. Kendini dine yöneltme, iş işten geçmeden, Allah katından kaçınılmaz günün gelmesinden önce olmalıdır.[632] Hz. Peygamber'e şöyle demesi emredilmiştir: "De ki: Şüphesiz rabbim beni doğru yola ve gerçek dine, doğruya yönelen ve puta tapanlardan olmayan İbrahim'in dinine iletmiştir."[633] Bir âyette ise "ed-dinu'l-kayyım", ayların sayısı ve düzeni belirtilirken "doğru nizam", "şaşmaz düzen" anlamında kullanılmıştır.[634] B) Karşı Din/Allah'a Din Öğretme: Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi meşru kılmak, ona karşı din üretmek anlamına gelir: "Yoksa, Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi onlara meşru kılacak bir ortaklan mı var? Eğer kesin yargı bulunmayacak olsaydı, aralarında hemen hükmedilirdi. Doğrusu zalimlere can yakıcı azap vardır."[635] Gerçek müminlerin özellikleri sayıldıktan sonra, Yüce Allah şöyle buyurur: "De ki: Dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde olanları da, yerde olanları da bilir. Allah, her şeyi bilendir."[636] Buradaki din kelimesine "âdet" anlamı da verilmiştir.[637] C) Dinde Zorluk: Dinde, gereksiz, yararsız ve anlamsız külfetler, zorluklar, zora sürmeler ve çekilmez hale getirmeler yoktur: "Ey mü'minler! Rükû edin, secdeye varın, rabbinize kulluk edin, iyilik yapın ki mutluluğa erişesiniz. Allah uğrunda gereği gibi cihad edin. O, sizi seçmiş, babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kur'an'da, peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için size müslüman adını veren odur. Artık, namaz kılın, zekât verin, Allah'a sarılın. O sizin mevlânızdır. O ne güzel mevlâdır (sahiptir),ne güzel yardımcıdır."[638] Fıtrat dini İslam, denge ve orta yol (sırat-ı müstakim) temeline dayanır.[639] D) Tevhid Dininin Süreğenliği: 1- Din-Şeriat İlişkisi: Tevhid dininin süreğenliği, şöylece vurgulanır: "Allah, Nuh'a buyurduğu şeyleri, size de din olarak buyurmuştur. Sana vahyettik. İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya da buyurduk ki: Dine bağlı kalın, onda ayrılığa düşmeyin. Müşrikleri çağırdığın şey, onların gözünde büyümektedir. Allah, dilediğini kendine seçer, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir."[640] Bu âyette, din sözcüğünden, genel anlamda din mi, dinin inanç esasları mı, yoksa uygulanışına yönelik hükümler (şeriat) mi kastedildiği çok belirgin değildir. Ama bütün peygamberlerin ortak çağrısı olan, Allah'ı tanıma ve ona inanma oluşu uygun düşmektedir.[641] 2- İslam: İslam, Allah'a bağlanma ve teslimiyet dininin adıdır. Allah katında din, hiç şüphesiz İslam'dır.[642] Kim islam'dan başka bir dine yönelirse, onunki kabul edilmeyecektir. O, âhirette de kaybedenlerdendir.[643] Hz. Yakub, oğullarına şöyle öğüt vermişti: "Oğullarım! Allah'ın dini size seçti. Siz ancak ona teslim (müslüman), olmuş olarak can verin."[644] Buna göre tevhid geleneği (İslam), ilk peygambere kadar uzanan bir köke sahiptir. Kur'an'ın son inen âyeti şöyledir: "(..) Bugün, size dininizi bütünledim, size olan nimetimi tamamladım. Din olarak sizin için İslam'ı seçtim. (..)"[645] E) Dini Öğrenme, Yerleştirme Ve Koruma: 1- Dini Öğrenme (Tefakkuh fı'd-Din): "Mü'minler toptan savaşa (Medine'ye yolculuğa) çıkmamalıdır. Her topluluktan bir taife, dini iyi öğrenmek ve geri döndüklerinde milletlerini uyarmak için geri kalmalı değil mi? Böylece döndükten (savaştan/Medine'den dönüşten sonra) belki yanlış hareketlerden kaçınırlar."[646] Bu âyette geçen "n-f-r" kökeninin yorumu konusunda, iki farklı yaklaşım vardır: 1) Klasik yorumlara göre barış zamanı şöyle dursun, savaşa çıkarken bile, bir grup din öğrenimini sürdürmek zorundadır. Savaş sonrası, maddi ve manevi açılardan yıkım ve çöküntü dönemidir. Bu dönemde, insanlara insanlıklarını hatırlatıcı dinî ve ahlâki uyanlar, büyük bir ihtiyaç olarak belirir. 2) Alman müsteşrik Rudi Paret'in yorumuna göre, "n-f-r" savaşa çıkma değil, Medine'ye yolculuğa çıkma anlamındadır. Dolayısıyla, yeni müslüman olan muhtediler, yerleşim bölgelerinden, toptan ayrılıp, Medine'ye gitmemelidir. Bunun yerine yeni dini öğrenmeye, yalnızca temsilci gruplar gelmeli, memleketlerine dönünce irşad ve inzar yoluyla İslam'ı tebliğ edip öğretmelidir.[647] Kanaatimizce, her iki yorum da isabetlidir, duruma göre birini uygulama imkânı vardır. Özellikle ikinci yorumu, tarihî şartlardan bağımsız olarak, ama dinî öğrenimin farzı kifâye oluşu mantığı içinde düşünmek uygun görünüyor.[648] 2- Dinî Yerleştirme (Temkînu'd-Din): Allah, inanıp yararlı iş yapanlan, yeryüzüne halef kılma ve onlar için beğendiği dini temelli yerleştirme sözü vermiştir. Çünkü onlar Allah'a kulluk eder, hiçbir şeyi ona ortak koşmazlar.[649] 3- Dinî Koruma: Müslümanlara karşı savaş açanlarla, fitne kalmayıp, yalnız Allah'ın dini ortada kalana kadar savaşılır. Savaşa son verirlerse, onlara dokunulmaz. Yalnızca zulmedenlere düşmanlık yapılır.[650] Din konusunda müslümanlara savaş açmayanlara ve onları yurtlarından çıkarmayanlara iyilik yapılabilir ve âdil davramlır. Ama aksi davranışta bulunanlar dost (veli) edinilmez.[651] F) Dinî Tutumlar: Dinî tutumları, olumlu ve olumsuz görünüşleriyle ele almak mümkündür.[652] 1- Olumlu Dinî Tutumlar: Olumlu dinî tutumlar; ihlâs, dini ikâme, dinde yardımlaşma ve din kardeşliğidir. [653] A) İhlas: Allah'ın dinine içtenlikle ve bütün benliğiyle bağlanmak ihlâs demektir. İhlâs defalarca vurgulanan bir husustur. Kendilerine kitap verilen inkarcılar, apaçık belge geldikten sonra ayrılığa düştüler. Oysa onlar, doğruya yönelerek ve dini yalnız Allah'a has kılarak ona kulluk etmek, namazı kılmak ve zekâtı vermekle emrolunmuştu. Dosdoğru olan din de budur.[654] Bir âyette doğrudan Hz. Peygamber'e dini Allah için halis kılarak Allah'a kulluk etme emri vardır.[655] Ayrıca iki âyette, dini Allah'a halis kılarak ona kulluk etmekle emrolunduğunu iletme görevi verilmiştir.[656] Zaten o, şunu da iletmekle görevlidir: "Rabbim adaleti emretti. Her secde yerinde yüzünüzü ona doğrultun. Dinde samimi olarak ona ibadet edin/yalvarın. Sizi yarattığı gibi yine ona döneceksiniz."[657] İki âyette mü'minlerden istenen de aynı şeydir: "Ey mü'minler! İnkarcılar istemese de, dinî yalnız Allah'a has kılarak ona yalvarın."[658] " (..) Dini yalnız Allah'a has kılarak ona yalvarın.(..)"[659] Tövbekar münafıkların kurtuluşu şöyle belirtilir: "Doğrusu münafıklar cehennemin en alt tabakasındadır. Onlara bir yardımcı da bulamayacaksın. Ancak tövbe edenler, nefislerini ıslah edenler, Allah'ın kitabına sarılanlar ve dinlerine Allah için candan bağlananlar müstesnadır. Onlar inananlarla beraberdir. Allah mü'minlere büyük ecir verecektir."[660] Bu âyetlerde geçen din kelimesi tevhid olarak da yorumlanmıştır.[661] Buna göre, tevhid inancının özüne göre Allah'a bağlanılır. İnsanlar, zorluklar içinde kıvrandıklarında, sözgelimi fırtınalı bir deniz yolculuğunda dinî tamamen Allah'a has kılarak (Allah'ı çok içten anarak) yalvarırlar. Ama zorluktan çıkıp kurtulduklarında, hain nankörler inkarcılığa yeniden girişirler.[662] B) Dinî İkame (İkâmetu'd-Din): Dine bağlı kalma, onu hayata geçirme anlamındadır. Bu ilke, Allah'ın peygamberlerine buyurduğu bir özelliktir: "Sana vahyettik. İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya da buyurduk ki: Dine bağlı kalın, onda ayrılığa düşmeyin."[663] C) Dinde Yardımlaşma: Din uğrunda yardımlaşma, Allah'ın bir buyruğudur: "İnanıp hicret edenler, Allah yolunda malları ve canlarıyla cihad edenler ve muhacirleri barındırıp ona yardım edenler, birbirinin dostudurlar. İnanıp hicret etmeyenlerle, hicret edene kadar sizin dostluğunuz yoktur. Fakat din uğrunda yardım isterlerse, aranızda anlaşma olmayan topluluktan başkasına karşı, onlara yardım etmeniz gerekir. Allah, işlediklerinizi görür."[664] D) Din Kardeşliği (İhvan Fi'd-Din): Pekçok olumsuz özelliklere sahip olan müşrikler, bunları bırakarak tevbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse, mü'minlerin din kardeşi olurlar.[665] Mü'minler, babalan bilinmeyen çocukları din kardeşi ve, dost kabul ederler.[666] 2- Olumsuz Dinî Tutumlar: A) Dinde Şüphe: İnsanlar, Hz. Peygamber'in dini konusunda şüpheye düşünce, onlara şunu iletmesi emredilmiştir: "Ey insanlar! Benim dinimden şüphede iseniz, bilin ki ben Allah'tan başka taptıklarınıza tapmam. Yalnızca sizi öldürecek olan Allah'a kulluk ederim. Mü'minlerden olmakla emrolundum."[667] Çünkü iman, şüpheyi kaldırmaz, içten bağlılık ve teslimiyeti öne alır.[668] B) Dinle Alay (İstihza Bi'd-Din) Ve Dini Kınama (Ta'n Fi'd-Pin): Din, insanlığın kutsal saydığı değerlerden biridir. Din konusunda ileri geri konuşulmaz, alay ve hakarete izin verilmez. Yahudilerden bazıları böyle bir yola başvurmuştur. Yüce Allah onların durumunu şöyle belirtir: "Yahudilerden, sözleri yerlerinden değiştirerek 'işittik ve karşı geldik, kulak vermeden dinle' ve dillerini eğip bükerek ve dine dil uzatarak (ta'n fi'd-dîn) 'bizi de dinle' diyenler vardır. Şayet 'işittik ve itaat ettik, dinle ve bizi gözet' demiş olsalardı, onlar için daha iyi ve daha doğru olurdu. Allah, işte bu inkârları yüzünden onlara lanet etmiştir. Onların ancak pek azı inanır."[669] Bundan sonraki âyette yahudiler imana çağırılır. "Bizi de dinle" demeleri, peygamberin kendilerinden alacağı şeyler olduğu imasını çağrıştırır. Dinle alay etmenin, üç sonucu vardır: 1) Savaş sebebidir, 2) Alaycılar dost edinilmez, 3) Alaycılardan uzak durulur. Küfür önderleri müslümanların kendileriyle yaptığı andlaşmayı bozar ve dine dil uzatırlarsa, bu bir savaş sebebidir: "Eğer (müşrikler) andlaşm al arından sonra, yeminlerini bozarlar, dininize dil uzatırlarsa (ta'n fi'd-din), inkârda önde gidenlerle (eimmetü'1-küfr) savaşın. Çünkü onların yeminleri artık geçersizdir. Belki bu savaş, onların yaptıklarına son verdirir."[670] Mü'minler, dinlerini alaya alanları dost edinemez: "Ey inananlar! Kendilerine sizden önce kitap verilenlerden, dininizi alaya ve eğlenceye alanları (ittehazû dînekum huzuven ve la'iben) ve kâfirleri dost olarak benimsemeyin. İnanıyorsanız, Allah'tan sakının."[671] Dinle alay edenlerden uzak durulur: "Dinlerini oyun ve eğlenceye alanları, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak. Kur'an ile şunu öğütle: Bir kimse kazandığıyla helake düşmeyegörsün. Bu takdirde Allah'tan başka ona ne yardımcı, ne de bir kurtarıcı bulunur. Her türlü fidyeyi de verse kabul olunmaz. Kazandıklarından ötürü yok olanlar işte bunlardır. İnkâr (nankörlük) etmelerinden dolayı, kızgın içecek ve can yakıcı azap onlaradır."[672] C) Dinde Tebdil: Dinde tebdil kavramı, biri sapkın dini değiştirip ilâhî dine çağırma anlamında olumlu, öteki ise dini karmakarışık etme anlamında olumsuz biçimde dile getirilir. Firavun, Hz. Musa'yı, kavminin dinini değiştirecek ve bozguncu olacak biri olarak görüyordu: "Firavun şöyle dedi: Beni bırakın da Musa'yı öldüreyim, o rabbine yalvaradursun. Onun sizin dininizi değiştireceğinden veya yeryüzünde bozgun çıkaracağından korkuyorum."[673] Burada Firavun, Hz. Musa'yı, hem din, hem de rejim karşıtı olarak görüyor. Kur'an-ı Kerim'deki Hz. Musa ile Firavun kıssasına ait aynntı gözden geçirildiğinde, bu âyetlerde din kelimesinin sadece diyanet ve itikat anlamına gelmeyip, aynı zamanda bu kelimeyle devlet ve medeniyet nizamının da kastedildiği şüphesiz olarak ortaya çıkar. Zaten Firavun'un korktuğu ve açıkça söylediği husus şudur: Eğer Hz. Musa, bu davetinde başarılı olursa, devlet (iktidar) el değiştirecek ve Firavun hâkimiyetine, yürürlükteki gelenek ve kanunlara dayalı hayat nizamı kökünden silinecektir. Daha sonra da ya değişik temellere dayalı bir başka nizam gelecek veya herhangi bir nizam bulunmayacak, aksine bütün memleketi bir anarşi ve kargaşa saracaktır.[674] Müşriklerin amacı, putperestleri helake sürüklemek ve dinlerini karmakarışık etmektir: "Böylece putlara hizmet edenler, puta tapanların çoğunu helake sürüklemek ve dinlerini karmakanşık etmek için çocuklannı öldürmelerini onlara iyi göstermişlerdir. Allah dileseydi, bunu yapamazlardı. Sen onları ve iftiralarını bir yana bırak."[675] D) Dinde Aldatma Ve Yanılma: Kendilerine kitaptan bir nasip verilenlerin kendi uydurdukları düşünceler, dinlerinde onları yanıltmıştır: "Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri, görmedin mi? Onlar aralarında hüküm vermek için Allah'ın kitabına çağırılmışlar, sonra onlardan bir takımı dönmüşlerdir. Bu onların, bize ateş sadece sayılı birkaç gün değecektir' demelerinden dolayıdır. Uydurup durduklan şeyler, onları dinlerinde yanıltmıştır."[676] Münafıkların, müsîümanlara yönelttiği suçlamalardan birisi, "dinlerinin onlan aldattığı" düşüncesidir: "Münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar, 'müslümanlan dinleri aldattı' diyorlardı. Oysa, kim Allah'a güvenirse, bilmelidir ki Allah güçlüdür (aziz) ve hakimdir."[677] E) Dinden Alıkoyma (Red Ani'd-Din): Kâfirler güçleri yeterse, müslümanlan dinlerinden döndürünceye kadar onlarla savaşa devam ederler.[678] Kur'an'ın tamamlanmasından sonra ise, kâfirler artık müslümanları dinlerinden etmekten umutlarını keserler. Onlardan artık korkmamak gerekir.[679] Kur'an'da daha sık geçen Allah yolundan alıkoyma (sadd an sebîlillâh) kavramı, bu kavramın bir tamamlayıcısı niteliğindedir.[680] F) Dinde Aşırılık (Guluv Fı'd-Din): Dinde aşmlık konusu, hristiyanlığın teslis inancı dolayısıyla ele alınır. Hz. İsa'ya tanrı demeleri, dinde aşırılık olarak değerlendirilir: "Ey kitap ehli! Dininizde taşkınlık etmeyin, Allah hakkında ancak gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın peygamberi, Meryem'e ulaştırdığı kelimesi ve kendinden bir ruhtur. Allah'a ve peygamberlerine inanın, 'üçtür demeyin1, böyle demekten vazgeçin, bu sizin hayrınızadır. Allah, ancak bir tek tanrıdır, çocuğu olmaktan münezzehtir, göklerde ve yerde olanlar onundur. Vekil olarak Allah yeter. Mesih de, gözde melekler de Allah'a kul olmaktan asla çekinmezler."[681] Başka bir bölümde de aynı konu biraz daha ayrıntılı olarak ele alındıktan sonra, Hz. Peygamber'e şu emredilir: "De ki: Ey kitap ehli! Haksız (yanlış) olarak dininizde taşkınlık etmeyin. Daha önce sapıtan, pekçok kişiyi saptıran ve doğru yoldan ayrılan bir kavmin heveslerine uymayın. İsrailoğullarından inkâr edenler, Davud'un ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle lanetlenmişlerdi. Bu başkaldırmaları ve aşırı gitmelerindendi. Birbirlerinin yaptıkları kötülükleri önlemezlerdi. Yaptıkları ne kötüydü."[682] Dinde aşırılık, bu âyetler çerçevesinde, öncelikle yanlış bir Allah inancında belirir. Daha sonra ise başkaldırma, aşırı gitme ve yapılan kötülükleri önleme çabasından yoksunluk olarak kendini gösterir. Ehl-i kitapla ilgili bu taşkınlığın yasaklanışı, dinlerin en ortayolcusu olan Hz. Muhammed'in dinine uymaya teşvik amacı taşır.[683] G) Dinde Ayrılık (Tefriku'd-Dîn, İhtilaf Fî'd-Dîn}: Dinde ayrılığa düşme, özellikle Allah inancı konusunda farklı anlayışlar geliştirme, mü'minlere yakışan bir tutum değildir. Hz. Peygamber'den sonra, mü'minlerin de Allah'a yönelmesi istenir: "Allah'a yönelerek ona karşı gelmekten sakının, namaz kılın, dinlerinde ayrılığa düşüp fırka fırka (paramparça) olan, her fırkasının da kendisinde bulunanla sevindiği müşriklerden olmayın."[684] Hz. Peygamber'in dinde ayrılığa düşenlerle bir ilişiğinin olmadığı belirtilir: "Fırka fırka olup dinlerini parçalayanlarla senin hiçbir ilişiğin olamaz. Onların işi artık Allah'a kalmıştır, yaptıklarını onlara sonra bildirecektir. "[685] H) Dini Yalanlama (Tekzîbu'd-Dîn): İnsan, kendisini yaratıp şekil veren, düzenleyen, mütenasip kılan, istediği şekilde oluşturan, çok cömert rabbine karşı bir aldanışta olabilir. Buna rağmen, dini yalanlayabilir.[686] En güzel şekilde yaratılan insan, aşağılar aşağısı da kılınabilir. Ancak, inanan ve iyi iş yapanlara kesintisiz ecir vardır. Böyleyken insana dini yalan saydırtan ne olabilir?[687] Dini yalan sayanların özelliği Mâûn sûresinde şöylece anlatılır: "Dini yalan sayan kimdir bilir misin? Öksüzü kakıştıran ve yoksulu doyurmaya yanaşmayan işte odur."[688] Mâûn süresindeki din kelimesine, Kur'an anlamı da verilmiştir.[689] G) Dine Giriş Ve Dinden Çıkış: 1- Dinde Zorlama (İkrah Fi'd-Dîn): Din, gönülden benimseme ve bağlanma işidir, içten gelerek din yoluna girilir. Zorlama, tehdit, baskı ve şiddet, bu özellikleri ortadan kaldırır: "Dinde zorlama yoktur. Artık hak ile bâtıl (doğru ile eğri) iyice ayrışmıştır. Putları (tâgûtu) inkâr edip Allah'a inanan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah, işiten ve bilendir."[690] Bu âyetteki din kelimesi, itaat (tâat) olarak açıklanmıştır. Tâat, gerçekte ancak ihlâsla olur. İhlâsta ise zorlama geçersizdir.[691] Âyetin cizye ödeyen ehli kitapla ilgili olduğu görüşü de vardır.[692] Mü'minlerin dini kendilerine, kâfirlerin dini kendilerinedir.[693] 2- Dine Yöneliş (İkâmetu'l-Vechi Li'd-Dîn): Doğruluk ve doğru din anlamında "dîn hanîf' kullanılır. Özellikle Hz. İbrahim'in sözkonusu edildiği âyetlerde geçer.[694] İki âyette Hz. Peygamber'e doğru dine yöneliş emredilir: "Yüzünü, doğruya yönelmiş olarak dine çevir, sakın puta tapanlardan olma. Sana ne fayda, ne zarar verecek olanlara yalvarma, Allah'a yalvar. Böyle yaparsan, şüphesiz zalimlerden olursun."[695] "Hakka yönelerek kendini Allah'ın insanlara yaratılışta verdiği dine ada. Zira Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din de budur. Ama insanların pekçoğu bilmezler."[696] Allah'ın olan din, insanın diğer inanç üretimlerinden, mahiyetçe ayrıldığı gibi, tabiî ve fıtri olmakla da ayrılır.[697] Doğru dine yöneliş, mutlu bir kapıyı açar: "İyilik yaparak kendisini Allah'a teslim edip, hakka yönelen İbrahim'in dinine uyandan, din yönünden daha iyi kim olabilir? Allah, İbrahim'i dost edinmişti."[698] 3- Dinden Dönme (İrtidâd Ani'd-Din): Dinden dönmenin, biri dünyevî, öteki uhrevî olmak üzere iki sonucu vardır. Dinden dönmenin dünyevî sonucu, iktidarın kaybedilmesi, yeni bir topluluğun iktidara, emanet taşyıcıhğına geçmesidir: "Ey mü'minler! İçinizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah, sevdiğini ve onu seven, inananlara karşı alçak gönüllü, inkarcılara karşı güçlü, Allah yolunda cihad eden hiç kimsenin yermesinden korkmayan bir millet (kavim) getirir. Bu, Allah'ın dilediğine verdiği bol nimetidir. Allah her şeyi kuşatır ve bilir."[699] Görüldüğü gibi, dinden dönmenin ölüm cezasını gerektirdiği, âyetlerde ele alınmaz. Dinden dönenlerin uhrevî sonu, cehennemlik oluştur: "(..) İçinizden dininden dönüp kâfir olarak ölen olursa, bunların işleri dünya ve âhirette boşa gitmiş olacaktır. İşte cehennemlikler onlardır, orada temelli kalacaklardır."[700] Hüküm/Karar: Din kelimesi, iki âyette "hüküm, karar" anlamında kullanılmıştır.[701] Zina eden erkek ve kadınların yüzer değnek cezasına çarptırılacağı belirtildikten sonra şu anlatılır: "(..) Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini (dinullah=Allah'ın hükmü) konusunda ikisine acımayın.(..)"[702] Hz. Yusuf, hükümdarın su kabını ararken, kardeşinin yükünden önce, kervandaki öteki insanların yüklerini aramaya başladı. Sonra kardeşinin yükünden su kabını çıkardı. Bu, Allah'ın kullanmasını emrettiği bir plandı. Çünkü, Hz. Yusuf, hükümdarın kanunlarına (dinu'1-melik) göre, kardeşini alıkoyamazdı, meğer ki Allah dileye. Allah dilediğini derecelerle yükseltir. Her ilim sahibinden daha üstün bir bilen bulunur.[703] Bu âyetteki "din" sözcüğü, kanun ve gelenek anlamında kullanılmıştır.[704] Nizam/Düzen: Ed-Dinu'1-Kayyım kelimesinin bir anlamı kesinleşmiş/belirlenmiş düzendir. Nitekim âyette şu belirtilir: "Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah'a göre ayların sayısı onikidir, bunların dördü haram aydır. Bu, dosdoğru bir nizamdır. (..)"[705] Hesap/Karşılık Kökenli Kavramlar: Hesap/Karşılık: Bir âyette din, hesap ve karşılık anlamında kullanılır.[706] Buna göre, iffetli kadınlara iftira edenlere, Yüce Allah kesinleşmiş cezalarını (dinuhumu'1-hak) verecektir. O zaman Allah'ın apaçık hak olduğunu öğreneceklerdir.[707] Kıyametle İlgili Kavramlar: Hesap/karşılık günü anlamında yevmu'd-din veya kısaca din kelimeleri kullanılır.[708] Hesap gününün sahibi (mâliku yevmid'd-din) Allah'tır.[709] Söz verilen kıyametin kopması şüphesiz gerçektir. Ödeşme günü (din günü) gelecektir.[710] İşlerin karşılık göreceği gün (yevmu'd-din), yalancı ve bilgisizliğe saplananların ateşte azap görecekleri gündür.[711] Sapıklar, zakkum ağacından yiyecekler, karınlarını onunla dolduracaklar, susamış develer gibi suya saldıracaklardır. Onlara ceza günü (yevmu'd-din) sunulacak olan konukluk işte budur.[712] Allah'ın buyruğundan çıkanlar (fuccâr, fâcirler), cehennemdedirler. Ceza günü (yevmu'd-din) oraya girerler. Oradan bir daha ayrılamazlar. Ceza günü, kimsenin kimseye hiçbir yarar sağlamayacağı bir gündür. O gün buyruk, yalnız Allah'ındır.[713] İnsanın yaratılışını kabul etmeyen İblis, bu yüzden kovulmuş, hesap gününe (yevmu'd-din) kadar lanetlenmiştir.[714] Müşrikler, yalanladıkları ceza (hüküm) günü pişmanlık duyacaklardır.[715] İnsanlar huysuz yaratıklardır. Ama namaz kılanlar, namazlarında daim olanlar, mallarında yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrulayanlar, rablerinin azabından korkanlar böyle değildir.[716] Cehennemliklerin bu can yakıcı azaba uğramalarının sebebi, namaz kılmayışları, düşkünleri doyurmayısları, bâtıla dalanlarla dalışları ve ceza gününü yalanlamalarıdır.[717] Hesap gününü yalanlayanların sonu iyi değildir.[718] [615] Râgıb el-Isfahâni, Müfredat, 253; İbnu'l-Cevzi, Nüzhet 295-296. [616] İbn'l-Cevzi. Nüzhet 295. [617] Ebu'1-Bekâ, Külliyât, 443-444. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 399-401. [618] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 401. [619] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 401-402. [620] Nahl, 16/52. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 402. [621] Ali İmran, 3/83. [622] Nasr, 110/1-2. [623] Yûmni Sezen, İslam Sosyolojisine Giriş, 108. [624] Nur. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 402. [625] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 402. [626] Tevbe, 9/29. [627] Nur, 24/25. [628] Zümer, 39/3. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 403. [629] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 403. [630] Beyyine, 98/5. "Dinu'l-kayyime" öbeğinden, "millet" kelimesinin düşük olduğu, öbeğin gerçekte "dînu'l-milleti'l-mustekîme" (doğru milletin dini) biçiminde olduğu belirtilir. (İbnu'l-Cevzi, Nûzhet, 298). Ayrıca, dinin furû bölümü anlamı da verilir. (Ebu'1-Bekâ, Külliyât 443). [631] Rum, 30/30. [632] Rum, 30/43. [633] En'am, 6/161. [634] Tevbe, 9/36. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 403-404. [635] Şura, 42/21. [636] Hucurat, 49/16. [637] İbnu'l-Cevzi, Nüzhet, 298. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 404. [638] Hac, 22/77-78, Ayrıca bkz. Nisa, 4/28; Yunus, 10/25. [639] En'am, 6/161. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 405. [640] Şura, 42/13. [641] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 405. [642] Ali İmran, 3/19. Bu âyetteki din kelimesine "tevhid" anlamı da verilir. (Mukâtil bin. Süleyman, Vucûh, 44 [643] Âli İmran, 3/85. [644] Bakara. 2/132. [645] Maide, 5/3. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 405-406. [646] Tevbe, 9/122. [647] Rudi Paret, Kur’an Üzerine Makaleler, 72-77, özellikle s. 75. [648] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 406-407. [649] Nur, 24/55. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 407. [650] Bakara, 2/193. Krş. Enfal, 8/39. [651] Mümtehine, 60/8-9. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 407. [652] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 407. [653] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 407-408. [654] Beyyine, 98/4-5. [655] Zümer, 39/2. [656] Zümer, 39/11,14. [657] A'raf, 7/29. [658] Mü'min. 40/14. [659] Mü'min, 40/65. [660] Nisa, 4/146. [661] Mukâtil bin Süleyman, Vucûh, 44; İbnu'l-Cevzi, Nüzhet 297. [662] Yunus, 10/22; Lokman, 31/32. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 408-409. [663] Şura, 42/13. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 409. [664] Enfal, 8/72. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 409. [665] Tevbe, 9/11. [666] Ahzâb, 33/5. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 409. [667] Yunus, 10/104. [668] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 410. [669] Nisa, 4/46. [670] Tevbe, 9/12. [671] Maide, 5/57. [672] En’am, 6/70. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 410-411. [673] Mü'min, 40/26. [674] Mevdudi, Kur'an'a Göre Dört Terim, s. 120-121. [675] En'am, 6/137. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 411-412. [676] Âli İmran, 3/23-24. [677] Enfal, 8/49. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 412. [678] Bakara, 2/217. [679] Maide, 5/3. [680] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 412-413. [681] Nisa, 4/171. [682] Maide, 5/77-78. [683] Râgib el-Isfahânî. Müfredat, 253. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 413-414. [684] Rum, 30/32. [685] En'am, 6/159. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 414. [686] İnfitâr, 82/6-9. [687] Tin, 95/4-7. [688] Mâûn, 107/1-3. Mâûn sûresinin bir bütün olarak mı, yoksa ilk üç âyetin ayrı, son dört âyetin ise farklı mı düşünülmesi gerektiği konusunda bkz. Rudi Paret, Kur'an Özerine Makaleler, 138-144. [689] İbnu'l-Cevzî, Nüzhet 299. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 414-415. [690] Bakara, 2/256. [691] Râgıb el-Isfahânî, Müfredat 253. Benzer bir yorum için bkz. Rudi Paret, age, 160-162. [692] Râgıb el-Isfahânî, age, 253. [693] Kâfirûn, 109/6. Ayrıca bkz. Yunus, 10/41 (sizin ameliniz size, benimki banadır: yollarımız ayrı). Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 415. [694] Bakara, 2/135; Âli İmran, 3/67,95; Nisa, 4/25; En'am, 6/161; NahI, 16/120,123. Ayrıca bkz. Nisa, 4/125; En'am, 6/79; Yunus, 10/105; Rum, 30/30. [695] Yunus, 10/105-106. [696] Rum, 30/30. [697] Yümni Sezen, İslam Sosyolojisine Giriş, s. 108. [698] Nisa, 4/125. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 415-416. [699] Maide, 5/54. [700] Bakara, 2/217. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 416-417. [701] Mukâtil bin Süleyman, Vüeûh, 44; İbnu'l-Cevzi, Nüzhet, 298. [702] Nur, 24/2. [703] Yusuf.12/76. [704] Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 417. [705] Tevbe, 9/36. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 417. [706] Îbnu'l-Cevzi, Nüzhet, 296. [707] Nur, 24/25. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 418. [708] Mukâtil bin Süleyman, Vıtcûh, 44; İbnu'l-Cevzi, Nüzhet, 298. [709] Fatiha, 1/4. [710] Zâriyât, 51/5-6. [711] Zâriyât. 51/10-13. [712] Vakıa. 56/56. [713] İnfitâr, 82/15-19. [714] Hıcr, 15/28-38; Sâd, 38/71-81. [715] Sâffât, 37/20-21. [716] Meâric, 70/26. [717] Müddessir, 74-/43-45. [718] Mutaffifin, 83/10-11. Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, Kitabevi Yayınları: 418-419. Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar Gönderen: hazal-7D üzerinde 26 Mart 2011, 23:13:22 Bu yazıyı okuduğumda dikkatimi en çok çeken söz(Din uğrunda yardımlaşma Allahı'ın bir buyruğudur) beni çok etkiledi (7D)
Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mart 2011, 21:25:02 Evet güzel kardeşim, Allah için yardımlaşmak dinin bir parçasıdır, Ne yaparsak Allah için yapmak da takvadandır..
Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar Gönderen: Pelinay üzerinde 19 Eylül 2014, 20:35:54 Esselamü aleykum..dine ait kavramlar çok güzel ve ayrıntılı bir şekilde açıklanmış.. aralarında bilmediklerim de vardı. vesilenizle görmüş oldum..ALLAH razı olsun .Rabbim ilmii eksikliklerimizi tez zmanda giderebilmeyi nasip etsin inşALLAH..
Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar Gönderen: Ceren üzerinde 19 Eylül 2014, 20:56:37 Aleykümselam.Bilmedipim o kadar dini terim varkş paylaşımdan dolayı Allah razı olsun inşallah.
Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar Gönderen: Rukiye Çekici üzerinde 26 Aralık 2014, 15:51:33 Bence bu kavramlar çok önemli. Herkesin bilmesi gerekir diye düşünüyorum
Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar Gönderen: besiye 8 üzerinde 15 Mart 2015, 20:13:46 Insanlar iyiliğe yonelik kötülükten alikoyacak onların mutlu olmalarını sağlayacak kural ve tavsiytavsiyeler bildirmiştir
Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar Gönderen: Melda üzerinde 17 Mart 2015, 20:34:19 Allah teala sayısız nimetlerle donalttığı insanları seçme özgürlüğü konusunda yalnız bırakmamıştır . doğru seçim yapabilmemiz için bize akıl vermiştir .dinde zorlama yokrur. Kurana inen son ayette dinimizin İslam olduğu anlatılr. Din kelimesi Kuranda " adet,yol,gidişat ; hesap,ceza ve mükafatın verildiği gün; boyun eğme , kulluk ,itaat " gibi ankamkara gelir.
Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar Gönderen: Damla üzerinde 17 Mart 2015, 22:11:38 D-y-n (dâne) kökünden gelen din kelimesi, itaat ve karşılık (ceza) anlamındadır. Şeriat için kulanildığı da olur.[615] Din kelimesinin borçlanma ve üstlenme", görüş ve ideoloji anlamlan da vardır. Bunun yanısıra, mâlik ve hâkim olma (meleke ve sultân), anlamı da bulunmaktadır.[616]
Millet kelimesi, din kelimesiyle yakından ilgilidir. Din Allah'a, millet peygambere nisbet edilir. Millet, Allah'ın, peygamberinin diliyle, âhiret sevabına ulaşmaları için meşru kıldıklarıdır. Din de böyledir. Ancak millet, kendisine çağırılış, din ise itaat ve bağlanış dolayısıyla bu adı alır. Aynı ilgi, şeriat kelimesi için de sözkonusudur. Din ile ilgili bir dürü kelime vardır.Hepsi birbirine benzese de aslında benzer kelimelerdir. Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar Gönderen: İkraNuR üzerinde 21 Mart 2015, 21:32:35 Din Allah'ındır:
Dinin temel kurallarını belirleyen Allah'tır; peygamber bile yalnızca bildirim ve açıklamayla yükümlüdür: "Göklerde ve yerde olan Allah'ındır. Din, onundur. Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar Gönderen: MELİKE 7D üzerinde 01 Nisan 2015, 13:31:18 din:itaat ve karşılık (ceza) anlamı taşımaktadır aynı zamanda da malik ve hakim olma (meleke ve sultan), anlamı da taşır
Konu Başlığı: Ynt: Dinle İlgili Kavramlar Gönderen: Rabia 7 üzerinde 31 Ocak 2016, 15:42:48 Esselamu aleyküm ; dinle ilgili kavramları öğrenelim inşAllah.Bu kavramları hiç unutmayız. (AMİN).
|