๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kuranda İnsan Psikolojisi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 09 Mayıs 2011, 22:11:51



Konu Başlığı: Alaycı Tavır
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 09 Mayıs 2011, 22:11:51
Alaycı Tavır

(h-z-f) Kök harflerinden türeyen hüzüv kelimesi, alay etmek, anlamındadır. Alah için kullanıldığında alay, Allah'ın alaycı kimseleri cezalandırması şeklindedir [808] ve alay türü bir güna­hın cezası o günahın ismiyle adlandırılır.

“Kötülüğün karşılığı kötü­lüktür.” [809] âyeti bu bağlamda bir alay biçimi olarak görülebilir. Zira ikincisi kötülük değil, [810] hakkın yerini bulmasıdır.

Cahil kimseler, Allah'ın elçileriyle ya da dine ciddi bir şekilde sarılanlarla alay ederler:

“Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine gelen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.” [811] Rasulü yalanlar, alaya alırlar ve getirdiği hakkı inkâr ederler. [812] Ancak onlar bu ciddiyetsiz­liklerinin kendilerini etkileyeceğini düşünmezler. Tarihe bir baksalar, kendilerinden önce hakikati önemsemedikleri, bireysel ve or­tak var oluşun temellerini yıkmaya çabaladıkları için yok edilen sayısız nesli göreceklerdir. [813]

Deneye ve gözleme veya tahmine ve çıkarsamaya dayanarak elde ettikleri veya devraldıkları bilgiden hoşnuttular:

“Çünkü onla­ra peygamberleri, delillerle geldikleri zaman, kendilerinde bulunan ilme güvendiler de o alay ettikleri şey onları kuşatıverdi.” [814] Bu nedenle beşerî kavrayışın ötesindeki bir “Güç”ün rehberliğine muhtaç olmadığı şeklindeki küstahça inançları sonucu, peygamberlerin sunduğu her türlü ahlakî ve manevî hakikati inkâr ettiler. [815] Kibir ve abartılı benlik düşüncesi boyun eğdikleri şerrin son noktasındaydı. [816] Ancak ilahî adaleti, şerri cezalandırmaktan hiçbir şey alıkoyamaz. Alaya aldıkları şey, acımasız bir gerçek olarak onlara gelmiştir. Ruhlarını kaybettiklerinde büyüklükleri, sanat, bilim ya da kabiliyetlerinin hiçbirinin faydası olmayacaktır. [817]

Kur'an-ı Kerim, alaycıların her dönemde var olduğunu söy­lemesinin yanında üç dönemden onlarla ilgili somut örnekler verir. [818]


[808] Rağıb, a.g.e., s. 543.

[809] Şûra: 42/40. Yine bu adlandırma konusunda başka bir âyet için bkz.: Bakara: 2/194.

[810] İbnu Manzur, a.g.e., 1,183.

[811] Yasin: 36/30.

[812] İbnu Kesîr, VI, 560.

[813] Ali, a.g.e., s. 1176.

[814] Mümin: 40/83.

[815] Esed, a.g.e., s. 969.

[816] Ali, a.g.e., s. 1284.

[817] A.g.e., 1285.

[818] Murat Kayacan, Kur’an’da Peygamberler ve Karşı Tavırlar, Ekin Yayınları: 129-130.