Konu Başlığı: Allaha İzafe Suretiyle Yaratma Kavramı İfade Eden Tabirler Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 11 Şubat 2011, 19:28:18 Allah'a İzafe Suretiyle Yaratma Kavramı İfade Eden Tabirler Bazı tabirler vardır ki Allah'ın yaratmasiyla doğrudan doğruya ilgili değildir. Yani bunlar tek başına kullanıldıklarında yaratma kavramı ifade etmezler. Allah'a nisbet edilince derhal Allah'ın yaratıcı vasfını hatıra getirmektedirler. Bu fiil ve isimler hakkında İbn Kayyim şöyle der: "Lâfızlar üç kısımdır; bir kısmı sadece Rab Teâla için kullanılır; el-Bâri, el-Bedi, el-Mubdi gibi. Bir kısmı sadece kul için, kullanılırlar; kâsib ve muktesib gibi. Bir kısmı da hem kul için, hem Allah için itlâkı vaki olan lâfızlardır; sani, 'amil, münşi', murid ve kadir gibi. Halik ve Musavvir kayıtsız, mutlak kullanıldıkları zaman en çok Allah için kullanılırlar; 'el-Haliku 1-Bari u'1-Musavvir' gibi" [248]. Sane'a fiili "Sane'a" fiili 'amile (işledi, yaptı) manasınadır. Allah Teâlanın "sun'allahülezi etkane külle şey'in" kavli, O'nun san'atına delildir [249]. Sane'a, faale manasınadır. Râgıb der ki "Sun', işi iyi yapmak demektir. Her sun' fiildir, fakat her fiil sun' değildir. Fiil hayvanlara ve cansızlara nisbet edildiği halde, sun', san'at bunlara nisbet edilmez" [250]. Sane'a fiilinin fe'ale (yaptı) mânâsına geldiğine örnek: "Utanmadığın zaman istediğini yap" sözünün ilk peygamberlik kelâmından olduğu şeklindeki hadis-i şeriftir. "Sun'allahülezi etkane külle şey'in" ve "Dağları (yerlerinde) donmuş sanırsın, oysa onlar bulutun yürümesi gibi yürümektedirler. Bu, herşeyi muhkem yapan Allah'ın san'atıdır (sun'al-lah)" [251] âyeti, Allah'ın san'atına delildir. Sanki "işte Allah bunu böyle adamakıllı yaptı," demektir. Eğer sun' kelimesi feth ile okunursa mânâsı böyledir. Eğer zam ile okunursa, mânâ, "Bu Allah'ın yapısıdır" demek olur [252]. Peygamber (s.a.v.) kulu sani' olarak tesmiye etmiştir. Buharî'nin Huzeyfe'den rivayetinde şöyle buyurur: "Şüphesiz Allah her sani'i ve sanatını yaratır" buyurmuştur. Bu hadis-i şerifte aynı kökten hem kul için, hem Allah için isti'mali, ikisi de birarada mevcuttur. Ancak Allah için yasna'u fiilini "yaratır" kelîmesiyle terceme ettik. Cenâb-ı Hak kendi fiiline sun' ismini vermiştir. Zikredilen âyet-i kerîmede "sun'allah"da "sun"' mastar olmak üzere mansubdur da denmiştir [253]. Fakat "sâni" lâfzı Allah'ın isimleri arasına gelmemiştir ve gelmesi de mümkün olmaz. Çünkü sâni', adalet veya zulüm, sefeh veya hikmet, medih veya zem, herhangi bir şey yapana denir. Bunların övülen veya yerilen mânâlara taksimi mümkün olduğundan "el-Esmâ'u'1-Hüsnâ" arasında gelmemiştir. Bu kökten Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'a nisbet edilen bir kelime geçmektedir. O da zikri geçen sun' mastarıdır. Âyet-i kerîmenin tam olarak mealinin bir kere daha verelim." Dağları (yerlerinde) donmuş sanırsın, oysa onlar, bulutun yürümesi gibi yürümektedirler. (Bu) herşeyi gayet iyi yapan Allah'ın yapısıdır. Doğrusu O, yaptıklarınızı haber almaktadır" [254]. Fiilin varit olmasını kâfi görenlerin fikrine göre, bu âyetle Allah'a Sâni' denilebileceğine istidlal edilmiştir [255]. "Ey Muhammed, dağları sabit görür, ayakta dikili duruyor zannedersin, halbuki onlar yürüyor. İbn Abbas'tan bu şekilde rivayet edilmiştir. Mücahid'den, "herşeyi sağlamca bağlayan ve tesviye eden" şeklinde rivayetler gelmiştir" [256]. "Allah bunu yüce kudretiyle yapar, yarattığı herşeyi sağlam yapar" demektir [257]. Bu âyet-i kerîme dağların yürüdüğünü haber verdiğine göre, dağların üzerinde bulunduğu yerküresinin de hareket ettiğini bildiriyor. Bu da Kur'ân'ın bir mûcizesidir [258]. Bu âyet her dem kevn ve fesadı göstererek kıyamet ve dirilişi tasavvur ettirmek konusunda sevkedilmiştir. Dağların esasen akıcı gazlardan mürekkeb olarak zerrelerinde buharlaşır gibi kevn u fesad, kimyevî değişiklikler ile her dem yeni yaratılışlar cereyan edip durduğunu, binâenaleyh âlemin en sabit görülen şeylerinin bile böyle her dem değişiklik ile bir kıyamete doğru gittiğini, şu halde günün birinde bir üfleme ile o koca dağların yerinden bütün kütleleriyle yürütülüp arzın başka bir arza tebdil edileceğini anlatıyor... Herşeyi ilim ve hikmet ile yerli yerinde sağlam ve muntazam yapan Allah'ın yapısı! [259] [248] İbn Kayyim, Şifau'l-Alîî, s. 279'da "âmil" isminin Allah için kullanılacağını söylerse de, buna misal vermemektedir. Bh de Allahu Teâlâ hakkında âmil isminin veya fiilinin kullanıldığına örnek bulamadık. Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim’de Yaratma Kavramı, İnsan Yayınları: 51-52. [249] LA, X, 76; TA, V, 420. [250] Muf., s. 286. [251] Neml: 27/88 [252] Basa ir, III, 442-443. [253] Îbn Kayyim, s. 281. [254] Neml: 27/88 [255] RM, XX, 35. [256] Tab.,XX,21. [257] îbn Kesir, III, 278. [258] Pro£ Dr. Süleyman Ateş, Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali, s. 383. [259] Said Nursî, Söz/er "Yirmibeşince Söz"den sadeleştirerek. Veli Ulutürk, Kur’an-ı Kerim’de Yaratma Kavramı, İnsan Yayınları: 52-54. |