๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 07 Şubat 2011, 15:20:05



Konu Başlığı: Dikkat
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 07 Şubat 2011, 15:20:05
9- Dikkat

 Gerek iç, gerek dış dünyamızda cereyan eden sayısız olaylar ve bu olayların kahramanları vardır. Biz yeryüzüne atılmış şuursuz bir taş parçası değiliz. Çevremizle şuurlu ve devamlı bir alış-veriş halindeyiz. Onlardan etkilenir, onları etkileriz. Bazan onlarla takışır bazan barışırız. Bir kısmın­dan daha çok, bir kısmından daha az etkileniriz. Bunlar için­de bizi ilgilendiren, bizi motive edenler olduğu gibi hiç umur­samadıklarımız da vardır. Bizi ilgilendiren harekete geçiren-olay ve varlıklara daha bir alıcı gözle bakarız. İşte bizi moti­ve eden varlık veya olayı alıcı gözle seyredebilmemiz için yapmış olduğumuz seçme faaliyetine "dikkat" denir. [516]

Dikkatin en önemli vasfı yoğunlaşmadır. Zihnimi­zin, üzerinde yoğunlaştığı noktayı daha iyi görür, daha iyi kavrarız. Bu yoğunlaşma ne kadar güçlü ise anlama ve kav­rama da o kadar sağlıklı ve kuvvetli olur. "Zihnin böyle çev­rilişine dikkat denir." [517]

Dikkat, değişik şekillerde tanımlanmıştır. Bu tanımla­rın ortak niteliği zihnin, kendisini ilgilendiren bir objeyi seç­mesi ve onun üzerinde yoğunlaşmasıdır. Sağlıklı bir öğren­me ancak böyle gerçekleşebilir.

Sabri Özbaydar, dikkati, "idrâki muayyen bir noktaya toplama" [518] şeklinde tanımlarken, M. Şekib Tunç, "Zihnin hârici tesirlere karşı aldığı bir durum" [519] olarak tarif et­mektedir. Bu son tanımda insanın kendine dönmesi, kendi içinde yoğunlaşması ihmal edilmiş gibi gözüküyor.

Bir başka tanıma göre, "Dikkat, şahsın, etrafında ve kendisinde olan hadise ve değişikliklerin farkına varması ve istediği takdirde, muayyen bir işe kendisini konsantre ede­bilmesi kabiliyetidir. " [520]

Adasal'a göre Dikkat (attention), algının özel ve seçici, -çıkarlara, kişinin eğilimlerine, dıştan gelme telkinlere ve uyarmalara göre- bir şekli olarak zekâ fakültelerinin bir ob­jede yoğunlaşmasıdır. [521]

Dedik ki, dikkat bir seçme faaliyedir. Bu seçme olayın­da bedenimizin ve zihnimizin, faaliyete konu olan olayın özelliğine göre göstermiş olduğu davranışa "seçmeye hazır oluş davranışı" [522] denir. İğneye iplik takarken pozisyonu­muzu hatırlayalım...

Bir seçme faaliyetinde göstermiş olduğumuz bu tür va­ziyet alışlar bize seçme olayını daha iyi tanıtır ve öğretir. Biz böylece algıya da hazırlanmış oluruz.

Algılarımızı etkileyen en önemli faktörlerden biri de dikkattir. J. Dewey'e göre "dikkatin müdâhalesi olmadan öğ­retilen şeyler ne sindirilebilir, ne de fikrî güç haline" dönüşe­bilir. [523]

Bir konu üzerine eğilmek, o konuyu kavramak üzere göstereceğimiz ciddî bir dikkat, zihin ufkunu açacağı gibi, onun fikren beslenmesini ve kendi kendisini geliştirmesini de sağlar. [524] Alelade farkındalıkların fazla pedagojik değeri yoktur. Alain "Kolay dikkat dikkat değildir", diyor. [525]

Dikkat, düşünceyi belli konular üzerine teksif etmekle kalmaz, aynı zamanda şuuru ve algıyı araya giren parazit ve istikrarsız düşüncelerden de kurtarır. [526] Dikkatlerini belli bir konu üzerinde yoğunlaştıramayan kimseler faydalı göz­lemler yapamazlar. [527]

İnsanlar içinde bütün ömrünü tek bir konuda yoğunla­şarak geçirenler olduğu gibi, hayata daha geniş perspektiflerden bakanlar da vardır. Birinciler kendi dallarında uz­manlaşan kişiler, ikinciler ise ansiklopedik bilgi birikimine sahip komple insanlardır.

Dikkat durumundaki bir insanda şu nitelikler göze çarpar:

1- Duyu organlarında ayarlanma;

2- Beden durumunda ayarlanma;

3- Kas gerilmeleri;'

4- Sinir sisteminde ayarlanma [528]

Dikkatin öğrenme olayındaki etkinliği açıktır. Bu iti­barla öğretmen, çocuğun dikkatini iyi yönde kullanabilmeli, onun gereksiz yönlerde ziyan olmasını önlemelidir.

Bilim adamları, dikkati yönüne ve oluşumuna göre de­ğişik şekillerde isimlendirmişlerdir. Hilmi Ziya Ülken üç tür dikkatten bahsetmektedir:                               .   .

1- Spontane Dikkat: İlgiye bağlı olan, uyarıcı dışında haricî bir etki olmadan, kendiliğinden tabiî olarak teşekkül eden dikkate spontane (kendiliğinden) dikkat denmektedir. Karda gezerken güzel bir kelebeği görüp onu yakalamak iste­yen çocuğun dikkati bu tür bir dikkattir. Uzun süreli bir dik­kat değildir.

2- Kasal Çabalı Dikkat: Bir düğümün çözülmesi, bir halatın çekilmesi gibi kasal çabaya dayanan dikkate bu ad verilir.

3- İç Düşünmeli Dikkat: Bir problemi, bir bilmeceyi çözerken yaptığımız gibi zihnin bütün yetileriyle konu üzerin­de yoğunlaşması olayına iç düşünmeli dikkat denmekte­dir. [529]

Başka bir tasnife göre dikkatler üç bölümde incelen­mektedir. [530]

1- İrâde İstemeyen Dikkat: İnsanların değişik merak konuları vardır. Herkes sevdiği, hoşlandığı şeylere ilgi duyar. Meselâ bir kız çocuğu oyuncak bebeklere ilgi duyar ve vitrindeki bebeğe dikkat eder. Bu tür bir dikkate irâde iste­meyen dikkat denmektedir. Burada özel bir gayret söz konu­su değildir. Buna "alışılmış dikkat" adı da verilmektedir. Sa­nırım spontane dikkatle aynı anlama gelmektedir.

2- İradi Dikkat: Birçok sebeplerden dolayı dikkatin şu­urlu ve iradeli olarak belli hedeflere yönelmesi veya yöneltilmesidir. Böyle bir dikkat enerji ve zindeliğe ihtiyaç gösterir. Yeterli beslenmeyen, yorgun, uykusuz ve bitkin kimseler iradî bir dikkate hazır değillerdir. Zorlansalar da uzun süre başarılı olamazlar. Bu dikkatte, şuurlu ve iradeli olarak yo­ğun çaba sarfetmesi sebebiyle zihin çabuk yorulur.

İradî dikkatte uyarıcının çekiciliği şart değildir. Ne dik­katin objesi, ne de alınan sonuç çekici olmayabilir. Sonucun çekici olabilmesi iradî dikkate bağlıdır. Burada irâdeye dü­şen şey bir dikkatin oluşturulmasıdır. Mustafa Şekib Tunç, "İradî dikkat terbiye ile kazanılır, cehd ile devam eder"[531] diyor.

Herbart, kendiliğinden dikkatle iradî dikkati birbirin­den ayırırken "kendiliğinden dikkat" tercih etmektedir. Ona göre öğretim sanatı bu dikkati ortaya çıkarmaya çalışmalı­dır. Bununla birlikte Herbart, iradî dikkati reddetmiyor; iradî dikkatin ahlâkî bir oluşuma ulaşıldığı zaman yararlı olabileceğini düşünüyor. Deıvey ve Kerchensteiner de aynı görüştedir. [532]

3- İrâde Dışı Dikkat: Bir konuda yoğunlaşmışken veya nötr vaziyette başka bir uyarıcının aniden dikkatimizi sars­ması, ister istemez bizi kendisine çekmesidir. Sınıfta ders dinlerken karşımıza aniden bir palyaçonun çıkması, veya çevremizde bir bombanın patlaması gibi. [533]

Başka dikkat şekilleri de vardır. Bunları şöylece sırala­yabiliriz:

1- Nazarî Dikkat: "Fikirlerin mantıkî bağlarını yahut eşyanın tabiî münâsebetlerini tetkike çalışan dikkattir" [534] speculatif dikkat).

2- Harekî Dikkat: Hareketlere çevrilmiş olan dikkatle­re denir.

3- Zihnî Dikkat: Çeşitli çalışmalara yönelik bir dikkat­tir. Salt zihnî faaliyetlere dayanır. Bir işi yapmak için gerek­li araç ve vasıtaları bulmaya, o esnada karşılaşılan güçlükle­ri yenmeye çalışan bir dikkattir. [535]

4- Hassî Dikkat: "Daha çok duyumlarda toplanan, du­yumları takip eden" [536] dikkattir.

5- İçe Dönük (İntrospektif) Dikkat: Kendi iç dünyamıza yönelmiş, kendimizi tetkike çalışan dikkate içe dönük dikkat denir. [537]

6- Sezgici Dikkat: Eşya ve olayların arkasındaki gizli realitelere nüfuz etmeye çalışan sezgici (intuitif) dikkat adı verilir. [538]

Yukarda da söylediğimiz gibi dikkat yönü ve oluşumu­na göre değişik isimler almaktadır. Meselâ; dikkat, derse ve öğretmene çevrilmişse "eğitim içi dikkat", konuyla ilgisi ol­mayan şeylere yönelikse "eğitim dışı dikkat" denmektedir. Yine dikkatin dış dünyaya yönelmesine "dış dikkat", iç âleme yönelmesine "iç dikkat", iradeli ve isteyerek yapılan dikkatlere "isteyerek dikkat", aksine, ister istemez yani elde olmadan gösterilen dikkatlere "istemeyerek dikkat" denmek­tedir. [539] Bunları detaylara ayırarak çoğaltmak mümkün ol­duğu gibi, birleştirmek suretiyle azaltmak da mümkündür. Dikkatleri kesin çizgilerle birbirinden ayırmak da mümkün değildir.

Dikkati etkileyen faktörler dış ve iç faktörler olmak üzere iki grupta incelenir:

 a- Dış Faktörler:

 Henry E. Garrett, dikkatimizi etkileyen dış faktörleri dört grupta incelemektedir:

1- Sayı - sıra - düzen,

2- Şiddet ve zıt oluş,

3- Değişiklik ve hareket,

4- Yapı ve şekil. [540]

Lutfi Öztabağ ise dış etkenler olarak şunları sırala­maktadır:

1- Uyarıcının cinsi;

2- Uyarıcının şiddeti,

3- Uyarıcının büyüklüğü;

4- Uyarıcının devam ve tekrarı;

5- Uyarıcının durumu;

6- Uyarıcının ayrılık ve farklılığı;

7- Uyarıcının hareketi. [541]

Morgan da dikkati etkileyen dış faktörleri dört bölüm­de ele almaktadır:

1- Şiddet ve büyüklük;

2- Konstrast (zıt­lık);

3- Tekrar;

4- Hareket. [542]

Bunları kısaca açıklamaya çalışalım:

1- Şiddet Ve Büyüklük: Şiddet (intensity) ve büyüklük (size) iki önemli etki unsurudur. Dikkatimizi çekme duru­munda olan iki uyarıcıdan, önce büyük, parlak ve şiddetli olanın farkına varırız. [543]

2- Kontrast (Zıtlık): İçinde bulunduğu veya cereyan et­tiği çevre içindeki varlık ve olaylardan farklı veya onlara zıt olan olay ve varlıklar dikkati daha fazla çekerler. [544] Tele­vizyonda film  veya  önemli  programlar arasına  konan reklâmlar kontrast bir görüntü ile daha çok dikkat çekerler. Çölde bir ağaç daha çok dikkatimizi celbeder.

Kur'ân'ın en çok kullandığı yollardan biri budur. Bir kıssa anlatılırken olayın seyri içinde aralara kontrast cümleler serpilir. Bu cümleler muhataba verilecek mesajı ihtiva eden flaş cümlelerdir. Meselâ; Yusuf kıssasında Hz. Yusuf, babasına gördüğü bir rüyayı anlatır. Babası, oğlundan rüya­sını kardeşlerine anlatmamasını, aksi halde kendisine tuzak kuracaklarını tenbihler. O arada karşımıza birdenbire bir cümle çıkar:

"Zira şeytan insanın apaçık düşmanıdır." [545]

Yusuf’un babası yoruma devam eder:

"Rabbi, Yusuf’u birta­kım nimetlerle nimetleridirecek..." Bir cümle daha çıkar kar­şımıza:

"Doğrusu Rabbin bilir, hakimdir."[546]

"Andolsun ki, Yusuf ve kardeşlerinin olayında, soranlara nice ibretler vardır." [547]

Olay devam eder; kardeşleri Yusuf’un babası tara­fından sevilmesinden yakınarak ona bir tuzak hazırlama planları yaparlar. Yusuf’u götürüp bir kuyuya atmaya karar verirler. Babaları Yusuf’un seyahatine izin vermeyecek olur. Kardeşleri ısrar ederek Yusuf’u babalarından koparır ve emellerine nail olurlar. Yusuf kuyuya atılmıştır. Babalarına dönerek Yusuf’u kurt kaptığını anlatmaya çalışırlar. Babala­rını inandıramazlar. Kuyuya uğrayan bir kervanın sucuları Yusuf’u bulurlar. Onu ticarî bir mal olarak alıp saklarlar... Derken bir cümle daha çıkar karşımıza:

"Oysa Allah, yaptık­larını bilir. " [548] Sonunda Yusuf birkaç dirheme satılır. Olayı Kur'ân'dan takip edelim: "Mısır'da onu satın alan kimse ka­rısına, "Ona güzel bak, belki bize faydası olur yahut da onu evlad ediniriz" dedi. Biz işte böylece Yusuf'u o yere yerleştir­dik; ona rüyaların nasıl yorumlanacağını öğrettik. Allah, işinde hakimdir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler. " [549]

Son ifâde de olayın seyri içinde kontrast bir ifadedir. Gerek bu sûrede, gerekse diğer sûrelerde bu halin çok bol örnekleri vardır.

Aynı cinsten uyarıcılar arasında farklı durumda olan da dikkati olumlu yönde etkiler. Vitrinde top top duran kumaşlar arasında öne çıkmış ve açılmış olan kumaş daha çok dikkatimizi çeker. [550] Sınıf içinde arkadaşları arasında fark­lı kıyafet ve tavrıyla dikkatimizi çeken öğrencilerimiz olmuş­tur.

3- Tekrar: Uyarıcının devam ve tekrarı da dikkati et­kiler. Fakat unutulmamalıdır ki, bir uyarıcı devamlı, değişmez ve sabit kalırsa çekici olmaktan çıkar. Bir uyarıcının sü­rekli ve fakat kesikli olarak verilmesi dikkat çekmede yarar­lı olur. Vitrinlerde devamlı yanıp sönen ışıklar bunun bir ör­neğidir.[551]

4- Hareket: Birçok hayvanda olduğu gibi insanlarda da hareket eden bir uyarıcıya ilgi vardır. Duran bir nesneye

oranla hareket eden bir nesneye daha çok ve çabuk dikkat ederiz. Geceleyin gökyüzünde hareket eden bir ışık duranla­ra nisbetle daha çabuk dikkatimizi çeker. [552] Kalabalık için­de dikkatini çekmek istediğimiz kimselere el sallarız.

5- Uyarıcının Cinsi: Bu ifâde duyumun keyfiyetini an­latmaktadır. Bizi uyarmakta olan nesnenin rengi, sesi ve şekli dikkatimizin yoğunlaşmasında etkendir. Renkliler renksizlere, sesliler sessizlere oranla daha çok dikkatimizi çekerler. [553]  Hayatî öneme sahip uyarıcılar da dikkatimizi celbeden uyarıcılardır.

6- Uyarıcının Konumu Ve Yeri: Uyarıcının dikkat çekici olmasında bulunduğu konum ve yerin de önemi vardır. Ga­zetelerde manşetten verilen haberler, sıradan bir insana kı­yasla önemli bir konumda olan insanın hareket ve davranış­ları daha çok dikkatimizi çeker. "Hocanın sarığı beyazdır, le­ke götürmez" atasözü bu gerçeği ifâde etmektedir.

 B- İç Faktörler:

 Dikkati etkileyen bazı faktörler vardır ki, bunlar insa­nın kendisinden, kendine ait şartlardan kaynaklanmaktadır. Garrett, bunları, "ilgiler, zihnî tavırlar (attitude's), kurulma (set), bir şey bekleme ve telkin.." olarak zikretmektedir. [554]

Başka bir sıralamaya göre iç etmenler,

1- Organik itil­meler,

2- Korkular,

3- Meraklar,

4- Toplumsal sebepler,

5- İlgilerden oluşmaktadır. Bunlar tahlil edildiği zaman görüle­cektir ki, kökleri ya fizyolojik, ya psikolojik veya sosyal nite­liklidir. [555]

Bunlara kısaca göz atalım:

1- Organik İtilmeler: Açlık, susuzluk, cinsiyet ve ben­zeri güdülerimiz dikkati etkileyen en güçlü iç faktörlerdir.

2- Korku: İnsanda acıdan kaçma eğilimi daima vardır. Bu itibarla dikkatin oluşmasında en güçlü iç faktörlerden bi­ri de korkudur.

İki dünyada da insanın mutluluğunu amaçlayan Kur'ân-ı Kerîm zaman zaman bu motivden de yararlanır.

Ona, güzel ve mutlu şeylerden bahsettiği gibi, önündeki teh­likelerden de haber verir. İnsanların o tehlikelere yaklaşmasını istemez. Peygamberlerin bir özelliği de "nezir" yani kor­kutucu, sakındıncı olmaktır. Bu korkutmanın amacı ise yine insanın mutluluğuna yöneliktir. Aslında bireysel farklılıkla­rı bir gerçek olarak kabul eden Kur'ân için tek bir metod de­ğil, metodlar vardır. Her mizaç ve karakter bu metodlardan kendine uygun olanı alır. Öyle insanlar vardır ki, küçük bir korkudan yıkılır. Öyle insanlar da vardır ki, onu disipline edecek tek şey korkudur.

3- Merak: "Oduncunun gözü ormanda olur" atasözünü burada da tekrarlayacağız. Neye merak sarmışsak dikkati­miz o noktada odaklaşır. Bir modacının gözü daima vitrinler­dedir. Hayatımda en büyük idealim okul açmak, ülkeme bu doğrultuda hizmet vermekti. Bundan dolayı her gördüğüm arsaya okul arsası olarak bakardım. Kumaşları öğrenci kıya­feti olarak görür, vasıtaları öğrencilerimin bineceği servis aracı olarak incelerdim. Öyle insanlar vardır ki, seyrettikleri filmin konusu ve kalitesi umurlarında bile değildir. Onlar artistlerin üzerindeki kıyafetlerle meşguldürler. Çünkü bun­lar modaya düşkün, giyime meraklı kimselerdir.

4- Toplumsal Sebepler: Bizim içimizde, bizi bazı konu­larda dikkatli olmaya iten öyle motivler vardır ki, bunlar sosyal kaynaklıdır. Ödev duygusu bunların bir tanesidir. Öy­le öğrenciler vardır, öğrenmek, kendini yetiştirmek amacıyla derslerine çalışır; öyle öğrenciler de vardır ki, onlar için bir "aferin" yeterlidir.

5- İlgi: İlgi duyduğumuz şeye daha bir başka dikkat ederiz. İster fizyolojik, ister psikolojik, isterse sosyal kaynak­lı olsun çeşitli ihtiyaçlarımız, ihtiyacımıza konu olan şeylere karşı ilgimizi, dolayısıyla dikkatimizi çeker.[556]

Dikkatin bir noktada yoğunlaşmasını sağlayan veya onun oluşmasına yardımcı olan başka etmenler de vardır şüphesiz. Bunların hepsini burada sıralamak konumuzu tasırır. Birkaç tanesini satır başları halinde şöylece sıralayabi­liriz:

“Dikkatin belli bir noktaya teksifinde "hazırlayıcı kurulum"un büyük etkisi vardır. [557]

“Dikkatin oluşmasında geçmiş tecrübe ve hatıraların rolü önemlidir. [558]

“Dikkatin oluşmasında bir diğer etmen irâdedir. [559] İradî bir cehd olmadan uzun süreli bir dikkatte başarılı olamayız.

“His ve heyecanların dikkatin oluşmasında yardımla­rı vardır. Şu şartla ki aşırılıklardan sakınmak lazımdır. Ak­si takdirde aşırı duygu ve heyecanlar, aşırı tepkilerin doğ­masına sebep olabileceği gibi, zihnin serbestçe çalışmasını da engelleyebilir.

“Dikkat bir çabanın ürünüdür.

“Herbert Sorenson, "Daha dikkatli muhakemeyi ve reflektif düşünmeyi gerektiren güç problemler, sınıfın, yani grubun dışında, yalnızken en iyi şekilde yapılmaktadır" [560] diyor. Peygamberimizin hayatında, İslâm eğitim ve öğreti­minde bunun pek çok örnekleri vardır. Hz. Muhammed'in vahye Hira'da mazhar olması, vahiy öncesi orada uzun süre­li ruhî bir hazırlık yapması konumuz açısından mânîdârdır. Medine hayatında Medine dışında dostlarıyla beraber kur­dukları yedi mescid bir başka örnek. Neden Medine dışında mescid? Neden bir değil de yedi mescid? Bu soruların cevabı konumuzu teşkil eder. Din ulularının hemen hepsinin haya­tında bu tür inziva halleri vardır. Mâsivâ ile ilgiyi kesmenin en kestirme yolu budur. Kur'ân'daki şu âyetlere bakalım:

"Gecenin bir kısmında ve yıldızların batmağa yaklaştığı sı­rada Rabbini teşbih et." [561]

"Gecenin yarısında kalk, yahut yarısından biraz eksilt. Yahut artır. Kur'ân oku, yavaş ya­vaş, güzel güzel. Çünkü biz senin üzerine ağır bir söz vahyedeceğiz. Çünkü gece kalkışı hem daha tesirli, hem okuyuşça daha   elverişlidir. Çünkü sana gündüzün uzun bir meşguliyet vardır." [562]

Bu âyetler hiçbir yoruma gerek duyurmayacak kadar net ve açıktır. Verdiğimiz örneklere da­yanarak diyebiliriz ki:

Konsantrasyon yani yoğunlaşma için zamanın da mekânın da büyük önemi vardır.

“Algıya hazırlık demek olan dikkat için sahsoriyel organların, alıcı dizpotiflerin düzeni gerekir. Lakin dikkat için beyinde ana sistem serebral gövdenin "reticule" denilen örgütündedir." [563]

“Keder ve neşe hali, kanda şeker oranının düşmesi ya­ni hipoglisemi, yorgunluk gibi hallerde dikkat azalır. Uyku öncesini, sarhoşluğun ikinci devresini de bunlara eklemek gerekir. [564]

“Dikkat bozuklukları da dikkatin bir yerde yoğunlaş­masını etkiler. Dikkat bozuklukları dikkatte azalma şeklin­de tezahür edebileceği gibi artma şeklinde de tezahür ede­bilir. Azalma, çeşitli sebeplerden dolayı hastanın çevresine karşı ilgisiz kalmasından kaynaklanabileceği gibi, kendisini rahatsız eden uyarıcılardan kaçmasından da kaynaklanabi­lir. Hasta dikkatini bir noktada toplayamaz. Dikkat, olaylar arasında devamlı sıçramalar yapar. [565]

Morgan’ın belirttiğine göre dikkat, başlangıçta bir art­ma, sonra bir azalma, daha sonra tekrar bir artma suretiyle U şeklinde bir gelişim göstermektedir. [566]

Herbert Sorenson, "Maksatlı olarak bakmadığımız bir çevremizdeki şeylerin çoğunun farkına varmayız. Tabiat öğ­retmeni bir takım kuşlardan, çiçeklerden ve ağaçlardan söz edince görüşümüz aktifleşir, daha önce gözümüze çarpma­yan şeyleri görmeğe, farketmeğe başlarız"[567] diyor!

Dikkati eğitirken yapacağımız, yapmamız gereken şey tabiat öğretmeninin yaptığını yapmak, eğittiğimiz kimsele­rin çevrelerine alıcı gözle bakma alışkanlıklarını sağlamak­tır. Vakıa herkes herşeye dikkat etmek zorunda değildir. Dikkatin de bir seçme özelliği vardır. Fakat ne kadar geniş bir ufuktan bakar, hayattan ne kadar çok malzemeye sahip olursak hayatı, o kadar tam ve sağlıklı yorumlamamız müm­kün olur. Hülâsa eşya ve olaylara daha bir bilinçle bakmak ve onu sıradan bir insandan farklı olarak algılamak yetişkin insanın özelliğidir.

Kur'ân, hayata değişik açılardan, çok yönlü bakmayı telkin ediyor. Onun eğitiminde karıncadan gezegenlere kadar, insanların bakarak bir şeyler öğrenmesi gereken odak noktaları vardır.


[516] Lûtfi Öztabağ, a.g.e., s. 98.

[517] Ziya Dalat, a.g.e., s. 261.

[518] Sabri Özbaydar, a.g.e., s. 29.

[519] Tunç, a.g.e., s. 88.

[520] Kriton Diçmen,a.g.e.,s.5,6

[521] Adasal, a.g.e., s. 742.

[522] Öztabağ, a.g.e., s. 98.

[523] J. Dewey, "Tabiî İlgi ve Sun'î Uyarıcılar", Çağdaş Pedagojiden Seçmeler, s. 180.

[524] Leif, J. Rustin G., Genel Pedagoji, s. 223.

[525] Leif, J. - Rustin G., a.g.e., s. 223.

[526] Adasal, a.g.e., s. 743

[527] V. Rasmussen, "Dikkat ve Hafıza", Çağdaş Pedagojiden Seçme­ler, s. 77.

[528] Öztabağ, a.g.e., s. 98, 99.

[529] H. Ziya Ülken, Eğitim Felsefesi, s. 178

[530] Öztabağ, a.g.e., s. 102,103.

[531] Tunç, a.g.e-, s. 88.

[532] J. Leif- G. Rustin, a.g.e., s. 228, 229, 230.

[533] Öztabağ, a.g.e., s. 103.

[534] Tunç, a.g.e.,s. 90.

[535] Tunç, a.g.e., s. 90

[536] Tunç, a.g.e., s. 90

[537] Tunç, a.g.e., s. 90

[538] Tunç, a.g.e., s. 90

[539] Ziya Dalat, a.g.e., s. 261, 262.

[540] Garrett, Psikolojiye Giriş, s. 84, 85.

[541] Öztabağ, a.g.e., s. 99, 100.

[542] Morgan, a.g.e., s. 275.

[543] Morgan, a.g.e., s. 275; Öztabağ, a.g.e., s. 100.

[544] Morgan, a.g.e., s. 275; Garrett, Psikolojiye Giriş, s. 85.

[545] Yûsuf: 12/5.

[546] Yûsuf: 12/6.

[547] Yûsuf: 12/7.

[548] Yûsuf: 12/19.

[549] Yûsuf: 12/21.

[550] Öztabağ, a.g.e., s. 100

[551] Öztabağ, a.g.e., s. 100.

[552] Morgan, a.g.e., s. 275; Öztabağ, a.g.e., s. 100.

[553] Öztabağ, a.g.e., s. 100; J. Leif - G. Rustin, Gene) Pedagoji, s. 229.

[554] Henry E. Garrett, Psikolojiye Giriş s. 86.

[555] Öztabağ, a.g.e., s. 101.

[556] Öztabağ, a.g.e., s. 101, 102; Morgan, a.g.e., s. 276; Adasal, a.g.e.s. 743

[557] Morgan, a.g.e., s. 275; Tunç, a.g.e., s. 91.

[558] Tunç, a.g.e., s. 91.

[559] Tunç, a.g.e., s. 91

[560] Sorenson, a.g.e., s. 384

[561] Tûr: 52/49.

[562] Müzzemmil: 73/3, 4, 5, 6, 7.

[563] Adasal, a.g.e., s. 743

[564] Adasal, a.g.e., s. 743.

[565] Mitat Enç, Ruh Sağlığı Bilgisi, İstanbul 1964, s. 83.

[566] Morgan, a.g.e., s. 59.

[567] Sorenson, Eğitim Psikolojisi, s. 375.



Konu Başlığı: Ynt: Dikkat
Gönderen: Mehmed. üzerinde 24 Ocak 2019, 13:21:07
Esselamü aleyküm Rabbim bizlerin ilmini artırsın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Dikkat
Gönderen: Ceren üzerinde 24 Ocak 2019, 16:54:25
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ...


Konu Başlığı: Ynt: Dikkat
Gönderen: Sevgi. üzerinde 25 Ocak 2019, 02:44:36
Rabbimizin vermiş olduğu tüüm nimetlerine sonsuz şükürler olsun. Bilgiler için Allah razı olsun