> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Sırat Sebîl Rüşd Seviyy Ivec Müştekim Kıyam
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sırat Sebîl Rüşd Seviyy Ivec Müştekim Kıyam  (Okunma Sayısı 1641 defa)
17 Şubat 2011, 14:07:36
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 17 Şubat 2011, 14:07:36 »



Sırat - Sebîl - Rüşd - Seviyy - Ivec -Müştekim/Kıyam
                                       
Kur'an'ın terminolojisinde “yol” anlamına gelen kelimelerin büyük bir yeri vardır. Bu kelimelerden “Din, Şeriat ve Tarikat”ın ne anlama geldiklerini gördük. Şimdi de 'Sırat' ve 'Sebil' kelimelerine değineceğiz. Kur'an'da, “Size nasıl başlamışsa, öyle dönersiniz (A'raf: 29)”, buyurulmaktadır; yine bir başka ayette ise 'varlıkların Allah'tan geldiği, Allah'ın olduğu ve Allah'a dönmekte oldukları' ifade olunmaktadır: “Biz Allah'ınız ve O'na dönmekteyiz (Bakara: 156)”. İşte, Al­lah'tan gelip Allah'a giden varlıklar için 'dünya hayatı' bir yoldur, Allah'a dönüş yoludur.

Müslüman hakimlere göre, Allah'tan gelen bütün yaratıklar, yeniden Allah'a dönmek için belli aşamalar halinde varolmuşlardır. Varlıklar, maddesiz, şekilsiz nur­lu yaratıklardan başlamış, Arş, Kürsî, gökler derken görünür alem'e inmiş, yeryüzünde ise, madenler, bitki­ler ve hayvanlar varolmuştur. Her varlık düzeyine bir hedef biçilmiştir ki, bu hedef, kendi içinde tamlığa ulaş­maktır. Bu bakımdan, her varlık düzeyinde, düzeyinin en küçük oranda özelliklerini taşıyan varlıklardan, en üst oranda taşıyanlarına kadar çok çeşitli yaratıklar vardır.[125] Bütün yaratıklar içinde, (İblis ve cinler ha­riç) Allah'a dönen yolda kendi özgür seçimiyle giden tek varlık insandır. İnsan yeryüzüne indirildiğinde Al­lah şöyle buyurmuştur:

“Ne zaman ki, size benden bir hidayet gelir de, kim benim, hidayetime uyarsa, böyleleri için korku yok­tur, onlar üzülecek de değillerdir. Küfr edip de, ayetlerimizi yalanlayanlar ise, onlar Ateşin asha­bıdır. Orada ebedîdirler.” (Bakara: 38-0). Allah, dünya hayatını yeryüzünde yaşamakla karşı karşıya bıraktığı insana gitmesi gereken yolu çizmiştir. İnsan her ne durumda olursa olsun, mutlaka Allah'a dönmektedir; ama bu dönüş, ya bitmez tükenmez nimet­ler yurduna dönüştür, ya da korkunç bir azap yurduna dönüştür. Kendi yarattığı kullarına karşı merhameti bol olan Allah(C.C), kullarının sonsuz nimetler yur­duna dönmesi için onlara yolunu göstermiştir; ama, kendisinde seçme özgürlüğü olan insanın, bu seçme öz­gürlüğü nedeniyle bir denemeğe tabî tutulacağı da açık­tır. İnsan, bu seçme özgürlüğüyle insan olmuştur, onun tüm şerefi bir bakıma buradadır; aksi halde hayvan olurdu. Fakat, seçme özgürlüğüne sahip olmak, ister is­temez tercih edilecek iki seçeneği akla getirmektedir. İşte, insan seçimini Allah için de yapabilir, kendisini sürekli Allah'a isyana ve nefsine tapınmaya çağıran İblis için de yapabilir(bk. Nefs, Ruh). Bu noktada, in­sanın önüne, sonunda yine Allah'a varan iki yolun çık­tığını görüyoruz; yani, insan için yeryüzünde yollar iki­leşmektedir. İnsan bu iki yoldan herhangi birine girebi­lir; bir üçüncü yol sözkonusu değildir. Ve, insana her iki yola koyulabilme imkânı verilmiş, hangi yolun doğ­ru, hangi yolun eğri olduğu bildirilmiş ve seçim hak­kı insanın kendisine bırakılmıştır:

“Andolsun nefse ve onu düzenleyene; ona fücurunu da ilham etti, takvasını da. (Şems: 7-8).” “Muhakkak onu yola (sebîl) ilettik, ister şükreder, ister küfreder (İnsan: 3)”.  İşte, genel olarak  insanın yeryüzünde yürüdüğü yolun adı “SEBİL”dir. Sebil söz­cük anlamıyla “üzerinde kolayca yürünen yol, işlek yol” demektir. [126] Allah dünya hayatında “sebîl” üzerinde yü­rümeği kolaylaştırmıştır. (Abese: 20).

Aslında 'sebîl tektir; bu, doğruluğu apaçık belli olan ve Allah'ın gösterdiği 'yol'dur. Fakat, insan eğer İblis'e boyun eğer ve nefsî arzularının peşinden koşarsa, bu 'yol’ ikiye ayrılır. İnsanın Allah'ın Yol'undan ay­rılıp, bir başka yol tutması bilgisizliğindendir; bu bilgi­sizlik bozuk bir itikaddan kaynaklanır. Bozuk itikadın­dan gelen bilgisizliği, ya da karanlıklarda arzuları doğ­rultusunda edindiği 'bilgi' nedeniyle insan Allah'ın Yol' undan ayrı bir yol tutar. İşte, insanın Allah'ın Yol'un­dan başka bir yola ayrılmasına “ğayy” denilir, 'Ğayy', 'ğavâ' fiilinden gelir; 'azmak, sapmak' demektir.[127] (Azgınlık'la 'sapkınlık' birbirini tamamlayan iki eylemdir. İblis, insanın gerçek değerini bilememekle ve aynı za­manda büyüklenmekle, Allah'ın emrine karşı gelerek sapmış, bu sapıklığı da azmak olmuştur. Kendisi nasıl sapmışsa, Kıyamet'e kadar insanları da öyle sapıtma fonksiyonunu yüklenmiştir:

“Öyle ise” dedi, “beni azdırıp sapıtmana karşılık, andiçerim ki, ben de onları (sapıtmak) için doğru yoluna oturacağım. Sonra, önlerinden, arkaların­dan, sağlarından ve sollarından kendilerine sokula­cağım da, onların çoğunu şükredenlerden bulmaya­caksın. (A'raf: 16-17).”

İblis'in saptırma yolları pek çoktur. Çok çeşitli bi­çimlerde insanlara yaklaşır; sağlarından gelir, solların­dan gelir, önlerinden ve arkalarından gelir. İolis'in sa­pıtma yolları sayısınca, insanın da sapma yolları var­dır. Kimisi şöhret sevdasıyla sapar; kimisi servet sev­dasıyla; kimisinin sapmasına karşıt cinsi, kimisinin ço­cukları, kimisinin malları neden olur. Kimisi, Allah'ın Yol'unda giderken gösterişe veya kendini beğenmişliğe kapılarak sapar. Ve, İblis bütünüyle sapıtıp şeytanlaştırdığı insanlarla da başka insanları sapıtır. Nitekim, Kur"an'da şöyle buyurulmaktadır: “Üzerlerine söz hakk olanlar, “rabbimiz, bunlardır bizim saptırdıklarımız; kendimiz azıp saptığımız gi­bi, onları da azdırıp saptırdık” derler (Kasas’ 63)”.

Saptıranların saptırma biçimleri de çeşit çeşittir. Bazıları korkutarak, bazıları yüksek mevkiler vererek, bazıları kadınlar kullanarak ve paralar yayarak, bazı­ları doğruları yanlışlara alet ederek, bazıları Allah'ın adını anarak insanları saptırır. İşte, Kur'an'da bütün bu 'azgınlık ve sapık yollar'a, da “SEBÎL” denilir. Ama, bu 'sebîlerin ortak adı, “sebîl-ül-ğayy'dır, yani 'sapık yol'.

Bu konuda, Kur'an'da şöyle buyurulmaktadır; “işte Ben'im doğru yolum, ona uyun; yollara (se­biller - sübül) uymayın ki, sizi O'nun Yolu'ndan ayırmasın (En1am: 153)”.

İnsanları Allah'ın Yolu'ndan ayıran yollar, yine Kur'an'ın deyimiyle, “bozguncuların(müfsitler) yoludur. İnsana düşen, bütün bu yollardan değil, Allah'ın Yol'undan gitmektir.

Kur'an'da, Allah'ın Yolu olarak, 'sebil' kelimesi, 'es-sebîl şeklinde belirlilik takısıyla da kullanılır. Bu yol 'rüşd yolu'dur, RÜŞD, 'ra şe de' fiilinden masdardır ki 'ğayy'in tam zıddıdır; yani 'sapkın ve azgın' olma­mak demektir. Rüşd, 'doğruluk'tur, 'ist ikamet'tir. Rüşd, Allah'ın Dini'nin özel niteliğidir ve Allah'ın Dini 'sebil'-ürrruşd'dür.

'Sebil' kelimesi hem 'sapkın yol' anlamında, hem de, 'sapkınlığa iten ve sapkınlığa düşmüşlerin yolları' anlamında kullanıldığı gibi, 'doğru yol' anlamında, se-bîl'ür-rüşd' olarak kullanılmasının yanısıra, insanları bu 'sebîl-ür-ruşd'e götüren yollar anlamında da kulla­nılır. Bu anlamda kullanıldığında, çoğul olarak da ge­lir: “Onunla, rızasının peşinden gidenleri Allah selâm yolları (sübüles-selâm)'na iletir Maide: 16).” Selâm yolları, Allah'a ulaşan, Cennet'e varan yollardır. Bu. yollara iletilmek de bir çaba, bir cehd ister, uğraşma ister: “Uğrumuzda cihad edenleri yollarımız'a erdiririz (Ankebut: 69)”.

Ayrıca, nasıl insanlar çok çeşitli biçimlerde sapıtır­larsa, yine çok çeşitli biçimlerde Allah'ın Yolu'na gele­bilirler. Bazıları namaza, bazıları oruca, bazıları cihada, bazıları tağutlara başkaldırma ilkesine, bazıları zulme karşı olunmasına, bazıları İslâm'ın ekonomisine, zekât emrine, bazıları ahlâkî ilkelerine, bazıları zihnî yönlerine kapılarak Allah'ın Yolu'na girer. İşte Allah'ın Yolu'na girebilmek için didinmek, kafa yormak, bu uğurda se­yahat etmek, düşünmek de, yukarıdaki ayette belirtilen 'Allah uğrunda cihad etmek', “yani 'çabalamak, yorulmak'tır. İnsanlar için sapma yolları ne kadar çoksa, Doğruyu bulma yolları da o kadar çoktur. Bu bakımdan, müslümanların İslâm'ı tebliğlerinde İslâm'ın belli bir yönüne ağırlık verip, diğer yönlerini görmezlikten gelmemeleri, veya, zamanlarında ağırlıklı olan noktalara eğilip, insanların çeşit çeşit niteliklerde olduklarını unutarak, yalnızca o ağırlıklı noktaya eğilip diğer noktala­rı ihmal etmemeleri aynı şekilde, İslâm'ın başka bir yönüne ağırlık verip, diğerlerini ihmal edenleri ayıpla­yıp kınamamaları mutlaka gereklidir. Çünkü, Doğru Yolu'na girme yollarının çok olduğunu ilân eden Allah'tır; öyleyse, bu yolların hepsini insanlara açık tutmak müslümanların en birincil görevidir.

Kur'an'da, Allah'ın Doğru Yolu'yla ilgili olarak, 'sebîl-ür-ruşd'ün yanısıra, 'sebîl'ür-raşâd' terimi de kul­lanılmıştır. İsfahanî, 'raşad'ın ruşd'den daha özel ve dar bir anlam ifade ettiğini belirtmektedir. [128] 'Ruşd' geneldir; genel anlamıyla 'tamlık, doğruluk, sapkınlık­tan uzak olma'dır; her türlü 'doğruluk' için kullanılabi­lir. Nitekim, Türkçe'de 'rüşdünü ispat etti' denilir. Raşâd'in. anlamı daha özeldir; 'ruşd'de belli bir şekilde git­me anlamı ifade eder. 'Reşîd' ve 'raşid', 'rüşd halinde olan' demektir. Kur'an'da, 'Fir'avn'ın emrinin 'reşîd' ol­madığı ifade olunur (Hud: 97)'. Yani, Firavn'ın yaptı­ğı işler, yönetimi, davranışları, inancı, kısaca, her şeyi 'reşîd' değildir. Bilgisizlikten, ya da’ tümüyle yanlış bir bilgiden kaynaklanır. Yine, Kur'an'ın ifadesiyle, ‘Fifavn, hevasına (arzularına, zanlarına, kuruntularına, ve­himlerine) uymuş ve zan ve kuruntularından oluşan bir bilgi üzerinde sapılmıştır. Allah'ın Vahyi'ne değil de, kendi zannına uyan insanlar sapıktır ve yaptıkları işler, düşünceleri, davranışları da hiç bir zaman 'reşîd' olamaz.

Mürşid, insanları, 'rüşd yolu'na götüren' demektir. “Allah kimi hidayet etmişse, o, hidayette olandır; kimi de sapıtmışsa, onun için mürşid bir velî asla bulamazsın (Kehî: 17)”. Demek ki, öncelikle mürşid Allah'tır; 'hidayet' konusunda ele alacağımız gibi, peygamberler Allah'ın hidayetiyle hidayet edendir; velîler de (bk. veli), yukarıdaki ayette de geçtiği gibi, Allah'ı...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sırat Sebîl Rüşd Seviyy Ivec Müştekim Kıyam
« Posted on: 06 Mayıs 2024, 18:37:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sırat Sebîl Rüşd Seviyy Ivec Müştekim Kıyam rüya tabiri,Sırat Sebîl Rüşd Seviyy Ivec Müştekim Kıyam mekke canlı, Sırat Sebîl Rüşd Seviyy Ivec Müştekim Kıyam kabe canlı yayın, Sırat Sebîl Rüşd Seviyy Ivec Müştekim Kıyam Üç boyutlu kuran oku Sırat Sebîl Rüşd Seviyy Ivec Müştekim Kıyam kuran ı kerim, Sırat Sebîl Rüşd Seviyy Ivec Müştekim Kıyam peygamber kıssaları,Sırat Sebîl Rüşd Seviyy Ivec Müştekim Kıyam ilitam ders soruları, Sırat Sebîl Rüşd Seviyy Ivec Müştekim Kıyamönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes