๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 10 Şubat 2011, 22:13:38



Konu Başlığı: Canlıların Yaratılması
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 10 Şubat 2011, 22:13:38
Canlıların Yaratılması [626]

a. Her Canlı Sudan Yaratılmıştır

 Canlı, çoğalan, büyüyen, beslenen, bir etkiye karşı tepki gösteren, çevrelerine uyan, yer değiştirebilen varlıklara denir. Bugün yeryüzünde iki milyon çeşit canlı yaşamaktadır. Canlıların yapı taşı hücredir. Hücreler dokuları, dokular organları sistemleri, sis­temler de bir araya gelerek canlı organizmayı meydana getirir [627].

Cenab-ı Hak yeryüzünü iki devirde yarattıktan sonra, yuka­rıda işaret ettiğimiz gibi, müteakip iki devirde (gün) de üzerin­deki bereketleri, gıdalarını, bitkilerini ve ağaçlarını yaratmıştır [628]. Yeryüzü şekillerinin tamamlanıp düzenine ko­nulmasından sonra, yeryüzünde ilk canlılar yaratılmıştır. Allah bütün canlıları sudan yarattığını haber veriyor. Buna göre hayat sahibi varlıklar sudan neşv ü nema bulmuşlardır. "İnkâr edenler görmediler mi ki, göklerle yer bitişik idi, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmıyorlar mı?" [629].

"Allah her canlıyı sudan yarattı: Onlardan kimi kamı üzerinde (sürünerek) yürür, kimi iki ayak üstünde yürür, kimi de (dört) ayak üstünde yürür. Allah dilediğini yaratır. Çünkü Allah herşeye kadirdir" [630].

Birinci âyette ce'ale fiili tek mef'ule müte'addi olduğu için halk (yaratma) mânâsındadır, yani sudan her canlıyı gerçek ha­yatla muttasif yarattık. Bunu ikinci âyet te'yid ediyor. Suyun ha­yatın başlangıcı ve canlıların maddesi olması ve bunun suya tah­sis edilmesi, suyun canlının en büyük maddesi oluşundan, ona çok ihtiyaç duymasından, ondan bizzat faydalanmasından dır. Bu genel sözün tahsisi gerekir. Çünkü melekler ve cinler de can­lıdırlar, fakat sahih olan görüşe göre, sudan yaratılmış ve suya muhtaç değillerdir. Katâde, âyetin tefsirinde:

"Her büyüyen şeyi sudan yarattık, demektedir. Çünkü hayattan maksat büyüme­dir" der. Bir cemaat ve Kutrub da: "Sudan murat nutfedir. Melâike, cin, hattâ nutfeden olmayan yeryüzü haşeratı gibi bazı hay­vanları da istisna etmek gerekir" demişlerdir [631], imam Ahmed'in Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre:

"Yâ Râsulallah dedim,

Se­ni gördüğüm zaman gönlüm hoş, gözüm aydın oluyor. Bize şu 'her şeyden haber ver.' Buyurdu ki:

“Herşey sudan yaratıldı.” Dedim:

Bana bir iş bildir ki, onu yapınca cennete gireyim. Buyur­du ki:

“Selâmı yay, yemek yedir, akrabalık bağını koru, insanlar uyurken gece namazına kalk, sonra selâmetle cennete gir” [632].

Şu halde hem nebatî, hem de hayvanı hayat sudan başlamış­tır. Zikredilen iki âyetten birincisinde:

"hayy (hayat sahibi, diri)" kelimesi geçiyor ki, bu çok şümullüdür. Canlıların en basiti olan bitkiler de buraya girer, ikinci âyette "dâbbe" kelimesi geçiyor. Bu kelime; yürüyen, hareket eden ve debelenen, demektir. Şu halde bu ikinci âyet, canlıların hareketli olan hayvan ve insan kısmına şamildir. Ayrıca insanın da sudan yaratıldığını bildiren âyet vardır. "Ve O, sudan bir insan yarattı da onu nesep ve sihr kıldı. Rabbin herşeye gücü yetendir" [633]. Birçok müfessirler buradaki suyu nutfe olarak almışlarsa da, ÂIûsî, Beydâvî bunlarla birlikte "Adem (a.s.)'ın toprağının ekşidiği su­dur. Toplanıp bir araya gelmesi, yumuşaması şekil ve biçim ka­bul edecek hale gelmesi için suyu insan maddesine katılan bir parça kılmıştır" derler [634]. Elmalılı M. Hamdi Yazır şöyle der:

"Yalnız mâ-i dank, mâ-i mehin denilen insan nutfesinden değil, hiç insan tohumu yokken alel-umum hayatın menşe'i olan ve semadan indirildiği zikredilen 'Biz herşeyi sudan canlı yaptık' buyurulan sudan yarattı da onu bir neseb kıldı, bir de sihr" [635].

Hayat Cenab-ı Hakk'i perdesiz tanıtan bir tezahürdür. Bu­gün laik ilim adamları da hayatın yeryüzünde ilkin sudan başla­dığını söylüyorlar:

"Yer kabuğu soğuyup içindeki ve atmosferindeki su buhar ve molekülleri tekasüf etmiş ve hâsıl olan su yeryüzünün çukurlarını doldurmuş, muayyen bir sıcaklıkta ılık su­da hayatın ilk basit şekilleri tek hücreli mahlûk olarak başlamış­tır. Su yosunları bitkisel hayatın en basit ve en ilkel şekilleridir. Sonra hayat tekâmül ede ede bugünkü insana kadar gelmiş­tir" [636]. Ancak bu tekâmüler görüşler, Allah'ın ilim irâde ve kud­retini devre dışı bırakarak işi kendiliğinden ve tesadüfen olmuş gibi ifâde etmektedirler. Bu yanlıştır. [637]

 b. Bitkilerin Yaratılması

 Yine Fussilet süresi onuncu âyet-i kerîme yeryüzünün yara­tılış çağları demek olan üçüncü ve dördüncü günde yer üzerin­deki dağların, yeryüzü hareketlerinin ve yiyeceklerin, yani ağaç­ların ve bitkilerin yaratıldığını bildirmektedir. Daha önce geçen hadislerde de belirtildiği gibi üçüncü ve dördüncü gün yeryü­zünde bitkiler ve ağaçlar yaratılmıştır [638]. Bugünkü ilmî nazari­yeler bitkileri hayatın en basit şekli olarak görüyor. Onlara göre önce yosun şeklinde suda başlayan bitkisel hayat zamanla gelişe­rek karada da çıkmaya başladı. Karada başlayan ilk bitki ciğerotlarıdır. Kara yosunlarında önce gövde ve kök belirdi, yaprak ye­rine ince dikenler çıktı. İlk defa yaprağın çıkması eğrelti otların­da olmuş, ilk tohum da kozalaklılarda çzkmıştır. Bu bitkilerde çiçek yerine kozalak vardır. Çiçek bitki dünyasının en yüksek ge­lişmesini gösterir [639]. Bitkiyi şöyle tarif ediyorlar:

Bittiği yerde kökleriyle tutunarak gelişip çoğalan, ömrünü tamamladıktan sonra da kuruyarak varlığı sona eren yosun, ot, ağaç gibi canlı yaratıklara genel olarak "bitki" adı verilir. Genel özellikleri şun­lardır:

Hayvanlar gibi yer değiştirmezler, hücrelerinde klorofil adı verilen yeşil bir renk maddesi vardır; hücre maddesi selülozdandır [640]. Bitkilerin canlı varlıklar olduğuna şu mealdeki âyetler işaret ediyor, "ölü toprak onlar için bir âyettir. Biz onu dirilttik, onda taneler çıkardık da ondan yiyorlar" [641]. Allah Teâlâ, Kur'ân'da bu mânâdaki âyetleri ölüleri dirilteceğine delil olarak getirir.

Kur'ân-i Kerîm'de bitkiler hakkında pek çok âyet-i kerime vardır, "nebete" fiili ile "tenbütü (biter) şeklinde muzariden zey­tin ağacı hakkında "Tur-i Sina'dan çıkan, (meyvası) yağlı olarak biten, yiyenlerin (yağına ekmeklerini) batıracakları bir (zeytin) ağacı yetiştirdik" [642], âyeti geçer. Aynı kökten if al babından "inbat: bitirmek" şekliyle, yedi başak bitiren tane­ye [643] her güzel çiftten bitiren toprağa, mecaz yo­luyla izafe edilir. Bu kökün if âl babından gelen mazi fiilleri

"en-betnâ: Biz bitirdik" şeklinde Allah'a izafe edilir. Bu şeklîn mef'ulleri, her ölçülü bitki [644], güzel ve çift çift bitki­ler [645], bah­çeler [646], kabak cinsinden ağaç [647], taneli biçilecek ekinler [648], üzümler yoncalar [649], zeytin ve hurma ağaçları [650], meyvalar, çayırlar [651] âyetinde geçer. Bu kökten "tunbitu" bir yerde yine arza izafe edilir [652]. Nebat kelimesi de Kur'ân'da bitki mânâsında [653]âyetlerinde geçer, iki âyette de mecazî olarak insan hakkında da geçmektedir [654].

Ayrıca bu bitki konusunda, "Haraca (çıktı), ihraç (çıkar­mak) fiilleri kullanılır. "Tahrucü" [655] âyetinde zeytin ağacı hakkında geçer. "Yahrucü" (çıkar, biter) şeklinde [656] âyetinde geçer. "İhraç" (çıkarma) şeklinde, Allah gökten bir su indirir ve onunla çeşitli bitkiler bitirir anlamında şu âyetlerde geçer ve Allah'a nisbet edilir [657]. Bu bitkiler, ot, ağaç, ekin v.s.dir [658]. Bir defa da "Taneyi ve çekirdeği yarıp çatlatan Allah'dır" mealinde (İnnallahe fâli-ku'1-habbi ve'n-neva) şeklinde [659], de geçer. Çiçekli çiçeksiz, meyvah meyvasız binbir çeşit otları, ağaçları, ekinleri bitiren Allah bunlarla yeryüzünü süslemiş, hayvanları ve insan­ları rızıklandırmıştır. Meselâ bir kısım polen tanecikleri rüzgâra kapılarak binlerce metre yükseklere savrulur. Bunların bazı kü­çük böceklere yem vazifesi gördüğü, Everest'te yaşayan örüm­ceklerin de bu böceklerle beslendiği tesbit edilmiştir. 600.000 çe­şit olduğu ileri sürülen bitkilerin [660] -ki bu rakamla tahdidi isa­betli olmasa gerek- birbirine hem benzer ve hem benzemez tarzda yaratan Allah'tır. "Çardaklı çardaksız (üzüm) bahçeleri, Ürünleri çeşit çeşit hurma(ları), ekin(leri), zeytinleri, narları - birbirine benzer ve benzemez biçimde-yaratan hep O'dur. Her biri meyva verdiği zaman meyvasından yeyin, hasat günü hakkı­nı (sadakasını) verin; fakat israf etmeyin; çünkü O, israf edenleri sevmez!" [661]. Cenab-ı Allah bütün varlıklarda oldu­ğu gibi, bitkilerde de cinsleri birbirlerine genel hatları ile ben­zettiği halde, fertlerini birbirinin tam aynısı olarak yaratmamış­tır. Yüzbinlerce çeşit bitkiyi ve bütün diğer varlıkları böylesine benzerlik içersinde, benzemez şekillerde yaratmak Onun irade­sinin, ilminin, ihtiyarının kemâl-i kudretinin en çarpıcı âyetleri­dir.

Bitkilerin hayvanlardan farklı tarafları olarak hareket etme­meleri, hayvanlar gibi dışandan gelen tesirlere tepkide bulunamayışları gösterilmekle beraber, mavi su yosunları ışığın tesiriyle kımıldar, bir çeşit ibtidai mantarda selüloz bulunmadığından amipler gibi yalancı ayaklar çıkarakak hareket eder. Küstümotu, böcekcil bitkiler gibi bazı yüksek yapılı bitkiler, dokunma, ışık, ısı gibi dış tesirler altında birtakım hareketler yaparlar. Buna mukabil süngerler, selentereler, hayvanlar âleminden olmalarına rağmen sularda toprağa bağlı yaşarlar [662].

işte Cenab-ı Allah daima kendi kanunu olan yeknesaklığı, yine kendi irade ve ihtiyarını gösteren istisnalarla değiştirmiştir. Böylelikle kör tabiat ve tesadüf şaibesi ortadan kaldırılıyor. Hem benzer, hem de benzemez tarzında yaratmasıyla, zıtlar içersinde ahenk ile, burada da Cenab-ı Hakk'ın irade, ilim ve kudreti ken­dini gösteriyor. Meselâ, genel olarak bitkiler su ve topraktan al­dığı gıdalarla beslendikleri halde, böcekcil bitkiler çiçeklerin üzerine konan böcekleri hapsederek kanını emmek suretiyle beslenirler, işte burada da hem benzer, hem benzemez esası ca­rîdir.

Bitkiler çiçekli ve çiçeksiz bitkiler olmak üzere genel bir sı­nıflandırmaya tâbi tutuluyor. Bitkilerin en gelişmişi olarak çi­çekli bitkiler kabul ediliyor. [663]

 C. Çiftlerin Yaratılışı

 Cenab-ı Hak kendisi tek olduğu halde canlı cansız varlıkları çeşit çeşit, sınıf sınıf, benzer benzemez şekilde çift çift, erkekli ve dişili yaratmıştır. Canlı varlıkların nesillerini devam ettirebilme­leri üremelerine bağlıdır. Erkek ve dişinin birleşmesinden yeni bir canlı, meydana gelir. Bu tarzda tenasül yoluyla canlılar zürriyetlerini devam ettirirler. Erkeklik dişilik bitki, hayvan ve insan için ortak bir özelliktir. Mahlûk olmanın bir alâmetidir. Çiftle­rin yaratılmasının Kur'ân'da çokça yer alışı, Kur'ân okuyan her­kesin dikkatini çeker. "Herşeyden iki çift (erkek-dişi) yarattık, tâ ki düşünüp öğüt alasınız. (Mümkün varlıkların çift, müteaddid olduğunu, yalnız bizim tek olduğumuzu anlayasımz)" [664].

"O ki bütün çiftleri yarattı ve size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etti" [665].

Arapça'da "zevç" sınıf ve nev'i mânâsına geldiği gibi, birbi­rine herhangi bir şekilde yakın, mümasil yahut birbirlerinin zıd­dı olan şeylere de zevç denmektedir. Bunların her birine, yani çiftlerin eşlerine zevç, çiftleri zevcân, cemi olarak da ezvâc denil­mektedir. Nitekim Rasülullah (s.a.v.) "Kim Allah yolunda bir çift harcarsa cennet bahçeleri ona sür'atle yönelir." buyurdu. Denildi ki:

Bir çift nedir. Resulullah buyurdu:

"İki at, iki köle, iki deve'dir" [666]. Bu mânâları Râgıb da zikrettikten sonra "zevce ve cemisi zevcât bozuk bir lügattir" der ve ilâve eder:

"Herşey, bir cevher, bir araz, bir madde ve suretten meydana gelmiştir. Kendisine terkib âriz olan hiçbir şey yoktur ki, onun yapma bir-şey olduğunu ortaya koymasın. Her yapılan şeyin de bir Sani'i vardır. Yalnız Allah tektir. Cihanda bulunan herşeyin, bir zıddı, bir benzeri, veya bir terkibi vardır. Zıddı ve benzeri olan da cev­her ve arazdan mürekkeptir. Cevher ve araz da iki eştir. Kur'ân’da zevç kelimesi bütün bu mânâlarda kullanılı [667]. "Ne yücedir O (Allah) ki toprağın bitirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden olan bütün çiftleri yaratmıştır." [668] Bu âyetlerde çiftler hem erkek-dişi mânâsına alı­nabileceği gibi, hem de nevî', sınıf, benzer, zıt mânâlarına alına­bilir. Bütün çiftleri yarattı mefhumu bu âyetlerde daha da geniş­lik kazanmaktadır.

Bitkilerin çeşitleri hakkında pek çok âyet zikredilebilir.

"...Gökten bir su indirdik, orada her güzel çifti bitirdik"  [669]

"... Orada bütün meyvelerden iki çift yarattı..."  [670].

"O ki yeri size beşik yaptı ve onda sizin için yollar açtı, gökten bir su indirdi. Onunla her çeşit bitkiden çiftler çıkardık" [671]. Cennette de çift meyveler olduğu bildiri­liyor:

"İkisinde de her meyvadan iki çift var" [672].

Bitkilerin erkekli dişili olduğunu, görüldüğü gibi, Kur'ân, ondört asır evvel haber vermiştir. Bitkilerin bir canlı olarak üre­mesi, iki şekilde oluyor:

1- Eşeyli üreme,

2- Eşeysiz üreme. Eşey­siz üreme basit bitkilerin bölünerek üremesidir, bakteri hücrele­ri de böyle ürerler. Eşeyli üreme bitkilerin büyük kısmında gö­rülür. Çiçekli bitkiler, bitkilerin ileri kısmıdır. Çiçekli bitkilerde üreme çiçek vasıtasıyla olur. Bazı bitkilerde hem erkek hem de dişi organ bulunur, bazılarında yalnız birisi bulunur. Gül, ba­dem, menekşe gibi bitkilerde erkek ve dişi organlar aynı çiçekte­dir. Söğütte ise erkek çiçekler başka, dişi çiçekler başka söğüt ağacındadır. Erkek hücrenin dişi hücre ile birleşmesini, çoğun­lukla rüzgârlar, erkek hücreyi uçurarak dişi hücrenin tepesine kondurmak suretiyle temin ederler [673]. Kur'ân bunu keşfedilme­den asırlar önce haber vermiştir. "Rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik de gökten su indirdik, böylece sizi suladık. (Yoksa) Siz, suyu depo edemezdiniz"[674]. Allah ayrıca erkek tohumlarda uçmasına yardım eden uçurtma kuyrukları gibi kuyruklar yaratmıştır. Böcekler, karıncalar, kuşlar da bitkilerin tozlaşmasına yardım ederler [675].

Hayvanların da çift çift, sınıf sınıf yaratıldığı Kur'ân'da pek çok âyette mezkûrdur. "Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Size kendinizden çiftler, hayvanlardan çiftler yaratmıştır. Bu (düzen içinde) sizi üretiyor. Zatına benzer hiçbir şey yoktur. O işiticidir, görücüdür" [676].

"Sîzi bir tek candan yarattı. Sonra ondan eşini meydana getirdi ve sizin için davarlardan sekiz eş indirdi: (deve, sığır, koyun, keçi)..." [677]

Allah insanları da erkekli dişili yaratmış, onlar da tenasül yolu ile üremektedirler. "Ve sizi çift çift yarattık" [678]. "Ondan (kan pıhtısı) iki eşi; erkeği ve dişiyi var etti" [679].

"O yarattı iki eşi; erkeği, dişiyi" [680].

"O'dur ki sizi bir tek nefisten yarattı, gönlü ısınsın diye ondan eşini var etti..." [681] işte Allah, maddeye, mühür basar gibi türlü şekiller vermiştir. [682]


[626] Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim’de Yaratma Kavramı, İnsan Yayınları: 120.

[627] Hayat Ansiklopedisi, I, 617.

[628] Fussilet: 41/10.

[629] Enbiyâ: 21/30

[630] Nûr: 24/45

[631] RM, XVII, 34-37.

[632] İbn Kesîr, III, 176-177.

[633] Fûrkan: 25/54

[634] RM, XX, 35-36; Bey., II, 148.

[635] Elmalılı, Hak Dini Kur'ân Dili, V, 3602.

[636] "Değişen Dünyanın Sırları" Tek Yol sayı: 10 s. 23.

[637] Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim’de Yaratma Kavramı, İnsan Yayınları: 120-123.

[638] Bk. Bu kitapta, Birinci Bölüm, B.l. Sanea fiili

[639] Hayat Ansiklopedisi, II, 612.

[640] Hayat Ansiklopedisi, II, 611.

[641] Yasin: 36/33

[642] Mu'minûn: 23/20

[643] Bakara: 2/261

[644] Hicr: 15/19

[645] Yasin: 36/36; Şuârâ, 26/7; Lokman, 31/10; Kâf, 50/7.

[646] Neml: 27/60; Abese, 80/30

[647] Sâffât: 37/146

[648] Mümtehine: 60/9; Abese, 80/27; Nahl, 16/11.

[649] Abese: 80/28; Nahl, 16/11

[650] Abese: 80/29, Nahl, 16/11

[651] Abese: 80/31

[652] Yasin: 36/36

[653] En'am: 6/99; Yûnus, 10/24; Kehf, 18/45; Tâhâ, 20/53; Nebe', 78/15; Hadîd, 57/20.

[654] Âl-i İmrân: 3/37; Nûh, 71/17.

[655] Mu'minûn: 23/20.

[656] A'raf: 7/58.

[657] Bakara: 2/22; İbra­him, 14/32; Fetih, 48/29; Nâziat, 79/31; A'lâ, 87/4; Bakara, 2/268; En'am, 6/99; A’raf, 7/57; Tâhâ, 20/53; Fatır, 35/27; Yasin, 36/33.

[658] Ayrıca şu âyetlere de bakınız: (Secde, 32/27; Nebe', 78/15; Bakara,2/61; En'am, 6/95).

[659] En'am: 6/95.

[660] Hayat Ansiklopedisi, II. 609.

[661] En'am: 6/141.

[662] Hayat Ansiklopedisi, II, 611.

[663] Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim’de Yaratma Kavramı, İnsan Yayınları: 123-126.

[664] Zâriyât: 51/49

[665] Zuhruf: 43/12

[666] Mecduddin, Ebu's-Se'ade ibn Mubammed İbnu'1-Esir el-Cezeri, en-Nihâye fi Garibi'l-Hadis ve'I-Eser II, 317, 1963, Mektebetu'l-İslâmiyye.

[667] Muf.,s. 216.

[668] Yasin: 36/36.

[669] Bu mânâda şu âyetlere de bakılmalıdır: (Hacc, 22/5; Şuarâ, 26/7; Mümtehine, 60/7). Lok­man: 31/10.

[670] Ra'd: 13/3

[671] Tâhâ: 20/53

[672] Rahman: 55/52

[673] HayatAnsiklopedisi, II, 612.

[674] Hicr: 15/22.

[675] Hayat Ansiklopedisi, II, 612.

[676] Şûra: 42/11.

[677] Zümer: 39/6.

[678] Nebe’: 78/8.

[679] Kıyâme: 75, 39.

[680] Necm: 53/45.

[681] Aynı mealde bk.: Nisâ, 4/1; Nahl, 16/72; Rûm, 30/21; Fâtır, 35/11). A'raf: 7/189.

[682] Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim’de Yaratma Kavramı, İnsan Yayınları: 126-129.



Konu Başlığı: Ynt: Canlıların Yaratılması
Gönderen: Ramazan. üzerinde 12 Ekim 2015, 21:19:54
Es Selamün Aleyküm  . ALLAH cc her canlıyı bir çift olarak yaratmıştır . Kainattaki herşey bir ahenk içerisinde . Rabb'im razı olsun sizden bu konuda bilgi sahibi olmayı ve ayetleri öğrenmemize vesile oldunuz .
ALLAH cc. Razı olsun .


Konu Başlığı: Ynt: Canlıların Yaratılması
Gönderen: Ceren üzerinde 12 Ekim 2015, 21:24:58
Aleykümselam.Rabbim tüm canlıları ayrı bir varlık olarak yaratmış,Onlarıda çift yaratmıştır.Ve Rabbim onları bir düzene sokmuştur.Rabbimin yarattıklarına binler şükür eden ve onları anlayan,Allah nazarında bakan kullardan olalım inşallah..,,


Konu Başlığı: Ynt: Canlıların Yaratılması
Gönderen: Rabia 7 üzerinde 03 Şubat 2016, 22:05:02
Selamun aleyküm.
Allah herkesi yaratmış ve bir düzene sokmuştur.Bizlerde Allah'a şükretmeliyiz ve Allah'ı hamd etmeliyiz.Allah herkesin dualarını kabul eylesin ve Allah'ı şükrederiz. (AMİN).
Allah c.c razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Canlıların Yaratılması
Gönderen: İkraNuR üzerinde 03 Şubat 2016, 22:23:50
selamun aleyküm.
Allah c.c. herşeyi bir düzene sokmuştur. bu yüzden Allah c.c. şükretmeliyiz
Allah c.c. razı olsun.