> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Akıl
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Akıl  (Okunma Sayısı 880 defa)
16 Şubat 2011, 15:52:36
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 16 Şubat 2011, 15:52:36 »



Akıl

 Aslı 'sığınak, tutmak, tutunmaktır. Buradan 'ko­ruma' anlamı da çıkar. 'Akalet'il-mer'etü' 'kadın saçını kapadı, korudu'; 'akale lisanehü' 'dilini tuttu' denir. 'Ma'kal'de 'kale' demektir. [324]

'Akıl' yukardaki anlamdan ve kullanımdan hare­ketle 'ilimle insanı koruyan, kale içine alan ve helak edici yollara sürüklemeyen' kalbi/ruhî bir kuvvettir. Kaynağı kalptir, madeni kalptedir:

“Hiç yeryüzünde gezmediler mi ki, kendileriyle akledecekleri kalpleri ve işitecekleri kulakları olsun.”(Hacc: 46).

Akl'ın kaynağı ve madeni kalpte olmakla birlikte, ışıması zihindedir; yani akl bütünüyle kalp değil, belki kalbin fonksiyonlarının en önde gelenidir. Akıl şuurun içeriğini tefekkürle tahlil eder, birleştirir, özünü alır ve buradan kalkarak ilgili bulunduğu gerisindeki ger­çek ve gerekliliklere ulaşır. Bu bakımdan, nisbet şuu­rundan başlayan akıl önce 'butlan, ayniyet, gayriyet (başkalık), tenakuz ve izafet’ kanunlarından hareket eder. Şuurun içeriği nefse gelir; kalmasına hıfz denilir. Hıfz kalıcıdır, ama yanılabilir de. Hafızada kalan şe­yin ikinci kez şuura getirilmesine 'tahattur' veya 'te­zekkür'  hatırlama denilir. Bu şekilde şuurlar arka ar­kaya gelerek birleşir ve zihnî tasavvurları oluştururlar. Sonunda şühud ve yakîn'le birlikte ilme varılır. İşte, bütün bu faaliyetlerin başı akıldır. Akim durağı kalp, ürünü ise ya ilim, ya da hayaldir. [325] Bu bakımdan, gerçek akıl sahipleri gerçek alim olanlardır:

“Bu meselleri biz insanlar için serdediyoruz; ama onları âlimlerden başkası akletmez” (Ankebut: 43).

Akletmek nedenle nedeni bulunan, eserle müessir arasındaki ilgiyi idrak edip, eserden müessire veya mü­essirden esere veya iki eserin birinden diğerine varmak­tır ki, böylece hissedilen eserden hissedilmeyen mües­sire, sözgelimi bir hışırtıdan hissedilmeyen bir hayva­na, veya müessirden esere, örneğin hissedilen (görülen) bir bal arısından hissedilmeyen bala, ya da eserden esere, sözgelimi görünmeyen bir arının vızıltısından he­nüz hissedilmeyen bala veya balının, ya da arının ye­rine ulaşılır. İşte, böyle hissedilenden hissedilmeyene varan veya hissedilmeyen (zahirî duyularla duyulma­yan) bir anlamı bizzat ve açıklıkla keşfeden batını gü­ce akl denilir. Aklın bu şekildeki faaliyetinin üç çeşidi vardır: Cüzden cüz'e veya bireyden bireye geçiş ki, bu­na 'kıyas' denilir. İkincisi, parçadan bütüne, cüz'îden külliye geçiş ki, buna 'istikra/tüme varım' denilir. Üçüncüsü de, külliden cüz'ıye, bütünden parçaya gel­mektir ki, buna 'tümdengelim' adı verilir. [326] tabiî ve tatbikî bilimlerin aracı aklın bu üç faaliyetidir ki, bu­na daha çok mantık adı da verilmektedr.                         

Sonunda gerçeğe ulaşmak için deliller, ayetler, işaretler, eserler üzerinde yürüyen aklın bu yürüyüşü iki şekilde olur: Birisi ağır, aşama aşama, zamana bağ­lı ve düşünceyle (tefekkür-teemmül) birlikte giden yü­rüyüştür ki, buna fîkr denir; diğeri de bir anda, bir hamlede hedefe varacak derecede anî ve hızlı olan yü­rüyüştür ki, buna da hads denilir. Hads de iki kısım­dır: Biri her birinde konusuna göre uzun süren tahsil, tecrübe ve tanıtlamalardan oluşan melekedir ki, bu kesbîdir, yani kazanılmıştır. Teorik veya pratik terbiye ve öğretim bu amaca ulaşmak içindir. Buna 'akl-ı mes­mu" da denilir. Diğeri, doğrudan doğruya fıtratta yer etmiş ve sırf Allah vergisi olanıdır ki, buna da ‘kudsî güç’ veya ‘akl-ı matbu" denilir. Ragıp el-İsfahanî İmam-ı Ali'nin şöyle dediğini aktarmaktadır:

“Akıl ikidir / Akl-ı matbu', Akl-ı mesmu' / Mesmu' fayda vermez / Matbu olmadıkça / Güneşin ışığı­nın fayda vermediği gibi / Gözün ışığı olmadığın­da.” [327]

İşte, mesmu' akıl matbu' olana göre nesneleri gör­mede gözün ışığına oranla güneşin ışığı gibidir; yani mesmu' akıl matbu' akim bir yardımcısı gibidir. Bu akıldan herkeste belli oranlarda vardır; dereceleri sı­nırlandırılamaz. En basitinden Peygamberler'in aklına kadar gider ki, bu son mertebeye 'Akl-ı Evvel' de de­nilir. Başlangıçtan sonucu, sonuçtan başlangıcı, önce­den sonrayı sonradan önceyi tam bir yakînle gören bu akl-ı evvel Kelâm-ı İlâhî ve Nur-i Muhammedi'dir. Hadis-i şeriflerde “Allah'ın ilk yarattığı nurumdur; Allah' in ilk yarattığı kalemdir; Allah'ın ilk yarattığı akıl'dır” buyurulmuştur ki, hepsi de aynı anlamadır. [328]

İslâm alimleri, özellikle Sufiyye'nin küçük gördü­ğü akıl 'mantık' şeklinde izah ettiğimiz 'istidlali - çıkarsamacı' akıldır. Bu aklın varabileceği nokta kâinatın kabuğunu aşmaz:

“Dünya hayatından sadece zahiri bilirler; Ahirettense gafildirler” (Rum: 7). Sufiyye bu aklı küçümse­mekle aşk yolunu tutup Akl-i Evvel'le bütünleşme ve böylece gerçek ilme varma yolunu aramışlardır. Ger­çek yol bu olmakla birlikte, insanların önüne serilmiş olan Kâinat Kitabı'nın anlamlarına nüfuz etmek ve gerçeğine varmak temelse de, kelimeleri de kavramak, harfleri de bilmek, kısaca zahir üzerinde de durup, bununla yeryüzündeki hilâfeti ahkâm alanında da ger­çekleştirmek mü'minlerin görevi olduğundan, zahirle batın ayrılamaz; zahirden batına inildiğinde, inenlerin yeniden zahire çıkıp yeryüzünde Allah adına O'nun ahkâmını yürürlüğe koymaları gerekir. Bilinmelidir ki, herkese batına inme yeteneği verilmemiştir; insanların çoğu batına sadece inanır ve bu inançla zahirde yaşar­lar. Onların hayatına yön vermek de batına inenlerin görevi olacaktır (Ayrıca bk. Nebî, Rasûl).

Kâfirler ve müşrikler hiç akletmeyenlerdir; yani akl-ı matbu'larını yitirenler, kalbî duyularını bütün bü­tüne köreltenlerdir. Ehl-i Kitap olanlar ise Allah'ın Ke­lâmını dinleyip aklettikten, gerçeği gördükten sonra tahrife yönelir. Dinin hükümleri akl-ı mesmu'ya sahip olanlar içindir, bu bakımdan deliler ve çocuklar bu hü­kümlerle mükelef değildirler:

“Allah katında hayvanların en şerlisi akletmeyen sağırlar ve dilsizlerdir” (Enfal:22).

“Sağır, dilsiz ve kördürler de, akletmezler” (Bakara: 171).

 “...Bunlardan bir grup vardı da, Allah'ın Kelâmı' nı işitirlerdi de, onu aklettikten sonra bile bile tah­rif ederlerdi” (Bakara: 75). [329]


[324] Müfredat, 342.

[325] Hak Dini Kur'an Dili, I, 224-5.

[326] a.g.e. I, 566-7.

[327] Müfredat, a.y.

[328] A. el-Cili, İnsan-ı Kâmil, I, 49, II, 77-85.

[329] Ali Ünal, Kur’an’da Temel Kavramlar, Beyan Yayınları: 442-445.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Akıl
« Posted on: 29 Mart 2024, 14:26:02 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Akıl rüya tabiri,Akıl mekke canlı, Akıl kabe canlı yayın, Akıl Üç boyutlu kuran oku Akıl kuran ı kerim, Akıl peygamber kıssaları,Akıl ilitam ders soruları, Akılönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes