> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Dünyanın Diğer Kısımlarındaki Şirk
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dünyanın Diğer Kısımlarındaki Şirk  (Okunma Sayısı 782 defa)
18 Şubat 2011, 18:34:17
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 18 Şubat 2011, 18:34:17 »



DÜNYANIN DİĞER KISIM­LARINDAKİ ŞİRK

 Hindistan, çok eski zamanlardan beri şirkin beşiği olmuştur. Bugün bile yüz mil­yondan fazla Hindu putperestliğe inanmak­tadır. Hinduizmin temel kavramını açıkla­mak için bu teşebbüsü yapmış bulunuyo­ruz.

Pandit Jawaharal Nehru'ya gelince Hindu­izm karanlık (belirsiz), düzensiz, çok yanlı bir inançtır. O, bütün insanlar için bütün sistemleri içine alan karmaşık bir yoldur. Ona bir din desek bile, kurallarına sıkı sı­kıya uymak çok zordur. Eski şeklinde oldu­ğu gibi şimdiki şekliyle de birçok inanç ve hareketleri içine almaktadır. Bir zamanlar en üstün olanlar, başka bir zamanda en aşa­ğı duruma düşmektedir. Bazan durum de­ğiştirerek birbirine tamamen zıt farklı du­rumlar meydana getirmektedir.

Hint felsefesine derinden vukufu olan ta­nınmış Hindu Filozofu Dr. S. Radha Krishan, Hindu inancının esaslarını şöyle belirt­mektedir:

“Hindular, şeytanlara, kahramanlara ve atalara, Politeizm'e (çok tanrıcılık), Monoteizm'e (tek tanrıcılık) ve (indimaç) Panteizm'e inanmaktadırlar. Dinî kitapla­rında, bu görüşlerin hepsini de doğrulayan metinler bulmak zor değildir. Şiva ve Sak­tı mezheplerinin İndus halkından gelme ih­timali vardır. Ağaçlara, hayvanlara, nehir­lere tapma ve diğer mezheplerle birleşerek ayin yapmalar aynı kaynaktan gelmektedir. Bununla beraber, korkmuş ve sindirilmiş aşağı dünyalıların inançları, çok eski yerli kaynaklara dayanmaktadır.”

“Hinduizm, belli bir şekil belirtmeksizin, bağlıları arasındaki ruhsal hayat üze­rine inşa edilmiştir. Hindu Panteon'unda bulunan bütün putlar bazı üstün simaları temsil eder. Brahma, Vişnu, Sıva; aşk ve korkunç yargılama gücünden başka yaratı­cı zekâya da sahip görülürler. Bunlardan her biri bağlıları için, üstün birer tanrı ismi­dir.”

“Hinduizmde, tanrılar her ne kadar şe­kilsiz iseler de, sayısız imajları teyid eder ve onlardan haber verirler.”

Bu filozofa göre, bir ateist bile Hinduizm'de sığınak bulabilir:

“Hindular, bir ateisti bile guruplarına (âyinlerine)  kabul edebilirler.”

Hinduizm'in Vedik din literatürü en azından üçyüz otuz milyon yarı tanrının mevcudiyetini te'yid eder. Bu Aryan inancı­na göre, onlar üstün yaratıklardır. Bu inanç, Yunanlılar, Romalılar ve Zerdüştler arasın­da da yaygındır. Yunanlıların Zeus'u, Roma­lıların Deüs'ü ve Zerdüştlerin Yeztası, Hin-duların inandıkları tanrıların aynıdır.

Mr, Gandi “Annem İnek” adlı bir ma­kalesinde okuyucularını, ineğin, insanlığın annesi olduğuna inandırmağa çalışır.

Gna göre Hinduların, ineğin bütün dün­yaya bir armağan olarak gönderildiğine inanmaları bir görev, bir mecburiyettir. İnek, hayvanlarla insanlar arasındaki kar­deşçe bir duygu ilişkisini temsil eder. Hint felsefesi ineğe, insanlığın annesi gözüyle bakmaktadır. Onlara göre inek, gerçekten insanlığın annesidir. İnek, Hintlilerin büyük dostudur ve Hindistan'a büyük yardımı do­kunmaktadır. Bir Hintli her ne zaman ona baksa, bir hayvan olarak değil, bir mabut olarak bakar ve bu davranışını da bütün dünyaya göstermek ister. Hintli, ineğin ken­di annesinden üstün olduğunu iddia eder, zira inek ona göre bir ana tanrıçadır.

Dr. Gustave Le Bon'a göre: “Hindular, imaj ve sembollere derinden bağlıdırlar. Mabetleri bu sembol ve imajlarla doludur. Bunların başlıcalan da tabiatın bereket gü­cünü sembolleştiren Şıva'nın erkeklik or­ganı ile Yoni'nin dişilik organıdır... Bütün dik ve konik nesneler, onlar tarafından rağ­bet görür.”

Yani, Dr. Gustave Le Bon'a göre Hin­dular, önceleri başlıca bereket tanrılarından biri olan Şıva'nın cinsî organına tapıyorlar­dı.

Radha Krishnan, Hindu politeizmini (çok tanrıcılık)  kabul ederek şöyle der:

“Politeist inançlar, Hindu şuuruna öyle yerleşmiştir ki, kolayca sökülüp atılamaz. Onlara göre birçok tanrılar bir baş tanrıya bağlıdır.

Krishnan, şunları da sözlerine ilâve et­mektedir:

“Toplumun batıl itikatlarıyla, felsefî inançların sadece birkaçının imtizacı kabil olmaktadır. Eski inanç şekillerini ortadan kaldıramayız, zira bu, insanlığın temel miza­cına kayıtsızlık olur. İnananların normal ve entellektüel durumlarmdaki bulgu farkları, onları hemen en yüksek zekâ seviyesine çı­karamaz.”

Asırlarca hükümferma olan politeizm (çok tanrıcılık), Hint halkını 4 temel sınıfa ve yüzlerce de alt sınıflara ayırdı. Manu Shastra'ya göre: Hindulann kutsal kitap­larından birisi, Brahman'ın, doğduğu za­man dünyanın en yüksek mertebesinde yer almış olduğunu belirtmektedir. Dünyada mevcut olan diğer bütün varlıklar Brahman-larm mülküdür. Brahman üç dünyayı da öl­dürecek olsa, kendilerine herhangi bir suç isnad edilemeyecektir. En aşağı Kast sınıfı, ilâh Brahman'ın ayaklarından doğan Sudra'dır. (Dokunulamaz). Bu Kast sınıfının Brahmanların  emirlerini  yerine  getirmele­ri esas sayılmıştır. Sudra, eliyle birine sal­dırır yahut kendinden daha yüksek sınıftan birine vurursa eli kesilir, ayağıyla vurursa ayağı kesilir. Eğer Brahmanlara itaatsizlik ederse, kral onun ağzına ve kulaklarına kaynar yağ dökerek onu cezalandırır.

Sıddharta Gautam, Milâttan önce 560 yılında doğmuştur. O, Hindu kraliyet ailesi arasında yetiştirilmiş ve dünyanın en yaygın inançlarından biri olan Budizm'in kurucusu olmuştur. Bu kişi Hinduizme isyan etmiş ve politeizme düşman olmuştur. Hindistan'daki Kast sistemini gerçek bulmaya­rak Brahmanların dîni üstünlük ve istismarlarını tamamen bertaraf etmiştir.    Bu din, politeizmin (çok tanrıcılık) inkâr edilmesiy­le başlamış, fakat ne yazık ki, Buda'nın bizzat kendisini üstün ilâh ilân etmesiyle so­nuçlanmıştır. Böylece Buda ve Chaytıyah'ın heykeline tapma bir âdet haline gelmiştir. İran Sasanileri çok uzun süreden beri iki esas şeye tapmaktadırlar;  Ateş ve Gü­neş. Papazlarının vazifesi, günahları temiz-. lemek,  mukaddes ateşi asla söndürmemek ve suyun mukaddes ateşe değmesine daima engel olmaktır. Metallerin paslanmasına asla müsaade etmezler, zira madenler de on­larca kutsal sayılıyordu.

Esas itibariyle iki rakip ruhun varlığı­na inanıyorlar, bu inanca göre “Hürmüz” iyilik tanrısı, “Ehriman” da kötülük tanrı­cıdır. Bu iki ruh her zaman savaş halinde­dir ve zaman zaman biri diğerine üstün ge­lir. Onlar da Hindular ve Yunanlılar gibi, Yazdan (yarı tanrı ve tanrıçalar)a inanı­yorlardı.

Babilliler, kâinatı üçe ayırıp şahıslaştırmışlardı. Tanrı “Anu” gökleri temsil etmek­teydi. Arz üzerindeki herşeyin ilâhî biçimi­ne sembolleştiren Enlü mabudu tarafından temsil ediliyordu. Sularla yeraltındaki var­lıkları da uçurum ve boşluklann tannsı Ea sembolleştiriyordu. Güneşi Şamas, Ayı Sin ve gezegen Venüs'ü EnhTin sevgilisi tanrı­ça İştar temsil ediyordu. Babillilerin dinî sistemlerinin esasını altı tanrı oluşturuyor­du.

Bütün Babil tanrıları kavram bakımın­dan insan biçimindeydi. Hepsinin de kadın­ları, oğullan, kızları ve hattâ şeytanî ruhlardan yardımcıları vardı ki, bunların başlıca görevleri, daha büyük tanrıların emirlerini yerine getirmekti. Daha büyük tanrı Baal’dır ki, buna Mukaddes Kur'an'da da yer verilmiştir.

Politeizm (çok tanrıcılık), Yunanlılar arasında da, birçok bakımlardan Hinduiz­min aynıdır. Apollo, Zeüs ve Atena bir üçlü teşkil eder. Bu şahıslaştırılmiş bütün tanrı­lara ölümlülük zaafı atfedümiştir.  “Örümcek ağı karışıkhğındaki Yunan politeizmini elbet biri çözecektir” demektedir çalışkan fakat şanssız olan Platon, Politeizmin esas sebepleri, mitolojiyi meydana getirip sayısız, ilâhlar oluşturan, aşırı sanat, hikâye, şiir edebiyatı olmuştur.

Çinliler, üstün ilâh olarak Şang Ti'ye inanmaktadırlar. Fakat onlar da ruhlara ve diğer tanrılara îmân etmektedirler. Çou Dynasti âyinleri (M. Ö. 1122 -1222) Şung Ti'ye kurban kesmek, güneşe, ay'a, yıldızlara çalı çırpı toplamak, ev ve mutfaktaki Ruhlara da kamış demetleri sunmaktan ibarettir.

Mısır'da yüksek sınıftan olanlar, bir­kaç tanrıya taparlardı. Bunlar arasında en meşhurları, Amon Re, Ptah, Hathar, Khunpus, İzis ve Oziris idi. Daha aşağı sınıftan olanlar ise, hayal ettikleri tanrılara ve hay­vanlara tapıyorlardı. Hayalî tanrılar için, insan biçimci karakter çok yaygındı. Yiye­cek ve içeceğe ihtiyaçları olduğu düşünüle­rek onlara yiyecek ve içecek sunulurdu. Günlük tapınmalarda, ilâhlara giyecek eş­yalar, süs eşyaları verilir ve tütsüler yapı­lırdı. [86]


[86] M. İ. Hafız İsmail Surti, Kur’an’da Şirk Kavramı, Akabe Yayınları, İstanbul, 1985: 42-48.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dünyanın Diğer Kısımlarındaki Şirk
« Posted on: 25 Nisan 2024, 07:59:12 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dünyanın Diğer Kısımlarındaki Şirk rüya tabiri,Dünyanın Diğer Kısımlarındaki Şirk mekke canlı, Dünyanın Diğer Kısımlarındaki Şirk kabe canlı yayın, Dünyanın Diğer Kısımlarındaki Şirk Üç boyutlu kuran oku Dünyanın Diğer Kısımlarındaki Şirk kuran ı kerim, Dünyanın Diğer Kısımlarındaki Şirk peygamber kıssaları,Dünyanın Diğer Kısımlarındaki Şirk ilitam ders soruları, Dünyanın Diğer Kısımlarındaki Şirkönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes